Ve şiir, sözün özü, özün sözü
Sözüm şiir.
Sazım şiir.
Belki de alınyazım şiir.
Şiir ki sözde söylenişte mirdir.
Kalpten kalbe bir emirdir.
Şiir dokuyorum hece hece. Gelip gidiyorum nice. Sır düğümü atılmış yüreğime. Kim bilir nasıl çözülecek bu bilmece.
Şiirden bir şehir inşa etmek istiyorum. Evleri, yolları, gülleri ve insanları şiirden olan bir şehir… Aslında görene hayat tümüyle zaten şiir…
Şiir nedir, kendinden emindir öyle. Söz ona geçince ahenk ve güzellik dokuyor gönle. Şiir nedir öyle, kalbin kalbini çalan... Kalbin diline tercüman olan… Şiir, kalbin kadim dostudur. Dil ve gönlün hüneridir.
Şair arı mı? Arıların çiçekten çiçeğe konduğu gibi şair de kelimeden kelimeye uçar.
Şiir bal mı? Bal, çiçeklerin özü olduğu gibi şiir de kelimelerin özü…
Şiir, vazgeçilmezim ve hayat tarzım. Çığlığım, ağıtım, feryadım ve avazım. Hayatın bilinmez karanlığında ayazım. Nazım, sazım ve yazım…
Dil tercüman olamayınca, kalp işe el atar da kalpten kelimeler dizilir ardı sıra; işte o zaman şiir olunur, şiir dokunur.
Şiir, ince iştir. Kalp kadar narin, su kadar berrak olmalıdır. Hiç kimsenin kimseyi anlamadığı zamanlarda bile kelimeler insanı anlamak bir yana anlatır.
Şairin kelimelerle dostluğu kadim bir dostluktur. Şairde cümleler bitmez, kelimeler şaire direnmez. Devletler bile şairin kalbinde doğar.[1] Şiir, özden damıtılmış sözlerdir. Özü yakan közlerdir.
Sözün güzel olması tabi ki güzeldir. Fakat özün, güzel olması daha güzeldir. Rabbim bizi sözüyle beraber özü de güzel olanlardan kılsın.
Fatih AKMAN
[1] Muhammed İkbal