Yakın Tarihten Nostalji -1-
Bir dönemi tekrar anımsamak isteyenler için el kitapçığı:
Tanrı Uludur Tanrı Uludur…!
“Kanunlarımıza ve rejime aykırı olan bu vak’a faillerinin fenalıklarını yerinde bastırmak ve sarı mikroplar gibi yurda dağıtmamak başlıca esastır.” (İçişleri Bakanlığı)
“Bu gibiler ya seksenlik ihtiyarlardır ki evlerinden, köylerinden dışarı çıkmazlar veyahut beş vakit namazına devam eden koyu sofuların abdest alırken, namaz kılarken kasketlerini tersine çevirenlerdir ki bunlar da ancak camilerde, abdest aldıkları çeşme başlarında görülebilir.”
“Geri fikirliliğin bir neticesi olarak bu havalide halen şapka giyilmeyip, yünden yapılmış bir nevi külah giyilmektedir.”
Yukarıdaki iki paragraf, İnönü dönemi Aydın Emniyeti ve Bingöl Polis müfettişi raporundan alıntılanmıştır.
Yakın tarihimize göz atarsanız, iyi ki o dönemde yaşamadım dedirtecek pek çok olay çıkıyor karşınıza..
Hem iyi ki yaşamadım dedirtecek, hem de acınası baskıların komedi örneklerine şahit olacaksınız..
Hele de bazıları, yüzde yüz yerli komedi..
Yok artık, ben buna hayıflanmam, ancak gülerim dedirtecek cinsten…
Ezanın Kur’an lafızlarıyla okunmasının yasaklanmasına dair takibatları mı dersiniz…
Yoksa açık oylama gizli sayım sisteminin uygulandığı seçimlerin sonuçlarını mı isterdiniz..
Yok, ben ikisini de almayayım derseniz, size şapka kanununun uygulanmasına dair dönemin polis müfettişlerinin komedi raporlarından bir porsiyon verelim dilerseniz.
Veya evinde Arapça elifba bulundurduğu, için mahkemelere sevk edilenlerin hikayesini…
Hatta ezan sonrası sessizce mırıldanmasının Kur’an elfazı ile dua etmiş olduğu şüphesi ile takibata alınan müftüyü....
Son dönemde, halkın nabzını yoklarcasına ortaya atılan Kürtçe ezan çıkışı, akıllara o dönemde yaşamış veya yaşamamış bütün insanımızda derin izler bırakmış Türkçe ezan uygulamalarının ülkede yarattığı travmayı hatırlattı.
Ben de sizlere Millî Şeflik adı verilen ve Atatürk döneminde başlayıp ta kökleştirilemeyen devrimlerin derinleşmesini sağlamaya yönelik çabaları Dr.Ali Dikici'nin Millî Şef İsmet İnönü Dönemi Laiklik Uygulamaları adlı çalışmasında toparladığı örneklerden yola çıkarak günümüze varmak istiyorum.
Bahse konu dönemden birkaç örnekle başlayalım..
4 Ocak 1932 tarihli talimatname gereği yapılan ilk takibatlarda onlarca kişi gizlice Kur’an alfabesi ile tedrisat yapmaktan adliyeye sevk edilmiştir.
Bunlardan mahkemeye sevk edilen Gaziantep’li 50 yaşındaki bir kadının evinde yapılan aramada : 3 adet Mevlüt, 5 Tebareke cüzü, 25 Amme cüzü, 1 Kadesemiallah, 7 Kur’an-ı Kerim, 10 Elif-ba cüz’ü ele geçirilmiştir.
Ele geçirilen tehlikeli maddelere derhal el konmuştur.
Benzer vakalardan birisi de Çankırı’da yaşanmış, iki gözü ama birisi hakkında işlem yapılmıştı.
Benzer durumları önlemek amacıyla İçişleri Bakanlığı, 3üncü Umumi Müfettişliğine gönderdiği bir yazıda, çocuklara Arapça tedrisat yaptıranlarla ilgili olarak “kanunlarımıza ve rejime aykırı olan bu vak’a faillerinin fenalıklarını yerinde bastırmak ve sarı mikroplar gibi yurda dağıtmamak başlıca esastır. Binaenaleyh Halk Partisi ve evleri cihazı ile harekete geçilerek bu kötü propagandalar önlemek ve kötüleri adaletin pençesine vermek lazımdır. Bu yoldaki iyi çalışmalarınızı memnuniyetle takip ediyorum.” sözleriyle görevlileri uyarmıştır.
Bu teşvikin ardından Anadolu’nun pek çok yerinde Kur’an alfabesi öğreten birçok insanın mahkemelik oluşuna dair örnekleri de bir sonraki yazıda paylaşalım.
Sağlıcakla Kalın
USTAD 24.04.2012