Kızıltepe'de bulunan Tarihi Yapılar, Mekanlar, Kiliseler, Camiler, Konaklar, Köyler, Köprüler, Türbeler, Medreseler!

KÜLTÜR SANAT

Düneysir Camisi, Şahkulubey Kümbeti, Düneysir Köprüsü, Harzem Harabeleri ve 1949 yılında yıkılıp yok olan Tarassut Kulesi… İŞTE KIZILTEPE İLÇESİNDE BULUNAN BÜTÜN TARİHİ MEKAN, CAMİ, KİLİSE, KULE VE KONAKLAR...

   Höyüklere dikkat edildiğinde, Kızıltepe’nin altı yedi bin yıldan beri insanoğlunun yaşamına sahne olan bir coğrafyada yer aldığı anlaşılabilir. Anlaşılması zor olan şey ise, medeniyet kervanlarına han olmuş olan Kızıltepe’nin sahip olduğu tarihi yapılardan bilinenlerin, bu saydıklarımızdan ibaret olmasıdır.

    Ya bilinmeyenler!

    Tarihin karanlık tarafına gömülüp tamamen yok olanlar bir yana dursun, birçok tarihi yapıdan günümüze sarkan mirasın sadece taş yığınlarından ibaret olması üzücüdür.

     Bilinen birkaç tarihi yapıyla beraber yüzyılların terkedilmişliğine çaresiz bir inatla direnip taş yığını olarak günümüze ulaşabilen bu yapılardan da her Kızıltepelinin haberdar olması gerektiğine inanıyoruz.

İŞTE KIZILTEPE İLÇESİNDE BULUNAN BÜTÜN TARİHİ MEKAN, CAMİ, KİLİSE, KULE VE KONAKLAR

1- DÜNEYSİR CAMİSİ ( ULU CAMİ )

2- DÜNEYSİR KÖPRÜSÜ

3- ŞAHKULUBE KÜMBETİ

4- HARZEM TACEDDİN MES’UD MEDRESESİ

5-TARASSUT KULESİ (RASATHANE – GÖZLEMEVİ)

6- KILEYBİN KÖYÜ ZİYARETİ

7- SURP KEVORK KİLİSESİ

8- ŞEYH SELİM TÜRBESİ

9-DERHAF MANASTIRI

10- İBRAHİMİYE MOR GEVERGİZ KİLİSESİ

11- DEHAM KİLİSESİ

12- BÜYÜKAYRIK (MEŞKOK) KİLİSESİ

13- KATARLI CAMİSİ

14- ARBAN CAMİSİ

15- EKİNLİK CAMİSİ

16- MAHMUT AĞA KONAĞI  

17- ABDİ AĞA KONAĞI  

18- ULUKÖY SU KANALLARI

 1- DÜNEYSİR (DUNAYSIR) CAMİSİ ( ULU CAMİ )

      İnşasının tamamlandığı yıllardan kalan bir resmi olsaydı eğer, o yıllarda kültür ve ticaret kenti olan Kızıltepe’nin şahlanısına yakışır bir ihtişamda olduğunu görürdük herhalde!

       Cumhuriyet Döneminde ahır olarak kullanılan ve 1970’li yıllarda gördüğü onarımla ibadete açılan ve günümüz itibarı ile pek orijinal olmayan görüntüsünde bile, düşündüğümüz o ihtişamı görmek mümkün.

       Yaklaşık olarak 1200 kişinin aynı anda namaz kılabileceği büyüklükte olan caminin bu kapasitesi düşünüldüğünde ise, inşa edildiği yıllardaki ilçe nüfusu ile ilçedeki canlılığın boyutları ortaya çıkıveriyor.

       1970’li yıllara kadar harap durumda olan, hatta ahır olarak da kullanılan ve Kızıltepe insanı tarafından Camiya Harabe (Bozuk Cami) ismiyle adlandırılan bu şahaserin çok şükür ki bir kitabesi var.   

    Kızıltepe tarihinin en büyük tanığı olan caminin mihrabındaki dilimli kemerin üzerinde bulunan kitabede (601 Muharrem) Eylül 1204; kardeşi Yavlak Arslan’ın başlattığı yapıyı Ebul Feth Artukarslan’ın tamamladığı yazılıdır.

    Artuklu camilerinin son klasik örneği ve Anadolu Türk Mimarisinin bir basamağı olarak kabul gören cami, Kızıltepe’nin en önemli tarihi yapısıdır.

    Cami avlusunun kapladığı alan, caminin kapladığı alanın üç katı kadardır. Avlunun kuzeydoğusundaki köşede bulunan minare kaidesi, halen de durmaktadır ama minareden eser kalmamıştır. Avlunun içinde de yapı temellerine rastlandığı söylenmektedir ama bu temellerin üzerinde yer almış olan binaların mahiyeti hakkında sağlıklı bir bilgi söz konusu değildir.           

    Caminin yapımında kullanılan taşların geldiği yerle ilgili merakı, söylentilerin işaret ettiği adreste gidermek mümkün.

   

    Bırbırre Mağaraları: 

Bırbıre Mağaraları, keşf edilmeyi bekliyor

Ulucami’nin yapımında kullanılan taşların bu mağaralardan kesildiği söyleniyor.

        Tamamen bir taş yatağı olan gizem dolu bu mağaraların içinde gezinenler, taşların ekmek peynir gibi kesildiğine tanık olur.

        Sancarlı Köyü’nün sırtlarında bulunan bu mağaralar ile Ulucami’nin arasında bir tünelin olduğu ve cami inşaatında kullanılan taşların bu tünelden taşındığı rivayeti ise, mağaraların gizemini daha da arttırıyor.

  2- DÜNEYSİR KÖPRÜSÜ

   Ne üzerinden geçen kervanların ve ne de altından geçen suların yıkamadığı bu köprü, unutulmuşluğun hüznünü taşırmışçasına ulaştığı günümüzde de işlevini sürdürüyor.    

    İlçe merkezinden geçen Zergan Çayı’nın üzerinde bulunan ve beş gözü olan köprünün üzerindeki izlerden birkaç onarım safhası geçirdiği anlaşılmaktadır.

      Beş metre genişlik ve 51 metre uzunluğundaki tarihi köprünün üzerinde herhangi bir süs işlemesi olmadığı gibi, kitabe de yoktur.

        Mezopotamya ile Doğu Anadolu Bölgeleri arasındaki kervan yolu üzerinde olan bu köprünün, Düneysir Camisi ile aynı zamanlarda inşa edildiği tahmin edilmektedir.

         Bu dönem ise, Artuk Arslan İlgazi II (1200-1238) dönemine rastlamaktadır.

 

   3- ŞAHKULUBEY KÜMBETİ

    Ne kapısındaki kitabesini ve ne de uğruna inşa ettirildiği mezarın sandukasını koruyamamış olan Şahkulubey Kümbeti, Yenimahalle’deki Şahkulubey Caddesi üzerindedir.

      Yüzyılların vermiş olduğu bir yorgunlukla ayakta durmayı başarabilen kümbetin içinde bulunması gereken mezarın içinde yatan kişi, Şahkulubey adındaki bir zattır.

        Kümbete ismini vermiş olan Şahkulubey’le ilgili olarak rivayet edilen bilgilere göre; Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman’a bağlı olan ve Zergan çevresini bir süre yöneten Şahkulubey, gittiği Osmanlı Sarayı’ndan Düneysir’e dönerken, Bolu’da girdiği bir çatışmada öldürülür.

      Naaşı Düneysir’e getirtilerek, kendisi için inşa edilen kümbete defnedilir.

      16. Yüzyıldan günümüze kadar ayakta kalmayı başaran bu kümbet, 1971 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce onarım görmüştür.

      Giriş kısmı üzerinde bulunan kitabesi sökülmüş olup, içindeki türbenin sandukası bulunmamaktadır.

 

   4- HARZEM TACEDDİN MES’UD MEDRESESİ

    Mardin Hava Alanı’nın iki kilometre kadar kuzeyinde bulunan Harzem Höyüğü’nün tam karşısındadır.

     Höyük ile medrese arasından geçen Zergan Çayı üzerindeki küçük köprü, medrese ile aynı zamanda inşa edilmiştir ve medreseye geçişi sağlamaktadır.

       Camisi, medresesi, türbesi ve köprüsü ile küçük bir külliye şeklinde inşa edilmiş olan yapı, büyük oranda tahrip olmuş durumdadır.

        Ancak, yapı girişinde bulunan kitabe, sapasağlam olarak günümüze ulaşmıştır.

İşte bu kitabeye göre;

    Melikül Mansur Nasreddin Artukarslan’ın azatlı kölesi Taceddin Mes’ud bin Abdullah tarafından ve 1211 yılında inşa edilmiştir. Caminin bitişiğinde bulunan ve günümüz insanı tarafından da sıklıkla ziyaret edilen türbede gömülü olan zad da Taceddin Mes’ud Bin Abdullah’tır

    Cenneti andıran bahçelerin içinde inşa ettirilmiş saraylarıyla padişahların sayfiye yeri olan Harzem’e tanık olan  zamane seyyahlar, Harzem ve Harzem Taceddin Mes’ud Medresesi’nin günümüzdeki halini görseler, tarif ettikleri yerin burası olduğuna inanmazlar herhalde!

    Nasıl inansınlar ki!..

    Yazın kuruyan derenin üzerindeki Harzem Köprüsü, altından geçen suları özleyerek yıpranıyorken,

    Cennet bahçelerinden günümüze uzanan mirası, kıraçlaşan araziler kaplıyorken,

    Padişah saraylarının temellerindeki taşlar bile yok olmuşken,

    Ve nasıl olduysa sağlam kalabilen kitabesinin dışında, Harzem Külliyesi’nden günümüze sarkabilenler tarumar olmuşken,

    Nasıl inansınlar ki!

   5-TARASSUT KULESİ (RASATHANE – GÖZLEMEVİ)

     Kızıltepe, Artuklu döneminin ticaret ve zenginlik merkeziydi. Darphanesi bile bulunan ilçe, kendisini çevreleyip koruma altına alacak bir kaleden yoksundu.

     Hal böyle olunca; ilçeyi koruma adına, çevrenin sürekli olarak gözetleneceği bir yüksekliğe ihtiyaç duyulmuştu. Bu ihtiyacın bir sonucu olarak inşa ettirilen bu kuleye, ‘’Sabır’’ da deniliyordu.

      Zira kulenin zirvesindeki bir iki metrekarelik alanda nöbet tutanlar, uzun süren bu görevlerini icra ederken sabırlı olmayı da öğreniyorlardı.

     Artuklu Beyi Melik Mansur IV. Necmeddin Gazi tarafından ve 1300’lü yıllarda inşa edildiği sanılan ve Asya Kıtası’nın en büyük gözlem evi kulesi olma ününe sahip olan rasathane, malesef ki 1949 yılında yıkılmıştır.

     Bu eşsiz rasathanenin yıkıldığını hatırlayanlar; rasathanenin bir evin üzerine doğru yıkıldığını ve evde yaşayan dokuz kişiden sadece ikisinin kurtulduğunu anlatıyor.

      Kızıltepe’yi koruma adına inşa ettirilen kule, maalesef ki yüzyıllar sonra yıkılmış ve asli görevinin tam tersi bir durumla yedi insanın ölümüne neden olmuştu!

   6- KILEYBİN KÖYÜ 

     Halkalı Köyü’nün günümüzdeki mezarlığı içerisinde yer alan yapı, harabe haldedir. 250 metrekare kadarlık bir alanı kaplayan tek katlı yapı, kilise olarak inşa edilmiştir. Batı duvarları yıkılmış olan yapı ile ilgili söylentilere göre, burada Sit Mariya isimli bir kız yatmaktadır.

       Son dönemlerinde cami olarak kullanılan yapı, köy halkı tarafından ziyaret olarak kabul görmüştür. Özünde kilise olarak inşa edilmiş olan bu yapının çevresi, günümüz itibarı ile mezarlık olarak kullanılmaktadır.

    Hayatta olan insanların ibadetgahı olarak inşa edilen yapının etrafı, ölülerin sığınağı olmuş bu günlerde! Yıkılan duvarlarının ardından bir harabeye dönüşen yapının günümüzdeki görüntüsünde, bir köşede bırakılıp unutulmuşluğun hüznü hakim!     

   7- SURP KEVORK KİLİSESİ

    İslam ansiklopedisinde de zikredilen Tel Ermen Kasabası, günümüz Kızıltepe’sinin Tepebaşı Mahallesi’ne denk gelmektedir.

      Ermeni Katolik Surp Kevork Kilisesi, bu kasabanın eski mukimi olan ermeni cemaati tarafından inşa edilmiştir. 19. Yüzyılda inşa edildiği sanılan kilisenin yapısında kullanılan taşların, Düneysir Camisi’nin harabelerinden getirtildiği söylentileri, günümüz insanı tarafından da kabul görmektedir.

       1932 yılında il özel idaresine devredilen kilise, 1940 yılında maliye hazinesine bırakılmıştır.

       Günümüzde ise, Mardin’de yaşayan ermeni cemaatine devredilmesi söz konusudur.

        Çok çok uzun bir geçmişi olmasa bile, tarihin bir kesitine yapmış olduğu tanıklıktan dolayı korunmayı hakkeden yapı, çevresini sarmalayan kalabalığın içinde yalnız kalmış bu günlerde!..

             

   8- ŞEYH SELİM TÜRBESİ

   İlçe merkezinde bulunan mezarlığa da adını vermiş olan türbenin üst kısmı tahrip olmuştur.

Akkoyunlular Döneminden kalma olduğu sanılan türbeye ait bir de mescit vardır.

Kitabesi olmayan türbenin içinde bir adet sanduka, giriş kapısının yanında da iki sanduka bulunmaktadır.  

 

     9-DERHAF MANASTIRI

   Yurderi ( Haferi ) Köyü’nün birkaç yüz metre kuzeyinde yer alan manastırın üç kat üzerine kurulduğu, günümüze sarkan harabesinden anlaşılabiliyor.

    Yurderi Köyü’nün eski ismi olan Haferi’ye isim vermiş olan bu manastır, Melmetun Kız Efsanesi’nde de yer alıyor.

    Manastırın kurulduğu ve işlev gördüğü tarihler ile bu tarihlerde yaşananlarla ilgili olarak somut bir bilgi maalesef ki yok.

    Mutlak suretle ve bilimsel bir incelemeye tabi tutulması gerektiğine inandığımız bu manastır için, henüz geç kalınmış olmadığına inanıyoruz. Zira harabeye dönüşmüş olan yapının kurulduğu yıllardaki dizaynı, henüz bozulmuş değil!

10- İBRAHİMİYE MOR GEVERGİZ KİLİSESİ

   Işıklar Köyü’nün hemen girişinde yer alan bu küçük yapının 12. yüzyılda ve Mardin Metropoliti Mor Yuhanna tarafından inşa ettirildiği söylenmektedir. 

   Harap olmuş görüntüsüyle ayakta duran yapının giriş kapısına örülmüş olan duvar, dış dünyayla irtibatını tamamen kesmiştir. Halen yaşamlarını köy yerinde sürdürmekte olan Süryani ailelerin sayıca az olmaları, kilisenin ibadete kapatılmasına neden olmuştur belki ama, kapısına örülen duvarın nedenini anlamak mümkün değildir.

   Kapısına örülen duvarın ardından daha ne kadar ayakta kalır bilinmez ama bizim bildiğimiz tek şey; bir an önce koruma altına alınması gereken bu yapının tarihe tanıklık etmiş olmasıdır.

      11- DEHAM KİLİSESİ

    İlçenin geçmişiyle günümüz arasındaki köprünün harap olmuş olan ayaklarından biri de Deham Kilisesi’dir.

    Sürekli  ( Dıeme ) Köyü’nde bulunan ve siyah taşlarla inşa edilmiş olan bu kilisenin geçmişi ile ilgili olarak herhangi bir bilgi, maalesef ki yoktur.

 

     12- BÜYÜKAYRIK (MEŞKOK) KİLİSESİ

 Mor Gevergiz ismiyle anılan ve 1600’lü yıllarda Patrik Yuhanon İbni Şellah tarafından inşa edildiği söylenen kilise, tamamen siyah taşlarla inşa edilmiştir. Günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış olan yapının sağlam duran dış görüntüsü, maalesef ki içinin harap olmasına engel olamamış.

Kilisenin yanı başında bulunan suni gölet ve bu gölete su taşıyan taş kanallar ise,  dikkate değer olgular olarak göze çarpıyor. Göletten kiliseye uzanan bir tünelin varlığına dair rivayet ise, kiliseye ayrı bir gizem katıyor.      

      13- KATARLI CAMİSİ

     Katarlı ( Bunketer ) Köyü Höyüğünün tepesinde bulunan küçük yapının günümüze ulaşan kısmı, sadece çevre duvarlarından ibaret.

      Yapının geçmişiyle ilgili olarak edindiğimiz bilgiler ise, rivayetlerden öteye gidemedi. Bir rivayete göre bu cami, 640 yılında gerçekleşen İslam fütühatı sırasında kervancıbaşı olan ve bu noktada şehit olan Ebu Gattara anısına inşa edilmiştir.

      Bir başka rivayete göre ise, bölgeyi 640 yılında fetheden İyad Bin Ganem’in bağlı olduğu İslam orduları komutanı Ebu Kattat’ın anısına inşa edilmiştir.    

     İnşa edilmesinin altındaki neden ne olursa olsun, bu yapının koruma altına alınması gerektiğine inanıyoruz. Zira bu yapı için değişmeyecek olan tek gerçek, Kızıltepe’nin sahip olduğu tarihi değerlerden bir tanesi olduğudur. Kızıltepe Ovası’nda yer alan ve sayıları yüzden fazla olan höyüklerin hiç birinde bu tarz bir yapı yoktur. Katarlı Höyüğü’nün zirvesinden ovaya selam duran bu küçük yapı, yüzyıllardan beri durduğu bu selama maalesef ki karşılık alamamış bu güne kadar! (mardinlife) 


14- ARBAN CAMİSİ

     Aslında bir kilise olarak inşa edildiği söylenen yapı, günümüz insanının ibadet ettiği bir cami olarak ayakta duruyor. İnşa edildiği tarih ve bu tarihin insanı ile ilgili olarak hiçbir veriye ulaşamadık.

Ama gerçek olan bir şey var ki; o da bu yapının, iki farklı dine mensup olan insanların ibadetlerine ev sahipliği yapmış olmasıdır.

     15- EKİNLİK CAMİSİ

     Kızıltepedeki Düneysir Ulucami’si ile eş zamanlı olarak inşa edildiği söylentisinin dışında herhangi bir bilgi, maalesef ki yok.

     Günümüz itibarı ile ibadete açık durumda olan yapı sapasağlam ayakta duruyor ama, çölün ortasında kaybolmuş bir çocuk gibi!..

 

     16- MAHMUT AĞA KONAĞI  

   Yaklaşık olarak 250 yıl önce Karaman Köyü’nden gelen Mahmut Ağa tarafından inşa ettirilmiş ve günümüzdeki Sancarlı Köyü’nün kuruluşuna vesile olmuştur. mardinlife    

    Güzelim giriş kapısı, süslü avlu duvarı ve kırk odası ile kısmen harap olmasına rağmen Sancarlı Köyü’nün en eskisi olan yapı, buruk da olsa güzelliğinden bir şey kaybetmemiştir.

   Bilinmemeyi!

   Bilinip de unutulmayı hakketmeyecek kadar güzel olan Mahmut Ağa Konağı, kendisine uzanacak bir eli bekliyor bu günlerde.

   Ve henüz geç değilken!

  

       17- ABDİ AĞA KONAĞI  

   Karaman Köyü’nde bulunan konak, yaklaşık olarak 300 yıl önce Suriye’nin Rakka kentinden gelen Abdullah Ağa tarafından inşa ettirilmiştir. Son mukimi olan Abdi Ağa’dan sonra terk edilen konak, büyük çapta harabeye dönüşmüş bir vaziyetle günümüze ulaşmıştır.

   Hapishanesi olan konak olarak bilinen yapıdan günümüze sarkan duvar harabelerinin dili olsa, yıkılmışlığı değil de unutulmuşluğu haykırırdı herhalde!..

 

    18- ULUKÖY SU KANALLARI

    Bin yıllarla ifade edilebilecek tarihsel geçmişi pek bilinmeyen bu su kanalları, insanın taşa üstünlüğünü somut kılan bir örnektir. (mardinlife) 

     Yedikardeş Abdo Değirmeni’nin dibinden başlayarak iki kilometrelik bir mesafeyle Uluköy’e kadar uzanan bu kanallar, dağın taşın yontularak delinmesiyle inşa ettirilmiş olup halen de faal durumdadır.

   İnsanoğlunun su aşkı için neler yapabileceğine kanıt olan bu kanalların akıllara verdiği durgunluk, maalesef ki hatırlanıp bilinmelerine vesile olamamış!..