Kılıçdaroğlu'nun kullandığı "Köhne Bizans'ın Yıldız Burcunda İkamet Eden Baykuş" tabiri ne anlama geliyor? Kimin sözüdür?
CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “İyi dinleyin, Köhne Bizans'ın Yıldız burcunda ikamet eden baykuş özentilerine ve kalıntılarına söylüyorum; Türkiye’nin yönetim şekli ile ilgili tartışmalar 29 Ekim 1923'de ebediyen son bulmuştur! Aklınızdakini kursağınızda bırakırız!” dedi.
CHP’nin 7’nci Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret" suçundan Mersin Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı beş ayrı dosyanın birleştirildiği dava kapsamında Ankara 57. Asliye Ceza Mahkemesi’nde savunma yaptı. Kılıçdaroğlu’nun mitinginlerde kullandığı ifadeler dosyada hakaret sayıldı. 2016'da kabul edilen iddianamelerde, Kılıçdaroğlu’nun "kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret" suçundan hapsi istendi. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun TCK'nın 53/1 maddesinde sayılan hakları (siyaset yapma, kamu görevi vb.) kullanmaktan yoksun bırakılması da talep edildi.
Kemal Kılıçdaroğlu savunmasında şu ifadeyi kullandı:
"Ne bu devleti ne de bu milleti ‘Köhne Bizans'ın Yıldız Burcunda oturan baykuş’ özentilerine bırakmayacağız"
Konuşmamı bitirirken Sayın Yargıç, şunu herkes bilsin ki; 100 yıl sonra bir kere daha söylüyoruz, ne bu devleti ne de bu milleti ‘Köhne Bizans'ın Yıldız Burcunda oturan baykuş’ özentilerine bırakmayacağız. Ve buradan milyonlar adına sesleniyorum, başta Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün kuvvacı kahramanlara selam olsun, selam olsun, devletin bekası-milletin selahiyeti için canını hiçbir zaman sakınmamış bütün vatanseverlere, Atatürk ve Cumhuriyet'e bağlılık yemini ettiği için ihraç edilen genç teğmenlere, yur dışına çıkmış ama geri döneceklerine inandığım 300 bin gencimize, ulusal kurtuluşumuza, güzel ve aydınlık günlere selam olsun. Yaşasın Türkiye, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.''
Mahmut Şevket Paşa
Kardaşlar,
Yüzbinlerce şühedanın kanı pahasına kazanılan meşrutiyetimizi mahvedip yerine yine istibdatı ikame etmek üzere İstanbul'da, o köhne Bizans'ın Yıldız burcunda ikamet eden baykuş, insan kanı emmekten, öksüz yetimlere gözyaşı döktürmekten mütelezziz olan haris, 600 senelik muhteşem, muzaffer bir milletin tarihini, ecdadın namusunu lekeleyen o insan kıyafetindeki canavar, İstanbul'da avcı taburlarını iğfal ettirmişti, para mukabilinde namuslarını satan o alçaklar da sair muti askerleri cebren ve tav'an isyanlara iştirak ettirmişler. Orada ne kadar hamiyetli kardaşlar, ne kadar genç mektepli zabitler varsa cümlesi birer suret-i feciyede şehit ediliyorlar.
İşte, bu şühedanın içinde Asar-ı Tevfik zırhlısı kapudanı Ali Kabuli Bey de var. İstanbul'un erbabı namusu pencerelerden bile bakmaya cesaret edemiyorlar. Makarr-ı hilafet kan ağlıyor. Payitaht bizden, ordudan, imdat bekliyor. Vatan gidiyor, millet mahvoluyor. Ne duruyoruz? Bizde cesaret, bizde hamiyyet yok mu?
İşte ben, tekmil servetimi ordunun masarıf-i iftihariyyesine hayatımı, hayatımı da vatana feda ediyorum. Hürriyetin istihsali için benimle beraber İstanbul'a gidecek içimizde kaç kahraman var? Bir subay: "Paşa, kumandan hepimiz gideceğiz. Cümlemiz sana hıre olacağız. Kanımımzın son damlasını vatanın, Meşrutiyet'in istihsali için dökmekten, bu uğurda güle güle can vermekten ictinap eden içimizde bir kişi yoktur. Hepimiz hazırız, emrinize muntazırız."
Öyleyse, ordu marşı çalarak eyy!