Aşk Budur! - Samiha Ayverdi Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Aşk Budur! kimin eseri? Aşk Budur! kitabının yazarı kimdir? Aşk Budur! konusu ve anafikri nedir? Aşk Budur! kitabı ne anlatıyor? Aşk Budur! PDF indirme linki var mı? Aşk Budur! kitabının yazarı Samiha Ayverdi kimdir? İşte Aşk Budur! kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Samiha Ayverdi
Yayın Evi: Maarif Basımevi
İSBN:
Sayfa Sayısı: 271
Aşk Budur! Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Aşk Budur” Semîha Cemâl Hanım ve Sâmiha Ayverdi Hanım’ın ortak kitabıdır. Sâmiha ve Semîha ilişkisinin iç içe geçmesiyle zuhur etmiş bir kitaptır.
Aşk Budur ortaya çıkışı itibariyle çok farklı bir eserdir. Eser, Kenan Rifâî’nin öğrencilerinden Semîha Cemâl Hanım tarafından yazılmaya başlanır. Fakat kendisi çok genç yaşta Allah aşkının cezbesine tutulup bu âlemden gider olunca, kitabı tamamlama görevi Sâmiha Ayverdi’ye verilir.
Bu meyânda anlatılan bir hadise vardır. Semîha Cemâl hanımın hastalığı ağırlaştığı ve zâten çok zayıflamış olan vücudunun buna daha fazla dayanamayacağı anlaşılınca, Sâmiha Ayverdi, Hocası Kenan Rifâî’ye gelerek, “Efendim, dua buyursanızda onun yerine ben gitsem” diye niyazda bulunur. Kendileri, bunun sebebini sorduğunda, Semîha Cemâl Hanımın faydalı bir vücut olduğunu ve yazarlığı ile insanlığa hizmet ettiğini söyler. Sonrasında gelen cevap çok nettir: “Öyleyse bundan böyle kalemi sana veririz sen yazarsın. ”
Sâmiha Ayverdi bu emir üzerine kalemi eline alarak Aşk Budur adlı kitabı tamamlar ve neredeyse yarım yüzyıl sürecek olan yazarlık hayatı da işte böylece başlamış olur. Kitap dikkatle okunduğunda, belli bir yerden sonra eserin üslûbunun farklılaştığı görülür. Bu, saf ve yakıcı bir aşktan, aşkın aklına doğru seyreden bir değişimdir. Semîha Cemâl Hanımın Allah aşkıyla şekillenen ve âdetâ yazanı ve okuyanı yakıp yokluğa mülhak eden anlatımı, Sâmiha Ayverdi’nin Hocasından almış olduğu “Yan, ama tütme!” düstûruyla işleyen kaleminde daha çok İlâhî aşkın yapıcı ve oldurucu çehresini takınır.
Roman, M.Ö. Arabistan’ın Kuzeyinde yaşamış olan güçlü ve şaşaalı Hayre Hükümeti’nin saray ve aristokrat çevresinde geçen bir aşkı anlatıyor. Bu dönemde Hayreliler, Araplar arasında çok yaygın olan putperest inancına sahipler. Hükümdar Menzer’in başhekimi Hamza, yine hükümdarın katında önemli bir mevkide bulunan amcası Zeyyad’ın biricik kızı Meryem’e âşıktır. Fakat Meryem ona istediği cevabı vermez. Romanda Hamza beşerî aşkın zirvesini temsil eder fakat aşkına karşılık beklemek zaafına düşmüş olması onu bu duygunun hakikatine ulaşmaktan men etmektedir.
Meryem ise yanmak ve yakmak tabiatında yaratılan ateş gibi, bu dünyaya sevmek ve sevilmek kabiliyetinde gelmiş asil ve güzel bir kızdır. Fakat hayatı boyunca canını önüne koymaya değecek bir eşik bulamamanın da azâbı içindedir, içerisinde bulunduğu maddî dünyânın zevkleri onu doyurmak bir yana, gönlünde en ufak bir ilgi bile uyandırmazlar. Böylesine aşka kabiliyetli bir insan olur da, hilkat eli hiç onu unutur mu? Romanı yazan kalem de unutmamıştır.
İlerleyen bölümlerde, kaderin bir cilvesi ile ülke menfaatlerini korumak adına, hükümdarın emriyle Hamza ve Meryem sözde bir evlilik yaparlar. Başhekim Hamza bu evliliğin ilk aylarında bir görevle Mısır’a gider. Geri dönerken orada tanışıp kölelikten kurtardığı ve dost olduğu Ömer’i de beraberinde getirir. Ömer Hayre’de yaşarken bir vesileyle Mısırlı tüccarların eline düşmüş bir esirdir. Fakat kendisine yakıştırılan bu esir sıfatını kabul etmeyecek kadar da özgür bir ruhtur. Çünkü Ömer’in, kendisini nefsin zaafları esâretinden kurtarıp, tek Allah’ın kulu olma özgürlüğüne götüren bir hocası vardır: Ebu’ş-şettar aşîreti reisi Yusuf.
Yusuf, İlâhî nurun o devirde kendisinden göründüğü kâmil insandır. Sözüyle, haliyle, gösterdiği maddî ve mânevî cömertliklerle yalnız kendi aşiretinin değil bütün Arap kabilelerinin gönlünde taht kurmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’in en güzel kıssasında anlatılan Yusuf peygamber gibi o da Allah’ın cemâl tecellîsine mazhar olmuş bir sultandır. Romanda bu ismin kullanılması tesâdüfî değildir. Kur’an’da Kenan illerinde kaybolan Yusuf Allah’ın zâtî güzelliğini temsil ettiği gibi Aşk Budur’daki Yusuf da, kalem sahiplerinin, gizli ve aşikâr her an hocaları Ken’an Rifâi’nin varlığında seyrettikleri Allah tecellîsini sembolize eder.
Aşk Budur Semîha Cemâl hanımın Aşk kitabının genişletilmiş hâlidir.Sh: 81-83
Aşk Budur! Alıntıları - Sözleri
- . Kötü ahlâk da nedir bilir misin? Yaradan'dan seni az çok alıkoyan her şey! .
- —İpekkurdu, diye hor gördüğünüz o böceğin koza içinde geçen mahbus hayatı, manada azadlıktır. Zira göklere uçmaya müstaid kanatları o, bu esarette tedarik eder. Onun için bu tecerrüde, esaret değil, hürriyet demelidir.
- Dünya, ne güzeli çirkinleştirmeye ne zengini sokak dilencisi etmeye, ne de mamureleri viran eylemeye sıkılmaz. Dünyanın durmadan dönen çarkı, her saniyede bir can vücuda getirdiği gibi bir diğerini de alıp götürür.
- İnsana her ne gelirse kendinden gelir ve başkası tarafından maruz kaldığı sitem ve cefalarla, gene kendi amellerinin neticesini çeker.
- —Dünya vefasızdır Hükümdarım!, bu böyle olduğu , gibi dünyada bulunan her şey de tabiî olarak vefasızdır. Dünya dalına sıkı yapışmaya gelmez, zira çürüktür; en beklenmeyen zamanda kopar, tutunmuş olan da düşüp parça parça olur. O, kedi gibi doğurduğunu yer.
- Kötü ahlâk da nedir bilir misin? Yaradan'dan seni az çok alıkoyan her şey! .
- Gene bu aşk değil mi ki, yelesi kabarmış nice aslanları bir kuzuya çevirir.
Aşk Budur! İncelemesi - Şahsi Yorumlar
—Sürpriz Kaçıran (Spoiler) İçerir— Çok ilginç bir hikayesi var kitabın. Semiha Cemal yazarken vefat edine Samiha Ayverdi devam ettirmiş. Belki Semiha Hanım kitabı bu şekilde ilerletip sonlandırmayacaktı. Sanki Semiha Cemal'in ölümünden sonra hayatını birisi devam ettirmiş gibi hissettim. Kitap Hamza'nın Meryem'e olan umutsuz aşkıyla başlıyor. İslamiyetten çok öncesinden bahsediliyor kitapta. Bedevileri bile övdükleri olmuş 1 puanı bu sebeple kırdım çünkü burada özendirme politikası izlenmiş. Hoş değil. Adeta bir peygamber edasıyla insanlara ruhani ışık saçan, iyilik prensi Yusuf giriyor sahneye kitabın ortalarında. Sonra her şey Yusuf. Yusuf'un ilahi gücü adına yapılan yersiz fedakarlıklar ki -bana göre düpedüz saçmalık ve aldatmaktır bunun adı- sürüp gidiyor. İki puanı da bu çelişkili aldatma muhabbbetinden kırdım. Son puanı da final sahnesinden kırdım. Okuyanlar daha iyi anlayacaklardır aşk meşk üzerinden bir sürü saçma mevzu çıkartmışlar. Kılıf aşk... Böyle kılıf olmaz ve aşk bu değildir. Dönem şartları içinde düşündüm, bir erkeğin birçok eş aldığı bir toplumda yaşanan hadiseler olduğu için haksızlık ediyor olabilir miyim acaba yazara dedim. Sürekli dilinde Allah, adalet, iyilik olan bir insan dahi aldatma yoluna gidiyorsa haksızlık etmiyorum, yanlış bu diye karar verdim. Heh aynen böyle. :) Samiha Ayverdi'yi çok severim, muazzam bir kalemi var. Burada da öyle konuda sinirlendiğim noktalar olmasa, kurgusuyla, yazımıyla harika bir kitap. 1 gün bile sürmedi okuyup bitirmem hikayeye kaptırıyorsunuz kendinizi. Güzel vakit geçirmek ve biraz da bilgece sözler duymak için ideal bir kitap. Tek sorun baskısı yok. Sadece pdf olarak mevcut. (Sezgi)
Semiha Ayverdi ile tanışma kitabım "Aşk Budur" oldu fakat iyi ki "bu" olmuş. Su gibi naif ve incelikli bir edebiyat romanı. Biraz "Ciğerdelen" tadında, ilk etapta bu biraz beni korkuttu. Ciğerdelenciler taşlayacak:) Kitap Hamza'nın Meryem'e olan takıntılı ve saplantılı büyük aşkıyla başlıyor. Bu kısımlar bana oldukça sıkıcı ve sıradan geldi saplantılı aşk fikirlerine sıcak bakamıyorum. Bir şekilde Meryem Hamza ile evlenmek mecburiyetinde kalıyor. Gönülsüzce. O sırada Yusuf çıkageliyor. Aslında Yusuf karakteri ilahi bir karakter Allah ile kul arasındaki aşkı anlatıyor bizlere. Meryemde ilahi güce aşık bir kadın ve ikisinin arasındaki sahneleri izliyoruz. Sonlara doğru kitabın bağlamında bir bozulma var fikrimce. Çok tutarlı bir son göremedim. Yine de okuması keyifli idi. (Tanrı Dağı)
Aşk Budur! PDF indirme linki var mı?
Samiha Ayverdi - Aşk Budur! kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Aşk Budur! PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Samiha Ayverdi Kimdir?
Sâmiha Ayverdi (d. 25 Kasım 1905, İstanbul - ö. 22 Mart 1993, İstanbul), Türk mütefekkir ve mutasavvıf yazar.
Roman, hikâye, hatırat, makale ve inceleme türünde yapıtlar verdi. Rifailik tarikatına bağlı idi.
Piyade Kaymakamı (Yarbay) İsmail Hakkı Bey ile Fatma Meliha Hanım’ın kızıdır. Mimar ve tarihçi yazar Ekrem Hakkı Ayverdi'nin kız kardeşidir. Şehzadebaşı semtinde doğan Samiha Ayverdi, Süleymaniye Kız Numune Mektebi'nde eğitim gördü; daha sonra özel derslerle eğitimini sürdürdü. Çok iyi derecede Fransızca öğrenerek tarih, tasavvuf, felsefe alanlarında kendini yetiştirdi.
Ayverdi, Kubbealtı Cemiyeti kurucu üyesidir. Ayrıca, İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul ve Yahya Kemal Enstitülerinde faal üyeliklerde bulunmuş, 1966'da Türk Ev Kadınları Derneği'nin (Türk Kadınları Kültür Derneği) kuruluşuna önayak olmuş, 1970'te ağabeyi ile birlikte Kubbealtı Cemiyeti'nin kurulmasını sağlamıştır.
22 Mart 1993 tarihinde ölen Sâmiha Ayverdi'nin mezarı, İstanbul Zeytinburnu'ndaki Merkez Efendi Camii'nin bahçesindedir..
İstanbul'un Fatih ilçesinde Edirnekapı'dan Saraçhane'ye kadar uzanan Fevzipaşa caddesi ve Hırka-i Şerif Camii yakınındaki Koyun Baba Parkı'nda 1976 yılında ağaçlandırma çalışmaları yaptırdı.
Eserleri
Samiha Ayverdi, 1938'de ilk romanı Aşk Budur'u (Aşk Bu imiş) yayınladı. 1946'dan itibaren daha çok fikir ve tarih eserlerine ağırlık verdi.
Yapıtlarında, tarihi yoğun biçimde kullanmıştır. İnceleme yazıları ve romanları İstanbul üzerinedir. Tasavvuf düşüncesi ve tarih özellikle romanlarında canlanmış, Kenan Rifai'yi eserleri yoluyla okuyuculara tanıtmaya çalışmıştır.
"Batmayan Gün" ve "İnsan ve Şeytan" adlı romanları geçmişi arayışının ürünleridir. Geçmişe duyduğu özlemi en iyi yansıtan romanı 100 Temel Eser listesi'nde de yer alan İbrâhim Efendi Konağı'dır.
Kubbealtı Neşriyat tarafından Samiha Ayverdi Külliyatı adıyla çıkan kitapların sayısı 47 adettir.
Ödülleri
1978’de Türkiye Millî Kültür Vakfı Armağanı; 1984’te Millî Kültür Vakfı tarafından verilen Türk Millî Kültürüne Hizmet Şeref Armağanı; 1985'te Yeryüzünde Birkaç Adım isimli eseri nedeniyle Boğaziçi Yayınları tarafından Boğaziçi Başarı Ödülü almıştır . 26 Nisan 1986’da, Türk Edebiyat Vakfı tarafından kendisine "Millî Sanata Hizmetleri"nden ötürü bir plaket sunulmuştur. 1988 yılında yayınlanan “Hey Gidi Günler Hey” isimli eseri nedeniyle, Türkiye Yazarlar Birliği'nce kendisine Yılın Dil Ödülü verilmiştir. 1990'da Başbakanlık aile araştırma kurumu kendisine bir şükran plaketi sunmuştur. 1992 yılında Türkiye İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği'nce (İLESAM) verilen Üstün Hizmet Ödülü'nü almıştır.
İstanbul, Fatih'te Vatan Caddesi üzerinde bulunan Vatan Anadolu Lisesi'nin ismi 2005 yılında değiştirilerek, Samiha Ayverdi Anadolu Lisesi yapılmıştır.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Sâmiha_Ayverdi
Samiha Ayverdi Kitapları - Eserleri
- İbrahim Efendi Konağı
- Yaşayan Ölü
- Ateş Ağacı
- Mesihpaşa İmamı
- İnsan ve Şeytan
- Yusufcuk
- Hancı
- Batmayan Gün
- Dost
- Kölelikten Efendiliğe
- Mabette Bir Gece
- Ne İdik Ne Olduk
- Yolcu Nereye Gidiyorsun
- İstanbul Geceleri
- Milli Kültür Ve Meseleleri Ve Maarif Davamız
- Dile Gelen Taş
- Son Menzil
- Bir Dünyadan Bir Dünyaya
- Abide Şahsiyetler
- Misyonerlik Karşısında Türkiye
- Rahmet Kapısı
- Bağ Bozumu
- Hatıralarla Başbaşa
- Ah Tuna Vah Tuna
- Hey Gidi Günler Hey
- Mektuplardan Gelen Ses
- Kaybolan Anahtar
- Aşk Budur!
- Boğaziçi'nde Tarih
- Edebi Ve Manevi Dünyası İçinde Fatih
- İki Aşina
- Ezeli Dostlar
- Mektuplar 2
- Ratibe
- O Da Bana Kalsın
- Ken'an Rifai ve Yirminci Asrın Işığında Müslümanlık
- Üç Günlük Dünya İçin
- Yeryüzünde Birkaç Adım
- Dünden Bugüne Ne Kalmıştır?
- Türkiye'nin Ermeni Meselesi
- Türk Tarihinde Osmanlı Asırları 1- 2 Cilt
- Küplüce'deki Köşk
- Ebabil Kuşları
- Arkamızda Dönen Dolaplar
- Mektuplar 1
- Mülakatlar
- Türk-Rus Münasebetleri Ve Muharebeleri
- Paşa Hanım
- Mektuplar 5
- Mektuplar 3
- Sinan'ın Günlüğü
- Mektuplar 4
- Türk Tarihinde Osmanlı Asırları (Cilt 3)
- Türk Tarihinde Osmanlı Asırları (Cilt 2)
- Türk Tarihinde Osmanlı Asırları (Cilt 1)
- Mektuplar 6
- Yunus Emre Ve İlahiler
- Mektuplar-7 (2 Cilt)
- Mektuplar 9
- Mektuplar 11
- Mektuplar-8
- Mektuplar-10
Samiha Ayverdi Alıntıları - Sözleri
- Öyle ya... Bu dünyaya ayak basıp temel atanın karşısına bir gün, ayağına çelme takacak olan bir başkası çıkıp sahip olduklarını ele geçirmeyecek midir ? Ama o çelme takana da dünya yar olmayacak ve bir gün topladıklarını o da başkalarına devretmek zorunda kalacaktır. (İki Aşina )
- Şahsî malım o kadar az ve o kadar kıymetsiz ki... Halbuki ben sana hissen ve hayâlen dünyâları yollasam doyamam. (Mektuplar 1)
- Belgrad'ın fethinde ve aynı zamanda Mohaç Muharabesinde üstün gayreti olmuş bulunan Bálî Bey, Budin'i muhasara ederek Avusturya ordusunu kovalayıp zafere ulaştıktan sonra, muvaffakiyetlerini sayıp dökerek Kanuni Sultan Süleyman'dan bir tuğ niyaz edince, padişah kendisine şu cevabı vermiştir: Berhudar ol, Allah senden razı olsun. Benden bir tuğ istiyorsun. Sana emîrü'l ümeralık veriyorum. Lakîn bu yaptıklarına güvenme, ve bir fáni kuldan herhangi bir talepte bulunarak kendini küçültme ve minnet altına girmiş olma. Kıyamete kadar değerinden kaybetmeyecek bu hákani cevap üç günlük dünya nimetleri peşinde şerefini, derúni şánını ayaklar altına almış kimselere olduğu gibi, bilhassa devlet çarkının yükünü omuzlamış olanlara verilmiş unutulmaması gereken îkázın ta kendisi değil de ya nedir? (Üç Günlük Dünya İçin)
- Bugün dünya bir ruh medeniyetinin yokluğundan muztariptir. (O Da Bana Kalsın)
- "Ölmüş atalarla da yanmış harmanlarla da öğünülmez." (Kaybolan Anahtar)
- Kanûnî Sultan Süleyman da ne güzel söylemiştir: ''Bî vefâ yârin Muhibbî cevrini mâzur tut Yârsız kalır bu cihanda ayıpsız yâr isteyen!'' (Rahmet Kapısı)
- Eksiği görmeyip, hale muhabbet ve anlayışla tat katmak kadar güzel ne vardır ? Dünyada, her tamamın bir eksiği vardır. Hem aransa eksik mi bulunmaz? Hatta, bulamayan icat edip, dünyayı kendine de etrafına da zindan eyler. (Mektuplardan Gelen Ses)
- Bize, dinlenmek de, istirâhat de, ancak huzurlu bir iç âlemi içinde mümkün. (Yeryüzünde Birkaç Adım)
- gideceğim yerlere dünyamı da götürürüm inşallah. bize dinlenmek de istirâhat de ancak huzurlu bir iç alemi içinde mümkün. (Yeryüzünde Birkaç Adım)
- "Üstadım, dün bir dostumla ölümden konuşuyorduk. Dedim ki, asıl ölüm, kalp habersizliğidir..." (Batmayan Gün)
- Bebeği biraz büyüdükten sonra, sık sık bize gelen Zehra Hanım’ı annem de çok sevmiş. Ona ilahiler öğretmiş, genç kadının ince ve yanık sesine uduyla yada kanunu ile refakat ederek odanın içine bir deruni mabede çevirir olmuşlardı. (Bağ Bozumu)
- Bizâtihi çeşitli istîdat ve kâbiliyetleri hâmil olan biz insanlar, çok defa kendimizde saklı olan bu kudret kaynağından habersizizdir. (O Da Bana Kalsın)
- Nihayet 15. asır,iki değerli kadın şair ile de Fatih devri'nin edebiyat tarihine en şerefli bir yaprak açmıştır. Kastamonulu Zeynep Hatun,"kadınlar arasında zamanın nadir yetiştirdiği bir şöhrettir kudretine cihan halkı şaşıp kalmış idi". Fatih Sultan Mehmet devrinde şöhret bulan meşhur şair Mihri ile muasır idi.Şiirinin kuvveti Fitat Hanıma muadil gibidir. Türkçe, Farsça beyitlerle mülemma olan divanını Hz Fatih'e takdim ederek sanatını isabet etmiş ve mazhar-ı mukafat olmuştur. ....Şiirlerinde lirizm ve hüzünlü bir hassasiyet elle tutulurcasına göze çarpar .Fatih'e divanını takdim eden ve mükafata mazhar olan bu kadının şiirlerindeki eda ve sada'ya bakınca,hükümdardan maddi takdir ve iltifattan daha ileri bir alaka beklediği sezilir gibi olur...Beş yüz seneden beri halkın dilden dile şifahi bir emanet olarak bıraktığı rivayet, bu şair kadının heyecan kaynağına, hükümdara olan kalbi alakası esas gösterilir. (Edebi Ve Manevi Dünyası İçinde Fatih)
- Ama ben ölüme inanmıyorum.Hepsi de,yaşadıkları hayatın sonuna bir yekun çizgisi çizdikten sonra, yeni hayatlarının şartlarında karar etmiş bulunuyorlar. (Ezeli Dostlar)
- *"Mevsimi gelince açan çiçekleri bekler gibi sizi de dört gözle bekliyoruz" Samiha Ayverdi *"Mektubun bana sanki seni getirdi. Duyguları kelimelerin kalbi içine bu derece samimiyetle yerleştirmek değme babayiğidin kârı değil.", S.A. (Mektuplar 2)
- Ermeni kendi menfaat çemberinden başka hiçbir şeye değer vermez; kuvvetli olduğunuz zaman dostunuz, bünyenizde zaaf alâmetleri belirdiği zaman da, sizi parçalamak isteyen hırslı bir canavar huylu düşmanınızdır. (Türkiye'nin Ermeni Meselesi)
- Kötü ahlâk da nedir bilir misin? Yaradan'dan seni az çok alıkoyan her şey! . (Aşk Budur!)
- Bir vakitler Avrupa'nın can damarına kadar ilerlemiş olan Türk ordularına karşı, sırasında birbirini yiyen Avrupalı devletler nasıl birleşmiş idiyseler, şimdi de, Islâm âlemi'nin yekpâreleşmesine karşı aynı zihniyet kılıç sallamakta bulunuyor. (Kölelikten Efendiliğe)
- "Hudutsuz bir aşk, başı sonu olmayan bir sevgi ummânı halinde gönüllere çarpan Mevlânâ'nın, insan oğluna en büyük armağanı, onu kendi ayıplarından utandıracak kadar müsâhamalı ve anlayışlı bir muhabbet ve şefkate gark etmiş olmasıdır." (Abide Şahsiyetler)
- “Dertli idi; yüreği yaralanmıştı.” (Mesihpaşa İmamı)