Bonobo ve Ateist - Frans de Waal Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bonobo ve Ateist kimin eseri? Bonobo ve Ateist kitabının yazarı kimdir? Bonobo ve Ateist konusu ve anafikri nedir? Bonobo ve Ateist kitabı ne anlatıyor? Bonobo ve Ateist PDF indirme linki var mı? Bonobo ve Ateist kitabının yazarı Frans de Waal kimdir? İşte Bonobo ve Ateist kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Frans de Waal
Çevirmen: Aslı Biçen
Orijinal Adı: The Bonobo and the Atheist
Yayın Evi: Metis Yayınları
İSBN: 9789753421065
Sayfa Sayısı: 264
Bonobo ve Ateist Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İçimizdeki Maymun'da insan doğası hakkındaki önyargıları altüst eden de Waal, bu kez de gözlemlerini evrimci biyoloji ve ahlak felsefesi bağlamına taşıyarak eşsiz bir argüman inşa ediyor. İnsan ahlakı denilen şeyin gökten zembille inmediğini, "içten geldiğini" savunuyor: "Ahlaki davranış ne dinle başlamıştır, ne de dinle biter; evrimin ürünüdür." Hayvanlarla aramızdaki bağlar üzerinde duran de Waal, ahlakımızı aşağıdan yukarı doğru açıklamaya çalışıyor. Dinin ahlak üzerindeki rolünün sonradan gelen bir rol olduğunu, işbirliği ve empati gibi doğal içgüdülerimize ek olarak ortaya çıktığını öne sürüyor. Ve bu bağlamda, günümüzde dinin toplumun işleyişi açısından nasıl bir rol oynadığını sorguluyor:
"Beş asır sonra hâlâ dinin toplumdaki yeri konusunda kavgaya tutuşuyoruz. Hieronymus Bosch'un zamanında olduğu gibi şimdi de ana tema ahlak. Tanrısız bir dünya canlandırabilir miyiz gözümüzde? Böylesi bir dünya iyi olur mu? Sanmayın ki köktenci Hıristiyanlar ve biyoloji arasındaki savaş bilgiler üzerinden yürütülüyor. İnsanın evrimden şüphe etmesi için kanıtlara karşı epey bağışıklık sahibi olması lazım… Çatışma hakikatle değil, hakikatin ne yapılacağıyla ilgili. Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir... Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim?"
Bonobo ve Ateist Alıntıları - Sözleri
- Doğduktan sonra kız bebekler, insanların yüzlerine erkek bebeklere nazaran daha uzun bakar;
- Bir düşmanı yok etmenin en iyi yolu, onu dost edinmektir. ABRAHAM LINCOLN
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
- " Hepimiz çok iyi olsak ahlak gereksiz olurdu."
- Ateizmin temel önermesi, Tanrı'nın var olmayışı, bana hiç ilginç gelmiyor. Kimsenin varlığını ya da yokluğunu kanıtlayamayacağı bir şeyin varlığı konusunda didişmekle ne kazanacağız?.
- Hepimiz çok iyi olsak ahlak gereksiz olurdu. Bütün insanlar birbirine hoşgörüyle yaklaşsa, kimse asla hırsızlık yapmasa, kimseyi sırtından bıçaklamasa, başkasının karısını baştan çıkarmasa tasalanacak ne kalırdı? Böyle olmadığımız çok açık ve bu da ahlaki kurallara neden ihtiyaç duyduğumuzu açıklıyor. Öte taraftan başkalarına karşı saygı ve özeni teşvik eden zilyon tane kural koysak, o yöne doğru doğal bir meylimiz olmasa hiçbir işe yaramazdı. Cam bir tabağın içine atılmış tohumlar gibi olurlardı: Hiçbiri köklenmezdi. Doğruyla yanlışı ayırmamızı sağlayan şey hem iyi hem kötü olabilme becerimizdir.
- primatların kendilerine verilen bir ödevi, salatalık dilimleri karşılığında seve seve yaptığını ama başkasına tadı çok daha iyi olan üzümlerin verildiğini gördüğünde yapmayı bıraktığını tespit etmiştik. Salatalık yiyenler sinirleniyor, ellerindeki sebzeleri yere atıyor ve grev yapıyorlardı.
- Ateizmin temel önermesi, Tanrı'nın var olmayışı, bana hiç ilginç gelmiyor. Kimsenin varlığını ya da yokluğunu kanıtlayamayacağı bir şeyin varlığı konusunda didişmekle ne kazanacağız?
- Dindar olsun olmasın bütün insanlarla ilişkilerimde, neye inandıklarına değil ne kadar dogmatik olduklarına bakarak kesin bir sınır çiziyorum.
Bonobo ve Ateist İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Waal'ın keyifli üslubu ve anlaşılır dili sayesinde su gibi akan bir kitap. Empati, dayanışma, yardımlaşma gibi aklâhi unsurlar için bir dine veya inanca sahip olmamız gerektiği yargısını yıkan bir anlatım. Primatların kendi aralarındaki davranışlarını detaylı inceleyen Waal, ahlâkın dinlerden önce primatlar arasında da zaten var olduğuna, evrimin bir parçası olduğuna ve ahlâkın buyruklarda değil bizim kendi içimizde olduğuna dikkat çekiyor. Yargıların kenara bırakılıp okunması gereken bir kitap. Kendisini maymunla kıyaslayamacak kadar kibirli insanlar için can sıkıcı olabilir:) (Seda)
Ahlak gökten mi indi?: Kötü bir davranışta bulunmamak için bir inanç sisteminin gerekliliğinin tam bir safsata olduğunu anlıyoruz bu kitap ile. İnsani özelliklerle ilintili olduğunu düşündüğümüz, özfarkındalık, mizah duygusu, empati, özdenetim ve daha birçok özellik iğ hücre denilen özel bir nöron türünden gelir ve bu hücre bonobolar da dahil başka maymun beyinlerinde de bulunuyor. Paylaşımcılık, başkasının üzüntüsünü algılama, yardımlaşma, toplumsal dayanışma gibi unsurlar hayvanlar arasında da sıklıkla görülüyor. (Mesela beynin başkalarının üzüntüsünü algılamakla ilgili olan kısmı bononolarda çok gelişmiş durumda) Dolayısıyla İnsanın özünde kötü olduğu bakış açısı ortadan kalkıyor yani, doğamız gereği ahlaklıyız ve biyolojik yapımız bu konuda büyük rol oynuyor; otomatik olarak başkalarına ilgi gösteriyoruz ve içlerinde bulundukları durumu sahipleniyoruz. Şunu da eklemek isterim ki: Sinirbilim şu ana kadar maymun beyninin, insan beyninde eşit olmayan tek bir bölümünü bile bulamamıştır. Yasalara ihtiyacımız yok demiyorum, komşumuzun gözünü çıkarmamak için dine ihtiyacımız yok diyorum. Farklı maymun türleri ve kolonileri üzerinde yapılmış olan gözlemler ve bu gözlemler sonucunda sunulmuş olan davranış biçimlerini okumak, gelişmiş maymun olan bizlerle karşılaştırmak inanılmaz keyin vericiydi, iyi okumalar diliyorum! (nil)
Yazar maymun davranışlarını incelemiş, okuması zevkli deneyler yapmış bir insan, bu onu insan hakkında yapacağı tüm felsefik çıkarımlarda bir adım öne çıkarıyor bana göre. Kitapta "İnsan kötüye doğal olarak yatkındır, biz iyiliği sonradan öğreniriz." tezini çürütüyor: İnsan empati yapabilen, ve hatta yapmayı ilk seçenek olarak gören bir varlıktır. Bosch'un yaptığı tablolardaki acı sahneleri gördüğümüz an irkiliriz, yahut ayağı kayıp yere sert bir şekilde düşen biri ona acımamıza sebep olur, kayıtsız kalamayız. Frans de Waal, insanın bir hayvan olduğunu, empatinin ve diğer tüm sosyal davranışların evrimsel biyolojiden kaynaklandığını, yani duyguların ve seçimlerin evrimin davranış psikolojisine yansıması olduğunu göstermiş. İnsan dahil çoğu hayvan empati yapar, pişman olur, yaptığının sonuçlarını da düşünür, kin de tutar vs. Tabii genetiği ve beyninin fiziksel yapısı farklı olan, sosyal yapısı da ona göre gelişmiş (yahut gelişmemiş) hayvanlar da empatiden ve sair duygu ve davranıştan yoksun olabilir, kaplumbağalar gibi. İşte yazarın insanları hayvanlardan ayırdığı noktalar da bu gibi türümüze özel davranış ve duygularımızdan oluşuyor. Yani bir insanın bir şempanzeden farklılığı, bir şempanzenin bir boboboya farklılığı ile eşit, hepsi kendine has. İnsan ile hayvanlar değil; bir tür hayvanla diğer tür hayvan farkı var. (Amo Rise)
Bonobo ve Ateist PDF indirme linki var mı?
Frans de Waal - Bonobo ve Ateist kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bonobo ve Ateist PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Frans de Waal Kimdir?
Hollandalı-Amerikalı etolog ve primatolog. Emory Üniversitesi psikoloji bölümünde primat davranışları konusunda Charles Howard Candler Profesörü'dür. Emory Üniversitesi Yerkes Ulusal Primat Araştırmaları Merkezi'ndeki Living Links Merkezi'nin kurucusu ve yöneticisidir.
Frans de Waal Kitapları - Eserleri
- Bonobo ve Ateist
- İçimizdeki Maymun
- Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduğunu Anlayacak Kadar Zeki Miyiz?
- Empati Çağı
- Köken Ağacı
- Mama'nın Son Sarılışı
- Chimpanzee Politics
- Mama's Last Hug
Frans de Waal Alıntıları - Sözleri
- Artık biliyoruz ki pek çok primat toplumu dişiler arasında var olan bağların gücü üzerine temellenir ve erkek değil, dişi merkezlidir. Ayrıca dişiler "ekolojik" bir cinsiyettir. Yavru büyütme sürecinde var olan gereksinimler nedeniyle, dişilerin üreme başarıları fiziksel çevre ile daha yakından ilişkilidir. Bu gerçek dişilerin kimle çiftleşecekleri konusunda daha ayrımcı ve seçici olmaya itiyor ve onları pek çok türün üreme sisteminin merkezine konumlandırıyor. (Köken Ağacı)
- Hepimiz çok iyi olsak ahlak gereksiz olurdu. Bütün insanlar birbirine hoşgörüyle yaklaşsa, kimse asla hırsızlık yapmasa, kimseyi sırtından bıçaklamasa, başkasının karısını baştan çıkarmasa tasalanacak ne kalırdı? Böyle olmadığımız çok açık ve bu da ahlaki kurallara neden ihtiyaç duyduğumuzu açıklıyor. Öte taraftan başkalarına karşı saygı ve özeni teşvik eden zilyon tane kural koysak, o yöne doğru doğal bir meylimiz olmasa hiçbir işe yaramazdı. Cam bir tabağın içine atılmış tohumlar gibi olurlardı: Hiçbiri köklenmezdi. Doğruyla yanlışı ayırmamızı sağlayan şey hem iyi hem kötü olabilme becerimizdir. (Bonobo ve Ateist)
- İki şebeği yan yana koyduk ve yirmibeş kere arka arkaya, önce biriyle sonra diğeriyle değiştokuş yaptık. İkisi de salatalık aldığında eşitlik oluyordu. Bu durumda şebekler sürekli değiştokuş yapı yor ve mutlu mutlu yiyeceği yiyorlardı. Ama birine üzüm verip diğerine salatalık vermeye devam ettiğimizde olay beklenmedik bir biçimde değişti. Bu eşitsizlikti. Bizim şebekterin yiyecek tercihleri de pazardaki fiyatlara mükemmelen uyduğundan üzüm en büyük ödüller arasında. Ortaklarının maaşındaki artışı fark eden şebekler, o zamana kadar salatalık için seve seve çalıştıkları halde aniden greve gittiler. Sadece isteksiz davranmakla kalmayıp sinirlendiler ve taşları, hatta bazen salatalık dilimlerini deney odasından dışarı attılar. Normalde asla reddetmedikleri bir yiyecek hiç istenmeyen bir şey, hatta iğrenç bir şey halini almıştı! İnsanlarda, biraz da gösterişli bir isimle "eşitsizlik tiksintisi" denen şeye eş, güçlü bir tepkiydi bu. Elbette bizim şebekler bunun benmerkezci bir türünü sergilemişti. Herkes için hakkaniyet gibi asil bir ilkeyi desteklemek yerine, kendileri ayazda kaldığı için öfkelenmişlerdi. Genel hakkaniyet gibi bir dertleri olsaydı, üstün durumdaki şebekler arada bir üzümü ötekiyle paytaşır ya da tümüyle reddederdi ki hiç böyle bir şey yapmadılar. Şanslı üzümcüler, bazen komşularının bıraktığı salatalık dilimlerini bile öğünlerine kat tılar. Deneyin sonunda somurtup bir köşeye çekilen zavallı ortaklarının aksine çok neşeli bir ruh hali içindeydiler. Sarah'yla birlikte bu çalışmayı "Şebekler Eşitsiz Ücretlere Karşı" başlığıyla yayımladığımızda büyük yankı buldu; belki de pek çok kişi, dünya üzümle dolu olduğu halde hep salatalığa talim ettiğini düşündüğü için. Hepimiz kısa çöpü çekmenin ne demek olduğunu biliriz. Anne babaların eve gelirken sadece tek bir çocuğa hediye getirmeye cesaret edememesinin sebebi budur. Koca bir iktisat ekolü, duyguların -iktisatçılar buna ilginç bir biçimde "tutkular" der- insanların karar almasında önemli bir rol oynadığına kanidir. En güçlüleri kaynak bölüşümüyle ilintili olanlardır. Bu duygular bizi ilk başta mantıksız görünen hareketlere iter -diğerlerinden daha az maaş aldığımız için bir işten istifa etmek gibi- ama uzun va dede, dengeli bir oyun alanı ve işbirliğine dayalı ilişkilerin gelişmesine yardımcı olur. (İçimizdeki Maymun)
- Doğduktan sonra kız bebekler, insanların yüzlerine erkek bebeklere nazaran daha uzun bakar; (Bonobo ve Ateist)
- Erkek bonobolar, penis eskrimi olarak adlandırılan bir aktivitede bulunur. Nadiren görülen bu olayda, erkekler yüz yüze bakacak şekilde bir daldan sarkar ve bu sırada uyarılmış durumdaki penislerini kılıç çarpıştırır gibi birbirlerine sürterler. (Köken Ağacı)
- İnsanlar, dişilerinde göğüslerin emzirme dönemi yerine olgunlaşma döneminin başlangıcında şiştiği tek kuyruksuz maymun, hatta tek primattır. Göğüsler pek çokları tarafından daimi bir cinsel sinyal olarak yorumlanır. "Sürekli" cinsel reklam ve çiftleşmeye sürekli hazır olma, bazı araştırmacılar tarafından eşini sürekli elinde tutmaya ve bağlılığını kazanmaya yönelik evrimsel bir uyum olarak görülür. (Köken Ağacı)
- Hayvanların ne kadar zeki olduğunu anlayacak kadar zeki miyiz? (Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduğunu Anlayacak Kadar Zeki Miyiz?)
- Dişi şempanzeler istismara ve bebeklerinin öldürülmesine karşı direnirken,bonobo dişiler bu problemlerin hiçbirinden sıkıntı çekmezler. (Mama'nın Son Sarılışı)
- İnsanlar neden hayvan zekasını küçümsemeye bu kadar hevesli? (Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduğunu Anlayacak Kadar Zeki Miyiz?)
- Bir düşmanı yok etmenin en iyi yolu, onu dost edinmektir. ABRAHAM LINCOLN (Bonobo ve Ateist)
- Fransız Devrimi'nin üç ideali olan özgürlük, eşitlik ve kardeşlikten Amerikalılar birinciye, Avrupalılar ise ikinciye vurgu yaparlar, ancak bu ideallerden yalnızca üçüncüsü dürüstlüğü ve toplumu kapsar. Ahlaki açıdan bakacak olursak, bu üç idealin içinde belki de en asil olanı kardeşliktir ve bu ilke yerine getirilmeden diğerlerine ulaşmak mümkün değildir. (Empati Çağı)
- Bizler her zaman akıl yürütme becerilerimizi çevremizdeki her şeye uygulayarak bir şeyleri kavramaya çalışırız. Eğer hiçbir kanıt bulamazsak onu icat edecek kadar ileri gideriz, garip batıl ve doğaüstü inançlar ediniriz, tıpkı spor taraftarlarının şans getirmesi için aynı tişörtü tekrar tekrar giymesi ve bazı insanların felaketlerin tanrının işi olduğuna inanması gibi. Öylesine mantık güdümlüyüz ki onun yokluğuna dayanamıyoruz. (Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduğunu Anlayacak Kadar Zeki Miyiz?)
- "Eşitsizlik öldürür!" Wilkinson, gelir uçurumlarının sosyal uçurumlar ürettiğini düşünüyor. Bu uçurumların karşılıklı güveni yok ederek toplumların altını üstüne getirdiğini, şiddeti körüklediğini, hem zenginin hem de fakirin bağışıklık sistemini felç eden kaygılar yarattığını belirtiyor ve olumsuz etkilerin toplumun bütün katmanlarının içine işlediğini şu sözlerle dile getiriyor: Gelir dağılımındaki adaletsizlik toplumdaki sosyal sınıf farklılaşmalarında adeta katalizatör etkisi gösteriyor ve toplum sağlığının genel anlamda bozulmasında da birinci derecede etkili bir faktör gibi görünüyor. Bu adaletsizliğin, sınırlar arasındaki uçurumu yansıtmanın yanı sıra hızla ortaya çıkan üstünlük ve aşağılık duygularının veya topluma hakim olan saygısızlığın da kaynağı olduğunu söyleyebiliriz. (Empati Çağı)
- Bağlanma, türümüz için hayati bir önem taşır ve bu dünyada bizi en mutlu eden şeydir (Empati Çağı)
- Ateizmin temel önermesi, Tanrı'nın var olmayışı, bana hiç ilginç gelmiyor. Kimsenin varlığını ya da yokluğunu kanıtlayamayacağı bir şeyin varlığı konusunda didişmekle ne kazanacağız? (Bonobo ve Ateist)
- Zaferin yüzlerce babası vardır ama yenilgi yetimdir. (İçimizdeki Maymun)
- Pek çok türde cinsel davranış apayrı bir kategoriken, bonobolar da toplumsal ilişkilerin bir parçası haline gelmiş durumdadır ve bu yalnız karşı cinsler arasında geçerli değildir. (Köken Ağacı)
- Tai Ulusal Parkı'nda yürütülen bir çalışmada, şempanzeler leoparlar tarafından yaralanan grup eşlerinin bakımını üstlenmişlerdi (Empati Çağı)
- primatların kendilerine verilen bir ödevi, salatalık dilimleri karşılığında seve seve yaptığını ama başkasına tadı çok daha iyi olan üzümlerin verildiğini gördüğünde yapmayı bıraktığını tespit etmiştik. Salatalık yiyenler sinirleniyor, ellerindeki sebzeleri yere atıyor ve grev yapıyorlardı. (Bonobo ve Ateist)
- İyi beslenme ve modern tıp, insan evrimini yönlendiren elenme baskısını ortadan kaldırdı. Mesela kadınlarla bebekler, eskiden doğum sırasında ciddi risk altındaydı. Bunun suçlusu kısmen, aşırı büyük kafamıza göre dar olan doğum kanalıydı ve kanalı geniş tutma yolunda sürekli bir evrim baskısı vardı. Sezaryan bu durumu değiştirdi. (İçimizdeki Maymun)