Dağın Öteki Yüzü - Erendiz Atasü Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Dağın Öteki Yüzü kimin eseri? Dağın Öteki Yüzü kitabının yazarı kimdir? Dağın Öteki Yüzü konusu ve anafikri nedir? Dağın Öteki Yüzü kitabı ne anlatıyor? Dağın Öteki Yüzü kitabının yazarı Erendiz Atasü kimdir? İşte Dağın Öteki Yüzü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Erendiz Atasü

Yayın Evi: Bilgi Yayınları

İSBN: 9789754948196

Sayfa Sayısı: 304

Dağın Öteki Yüzü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Erendiz Atasü kahramanlarıyla alabildiğine dürüst ve açık bir ilişki içine girmiş... Yaşadıkları döneme ve simgeledikleri kuşağa özgü "tipik" toplumsal özellikleriyle yakalamış onları; her birine kattığ bireysellikle onlar psikolojik derinlik kazandırmış, onları Türkiye Cumhuriyeti tarihinin çeşitli aşamalarında gerçekten yaşamış olmaları olası insanlara dönüştürmüştür. ... Yüreklilik ve içtenlik Atasü´nün yapıtını taze bir "parıltı"ya ulaştırmıştır. -Prof. Dr. Ayşegül Yüksel- "Dağın Öteki Yüzü"... yeni kurulan, bağımsız olmak, bir kez daha boyunduruk altına girmemek, "çağdaş uygarlık deneyine bir "sivil" bir savaşım veren bir avuç insanın, dönemine de ışıklar tutan, romanı/anlatısı. Erendiz´in ön plandaki kahramanları kadın. İyi ki de kadın. Anlattığı dönemde erkeklerin neler yaptıklarını, nereden başlayıp nereye geldiklerini romanlardan, hikayelerden, anılardan çok iyi biliyoruz. Ama ya kadınlar' Onları bilmiyoruz. -Tarık Dursun K.- (Arka Kapak)

Dağın Öteki Yüzü Alıntıları - Sözleri

  • Nasıl küçülüyor insan, yaş ölüme yaklaştıkça...
  • Sabır acizlerin tek silahıdır.
  • Kitabı yazarken kendime ait bir şey keşfettim: I.Dünya Savaşı ve Mütareke Yılları yetimleri arasındaki annemle babamın zorunlu anaerkil aileleri, belki de benim feminist bilincimi temellendiren yapı taşlarından biridir. Bu bilgiyi de okurumla paylaşmak isterim.
  • İçinde, acının oyduğu boşluk, fiziksel bir duyum, yüreğinden karnına doğru. Ağlayabilse açılacak, ağlayamıyor; ya da ağlamıyor.
  • Sen şefkatine kendimi emanet edebileceğim tek insansın.Aramızdaki bu mucizeyi lütfen unutma.
  • Reha için evlilik Sevre porseleninden bir vazoydu; oysa karısı toprak kaplara alışıktı.
  • Zaten hayat nedir ki, uzun bir anımsayıştan başka!..
  • Kadınlarda bu güç vardı... Acıları birbirleriyle denkleştirme, birleştirme, yaşayıp bitirme, yeniden başlama! İyi ki bir sırdı onlar için, varlıklarının ayrılmaz parçası bu canlılık!
  • Kadınlar bitenden, erkeklerse sürenden söz etmiyorlardı.
  • "Gerçekten söylediklerine inanıyor musun? Kara cahil köylü kalabalıklarından, kaba saba kasabalılardan oluşmuş ulusla bir yerlere varılabileceğine?...."
  • Çocukluğun bittikten sonra ne yaşadığın mekanı sevdin, ne zamanı! Kabul et!
  • Sevgiyi tanımlamak ne denli zor! Duygularımızın bileşimi, yüzeyi pütürlü ve çatlak oylumlara benziyor. İnce ama derin, ta merkeze kadar inen çatlaklar... Uzayda gezinen cisimler gibi birbirine yaklaşıyor ve birbirinden uzaklaşıyor insanlar... O sırada bir başka oylum incecik bir kıvrım uzatırsa o görünmez çatlağa tıpatıp uyan, işte sevgi bu... Küçük bir rastlantı... Bir an... Acı vererek kopmaya yargılı bir bağ. Gezegenlerin tüm ağırlığını kaldıramayan... Başka bir güç kopartmazsa ölüm ayıracak sevenleri.
  • "Öyle yanlışlar vardır ki, neresinden düzeltmeye kalksan yanlışa varırsın."
  • Yüreği romatizmalı yaşlı bir eklem gibi sızlıyor. Uyusa ve unutsa...
  • Zaten hayat nedir ki, uzun bir anımsayıştan başka!...

Dağın Öteki Yüzü İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Erendiz Atasü ile tanışma kitabım oldu Dağın Öteki Yüzü. 1996 Orhan Kemal Roman Ödülü almış olan bu eseri ve Erendiz Atasü'yü beğendiğimi söyleyebilirim. Kitapseverlere öneririm. (Zeki Erdem)

Romanda özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında Kemalist kuşağın hem sosyolojik, hem ekonomik olarak yaşadıkları ve olaylara bakış açısı irdelenmekle birlikte, 2. dünya savaşının insanlar üzerindeki psikolojik etkilerinden de bahsedilmektedir. (Emine YILDIRIM)

Öykü kitaplarıyla tanıdığım Erendiz Atasü’den ilk kez bir roman okudum.Dağın Öteki Yüzü zaten yazarın ilk romanıymış ve 1996 yılında Orhan Kemal Roman Ödülü’nü almış. Otobiyografik özellikler taşıyan roman bir dönem romanı. Atatürkçülük coşkusunu yaşayan bir kuşağın ( Erendiz Atasü’nün annesinin kuşağı) öyküsünü anlatıyor Erendiz Atasü. Atatürk’ün eğitim için yurt dışına yolladığı gençlerden biri olan Vicdan ( Erendiz Atasü’nün annesinden esinlenerek yaratılmış bir karakter) ile arkadaşı Nefise birbirlerine karşıt kişilikler.Vicdan Atatürk gençliğinin tüm ideallerini yaşamının her alanında yaşatan bir karakterken, Nefise bireyselliğinin peşinde koşuyor. Vicdan’ın kardeşleri, Reha ve Burhan asker kökenli.Vicdan ve Nefise’de olduğu gibi birbirine zıt karakterler. Küçük kardeş Cumhur da asker.Kore Savaşı’na katılıp, sakat kalır. Kitabın kronolojik bir anlatımı olmaması (1930’lar ve 1950’ler iç içe geçmiş) beni okurken yordu.Zaman zaman anlatıdan kopmama neden oldu. Vicdan’ın kocası Raik de karısı ile aynı ülkülere sahip. Kurgunun büyük bir bölümü mektuplar üzerine oturtulmuş.Cumhur’un Kore Savaşı sırasında yazdığı mektuplar etkileyiciydi.Kore şiirlerine Vicdan’ın düştüğü notlar ise sağlam bir dönem eleştirisiydi. Bu kitaptan beklentim çok yüksekti.Kurguyu sevemedim. (Özlem Akbaş)

Kitabın Yazarı Erendiz Atasü Kimdir?

1947’de Ankara’da dünyaya geldi. Öğretmen bir anne-babanın tek çocuğu olarak büyüdü. 1964’te Ankara Koleji’nden, 1968’de Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı fakültede akademik yaşantısına devam etti. 1974’te doktor, 1980’de doçent, 1988’de profesör unvanlarını aldı. Farmakognozi dalında öğretim üyesi olarak 1997’e kadar çalıştı. 1997’de emekli oldu.

25 yaşında lisansüstü öğrencisi olarak gittiği Londra’da öykü yazmaya başladı.[1] Öykülerinde kadın sorunlarını işledi. İlk öyküsü 1981’de yayımlandı. O tarihten bu yana öyküleri Sanat Edebiyat'81, Düşün, Çağdaş Türk Dili, Varlık gibi dergilerde; edebiyat sorunları, kitaplar, kadın özgürlüğü, laik toplum ve Cumhuriyet devrimleri üzerine deneme, inceleme ve makaleleri Saçak, Çağdaş Türk Dili, Cumhuriyet Kitap, Radikal Kitap, Varlık, Pairüs gibi dergilerde, Cumhuriyet, Aydınlık gazetelerde yayımlanmaktadır.

Akademi Kitabevi’nin öykü yarışmasında birincilik kazanan öykü dosyası, 1983’te “Kadınlar da Vardır” adıyla kitaplaştı. Bu kitabı Lanetliler (1985), Dullara Yas Yakışır (1988), Onunla Güzeldim (1991) öykü kitapları izledi. Kimi öyküleri başka dillere çevrildi; Birleşik Kralıık, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Almanya, Hollanda, İsviçre, İtalya, Çek Cumhuriyeti ve Hırvatistan’da yayımlanan öykü antolojilerinde yer aldı.

1991’de ilk romanı Dağın Öteki Yüzü yayımlandı. Bu eserle Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazandı. 1997’de yayımlanan Taş Üstüne Gül Oyması öykü kitabı ile Yunus Nadi ve Orhan Kemal Armağanları’na, 2010’da Hayatın En Mutlu An’ı öykü kitabı ile Dünya Kitap ve Yunus Nadi Armağanları’na değer bulundu.

Erendiz Atasü Kitapları - Eserleri

  • Kadınlar da Vardır
  • Dağın Öteki Yüzü
  • Dün ve Ferda
  • Gençliğin O Yakıcı Mevsimi
  • Kızıl Kale
  • Baharat Ülkesi'nin Hazin Tarihi

  • Dullara Yas Yakışır
  • Onunla Güzeldim - Uçu
  • Saldırganı Hoş Tutmak
  • Kadınlığım, Yazarlığım, Yurdum
  • Hayatın En Mutlu Anı
  • Taş Üstünde Gül Oyması
  • Bir Yaşdönümü Rüyası

  • Benim Yazarlarım
  • Bir Başka Düğün Gecesi
  • İncir Ağacının Ölümü
  • Lanetliler
  • Uçu
  • Şairin Ölümü
  • Uy Karadeniz Uy...

  • Açıkoturumlar Çağı
  • Güneş Saygılı'nın Gerçek Yaşamı
  • Türk Romanında Bir Gezinti
  • Bilinçle Beden Arasındaki Uzaklık
  • Düşünce Sefaletinin Kıskacında
  • Kavram ve Slogan
  • İmgelerin İzi

  • Hayat ve Roman
  • Yurdum Gurbet Olmasın
  • Onunla Güzeldim

Erendiz Atasü Alıntıları - Sözleri

  • Hayvan doyuncaya kadar yer doyunca gerisine dokunmaz, doğanın yasası budur, doyan elini çeker. Bu insanlar niye ellerine söz geçiremiyor, aldıkça alıyorlardı? (Şairin Ölümü)
  • " Galiba bizim Menekşe evleniyormus," dedi Belgin Gerçeker, sesi biraz tedirgindi. (Bir Başka Düğün Gecesi)
  • Hayatta pek az şey katışıksızdır; çoğu kez zıtlıklar bir aradadır. O nedenle bizler, sık sık hassas seçimler yapmak zorunda kalırız, eğer somut koşullarımız bize seçim olanağını tanıyorsa. (Düşünce Sefaletinin Kıskacında)
  • Nasıl küçülüyor insan, yaş ölüme yaklaştıkça... (Dağın Öteki Yüzü)
  • Hayal kurmuş, gerçeklikten kopmuştum. Acı çekmiş, gerçekliğe dönmüştüm. (Hayatın En Mutlu Anı)
  • Kahramanlara aç bir ülke burası. Doyamadan ayrıldı "kahraman"ından ... Yalnız elli yedi yaşındaydı öldüğünde ülkeyi küllerinden, yıkıntılardan doğuran... (Gençliğin O Yakıcı Mevsimi)

  • Kolayca dokunamazdı annem insanlara, bitkilere ve nesnelere...İstese de el süremezdi. Dokunamamanın görünmeyen yalıtılmışlık zarı varlığını sarmalardı. Acı çekerdi. Zihinsel iletişimler kurardı, yaşayanlar kadar ölmüşlerle de... (Taş Üstünde Gül Oyması)
  • Tahsin Yücel'in belki de Türk edebiyatında son on yılların en başarılı romanı olan- Yalan adlı yapıtında bir roman kişisi şöyle der: "Anlam sözcükler arasındaki boşluktadır." (Düşünce Sefaletinin Kıskacında)
  • Sevdalanmak baştan yenilgiyi kabullenmekti bir bakıma. (Kadınlar da Vardır)
  • Ah, gençliğin yaşama tutkusu, acı görmeden, acı çekmeden yaşanmayacağına dair, en içten ve en derin yaşantının ıstırapla yorulduğuna dair o söze dökülmeyen, tanımı zor sezgisi genç insanın... Deneyimle gelen uslamlamalarla, tevillerle henüz bozulmamış o sezgi... Istırapla tutulan güreşten güçlenmiş çıkılacağına dair o körpe iyimserlik... (Baharat Ülkesi'nin Hazin Tarihi)
  • Bilmezdim sevda türkülerinin bunca güzel, bunca yanık olduğunu. (Gençliğin O Yakıcı Mevsimi)
  • Resmi toplantılarda haza beyefendi olan bu insanların, edebi­yattan anlayan, müzik dinleyen bu kibar kişilerin erkek erkeğe kaldılar mı niye hemen ağızlarını bozduklarını Hürriyet Hanım çözemezdi. (Dün ve Ferda)
  • Acıyla o denli birlikte yoğrulmuştu ki, kolay kolay hiçbir acı yıkamazdı onu. Acı, varlığının bir parçası haline gelmişti. (Lanetliler)

  • Düşün ki bir sen değilsin. Dünyada herkes acılı. (Lanetliler)
  • Geçmişle gelecek koşut aynalar mıdır, onlardan yansıyan ışıkların kesişme noktası mıdır “şimdi”, oyalanıp durduğum oynak odak! (Gençliğin O Yakıcı Mevsimi)
  • Aşkın sonuçlarının aşınabileceğini ve aşılabileceğini nereden bilsin? (Dün ve Ferda)
  • (…) başka kimselerin incinmesini istemez. Onun içindir kişisel acılarını örtük bırakması. Oysa ordadır, hemen tümcelerin altında gizlidir ıstırap (…) (Benim Yazarlarım)
  • Büyümüştünüz ve hâlâ nasıl, nasıl sığabiliyordunuz yetişkinlik hayatımızın başında, sıkış tepiş itildiğimiz o konuma! O daracık alandaki sağlam duruşunuzu nasıl koruyabilmiştiniz, kendi geleceğinize çevrili o sağduyunuz nasıl yönünden sapmayabilmişti, sokaklarda oluk gibi kan akarken, evler basılırken, darağaçları işlerken, dağlarda ve kuytularda kanlı karabasanlar uğuldarken, mutsuz çocuklar yetişirken; çalışkan ve namuslu insanların çocukları, torunları yoksulluktan utanmayı, varsıllığa tapınmayı öğrenirken; ve kristal avizeli yönetim odalarında, bilgisayar tuşlarına dokunan parmak uçları, iri kıyım meblağları yakan top oynar gibi savurup, amiral battı oynar gibi insanların üzerine bir çizik atıp, hayatlarını güvensizlik okyanuslarında batırken... Alçakgönüllülük can çekişirken ve hırsla büyüklenme el ele, kanserlerin en habisi gibi en ince kılcallara dek yayılırken... Nasıl aynı kalabilmiştiniz? Varsıllaşmıştınız... Mutsuzdunuz... Ve razıydınız; salt yapıtaşları yerinden oynamasın diye... (İncir Ağacının Ölümü)
  • Madem ki ağlayabiliyordu, öyleyse yaşıyordu... Madem ki ağlayabiliyordu, öyleyse duyguları ölmemişti... Yaşamak biraz da duymak ve duyumsamak değil miydi?.. Madem ki ağlayabiliyordu, demek hâlâ ümit vardı. (Lanetliler)
  • Umudu insanlardan alamazsın ki anne... (Lanetliler)