Din Felsefesi - Mehmet S. Aydın Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Din Felsefesi kimin eseri? Din Felsefesi kitabının yazarı kimdir? Din Felsefesi konusu ve anafikri nedir? Din Felsefesi kitabı ne anlatıyor? Din Felsefesi PDF indirme linki var mı? Din Felsefesi kitabının yazarı Mehmet S. Aydın kimdir? İşte Din Felsefesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Mehmet S. Aydın

Yayın Evi: İzmir İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları

İSBN: 9789759546649

Sayfa Sayısı: 350

Din Felsefesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Özellikle "Analitik Gelenek"ten gelen filozoflara göre, "felsefenin ruhu tartışmadır." Başka bir ifadeyle felsefe, akla gelen bütün alternatifleri dikkate alarak tahlil ve tenkidi ön planda tutan bir sorgulama faaliyetidir. Bu kitapta sözkonusu yaklaşım benimsenmiştir. Dolayısıyle, kitabın amacı okuyucusunu belli bir itikada ulaştırmak değil, dini anlamasına ve temel dini iddiaların nasıl temellendirildiğini görmesine yardımcı olmaktır.

"Din Felsefesi", aslında, bir ders kitabı olarak hazırlandı. Fakat din ve felsefe konularıyla ilgilenen aydınların kitaba gösterdiği ilgi, öğrencinin ilgisinden daha az olmadı. Bir felsefe kitabının onuncu baskıya ulaşmasının "sırrı", işte bu entelektüel ilgi olsa gerektir.

Din Felsefesi Alıntıları - Sözleri

  • Din, açıklanmaya ihtiyaç hissetmeyen ve körü körüne bağlanılan bir müessese değildir.
  • "Anlamsız ve çelişkili bir cümle kurup başına Tanrı kelimesini getirmekle cümle anlam kazanmaz."
  • O evveldir (ilk O'dur), ahirdir (son O'dur), zahirdir (dış O'dur) ve batındır (iç O'dur); O her şeyi bilir. (Hadid, 3)
  • Elmalı'dan bir iki cümle iktibas edelim: "Ben, 'ben' dediğim zaman rûhâniyet ve cismâniyetimin nokta-i vahdetine basıyorum ve hayatı da bunda buluyorum. Elmalı'ya göre, bedenimiz her an ölüp dirilmektedir. "Çıkardığımız bütün ifrazatımız ecza-i bedenimizin cenazeleridir. Demek ki hayat, ancak teceddüd-ü emsal ile halk-ı cedid sayesinde devam ediyor.¹ Aynı durum ölümden sonra niçin mümkün olmasın? Elmalı'nın görüşü, felâsife'nin dışında kalan müslüman düşünürlerin kahir ekseriyetinin görüşüdür ki, bu tutumun temelinde Kur'anın âhiret anlayışı yatar. Kur'anın hitap ettiği araplar arasında âhiret hayatı ile ilgili âyetlere şiddetle itiraz edenler vardı. Kur'an bu itirazı şöyle dile getirir: "Onlar, 'hayat ancak bu dünyadaki hayatımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman (dehr) yokluğa sürükler' derler. Onların bu konuda bilgileri yoktur; sade ce öyle sanırlar." (Câsiye, 45/25) İslâm dünyasında âhiret hayatına inanma ile din, hatta teizm arasında öyle sıkı bir bağ kurulmuştur ki, onu inkâr edenler, mulhid olarak telâkki edilmiştir.²
  • Gazzâlî şöyle der: Âleme ibret gözüyle bakmak, Allah'ın yarattığı bütün varlıklardaki hikmeti görmek demektir; çünkü âlemde yaratılmış hiçbir şey yoktur ki, onda bir hikmet bulunmasın.
  • ..Ateistin, "inanıyorum ve isbat etme gereğini duymuyorum" diyen bir kimseye söyleyecek hiçbir şeyi bulunmaz.¹ Binbir şüphesi olmadığı için, binbir kanıt getirmeyi gereksiz gören "kömürcünün imanı" karşısında ateistin eli ve dili bağlıdır.
  • Tanrı otoritesi olmasa da iyi ve kötü vardır, fakat buyurulan ve yasaklanan birşey yoktur. İşte dindarla dinsiz arasındaki fark buradan doğmaktadır ve bu fark son derece önemlidir.
  • İslâm sanatında "istikrar içinde değişme" anlayışı, ön planda tutulmuştur. Bunu en iyi "hüsn-ü hat" sanatında görmekteyiz. Bu sanatta "dökülme", "dağılma", "kendibaşına buyruk olma" intibaını verecek hiçbir unsura yer verilmez. Orada bağımlılık ile bağımsızlık arasındaki gerilim yok edilmiştir. Her harf hem müstakildir, hem de birliğe, bütünlüğe bağlıdır. Yazı, hem harflerin şeklini -her türlü değişmeye rağmen- korumak, hem onlar arasındaki birleşme imkânlarının sonsuzluğunu göstermek zorundadır.
  • Müslüman sanatkâr, güzelliği yarattığına değil, keşfettiğine inanır. Allah'ın cemâl sıfatının eseri olarak varolan her türlü güzellik, sanatkârın faaliyeti sayesinde dokunulabilir, görülebilir ve duyulabilir hâle gelmektedir. Müslüman sanatkâr varolan her şeyin Allah ile bağlantılı olduğuna inanır; çünkü Kur'ân-ı Kerîm "Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O'nu tesbih eder; O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur..." (İsra, 44) buyurur. Yine Kur'ân-ı Kerîm "Allah göklerin ve yerlerin nurudur" (Nûr, 35) der. İşte sanatkârın, bir mü'min olarak görevi, sadece estetik zevki tatmin etmek değil, birliğin ve nurun perdesini aralayarak hakikatin bilinmesine yardımcı olmaktır.
  • Dini tecrübe başka bir kimseye aktarılamaz; tam olarak anlatılamaz. Gözü görmeyene kırmızıyı nasıl tarif edemezseniz, diyor İbnü'l Arabi, vecdi de onu yaşamayana anlatamazsınız.
  • İlk Hıristiyan ilâhiyatçılarından Anselm, Kutsal Kitab'ın "Mezmurlar" bölümündeki şu ifadeyi tekrarlamaktadır: "Kalbinde 'Tanrı yoktur" diyen bir aptalın zihninde bile kendisinden daha yetkini düşünülemeyen bir Tanrı fikri vardır." Yine tanınmış hıristiyan ilahiyatçısı Augustine, bir duasında şöyle der: "Tanrım sen bizi kendin için yarattın; kalplerimiz Senin varlığında sükûn buluncaya kadar huzursuz olmaya devam edecektir." Bu demektir ki, insan kendi hayatını er-geç bir yoruma tabi tutacak ve bir takım bocalamalar ve kuşkular geçirse bile, sonunda Tanrı'ya varacaktır.
  • Bir şeyin var olmadığını kanıtlamak, var olduğunu kanıtlamaktan daha güçtür. Söz gelişi, ıssız bir adaya giden bir kimse, birkaç ayak izine rastlamakla orada insanın yaşadığı ya da yaşamakta olduğu sonucuna varabilir. "Bu adada hiç kimse yaşamamıştır ve yaşamamaktadır" diyebilmek için, adanın her karış toprağının inceden inceye incelenmesi gerekir.
  • Felsefenin özü, düşünmektir; dinin özü ise, Gazâli'nin deyimiyle ruhanî bir zevk halini yaşamaktır.
  • İslâmî şuur, kendi Peygamberine(s.a.v) edebî eserlerinde en yüce mevkii vermiş fakat O'nu minyatür, resim v.s. ye konu edinmekte son derece titiz davranmış, O'nun temsiline, tasvirine asla izin vermemiştir. İslâmî estetiğin temelinde iki dinî prensip vardır: Tevhid ve tenzih. İslâmda sanat faaliyetlerinin tam olarak anlaşılması, tahlil ve takdir edilmesi için bu iki ilkeyi daima göz önünde bulundurmak gerekir.
  • Anlamsız ve çelişkili bir cümle kurup başına tanrı kelimesini getirmekle cümle anlam kazanmaz. A.flew

Din Felsefesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Tavsiye kitap: *Her filozof, din konusunu kendi genel felsefi anlayışı içinde ele alır. İdealist fesefe geleneğine bağlı filozofların çoğu, genelde dine, özellikle de teizme felsefi bir temel bulmaya çalışmıştır. Prof. Dr. Mehmet S. Aydın hocamızın kaleminden din felsefesi üzerine muhteşem bir eser okudum. Bildiğiniz üzere felsefe kitaplarını bir çırpıda okumak çoğu felsefe kitabı için mümkün değil. Bu derin içeriği olan elimdeki bu kitap içinde geçerli. Bir ara o kadar derine indi ki ara vermek zorunda kaldım. Ama kıymetli bir eser olduğunun farkında olduğum için bitirmeden edemedim. Zaten kitabın tüm bölümleri ağır değildi. Sadece "tanrı" kavramının incelenmesi ve yaratıcının varlığının dellillendirilmesi başlığı altında ontolojik ve kozmolojik delliler konularının ele alındığı bölümleri okurken beyin nöronlarımda aşırı hareketlilik oldu diyebilirim. :) Bu konuların kitabın ikinci başlığında anlatılıyor olması dolayısıyla kitabın hep bu şekilde derin felsefe üzerine devam edeceğini düşünerek biraz sıkılmıştım. Devam edince böyle olmadığını anladım. Bu iki alt başlıkta "Ontolojik Delil", "Kozmolojik Delil" takılıp kitabı okumaktan vazgeçmeyin. Yaratıcının varlığını kanıtlayan felsefi deliller ve eleştiriler, yaratıcının sıfatları, yaratıcı-alem ilişkisi konusundaki felsefi görüşler, hayatın gayesi, kötülük problemi, din-bilim ilişkisi, din-sanat ilişkisi, din-ahlak ilişkisi, insanın hürriyeti gibi din felsefesi konularını ele alan güzel bir kitaptı. Benim için çok yararlı oldu. Özellikle kafama takılan bir kaç önemli soruyu yanıtlaması beni aşırı derecede rahatlattı. Kitap bir başlangıç kitabı değil tabiki, bir ilahiyat üst lisans kitabıdır. Din felsefesi konusunda başlangıç seviyesinde ilmi olanlara tavsiyemdir. Ama aynı zamanada bütün konular için çok derin bir kitap da değildi. Orta seviyede olduğunu söyleyebilirim. Misal, benim kafama en çok takılan konulardan biri olan kader meselesi ve insan hürriyeti hakkında çok güzel açıklamalarda bulunduysa da tam olarak aradığımı bulamadım. Yani demem o ki; Bu konularda az buçuk bilginiz varsa, felsefi terimlere yabancı değilseniz bu kitap tam tavsiye edilecek bir kitap. Ama çok fazla konuyu bir arada sundupu için konular üzerine kafanızda hiç soru işareti kalmayacak şekilde çok derine inmemiş. Son zamanlarda elime geçen ve ihtiyacım olanı bana sunan çok az eserden biriydi. Aşkla okumaya devam ediyoruz. Kitapla ve sevgiyle kalın... (Sümeyye Başyiğit)

Din Felsefesi PDF indirme linki var mı?

Mehmet S. Aydın - Din Felsefesi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Din Felsefesi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mehmet S. Aydın Kimdir?

1943 yılında Elazığ'da doğan Mehmet Aydın. 1966'da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden "pekiyi" dereceyle mezun oldu. 1967 yılında Felsefe alanında doktora öğrenimi görmek üzere burslu olarak İngiltere'ye gönderildi. 1971 yılında Edinburgh Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde sürdürdüğü doktora çalışmasını bitirdi. Bu arada bir yıla yakın bir süre çalışmalarına Paris'te devam etti.

Yurda döndükten sonra bir ders yılı Atatürk Üniversitesi'nde çalıştı. Askerlik görevini Genel Kurmay Başkanlığı'nda mütercim olarak yaptı. Askerlik dönüşü Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde ("Sistematik Felsefe ve Mantık Kürsüsü"de)göreve başladı ve 1978 yılında doçent oldu.

1984 yılında profesör olarak İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne atandı. Uzun yıllar Fakülte Kurulu Üyeliği, Fakülte Yönetim Kurulu Üyeliği, Üniversite Yönetim Kurulu Üyeliği ve Senato Üyeliği görevlerinde bulundu. 1993-1999 yılları arasında iki dönem D. E. Ü. İlahiyat Fakültesi Dekanlığı yaptı. 15 yıl yine D.E.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü yönetim Kurulu üyesi olarak çalıştı.

Mehmet Aydın çok sayıda akademik, resmi ve gönüllü kuruluşun üyesidir. Bunlardan bazıları şunlardır:

1- Türk Felsefe Derneği Kurucu Üyesi (1987------- )

2- Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Asli Üyesi

3- Kültürler-arası Diyalog Platformu (Başkan), İstanbul.

4- Abant Platformu Başkanı

5- Sivil Düşünce ve DemokrasiHareketi (Danışma Kurulu Üyesi)

6- Devlet Bakanlığı, İnsan Hakları Yüksek İstişare Kurulu Üyesi (1997)

7- Religion Counts, ABD, Chicago.

8- International Dialogues Foundation, Hollanda (Steering Committee, 1997)

9- International Scholars' Triologue Annual, ABD. Tempel U.

Ayrıca çok sayıda akademik derginin yazı ve/veya danışma kurullarında görev yapmaktadır.

Mehmet Aydın’ın akademik ilgisi geniş bir alana yayılmış durumdadır. Yayınlanmış on iki (12) eseri vardır ve bunlardan ikisi yabancı dilde kaleme alınmıştır. Son on beş yıldır, çoğu yurtdışında olmak üzere yılda ortalama yirmi beş akademik toplantıya katılmış , ellinin üzerinde makale ve bildiri yazmış, bunlardan bir kısmı Batılı müelliflerce çeşitli dillere çevrilmiş ve yayımlanmıştır.

Mehmet Aydın çok sayıda sivil toplum örgütü faaliyetlerine katılmış, başta Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği şemsiyesi altında faaliyet gösteren bazı kurumlar ile İslam Konferansı Teşkilatı olmak üzere çeşitli mekanlarda İslam, demokrasi, laiklik, insan hakları (özellikle kadın hakları), hoşgörü, barış ve uzlaşma, siyaset ve ahlak, iktisadi hayatın ahlaki boyutu, kültür ve kalkınma, sosyal adalet ve liberalizm gibi konularda, konferanslar vermiş, bildiriler sunmuş, bilimsel tartışmalara katılmıştır. Ayrıca, özellikle kültür ve eğitim konularında yürütülen bazı faaliyetlere devlet kurumlarımızı temsilen katılmıştır.

Mehmet Aydın akademik çalışmalarının ürünlerini sadece dergi ve gazetelerde değil, yurtiçinde ve yurtdışında katıldığı yüzden fazla televizyon ve radyo programlan aracılığıyla geniş kitlelere duyurma çabası içinde olmuştur.

Bu arada zaman zaman gerek TBMM. de farklı gruplara, gerek bazı siyasi partilerimizin yönetici kadrolarına, özellikle "siyaset ve din", "siyaset ve ahlak" gibi konularda konferanslar vermiştir.

Bugüne kadar, bilime, fikir ve kültür hayatına, demokrasi ve uzlaşma anlayışına, insan haklan çalışmalarına yaptığı katkılar göz önüne alınarak çeşitli kurumlarca beş "Hizmet Ödülü"ne layık görülmüştür.

3 Kasım 2002'de yapılan Genel Seçimler'de İzmir Milletvekili olarak Parlamentoya girdi (Adalet ve Kalkınma Partisi) ve kurulan 58. Hükümette Devlet Bakanı olarak görev aldı. Kendisi halen 60. Hükümette Bilim ve Teknoloji' den sorumlu Devlet Bakanlığı görevini yürütmektedir.

Mehmet Aydın evli ve iki çocuk babasıdır. Eşi İzmir Balçova Lisesi'nde uzun yıllar hizmet ettikten sonra emekliye ayrılmıştır. Kızlarından biri İstanbul'da öğretmenlik yapmakta, diğeri ise ABD' de Akademisyen olarak çalışmaktadır.

Yayınlanmış Belli Başlı Eserleri Şunlardır;

• Kant'ta ve Çağdaş İngiliz Felsefesinde Tanrı-Ahlak İlişkisi

• Din Felsefesi

• Turkish Contribution to Philosophy

• İslam en dialoog

• Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi

• Mehmet AYDIN'la İçe Kritik bakış ( Hazırlayan: Mehmet GÜNDEM )

• Alemden Allah'a

• İslam'ın Evrenselliği

• İslam Felsefesi Yazıları

• Niçin?

Mehmet S. Aydın Kitapları - Eserleri

  • Din Felsefesi
  • Tanrı-Ahlak İlişkisi
  • İslam Felsefesi Yazıları
  • Alemden Allah'a
  • Siyasetin Aynasında Kültür ve Medeniyet
  • Mehmet S. Aydın ile İçe Kritik Bakış
  • Varoluş Yolunda Sayılı Yıllar

Mehmet S. Aydın Alıntıları - Sözleri

  • Mekke’den Medine’ye hicret ederek dünyanın gidişini değiştiren insanların torunları veya ta­kipçileri, kurtuluşu mücadelede, mücahedede değil, başkalarını suçlamada, mehdilerin gelmesini beklemede buldular. (İslam Felsefesi Yazıları)
  • İlk Hıristiyan ilâhiyatçılarından Anselm, Kutsal Kitab'ın "Mezmurlar" bölümündeki şu ifadeyi tekrarlamaktadır: "Kalbinde 'Tanrı yoktur" diyen bir aptalın zihninde bile kendisinden daha yetkini düşünülemeyen bir Tanrı fikri vardır." Yine tanınmış hıristiyan ilahiyatçısı Augustine, bir duasında şöyle der: "Tanrım sen bizi kendin için yarattın; kalplerimiz Senin varlığında sükûn buluncaya kadar huzursuz olmaya devam edecektir." Bu demektir ki, insan kendi hayatını er-geç bir yoruma tabi tutacak ve bir takım bocalamalar ve kuşkular geçirse bile, sonunda Tanrı'ya varacaktır. (Din Felsefesi)
  • Gazzâlî şöyle der: Âleme ibret gözüyle bakmak, Allah'ın yarattığı bütün varlıklardaki hikmeti görmek demektir; çünkü âlemde yaratılmış hiçbir şey yoktur ki, onda bir hikmet bulunmasın. (Din Felsefesi)
  • İnanma, ne boş ümide, ne de patolojik bir kuruntuya dayanır; Kant'ın deyimiyle o, bir akıl ihtiyacı olarak değer ve varlığını bütün yapıp-etmelerimizin en küçük ayrıntılarında bile duyurur. (Tanrı-Ahlak İlişkisi)
  • Cahil Şehirlerin insanları da aşktan ve adâletten bahsederler. Fakat onların bu terimlerden anladıkları Fazıl Şehir halkının an­ladıklarının tam zıddıdır. Farabi’ye göre, Cahil Şehir halkının na­zarında kuvvet, adalettir. Güçlü olan ve diğerlerini boyun eğme­ye zorlayabilen kişi en mutlu insandır. Tabiatın gerektirdiği şe­yi son noktasına kadar götürmek gerekir. Bu, bir nevi ‘tabiî ada­let’ olup güçlünûn lehinde, korku ve ümitsizlik içinde olan güç­süzün de aleyhindedir. (İslam Felsefesi Yazıları)
  • Aşktan nasibini almamış ilim, fikirler tiyatrosundan başka bir şey değildir. (İslam Felsefesi Yazıları)
  • Psikoloji ve ahlâkta ‘mutlu ol­ma’ siyasette ise ‘mutlu etme’ ağırlık noktasını teşkil eder. (İslam Felsefesi Yazıları)
  • Dini tecrübe başka bir kimseye aktarılamaz; tam olarak anlatılamaz. Gözü görmeyene kırmızıyı nasıl tarif edemezseniz, diyor İbnü'l Arabi, vecdi de onu yaşamayana anlatamazsınız. (Din Felsefesi)
  • Eskiyi bir tarafa atamayız, çünkü o, yaşayageldiğimiz yoldur. Bizi buraya o getirdi. Eğer tekamüle inanıyorsak "şimdiki yenimiz","yarınki eskimiz"dir. Hayat bir süreçtir. Yeniyi de eskiyi de seçeceğiz. Hayat eskiyle yeni arasında cereyan eden bir dizi müzakere değilse nedir? (Siyasetin Aynasında Kültür ve Medeniyet)
  • Örneğin, Kur'an'da Tanrının diğer sıfatlarına sık sık rastladığımız halde "Tanrı iyidir" şeklindeki ifadelere ancak bir kaç kez rastlanır. Çünkü Kur'an'da Tanrının iyi olduğu, bütün ifadelerin altını çizen bir gerçek durumundadır. (Tanrı-Ahlak İlişkisi)
  • Tanrının inayetine layık olmanın tek yolu, ahlak kanunlarına uymaktır. Bunun tersini düşünmek, batıl inançların tutsağı olmaktan ve fetişizme düşmekten başka bir şey değildir. [Kant] (Tanrı-Ahlak İlişkisi)
  • Bu insan, içinde bir ihtiyaç duyacaktır: Bir varlığa minnet ve şükran duygularını iletme ihtiyacı. Yine düşünelim ki aynı insan, başka bir zaman, ancak gönüllü fedakarlıklar sonucu yerine getirilebilecek bir dizi ödevlerin ağırlığı altında bocalayıp durmaktadır. Bu durumda da o, içinde başka bir ihtiyaç duyacaktır: Görevini yerine getirirken bir Yaratıcı'ya boyun eğme ihtiyacı. (Tanrı-Ahlak İlişkisi)
  • O evveldir (ilk O'dur), ahirdir (son O'dur), zahirdir (dış O'dur) ve batındır (iç O'dur); O her şeyi bilir. (Hadid, 3) (Din Felsefesi)
  • Felsefenin özü, düşünmektir; dinin özü ise, Gazâli'nin deyimiyle ruhanî bir zevk halini yaşamaktır. (Din Felsefesi)
  • Karamazov Kardeşler'de Ivan'ın söylediği şu sözü aynen kabul etmektedirler: "Eğer Tanrı yoksa her şey mubahtır." Çünkü, eğer Tanrı yoksa, bu görüş açısından, neyin iyi neyin kötü olduğu kişinin kendi kararına kalacaktır. Kendisini hiçbir şeyle bağlı saymayan insan istediğini yapmakta bir sakınca görmeyecektir. (Tanrı-Ahlak İlişkisi)
  • Hürriyet, iyiliğin önşartıdır. (Alemden Allah'a)
  • İmdi, seçme hürriyetine sahip bir varlık yaratmak, bir tehlikeyi de göze almaktır. Çünkü iyiyi seçme hürriyeti, kötüyü seçme hürriyetini de beraberinde getirir. Allah'ın böyle bir "riski göze almış olması" O'nun insana gösterdiği büyük güvenden dolayıdır. İnsanın vazifesi bu güvene layık olduğunu göstermektir. (Alemden Allah'a)
  • Anlamsız ve çelişkili bir cümle kurup başına tanrı kelimesini getirmekle cümle anlam kazanmaz. A.flew (Din Felsefesi)
  • Saadet, idare edeni de, edileni de içine alan sosyal bir başarıdır. (İslam Felsefesi Yazıları)
  • Ahlak kurallarını çiğnemenin ahlak düzeyindeki adı "ahlaksızlık"tır; İnanç düzeyindeki adı ise hem "ahlaksızlık" hem de "Tanrıya isyan"dır. (Tanrı-Ahlak İlişkisi)