Eski Bir Balerin - Feyza Hepçilingirler Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Eski Bir Balerin kimin eseri? Eski Bir Balerin kitabının yazarı kimdir? Eski Bir Balerin konusu ve anafikri nedir? Eski Bir Balerin kitabı ne anlatıyor? Eski Bir Balerin kitabının yazarı Feyza Hepçilingirler kimdir? İşte Eski Bir Balerin kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Feyza Hepçilingirler
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9786051417042
Sayfa Sayısı: 105
Eski Bir Balerin Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
1986 yılında Sait Faik Hikâye Armağanı'na layık görülen Eski Bir Balerin içinde yaşattığı olayların kalıcı etkisini anlamıyla, diliyle, kurgusuyla zamana dokuyan unutulmaz öykülerden oluşuyor.
"Kız inip gitti ama içinde kanat çırpmaya başlayan kuş durmadı. Yüreğine sığmamaya başladı kanat şakırtıları. Ben de ineyim şurda, dedi şoföre ve aynı gülüşle güldü. Şoför de güldü. Kimi gülüşlerin provası olmazdı demek, kimi gülüşler provasız olduğu için güzeldi."
(Tanıtım Bülteninden)
Eski Bir Balerin Alıntıları - Sözleri
- "Genç yaşta dul kaldın." diyor annem ve gül suları ile ödağacı kokuları arasından geliyor sesi.Eski bir fotoğrafın sararmış yüzü şimdi Ahmet.Annem Ahmet'i özlediğimi sanıyor, o günlere dönmek istediğimi.Ben yaşanmamışın başlangıcına dönmek istiyorum oysa, bilmiyor.
- "O zaman ayrımsamamıştım; ama şimdi düşünüyorum, büyük felaketlerin öncesindeki uğursuz sessizlik ve soluk aldırmaz durgunluk vardı."
- “bir şey var, uzuyor, yol diyorlar.”
- “Herkesin bildiğini, kolayca dile getirdiğini, ille de görmenin gerekmediği genel durumları değil, ancak görenin, iyi görenin anlatabileceği, çok özel, minik ayrıntıları söyleyebilmek için, solumanın, yaşamanın gerektiğini biliyor.”
- “Kimi gülüşlerin provası olmazdı demek, kimi gülüşler provasız oldukları için güzeldir.”
- Ölmekten daha acı olan, kimsenin ayrımsamadığı bir ölümle ölmek. Bunu düşünmek istemiyor, görmek de... Hele görmek hiç, hiç istemiyor. Nasıl kaçabilir, ölümden, kendi ölümünden nasıl kaçabilir insan.
- Ne tarafa gittiğini bilmeden gitmek iyi. Bir şey var, uzuyor, yol diyorlar. Ama bir yerlere varılacak, bir yerlere varması geciktirilemez. Olsun, oradan başka bir yola çıkılır, başka bir yol, bir başkası... Hep böyle gitmek varmış, kolay ve çabuk.
- "Bu insanlar benim bıraktığım insanlar değil mi? Eskiden iki uç, birkaç salınmayla dengeye gelirdi. Açı kalmazdı arada. Şimdi ne yapsam... ne yapsam olmuyor. Arada aşılamaz bir boşluk"
- Varlığın, burada hem kanat hem yük olmakta bana.
- “Sokağa çıkmış ve birden yaşlanıvermişti. İnsanın kafasını sert bir yere çarpması gibi saptanamaz kısalıktaki bir sürede yaşlandığını düşünmüştü.”
- “Bildiği, bir şeyi, önemli bir şeyi yitirdiği. Yerine ne koymaya çalıştıysa tutmadı.”
- “Ölmekten daha acı olan, kimsenin ayrımsamadığı bir ölümle ölmek.”
- “Kimi gülüşlerin provası olmazdı demek, kimi gülüşler provasız oldukları için güzeldir.”
- “Şevket, varlığıyla evi velveleye veren kişilerden değildi, bu yüzden gitmesi kendi boyunda bir sessizlik bırakmıştı yalnız.”
- “Hiç kimse delirdiğini anlayamaz ki! Ben de anlamadan yavaş yavaş deliriyorum belki.”
Eski Bir Balerin İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bu kadar hassas değildim sizden önce Feyza hanım, inceliklerinizle ne yaptınız bana böyle? Bazı arkadaşlar hatırlayacaktır, birkaç hafta önce Türk öykücülüğü için "Neler kaçırıyormuşum ben?" dedirten bir yazarla tanıştığımdan bahsetmiştim, sayın Yalçın TOSUN. Yazarın kitabını, hikayelerini, üslubunu o kadar övmüştüm ki, bazı arkadaşlarım şaşırmıştı bu halime. Şaşkın arkadaşlarım, daha fazla şaşırtacağım sizi, çünkü bu kadın, bu kitap, bu öyküler bir harika! Feyza HEPÇİLİNGİRLER hanımefendi Türk dili konusunda bir uzman. Temelden yetişmiş ve bu alanda ülkemizin en iyi üniversitelerinden İstanbul Üniversitesinde eğitim almış. Hem eğitmen, hem öğretmen, hem yazar. Kısaca Türk diline sevdalı bir isim. Bu sevdası o kadar büyük ki, çocuklar, öğrenciler, gençler, yetişkinler, kısaca her bir kesimi Türkçe ile tanıştırmayı, Türkçeyi sevdirmeyi kendisine görev bilmiş. Bu yazma işini ne kadar ciddiye alarak ve ne kadar severek yaptığını öykü, oyun, roman gibi birçok türde eser vermesinden anlayabiliyorum. Zaten bu şekilde düşünen sadece ben olmasam gerek birçok kitabı ödüllü. Okuduğum Eski Bir Balerin isimli öykü kitabı da Sait Faik Hikaye Armağanı'na layık görülmüş, iyi ki de görülmüş. Bu kitaba sahafta, "kelepir kitaplar" bölümünde rast geldim. Kitap o kadar ucuzdu ve benim o kadar çok para harcayasım vardı ki kıydım 1 lirama ve aldım:) Ahhh ne büyük şans, iyi ki almışım! Yazarı, kitabı, üslubu anlatmaya nereden başlasam, hislerime hangi kelimeleri tercüman etsem bilemiyorum.. İçimde, varlığından haberdar olmadığım hislerimin üstünde dolaşan, onların içinde kıvranan minik bir solucan var sanki. Konaklayacağı yeri tespit edince peri masallarındaki gibi bir anda şekil değiştirip fil oluveriyor, ağırlığıyla organlarımı sıkıştırıp kalbimi eziyor. Nedeniyse basit sanırım: Bu hikayelerin hepimizin hikayeleri, ya da şöylesi daha doğru olur “hepimizin görünmeyen hikayeleri” olması. Hani bazen büyük bir acı yoktur ortada, hatta belki acı bile yoktur ama anlatılan o hikaye, o hayat parçası, o anı içinize hüznü çörekleniverdirir ya, hah işte tam da öyle bu hikayeler. Boğazınız düğümlenir, gözleriniz dolar, dolu dolu değil ama süzülerek gözyaşları yanaklardan dudaklara iner. İsteyerek olmuyordur belki, hatta farkına dahi varılmamıştır ancak karşınızda olmayan, hayatınızda yer almayan birisinin enerjisi, iyisiyle kötüsüyle içinize bir nehir gibi akıverir. Sonra bir bakmışsınız.. Akvaryumda ölen balığa bakarak kendi ölümünü düşünen eski bir balerin olmuşsunuz, Otuz yıllık evliliğinde güçlü erkek kolların kendisine sarılmasına hasret kalan elli yaşında bir genç kadın olmuşsunuz, Daryerlerin sıkıntısını bilen yeni özgür bir mahpus olmuşsunuz, Darbe zamanlarında evladının eve gelmeyeceğini yabancılardan öğrenen ana baba olmuşsunuz, Kitabı satmayan bir yazar olmuşsunuz ya da, İstemediği birisiyle evlendirilen ama her an, her dakika “o”nu bekleyen bir al yanaklı gelin olmuşsunuz, Yollara özlem duyan, otobüs dinlenme yeri k-arsonu, orta boylu, çakır gözlü Ahmet olmuşsunuz, Ürkü kuşları içindeyken ameliyata girerek uzmanlığını ispatlayacak bir doktor olmuşsunuz, Analığı yemyeşil bir dal, bereketli bir ağaç gibi yaşayan anne olmuşsunuz, Düzen eleştirisini anlatan bir masalın leylakları olmuşsunuz, Yollarını gözlediğimiz askerlerimizden biri, bir kınalı kuzu olmuşsunuz. Kısacası öykülerdeki ayrıntılarda gizlenmiş “incelikler” tarafından ele geçirilerek yerle bir olmuşsunuz. Bunların hepsi sayesinde yaşama ile ölmeyi, sevda ile nefreti, beklenti ile hayal kırıklığını, tanıdık acılar ile tanımadık hüzünleri içinize davet edebilirsiniz. Artıdan, öyküleri okudukça belki de yazarımızın güzel ve üretken ve bir o kadar da saf Türkçesi sayesinde heybenize yeni kelimeler eklersiniz. Kadınlar iyi ki var ve iyi ki yazıyorlar. İyi ki bu kadar hassaslar ve bizi hırpalayan incelikleri bu kadar iyi biliyorlar. Ve ne kadar şanslıyım-belki de şanslıyız-ki bu kadınlardan bir tanesi de benim ülkemde, benim dilimde yazıyor. Yazarı ve kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum. İncelikleriniz bol olsun efendim. Keyifli okumalar. (Portakal Çiçeği)
Kitabın Yazarı Feyza Hepçilingirler Kimdir?
Feyza Hepçilingirler, (d. 26 Ocak 1948, Ayvalık), Türk yazar.
Ayvalık ve İzmir'de ilköğretimini ve liseyi bitiren Feyza Hepçilingirler, 1971 yılında İstanbul Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde yüksek öğrenimini tamamladı. Bir süre İzmir'de çeşitli okullarda öğretmen ve öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1983 yılında 1402 sayılı Sıkıyönetim yasasıyla görevinden alınarak Karadeniz Üniversitesi'ne atandı, ancak 1402 sayılı yasayı protesto etmek için istifa ederek İzmir'e geldi. 1992 yılına kadar özel dersanelerde çalışmasının ardından İstanbul'a yerleşti. Halen Yıldız Teknik Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak bulunmaktadır. Hepçilingirler, 1963 yılında çeşitli dergilerde evlilik öncesi adı olan Feyza Baran olarak şiir yazarak edebiyat çalışmalarına başladı. Yazdığı öykü ve romanları kitaplaştırılan Hepçilingirler, birçok ödül aldı. Halen çeşitli dergilerde ve Cumhuriyet Gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır.
Feyza Hepçilingirler Kitapları - Eserleri
- Türkçe "Off"
- Off, Dilim!
- Sabah Yolcuları
- Dedim Ah!
- Türkü Çocuk
- Öyküyü Okumak
- Kırmızı Karanfil Ne Renk Solar?
- Eski Bir Balerin
- Türkçe Dilbilgisi Öğretme Kitabı
- Yazarlık Sınıfı
- Türkçe "Off" 3 - Dilim Dilim Anadilim
- Kırlangıçsız Geçti Yaz
- Tanrıkadın
- Öykünmece
- Ürkek Kuşlar
- Harflerimizin Gizli Dünyası
- Savrulmalar
- Sihirbaz Babam
- Nasıl " Pop-Yazar " Olunur?
- Anlar
- Ezber Bozan Hatice Teyze
- İşte Gidiyorum
- Ayvalık’tan Gelen Mektup
- İnsanları da Küçültebilir Misin?
- Yıldızların Suya Döküldüğü
- Sorulmadan
- Küçülme Oyunu
- Anne Kimdir
- Dut Yemiş Bülbül
- En Güzel Kim?
- Rüzgarın Göğe Savurduğu
- Üç Valiz İki Sandık
- Hitit Prensesi Arinna
- Çirkin Prenses
- Kara Kargalar ile Ak Martılar
- Atascadero'nun Sincapları
- Dilin Zamana Dokuduğu
- Tohumun Toprağa Düştüğü
- Bu Dağların Karı Erimez
- Ekinin Harman Olduğu
- Kanatlı Nokta ve Pelin
- Ardahan'dan Gelen Mektup
- Masal Bozan Feride Teyze
- Kara Kuzu'nun Kulağı
- Üç Nokta Bir Çizgi
- Filizin Boy Verdiği
- Ya Armut Ağacı Olursam
- Kar Altında Buğday Tanesi
- Lahanistan
- Edirne’den Gelen Mektup
- Uçtu Uçtu Pelin Uçtu
- Öyküler
- Beyaz Gülün Öyküsü
- Arada Aşk Var
Feyza Hepçilingirler Alıntıları - Sözleri
- Hep başkalarının ölçüleri esastır. Nasıl görüyorlar, nasıl tanıyorlarsa seni, o kadarsın. (Tanrıkadın)
- Hala "Ah!" çekilecek bir durumda Türkçe ve bu "Ah!" sözcüğüne yüklediğimiz anlam, başka hiçbir dilde bu derinlikte yaratılamaz. Bu kitapla, dilde "kirlenme" diye adlandırılan olgunun aslında kültürel bir yıpranmaya, aşınmaya işaret ettiğini göstermeye çalıştım. (Dedim Ah!)
- "Dil daraltılıp kirletildikçe edebiyat soluksuz kalmaz mı ?" (Türkçe "Off" 3 - Dilim Dilim Anadilim)
- “Kimi gülüşlerin provası olmazdı demek, kimi gülüşler provasız oldukları için güzeldir.” (Eski Bir Balerin)
- Oysa benim içimde bir yer sessizce yırtılıverdi (Kırmızı Karanfil Ne Renk Solar?)
- Öykü yumuşak yumuşak okşamaz; başında ya da sonunda sarsar okuru. Bir tümceyle, bir ünlemle, bir sözcükle; kimi zaman susarak. (Öyküyü Okumak)
- İnsan yalnız sözle insandır ve sözle bağlanırız birbirimize. (Türkçe "Off" 3 - Dilim Dilim Anadilim)
- Yaşanamamış tüm güzel düşler gibi onu da gömmesi gerektiğini bilmiyor henüz. (Kırlangıçsız Geçti Yaz)
- Kitaplar da insanlar gibi. Kimileri hak etmediği halde övülüp göklere çıkarılıyor, kimileri övgüyü hak ettiği halde görmezden geliniyor. (Ekinin Harman Olduğu)
- '' Bir insan sağdan soldan, komşularından ödünç aldıklarıyla nasıl zenginleşmezse bir dil de başka dillerden aldığı sözcüklerle zenginleşmez. '' (Off, Dilim!)
- ... Alaturka duyarlıkların insanıyız, yerli film yetiştirmeleriyiz, sizcileyin uyanık değiliz... (Kırlangıçsız Geçti Yaz)
- Susanlar kendi aralarında ikiye ayrılır: İçlerinden konuşanlar, içlerinden de susanlar. İkinciler aptaldır. (Savrulmalar)
- Ölmekten daha acı olan, kimsenin ayrımsamadığı bir ölümle ölmek. Bunu düşünmek istemiyor, görmek de... Hele görmek hiç, hiç istemiyor. Nasıl kaçabilir, ölümden, kendi ölümünden nasıl kaçabilir insan. (Eski Bir Balerin)
- Bir ay önce yine bu vapurdan atlayan adam için, bilseydim abi demiş simitçi hiç parası olmadığını, o yüzden benden simit istediğini bilseydim, vermez miydim hiç? İntihar eden adam da cebinde bir simit alacak kadar bile parası olmayan insanın yaşamaya hakkı yoktur, demiş. Demiş mi, öyleyse ölmemiş. Hani aklını oynatmadan intihar edemezmiş insanlar. İşte ediyor! (Kırlangıçsız Geçti Yaz)
- Avrupa Birliği'nin ortak dil değil, ortak para esasına göre bir araya gelmiş ülkeler topluluğu olduğunu söylüyorduk. İngiltere, parasını bile değiştirmezken bizim dilimizi değiştirmeye kalkmamızdan söz ediyorduk. Yalnız parasını mı ölçü birimlerini bile değiştirmemiştir İngiltere. Bütün dünyada trafik yolun sağından akarken o soldan götürür arabaları. Dünyaya uyacağım diye bir kaygı gütmediği gibi yapabildiği oranda dünyayı kendisine uydurmaya çalışır. (Off, Dilim!)
- "Aşk ne demektir biliyor musun; Aşk, kendinden geçmedir, kendini sonsuz bir derinlikte yitirmek ve bulamamak ve bulamamaktan mutlu olmak demektir." (Öyküler)
- Hayır, yaşamadan yaşlanmak istemiyorum. Biriktirdiklerim olmalı, yenileri gelmediğinde kullanacağım güneşli günlerim, denizlerim. (Kırlangıçsız Geçti Yaz)
- Çoğul bir yalnızlıktır ölüm, dedi Adam. Yaşamaksa tekil bir kalabalık, dedi Kadın... (Ürkek Kuşlar)
- "Dillerin zenginlik ve yoksulluklarını ölçmede biricik ölçüt sözcük sayısı mıdır?" (Off, Dilim!)
- Yaşanmış ve yaşanabilir olayları anlatan ın kendini öykücü sanması, devrik tümceleri yan yana değil alt alta dizenin kendisini şair sarmasına benzer. (Öyküyü Okumak)