Ford Mach I - Sevim Burak Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Ford Mach I kimin eseri? Ford Mach I kitabının yazarı kimdir? Ford Mach I konusu ve anafikri nedir? Ford Mach I kitabı ne anlatıyor? Ford Mach I PDF indirme linki var mı? Ford Mach I kitabının yazarı Sevim Burak kimdir? İşte Ford Mach I kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Sevim Burak

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750806896

Sayfa Sayısı: 145

Ford Mach I Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sevim Burak, Yanık Saraylar, Afrika Dansı, Sahibinin Sesi, Everest My Lord, Palyaço Ruşen ile edebiyatımızda ayrıksı bir öykücü ve oyun yazarı olarak yerini aldı.

1983 yılında öldüğünde, üzerinde uzun yıllar çalıştığı ve hayatının projesi, son gençlik aşkı olarak nitelediği kitabı Ford Mach I'i ardında tamamlanmamış olarak bıraktı.

Ford Mach I ölümcül, imha edici bir aşkın öyküsüdür. Üzerimize adım adım yürüyen toplumsal yabancılaşmaya ve işgal hareketine ayak diremenin yolunu, düşmanı ilan ettiği değerleri simgeleyen bir otomobille kendini özdeşleştirmede bulan bir kadının öyküsü. Bir özkıyım öyküsü.

Ford Mach I Alıntıları - Sözleri

  • SONUMUZ NE OLACAK KENDİ KENDİME HEP BÖYLE DİYORUM
  • BU ÇAM AĞACI 100 YILLIKTIR BU ÇAM AĞACI 500 YILLIKTIR BU ÇAM AĞACI ŞUDUR BUDUR YAZIKTIR GÜNAHTIR HATIRASI VARDIR" DEYİN (ANLAMAZLAR)
  • Sonra Neden Nedeni yok Sonra
  • HAKİKAT BİR HAYAL'DİR EFENDİM
  • Judo 44 onun gözlerini gördüğü zaman ne yapacak acaba? Bilinmez ki O sürünün Hepsine düşman
  • İnşaatlar ilerleyip duruyor - önüne geçilecek bir şey değil - hatta gittikçe hızlanıyor - ilerleme boyuna hızlanıyor - gittikçe kocamanlaştığı şişmanladığı ve ağırlaştığı bu yüzden gittikçe ölüme yaklaştığı için seviniyorum -
  • Sevim Burak her zaman metinleriyle okurlarına meydan okudu. Bizden hep daha fazla yaratıcılık bekledi. Kendisi nasıl kanıyla canıyla yazıyorsa bizim de onu aynı şekilde okumamızı istedi. Başka türlü içine girilemeyecek -kendi deyişiyle- "kazık" metinler sürdü önümüze. Oyun oynadı, çalım attı. Ve hep bir gün anlaşılmayı bekledi.
  • CÜMLELERİM BİR AĞAÇ BİÇİMİNDE YAZILACAK AĞACIN DALLARI (Şamdan kolları gibi yukarı göğe doğru açılacak) AĞACIN GÖVDESİ HÜNERLE ALTINDAN KAPLANACAK
  • Mach I'se içe dönük ve herkese düşman...
  • bu kıştan korkuyorum - yazı beklemeden gelecekler mi toprakları yağma etmeye - bunların babaları müteahhitler - yeni düşmanlarımız - eskiden de vardı düşmanlarımız ama onlar fakirdi namusluydu - üç kuruşa odun kırmak için ellerinde balta ile gezerlerdi

Ford Mach I İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Müteahhitler Okumasın :): "Sevim Burak" adını ilk defa, üniversite yıllarımda bir arkadaşımın kendisi hakkında sunup yaptığını söyleyip çok ilginç bir anlatımı olduğundan bahsetmesinden sonra duymuştum. Yıllar geçtikten sonra da ara sıra karşıma kendisinin adı çıktı. "Artık okumak farz oldu" diye düşündüğüm zamanlarda, hayatımda okuyacağım en ilginç kitaplardan birini elime aldığımın farkında değildim. Kitabın tamamlan(a)mamış bir roman olduğunu belirtmeliyim. Sevim Burak, eserlerini genel olarak öykü ve tiyatro alanında vermiş; ancak bu romanı üzerinde yıllardır da çalışmaktaymış. Okumaya karar verirseniz bunu da aklınızdan çıkarmayınız. Sevim Burak'ın dili gerçekten çok kendine özgün. Anlatımda şiirler, bitmeyen cümlelerin kısa çizgiyle ayrılması, trafik levhalarının sembolleri (kitabın bir arabayla ilgili olduğunu da söyleyeyim), anlatımı eğip bükebileceği her türlü unsur kullanılmış diyebilirim. Sevim Burak eserlerini yoğun bir çalışma içinde yazıp daktilo notlarını da perdelere asar, kelimeleri, cümleleri bulundukları yerlerden kesip yapıştırarak eserlerine son şekli verirmiş. Bu açıdan yaptığı işi çok özgün buldum ve emeğine fazlasıyla saygı duydum. Kendisinin terzilikten gelmesi de belki bu kesip biçmeleri etkilemiş olabilir tabii :). Ford Mach I, dediğim gibi uzun yılların bitmemiş, bitememiş bir ürünü. Bitmiş olmasını çok dilerdim, Türk edebiyatı bu denli bir metnin son halini hiçbir zaman görmemiştir, bundan emin olabilirsiniz. Konusu ve anlatımı bu denli özgün bir kitap okuduğumu pek hatırlamıyorum. Ford, bildiğiniz üzere bir araba markası. Arabalardan hiç anlamıyorum, bu "Mach" ismi gerçekten var olan bir modeli miydi, ondan emin değilim. Sevim Burak, bu Ford Mach isimli arabaya bir roman yazmış. Bu arabayı çok seven bir kişinin gözünden başlayan roman, daha sonra arabanın bizzat ana kahraman olmasıyla ilerliyor. Romanın ele alındığı dönem, Boğaz Köprüsü'nün yapıldığı yıllarda, hatta günlerde geçiyor: 29 Ekim 1973, Cumhuriyetin 50.yılı. Ana konu araba olmakla birlikte arabaların sembolikleştiği belirli unsurlar var. Her araba birbirine düşman gibi ve belirli zamanlarda Bağdat Caddesi'nde yarışa çıkıyorlar. [Bu "Bağdat Caddesi" kısmında da ufak bir araya girmek isterim: Benim lise yıllarım tam da bu caddede geçti. Okuldan çıkar, sahile atardık kendimizi. İstanbul'un en nezih caddelerindendir. Anlatımda geçen isimleri, cadde cadde, sokak sokak biliyor olmak da beni ayrı etkiledi. İstanbul'un nispeten iyi korunan ender yerlerinden olduğunu görüyorum. Romanda geçen mekanların hemen hemen yarısı halen duruyor bugün: Caddebostan'daki Migros, Bağdat Caddesi'ndeki Divan ve Göztepe benzinlik (evet, İstanbul'da da bir Göztepe var, şaşırmayınız artık buna)]. Arabayı ilk defa bu yarışların birinde gören romanın ana kahramanı arabadan etkileniyor. Bu sırada araba ve yarışların yanında ana kahramanın bilinç akışında okur, kentleşmenin hızlıca artmasıyla dikilen büyük binaların Bağdat Caddesi çevresini eski halinden koparma sürecine şahit oluyor. Araba metaforu üzerinden bir caddenin yozlaşması, kahramanın müteahhitlere ve inşaatlara "düşman" gözüyle bakıp bu arabaya sarılması durumu bana çok özgün geldi. Ana konu bir yerden sonra araba yarışlarına doğru evriliyor gibi görünse de her zaman alttan altta bu inşaatın getirdiği yozlaşma kendisini hissettiriyor. Anlatı ilerledikçe ana kahraman silikleşiyor ve Ford Mach, diğer arabalarla birlikte sahne alıyor. Kendi içlerinde konuştukları kısım beni epey eğlendirdi diyebilirim :). 70'lerin İstanbul'unu yansıtan, dili oldukça ilginç bir yazarın son derece özgün bir eseri. Keşke tamamlansaymış, keşke. Cadde ve sokakları da iyi bildiğimden, arabayla beraber ben de o sokakları gezmiş bulundum. Belki buraları bilmeyen birisini aynı derecede etkilemeyecektir, o yüzden ne kadar objektif düşünebildiğimi bilemiyorum. Sevim Burak'ı tanımanızı, okumanızı kesinlikle öneriyorum. Kendisinden izin almadım; lakin sorun etmeyeceğini umarak, bu incelemeyi yapmamda kaynak edindiğim ty1983 Bey'in Sevim Burak hakkındaki videosunu da izlemenizi öneriyorum (https://www.youtube.com/watch?v=CK59QMf4QqU&t=594s&ab_channel=TurhanY%C4%B1ld%C4%B1r%C4%B1m). Ayrıca kendisine de bu özgün yazarımızdan bahsettiği için teşekkürlerimi sunuyorum. (Batu)

Ford Mach I PDF indirme linki var mı?

Sevim Burak - Ford Mach I kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ford Mach I PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Sevim Burak Kimdir?

Zeliha Sevim Burak (d. 29 Haziran 1931, İstanbul - ö. 31 Aralık 1983, İstanbul), Türk yazar.

Tiyatro, roman, anı-mektup gibi türlerde eserleri bulunan sanatçı, en çok öykücü kimliği ile on plana çıkmıştır. Mevcut edebiyat topluluklarının hiçbirinin içinde yer almamış, kendi edebiyat dilini oluşturmaya çalışmış bir yazardır. Öyküleri bilinç akışı tekniğinin yetkin örnekleri olarak kabul edilir.

Yaşamı

“1931'de, İstanbul'da doğdum. 21 yaşıma kadar Kuzguncuk'un tepesindeki evimizde babaannem ve büyükbabamla geçirdim. Bu yüzden çocukluğumla büyüklüğüm arasında büyük fark yok gibidir. Aile çevremizde, çocuktan çok yaşlı komşular, yaşlı akrabalar bulunduğu için, onların arasında, yaşlı bir insan gibi yetiştim. İlkokulu Kuzguncuk'ta, ortaokulu Tünel'deki Alman Lisesi'nde bitirdim. Öğrenimim bu kadardır.„

—(Bir Sevim Burak söyleşisinden alıntıdır.)

26 Haziran 1931’de İstanbul, Ortaköy’de dünyaya geldi. Babası bir gemi kaptanı olan Mehmet Seyfullah Burak; annesi 1910’lı yıllarda Bulgaristan’dan göçmüş Yahudi asıllı bir ailenin kızı olan ev hanımı Aysel Kudret Hanım (Marie Mandil)’dır. Ailenin ikinci çocuğudur.

İlkokula 1938 yılında babasının görevi nedeniyle bulundukları Çanakkale’de başladı. İlköğrenimini Kuzguncuk’taki Suleyman Şefik Paşa Nakkaştepe 45. İlkokulu’nda tamamladı; 21 yaşına kadar yaşadığı Kuzguncuk, hikâyelerinde azınlık kültürünün yaşlı insanlarına ağırlık vermesinde etkili oldu. Ortaokulu Alman Lisesi’nde tamamladıktan sonra okul hayatına son verdi.

Annesini 17 yaşında iken kaybetti. İlk evliliğini 18 yaşında, keman sanatçısı Orhan Borar ile yaptı (1949). 1950’de Olgunlaşma Enstütüsü’nde mankenliğe başladı. Dönemin Amerikan Büyükelçisi Mc Ghee’nin öncülüğünde düzenlenen kültür etkinlikleri kapsamında Amerika’ya giderek, orada defilelere çıktı. Amerika dönüşünde kendine ait bir modaevi ve atölye açtı.

Orhan Borar ile evliliğinden oğlu Karaca Borar dünyaya geldi (1955). Bu evliliği sırasında romancı Peyami Safa ile bir aşk yaşayan sanatçının öykü dünyasının şekillenmesinde bu ilişki etkili oldu;eserlerinde kahramanları da bu ilişkiye benzeyen yasak aşklar yaşadı. 1958 yılında ilk eşinden boşandı. Bu dönemde amatör hikayeler yazmaya başladı.

İkinci evliliğini ressam Ömer Uluç'la yaptı; bu evlilikten Elfe Uluç adındaki kızı dünyaya geldi. 1960 ihtilalinden sonra bozulan ekonomi nedeniyle işyerini kapattı ve tamamen hikâye yazarlığı üstüne yoğunlaştı.

İlk hikâye kitabı "Yanık Saraylar"'ı 1965'te yayımladı. Kapalı ve alışılmadık biçimsel üslubu nedeniyle kitap çok tartışıldı. Sait Faik Ödülü’ne aday oldu ancak ödülü alamadı. Kitabının aforoz edildiğini düşünen Burak, bu kitaptan sonra on yedi yıl boyunca edebiyat piyasasından çekildi. Bu süre içinde “Mach 1” adını verdiği romanı üzerinde çalıştı.

Yazar, çocukluğunda geçirdiği kalp romatizması tekrarladığı için 1970’li yıllarda bir tedavi sürecine girdi; ancak eşinin Nijerya’ya atanması üzerine olması gereken kalp kapakçığı ameliyatını geciktirerek 1976’da Nijerya’ya gitti ve bir buçuk yıl orada yaşadı. Bu dönem dışında tüm yaşamını İstanbul’da geçirdi. 1980 yılında İstanbul’da bir ameliyat geçiren Sevim Burak, ameliyata girerken aldığı karar sonucu Ömer Uluç’tan ayrıldı.

Yeniden yazılarını yayımlamaya başlayan sanatçı, 1982 yılında "Sahibinin Sesi" adlı oyunu yayımladı. Aynı yıl “Palyaço Ruşen” isimli öyküsüyle Sabahattin Ali Öykü yarışmasına katıldıysa da hak ettiğini düşündüğü bu ödülü alamadı ve tepki olarak hikayelerini yayımlanacak antolojiden çekti. 1983’te "Afrika Dansı" adlı öykü kitabı yayımlandı. Çok farklı teknikler denediği bu kitap, edebiyat dünyasında büyük tartışmalara neden oldu. Aynı yıl "Everest My Lord (İşte Baş, İşte Gövde, İşte Kanatlar)” adlı kitabını yazdı ve romanını yazmayı sürdürdü.

Yeni bir kalp ameliyatı geçirmek üzere yattığı Haseki Hastanesi'nde 31 Aralık 1983 günü ameliyat edilemeden hayatını kaybetti. 5 Ocak 1984 günü Kuzguncuk Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Nakkaştepe Mezarlığı’na defnedildi.

“Everest My Lord (İşte Baş, İşte Gövde, İşte Kanatlar)” (1984) adlı oyunu ve son öykü kitabı "Palyaço Ruşen" (1993) ölümünden sonra yayımlandı. Ayrıca oğluna yazdığı mektuplar “Mach I’dan Mektuplar” adıyla kitaplaştırıldı (1990).

Öyküleri bilinç akışı tekniğinin yetkin örnekleri olarak kabul edilir. Genellikle kadın sorunlarını anlattığı yapıtlarında şiirsel bir dil kullanmıştır.

Sevim Burak Kitapları - Eserleri

  • Yanık Saraylar
  • Sahibinin Sesi
  • Afrika Dansı
  • Everest My Lord - İşte Baş İşte Gövde İşte Kanatlar
  • Ford Mach I
  • Palyaço Ruşen
  • Mach One'dan Mektuplar
  • Beni Deliler Anlar
  • Mektuplar

Sevim Burak Alıntıları - Sözleri

  • Ah, çok yalnızım... Çok yalnızım... Çok dertliyim hem de... Bile­mezsiniz... Bilemezsiniz... (Sahibinin Sesi)
  • İnsanı yaşatacak ve ayakta tutacak tek ve başlıca şey de 'para'dır. (Mach One'dan Mektuplar)
  • Aydınlıkta olan tek şey bilincim. Kendi kendimin önüne bile bir karartı gibi düşüyorum. Kendimin de düş olduğuma inanıyorum. (Beni Deliler Anlar)
  • “Benden şu dünyada ne beklenebilir? Ne kadar uzağım her şeyden. Sanatımdan nasıl bahsedebilirim şu dünyadakilere - Bunu saklamam gerek. Sanatımdan yaramaz bir çocuk gibi bahsettim şimdiye kadar - Sakladım korkumu - Tek çelişkim insanlar ve dünya - Kapalı perdelerin arkasında düş-uyku-korku geçiriyorum. Kafka değilim... Sanatımın düş olduğunu biliyorum. Bir yandan düş görerek bir yandan uyanık yaşayarak deli oluyorum. Düşten - aydınlığa çıkınca deli oluyorum. Boğalar gibi -karanlıkta yaşatırlar genç boğaları - tabiatı ve güneşi birdenbire gösterirler çıldırsın diye - Ama - Ben - Ben boğa değilim. Karanlıktayım fakat bilincim aydınlık, pırıl pırıl aydınlıkta... (Zaten onu da yitirirsem deliden farkım olmaz) Kimsenin suratını görmek istemiyorum! Çok gördüm... Yeter artık. Her şeyi biliyorum... Ne ilişkisi var yazdıklarımın - çizdiklerimin şu suratlarla? Şu aydınlıkta her şeyin belirdiği yerde ne işim var? Kendi kendimin önüne bile gölge gibi düşüyorum - Bir karartı her şey, kendimin de düş olduğuma inanıyorum. Düş gördüğüme o kadar eminim ki şu başkalarının yaşamını görmesem... Deliler ve şizofrenler - Bu dünyadan ayrılanlar - aşırı ateşli hastalar için yazıyorum denebilir... Bütün sevgim onlara denebilir...” (Mektuplar)
  • HAKİKAT BİR HAYAL'DİR EFENDİM (Ford Mach I)
  • Bana öyle bir parça çalınız ki her şey maziye karışsın, yeni hayatımı toz pembe göreyim. (Sahibinin Sesi)
  • "Açıkgözler için hiçbir şey yazmayacağım. Dünyalarını kaybetmişler için… Kendim için yazacağım. Erken bunamışlara, hayalperestlere, çok acıklılara, bu dünyadan gitmek için hazırlık yapanlara yazacağım. Sevim Burak abla (Beni Deliler Anlar)
  • Uzun ve ağır bir hava vardı Nisan havası (Palyaço Ruşen)
  • "Hayat, iki kişinin beş aşağı beş yukarı birbirinin anlayacağı hikâyeler anlatmasından ibarettir. Bunun dışında, büyük aşk yoktur." (Mektuplar)
  • Üzülmemek, korkmamak lazım, hele kederlenmeye hiç gelmez, hayat çok kısa, sen üzüldüğünle kalıyorsun. (Everest My Lord - İşte Baş İşte Gövde İşte Kanatlar)
  • CÜMLELERİM BİR AĞAÇ BİÇİMİNDE YAZILACAK AĞACIN DALLARI (Şamdan kolları gibi yukarı göğe doğru açılacak) AĞACIN GÖVDESİ HÜNERLE ALTINDAN KAPLANACAK (Ford Mach I)
  • Aylarca sesimi çıkarmadan düş görürüm... Dünyadan uzak kendi içimde yüce evrende... Sesimi çıkarmam. Bir gün içinde, dayanılmaz özlemlerle sarsılırım... -Dünyayı görmek için- Dünyanın pis kokusunu duymak, kötü bir söz işitmek için. O dışta yüzen pislikleri tekrar görmek, iğrenç insanların arasında ezilmek, o bilinen bayalığı yaşamak için... Bunları birdenbire arayan biriyimdir... O bilinen nefreti, Kin'i tekrar isteyen biri... (Beni Deliler Anlar)
  • Palyaço Ruşen hepsine düşman (Palyaço Ruşen)
  • GELİN YAKLAŞIN BİR ŞEYLER SÖYLEYİN NE Mİ AKLINIZA GELENİ BEN BAĞIRIN DEYİNCE BAĞIRIN (Afrika Dansı)
  • Ama herkes masal anlatıyor. Alıştığı şeyleri tekrar tekrar dinliyor. (Mach One'dan Mektuplar)
  • Birdenbire aydınlığa çıkınca deli oluyorum. Kimsenin suratını görmek istemiyorum. Benim yazdıklarımla bu suratların ne ilişkisi var? Düş görerek bir yandan da uyanık yaşayamam. Tek çelişkim, insanlar. Dünya, benim. Her şey yalnızlığıma bağlı. Kimseyle bağ kuramam artık. Nasıl yaşayabilirim onların arasında hikayelerim gibi. (Beni Deliler Anlar)
  • İnşaatlar ilerleyip duruyor - önüne geçilecek bir şey değil - hatta gittikçe hızlanıyor - ilerleme boyuna hızlanıyor - gittikçe kocamanlaştığı şişmanladığı ve ağırlaştığı bu yüzden gittikçe ölüme yaklaştığı için seviniyorum - (Ford Mach I)
  • Bazen kendi bildiklerini bile anlayamazsın. (Yanık Saraylar)
  • Ben... diye başladı kurt Bir sürü değilim Fakat yapayalnızım... (Palyaço Ruşen)
  • Palyaço Ruşen adlı bir roman denemesi yaptım ve bir bölümünü "Sabahattin Ali Öykü" Yarışması'na gönderdim, başkası kazandı. Bence Palyaço Ruşen nefisti. Kazanamamın gerekçesi "Profesyonel" olmam. (Filiz Ali söyledi) İşte Türkiye'nin san'atı değerlendirmedeki tutumu ve san'atçının Türkiye'deki şansı. (Beni Deliler Anlar)