Sevim Burak kimdir? Sevim Burak kitapları ve sözleri
Türk Yazar Sevim Burak hayatı araştırılıyor. Peki Sevim Burak kimdir? Sevim Burak aslen nerelidir? Sevim Burak ne zaman, nerede doğdu? Sevim Burak hayatta mı? İşte Sevim Burak hayatı... Sevim Burak yaşıyor mu? Sevim Burak ne zaman, nerede öldü?

Tam / Gerçek Adı: Zeliha Sevim Burak
Doğum Tarihi: 29 Haziran 1931
Doğum Yeri: Ortaköy, İstanbul, Türkiye
Ölüm Tarihi: 30 Aralık 1983
Ölüm Yeri: İstanbul, Türkiye
Sevim Burak kimdir?
Zeliha Sevim Burak (d. 29 Haziran 1931, İstanbul - ö. 31 Aralık 1983, İstanbul), Türk yazar.
Tiyatro, roman, anı-mektup gibi türlerde eserleri bulunan sanatçı, en çok öykücü kimliği ile on plana çıkmıştır. Mevcut edebiyat topluluklarının hiçbirinin içinde yer almamış, kendi edebiyat dilini oluşturmaya çalışmış bir yazardır. Öyküleri bilinç akışı tekniğinin yetkin örnekleri olarak kabul edilir.
Yaşamı
“1931'de, İstanbul'da doğdum. 21 yaşıma kadar Kuzguncuk'un tepesindeki evimizde babaannem ve büyükbabamla geçirdim. Bu yüzden çocukluğumla büyüklüğüm arasında büyük fark yok gibidir. Aile çevremizde, çocuktan çok yaşlı komşular, yaşlı akrabalar bulunduğu için, onların arasında, yaşlı bir insan gibi yetiştim. İlkokulu Kuzguncuk'ta, ortaokulu Tünel'deki Alman Lisesi'nde bitirdim. Öğrenimim bu kadardır.„
—(Bir Sevim Burak söyleşisinden alıntıdır.)
26 Haziran 1931’de İstanbul, Ortaköy’de dünyaya geldi. Babası bir gemi kaptanı olan Mehmet Seyfullah Burak; annesi 1910’lı yıllarda Bulgaristan’dan göçmüş Yahudi asıllı bir ailenin kızı olan ev hanımı Aysel Kudret Hanım (Marie Mandil)’dır. Ailenin ikinci çocuğudur.
İlkokula 1938 yılında babasının görevi nedeniyle bulundukları Çanakkale’de başladı. İlköğrenimini Kuzguncuk’taki Suleyman Şefik Paşa Nakkaştepe 45. İlkokulu’nda tamamladı; 21 yaşına kadar yaşadığı Kuzguncuk, hikâyelerinde azınlık kültürünün yaşlı insanlarına ağırlık vermesinde etkili oldu. Ortaokulu Alman Lisesi’nde tamamladıktan sonra okul hayatına son verdi.
Annesini 17 yaşında iken kaybetti. İlk evliliğini 18 yaşında, keman sanatçısı Orhan Borar ile yaptı (1949). 1950’de Olgunlaşma Enstütüsü’nde mankenliğe başladı. Dönemin Amerikan Büyükelçisi Mc Ghee’nin öncülüğünde düzenlenen kültür etkinlikleri kapsamında Amerika’ya giderek, orada defilelere çıktı. Amerika dönüşünde kendine ait bir modaevi ve atölye açtı.
Orhan Borar ile evliliğinden oğlu Karaca Borar dünyaya geldi (1955). Bu evliliği sırasında romancı Peyami Safa ile bir aşk yaşayan sanatçının öykü dünyasının şekillenmesinde bu ilişki etkili oldu;eserlerinde kahramanları da bu ilişkiye benzeyen yasak aşklar yaşadı. 1958 yılında ilk eşinden boşandı. Bu dönemde amatör hikayeler yazmaya başladı.
İkinci evliliğini ressam Ömer Uluç'la yaptı; bu evlilikten Elfe Uluç adındaki kızı dünyaya geldi. 1960 ihtilalinden sonra bozulan ekonomi nedeniyle işyerini kapattı ve tamamen hikâye yazarlığı üstüne yoğunlaştı.
İlk hikâye kitabı "Yanık Saraylar"'ı 1965'te yayımladı. Kapalı ve alışılmadık biçimsel üslubu nedeniyle kitap çok tartışıldı. Sait Faik Ödülü’ne aday oldu ancak ödülü alamadı. Kitabının aforoz edildiğini düşünen Burak, bu kitaptan sonra on yedi yıl boyunca edebiyat piyasasından çekildi. Bu süre içinde “Mach 1” adını verdiği romanı üzerinde çalıştı.
Yazar, çocukluğunda geçirdiği kalp romatizması tekrarladığı için 1970’li yıllarda bir tedavi sürecine girdi; ancak eşinin Nijerya’ya atanması üzerine olması gereken kalp kapakçığı ameliyatını geciktirerek 1976’da Nijerya’ya gitti ve bir buçuk yıl orada yaşadı. Bu dönem dışında tüm yaşamını İstanbul’da geçirdi. 1980 yılında İstanbul’da bir ameliyat geçiren Sevim Burak, ameliyata girerken aldığı karar sonucu Ömer Uluç’tan ayrıldı.
Yeniden yazılarını yayımlamaya başlayan sanatçı, 1982 yılında "Sahibinin Sesi" adlı oyunu yayımladı. Aynı yıl “Palyaço Ruşen” isimli öyküsüyle Sabahattin Ali Öykü yarışmasına katıldıysa da hak ettiğini düşündüğü bu ödülü alamadı ve tepki olarak hikayelerini yayımlanacak antolojiden çekti. 1983’te "Afrika Dansı" adlı öykü kitabı yayımlandı. Çok farklı teknikler denediği bu kitap, edebiyat dünyasında büyük tartışmalara neden oldu. Aynı yıl "Everest My Lord (İşte Baş, İşte Gövde, İşte Kanatlar)” adlı kitabını yazdı ve romanını yazmayı sürdürdü.
Yeni bir kalp ameliyatı geçirmek üzere yattığı Haseki Hastanesi'nde 31 Aralık 1983 günü ameliyat edilemeden hayatını kaybetti. 5 Ocak 1984 günü Kuzguncuk Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Nakkaştepe Mezarlığı’na defnedildi.
“Everest My Lord (İşte Baş, İşte Gövde, İşte Kanatlar)” (1984) adlı oyunu ve son öykü kitabı "Palyaço Ruşen" (1993) ölümünden sonra yayımlandı. Ayrıca oğluna yazdığı mektuplar “Mach I’dan Mektuplar” adıyla kitaplaştırıldı (1990).
Öyküleri bilinç akışı tekniğinin yetkin örnekleri olarak kabul edilir. Genellikle kadın sorunlarını anlattığı yapıtlarında şiirsel bir dil kullanmıştır.
Sevim Burak Kitapları - Eserleri
- Yanık Saraylar
- Sahibinin Sesi
- Afrika Dansı
- Everest My Lord - İşte Baş İşte Gövde İşte Kanatlar
- Ford Mach I
- Palyaço Ruşen
- Mach One'dan Mektuplar
- Beni Deliler Anlar
- Mektuplar
Sevim Burak Alıntıları - Sözleri
- Ah, çok yalnızım... Çok yalnızım... Çok dertliyim hem de... Bilemezsiniz... Bilemezsiniz... (Sahibinin Sesi)
- İnsanı yaşatacak ve ayakta tutacak tek ve başlıca şey de 'para'dır. (Mach One'dan Mektuplar)
- Aydınlıkta olan tek şey bilincim. Kendi kendimin önüne bile bir karartı gibi düşüyorum. Kendimin de düş olduğuma inanıyorum. (Beni Deliler Anlar)
- “Benden şu dünyada ne beklenebilir? Ne kadar uzağım her şeyden. Sanatımdan nasıl bahsedebilirim şu dünyadakilere - Bunu saklamam gerek. Sanatımdan yaramaz bir çocuk gibi bahsettim şimdiye kadar - Sakladım korkumu - Tek çelişkim insanlar ve dünya - Kapalı perdelerin arkasında düş-uyku-korku geçiriyorum. Kafka değilim... Sanatımın düş olduğunu biliyorum. Bir yandan düş görerek bir yandan uyanık yaşayarak deli oluyorum. Düşten - aydınlığa çıkınca deli oluyorum. Boğalar gibi -karanlıkta yaşatırlar genç boğaları - tabiatı ve güneşi birdenbire gösterirler çıldırsın diye - Ama - Ben - Ben boğa değilim. Karanlıktayım fakat bilincim aydınlık, pırıl pırıl aydınlıkta... (Zaten onu da yitirirsem deliden farkım olmaz) Kimsenin suratını görmek istemiyorum! Çok gördüm... Yeter artık. Her şeyi biliyorum... Ne ilişkisi var yazdıklarımın - çizdiklerimin şu suratlarla? Şu aydınlıkta her şeyin belirdiği yerde ne işim var? Kendi kendimin önüne bile gölge gibi düşüyorum - Bir karartı her şey, kendimin de düş olduğuma inanıyorum. Düş gördüğüme o kadar eminim ki şu başkalarının yaşamını görmesem... Deliler ve şizofrenler - Bu dünyadan ayrılanlar - aşırı ateşli hastalar için yazıyorum denebilir... Bütün sevgim onlara denebilir...” (Mektuplar)
- HAKİKAT BİR HAYAL'DİR EFENDİM (Ford Mach I)
- Bana öyle bir parça çalınız ki her şey maziye karışsın, yeni hayatımı toz pembe göreyim. (Sahibinin Sesi)
- "Açıkgözler için hiçbir şey yazmayacağım. Dünyalarını kaybetmişler için… Kendim için yazacağım. Erken bunamışlara, hayalperestlere, çok acıklılara, bu dünyadan gitmek için hazırlık yapanlara yazacağım. Sevim Burak abla (Beni Deliler Anlar)
- Uzun ve ağır bir hava vardı Nisan havası (Palyaço Ruşen)
- "Hayat, iki kişinin beş aşağı beş yukarı birbirinin anlayacağı hikâyeler anlatmasından ibarettir. Bunun dışında, büyük aşk yoktur." (Mektuplar)
- Üzülmemek, korkmamak lazım, hele kederlenmeye hiç gelmez, hayat çok kısa, sen üzüldüğünle kalıyorsun. (Everest My Lord - İşte Baş İşte Gövde İşte Kanatlar)
- CÜMLELERİM BİR AĞAÇ BİÇİMİNDE YAZILACAK AĞACIN DALLARI (Şamdan kolları gibi yukarı göğe doğru açılacak) AĞACIN GÖVDESİ HÜNERLE ALTINDAN KAPLANACAK (Ford Mach I)
- Aylarca sesimi çıkarmadan düş görürüm... Dünyadan uzak kendi içimde yüce evrende... Sesimi çıkarmam. Bir gün içinde, dayanılmaz özlemlerle sarsılırım... -Dünyayı görmek için- Dünyanın pis kokusunu duymak, kötü bir söz işitmek için. O dışta yüzen pislikleri tekrar görmek, iğrenç insanların arasında ezilmek, o bilinen bayalığı yaşamak için... Bunları birdenbire arayan biriyimdir... O bilinen nefreti, Kin'i tekrar isteyen biri... (Beni Deliler Anlar)
- Palyaço Ruşen hepsine düşman (Palyaço Ruşen)
- GELİN YAKLAŞIN BİR ŞEYLER SÖYLEYİN NE Mİ AKLINIZA GELENİ BEN BAĞIRIN DEYİNCE BAĞIRIN (Afrika Dansı)
- Ama herkes masal anlatıyor. Alıştığı şeyleri tekrar tekrar dinliyor. (Mach One'dan Mektuplar)
- Birdenbire aydınlığa çıkınca deli oluyorum. Kimsenin suratını görmek istemiyorum. Benim yazdıklarımla bu suratların ne ilişkisi var? Düş görerek bir yandan da uyanık yaşayamam. Tek çelişkim, insanlar. Dünya, benim. Her şey yalnızlığıma bağlı. Kimseyle bağ kuramam artık. Nasıl yaşayabilirim onların arasında hikayelerim gibi. (Beni Deliler Anlar)
- İnşaatlar ilerleyip duruyor - önüne geçilecek bir şey değil - hatta gittikçe hızlanıyor - ilerleme boyuna hızlanıyor - gittikçe kocamanlaştığı şişmanladığı ve ağırlaştığı bu yüzden gittikçe ölüme yaklaştığı için seviniyorum - (Ford Mach I)
- Bazen kendi bildiklerini bile anlayamazsın. (Yanık Saraylar)
- Ben... diye başladı kurt Bir sürü değilim Fakat yapayalnızım... (Palyaço Ruşen)
- Palyaço Ruşen adlı bir roman denemesi yaptım ve bir bölümünü "Sabahattin Ali Öykü" Yarışması'na gönderdim, başkası kazandı. Bence Palyaço Ruşen nefisti. Kazanamamın gerekçesi "Profesyonel" olmam. (Filiz Ali söyledi) İşte Türkiye'nin san'atı değerlendirmedeki tutumu ve san'atçının Türkiye'deki şansı. (Beni Deliler Anlar)