Incognito - Beynin Gizli Hayatı - David Eagleman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Incognito - Beynin Gizli Hayatı kimin eseri? Incognito - Beynin Gizli Hayatı kitabının yazarı kimdir? Incognito - Beynin Gizli Hayatı konusu ve anafikri nedir? Incognito - Beynin Gizli Hayatı kitabı ne anlatıyor? Incognito - Beynin Gizli Hayatı PDF indirme linki var mı? Incognito - Beynin Gizli Hayatı kitabının yazarı David Eagleman kimdir? İşte Incognito - Beynin Gizli Hayatı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: David Eagleman

Çevirmen: Zeynep Arık Tozar

Orijinal Adı: Incognito: The Secret Lives of the Brain

Yayın Evi: Domingo Yayınları

İSBN: 9786054729074

Sayfa Sayısı: 304

Incognito - Beynin Gizli Hayatı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

'Kendimizle aramızdaki fark, bir başkasıyla aramızdaki fark kadar büyüktür.' -Montaigne-

Siz daha tehlikeyi algılamadan, ayağınızı fren pedalının üstüne götüren kim? Neden sır saklamakta böylesine başarısız, nedenini bilmeden birini çekici bulmakta bu kadar başarılıyız? Eğer bilinçli zihin, yani sabah uyandığınızda sizinle birlikte uyanan ben, buzdağının yalnızca görünen kısmıysa, zihninizin geri kalanı tüm bir ömür neyle iştigal etmekte?

Ünlü nörobilimci David Eagleman, 20 dilde yayımlanan ve neredeyse şimdiden klasikleşen kitabı Incognito ile beynimizin derinlerine dalarak, yaptığımız, düşündüğümüz ya da hissettiklerimizin çok büyük bir kısmının bizden başka bir biz tarafından yönetildiğini ürkütücü bir berraklıkla ortaya koyuyor. Sadakat geninden sizi olmadığınız birine dönüştüren beyin zedelenmelerine; optik yanılsamalardan striptizcilerin neden ayın belirli zamanlarında daha çok para kazandığına; Truva fatihi Odysseus'tan renkleri işitip biçimleri tadabilen sinestezik insanlara kadar geniş bir yelpazeden vakaları ve araştırmaları bir araya getiren Incognito, beynimizin işleyişi ve çelişkileri hakkında olağanüstü bir keşif yolculuğu sunuyor.

"Bir kitap okudum, hayatım değişti."

-İsmet Berkan-Hürriyet

"Zihniniz bu kitap için size teşekkür edecek."

-Wired-

(Tanıtım Bülteninden)

Incognito - Beynin Gizli Hayatı Alıntıları - Sözleri

  • Kendimize öfkelendiğimizde kim kime kızmaktadır aslında?
  • Kafamın içinde biri var ama o ben değilim.
  • Ne olduğumuz, hangi yollardan geçtiğimize bağlıdır.
  • Binlerce zengin ülke vatandaşının yüz gerdirme, karın gerdirme, implant, yağ aldırma ve botoks gibi işlemlere para akıtmasının nedeni budur. Bu insanlar; aslında başkalarının beynindeki programların kilidini açacak anahtarları ellerinde tutabilme çabasındadırlar.
  • Kendinize aynada şöyle iyice bir bakın. O çarpıcı güzel görüntünüzün altında, aslında ağlardan yapılı gizli bir düzenek evreni tıkır tıkır işlemektedir.
  • Evrende keşfetmiş olduğumuz en harikulade şey bu: Beynimiz, yani ta kendimiz.
  • Bizler büyüğüz, içimizde çokluklar barındırırız.

Incognito - Beynin Gizli Hayatı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“Ne inanılmaz, ne şaşırtıcı bir şaheserdir beyin. Ve bizler de ne şanslıyız ki, dikkatimizi ona yoğunlaştırmamıza olanak sağlayan teknoloji ve iradeye sahip bir neslin üyeleriyiz. Evrende keşfetmiş olduğumuz en harikulade şey bu: Beynimiz, yani ta kendimiz.” Son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan birini olabilecek en iyi şekilde tanıtıp iştahınızı kabartma niyetiyle bu incelemeyi yazıyorum. Umarım gerçekten ilginizi çeker ve okursunuz. Zannetmiyorum ki bu kitabı okuyup da en ufak bir zevk almayan bir kişi çıksın. Hele benim gibi öğrenmeye aç, bu tarz şeylere merakı olanlar okumaya başlar başlamaz yalayıp yutacaklar kitabı. Gerçekten ama gerçekten kütüphanenizde bulunması gereken bir kitap. Baştaki alıntı kitabın çok hoşuma giden kapanış cümleleri... Bu dünyada tam anlamıyla mükemmel bir şey var mıdır bilmem ama varsa o şey beyindir; yoksa da o mükemmele en yakın şey yine beyindir. Geçen sene tıp 2. sınıf öğrencisiydim ve Nöroloji komitemizde iki buçuk aya yakın bir süre sırf beyinle ilgili şeyler öğrenip çalıştım. Fizyolojisinden anatomisine, patolojisinden embriyolojik gelişimine kadar beyne kapsamlı bir bakış attım. Bu organa ilgim de o dönem başladı. Şansıma okulun kütüphanesinde çok harika bir kitaba (Yaratıcı Beyin) rast geldim. Sonra internetten videolar, sayısız okumalar vs. Şimdi olduğum yerdeyim. David Eagleman’ı da geçen sene o zamanlar internette bu araştırmaları yaptığımda videolarıyla keşfetmiştim. Gördüm ki aslında baya popüler bir nörobilimciymiş. Türkiye’de de hatırı sayılır bir okur/takipçi kitlesi varmış. Kendisinin 6 bölümlük harika bir “Beyin” belgeseli var. YouTube’da yüklü bazı bölümleri var, eksiksiz tüm bölümler de bu linkte: http://okyanusum.com/tag/david-eagleman En azından ilk bölümü izleyin, geçen süreye değeceğine söz veriyorum. Öyle sıkıcı, tekdüze, insanı bayan belgesellerden değil. İzlerseniz göreceksiniz zaten. Özenilerek yapılmış bir iş olduğu belli ki kitap da ha keza öyle titizlikle hazırlanmış. Eagleman gibi işinin hakkını veren insanlar, onların yaptıklarının meyvesini yiyen diğer insanlar için lütuftur. Kitaba gelirsem ne yazacağımı, neresinden tutup öveceğimi gerçekten zerre bilmiyorum. Bestseller kitaplara çok itimâdım yoktur hatta hayal kırıklığına uğradığım birkaç acı denemeden sonra önyargım bile oluştu diyebilirim ama bu kitap “çok satanlar” listesinde olmayı sonuna kadar hak ediyor ve okuduğum için mutluyum. Kitap görme olayının teferruatından beyinle kuantum fiziği arasındaki ilişkiye kadar pek çok konuya değiniyor. Çok ilginç, yaşanmış örnekler verip o örnekler üzerinden akıl yürütüyor başta sorular soruyor. Siz de bi yandan hayrete düşüp bi yandan bunlara açıklama bulmaya çalışıyorsunuz. Mesela kafasına sol yanağından girip sol gözünün arkasından çıkan bir demir çubuktan sonra yaşamaya devam eden (ölmemesi doktorları hayrete düşürmüştür) bir demiryolu işçisi... Bu talihsiz olaydan sonra beyninin fincan yarısı büyüklüğünde bir kısmını kaybediyor ama kendini iyi ve sağlıklı hissediyor. Buraya kadar problem yok ama iş arkadaşları tarafından zeki, saygılı ve anlayışlı biri olarak bilinen bu işçi kazadan sonra ani bir karakter değişimi yaşıyor. Olur olmadık yerde ağza alınmaz küfürler ediyor, istediği şey yerine gelmeyince ortalığı toz duman eden öfkeli, aksi, kaprisli birine evriliyor ve işverenleri de işine son vermek zorunda kalıyor. Çok ufak bir beyin parçası kaybının böyle büyük bir değişime yol açması şaşırtıcı geldiyse boyutları mikroskobik düzeydeki, en ileri aletlerde bile zor görebildiğimiz saç telinden bile daha ince yapıdaki virüsleri, bakterileri düşünün. Bizi nasıl elden ayaktan kesebiliyor bu kadar ufacık yaratıklar. Ya da birkaç gram bile etmeyen uyuşturucu maddeler, çok az miktarda alındığında bile nasıl bu kadar büyük etkiler gösterip bizi uyuşturuyor, hareketlerimize ve duygularımıza yön verebiliyor? Beyin böyle her şeyden kolayca etkilenen ve irademiz dışında sergilediğimiz pek çok olayın komuta merkezinde olan bir yerse yaptığımız şeylerden gerçekte ne kadar sorumluyuz? Şizofreni ya da parkinson hastası kişileri düşünün. Uyurgezer insanları. Kanıtlanan nörolojik bir bozukluğu olan kişi somut bir suç işlese, bir katliama imza atsa bile cezaevine gönderilmiyor. Yaşanmış örnekler var okursanız göreceksiniz. Çünkü davranışlarından o değil beynindeki bozukluk sorumlu ve cezaevinde kaldığı sürede de bu değişmeyecek. Cezaevlerinin mantığı ıslahsa asla ıslah olmayacak insanları orda tutmanın mantığı yoktur ve hastaneye yatırılmak gibi başka türden yöntemlere başvurulur. Sonuçta toplum düzenini tekrar bozma ihtimali olan, suç işleyebilecek birini masum olsa bile devlet öylece salıveremez. Tehlikeliyse insanlardan uzak tutmak zorundayız. Kitapta bu tarz hastalıklardan, bozukluklardan muzdarip insanların pek çok öyküsü var. Beyinle ilgili yapılmış pek çok deneyin donuçları, istatistiksel veriler ve epey ilginç çıktılar var. Adınızın baş harfi aynı olan birini eş olarak seçme ihtimalinizin daha yüksek olması gibi ilginç istatiksel veriler ve böyle çoğu kararı alırken de aslında farkında değilsiniz çünkü bilinçdışınızda işleyen olaylardır. Bilincinizin farkında olmayıp müdahale edemediğiniz kısmı aslında sizinle ilgili çoğu şeye karar verir ve oraya erişiminiz çok kısıtlıdır. Biraz materyalist bir yaklaşım olacak ama şöyle varsaymak mümkün: televizyon gibi beynimiz de çeşitli alt birimlerden ve devrelerden oluşmaktadır. Duygu, düşünce ve davranışlarımız da bu mekanizmanın faaliyetlerinin çıktısıdır. Bu sisteme zaman zaman müdahale edebiliyoruz. İlaç verip sistemi devre dışı bırakıp sakinleşebiliyoruz. Sistemdeki bazı arızaların ise telafisi bazen zor oluyor ve maalesef şizofreni, bipolarlık, sara gibi hastalıklarla yüz yüze gelebiliyoruz. Anlattığım gibi olsaydı her şey, bizim özgür irademiz diye bir durum mevzu bahis bile olamazdı. Ruh dedğimiz şeye de gerek kalmazdı. Telefon gibi, bulaşık makinesi gibi çeşitli mekanizmalarla işleyen birer robot sayılabilirdik ama değiliz. En azından bugüne kadar kanıtlanamamış anlattığım varsayım. Ne ispatlanabilmiş ne ekarte edilebilmiş yani. Biz her şeyden etkilenebilen, oldukça açık ve sonraki adımını saptaması bazen imkansız olan varlıklarız. Genetiğimize de çevremize de bağlıyız. Kısıtlıyız. Bir suçluyu cezaevine tıktığımızda verdiğimiz ceza süresinin yeterli olacağından emin olamıyoruz. Dışarı çıktığında tekrar aynı suçu işler mi işlemez mi bilemiyoruz. Bırakalım sadece sınırlı bir süre zarfında tanıdığımız, hayatımızda bir daha hiç görmeyeceğimiz yabancıları; kendimizin bile ne yapacağını bilmiyoruz bazen. Kendimizden dahi emin olamıyoruz. Bugün gülüp geçtiğimiz bir olaya yarın başka bir psikolojideyken sinirlenip dellenebiliriz. Sınıflandırmalar hep eksik, tanımlamalar hep kusurlu ve kapsayıcılıktan uzaktır bu yüzden. Söz konusu insan oldu mu %100 diye bir şey olmuyor. Biz sabit, kontrol edilebilir aletler değiliz ki yer çekimini ölçtüğümüz gibi hislerimizi, tepkilerimizi ölçelim ya da yüksek ihtimalle öngörebilelim. Kitap işte bu bilinmezliği anlama yolculuğunda bir serüvene çıkarıyor bizi. Sorularımıza cevap bulabiliyor muyuz, çoğunlukla hayır. Varsayım ve tahminlerden öteye geçemiyoruz ama yolumuza ışık tutan bilgilerle öyle bir aydınlanıyoruz ki hiçbir şeye değişemiyorum bunun zevkini. Bir kitabın hayata bakışınızı değiştirmesi, önyargılarınızı kırması, sizi insanlara ve olaylara farklı baktırması inanılmaz bir şey. Baştan aşağı yenilenmiş ve donanımlanmış gibi hissediyorum. Fırsatını bulduğumda tekrar okuyup tekrar yeni bir ben oluşturmak isterim. Anlatım öyle sade ve anlaşılır ki ben terminolojiyle dolu bilimsel bir şey bekliyordum ama Eagleman basitleştirebildiği kadar basitleştirmiş olayı. Konunun özünden ödün vermiş demiyorum Latincesini kullanabileceği yerlerde İngilizcesini (bizde Türkçesi) kullanmayı tercih ettiği kelimeler var ki işin içinde olsanız anlardınız tıp eğitimi falan alınca inanın o dil beyninize yerleşiyor latincesini otomatik olarak tercih ediyorsunuz. Alın bölgesi değil frontal bölge demek daha tercih edilir bir şey bir sağlıkçı için ama Eagleman dediğim gibi kolaylaştırabildiği kadar kolaylaştırmış. Bu kitaptan kendinizi mahrum etmeyin ve Eagleman’a güvenin... (bahar)

Psikiyatride staj yaptığım dönemde okuduğum, bende iz bırakan bir kitaptır. Keyifli okumalar :) https://kitaplarin-sesi.blogspot.com/2021/10/incognito.html (Esra Baştin)

Siz daha tehlikeyi algılamadan, ayağınızı fren pedalının üstüne götüren kim? Dinlemediğinizi sandığınız bir konuşma sırasında adınız geçtiğinde duymanızın sebebi ne? Neden sır saklamakta böylesine başarısız, nedenini bilmeden birini çekici bulmakta bu kadar başarılıyız? Eğer bilinçli zihin, yani sabah uyandığınızda sizinle birlikte uyanan ben, buzdağının yalnızca görünen kısmıysa, zihninizin geri kalanı tüm bir ömür neyle iştigal etmekte? Ünlü nörobHimci David Eagleman, 20 dilde yayımlanan ve neredeyse şimdiden klasikleşen- kitabı In c o g n it o ile beynimizin derinlerine dalarak, yaptığımız, düşündüğümüz ya da hissettiklerimizin çok büyük bir kısmının bizden başka bir biz tarafından yönetildiğini ürkütücü bir berraklıkla ortaya koyuyor. Sadakat geninden sizi olmadığınız birine dönüştüren beyin zedelenmelerine; optik yanılsamalardan striptizcilerin neden ayın belirli zamanlannda daha çok para kazandığına; Truva fatihi Odysseustan renkleri işitip biçimleri tadabilen sfnestezik insanlara kadar geniş bir yelpazeden vakalan ve araştırmalan bir araya getiren Incognito, beynimizin işleyişi ve çelişkileri hakkında olağanüstü bir keşif yolculuğu sunuyor. David Eagleman'ın "Beyin Sizin Hikayeniz" Kitabını da beğenerek okumuştum.Psikoloji,nörobilim,biyoloji gibi alanlara ilgim olduğu için bu kitapları severek ve bitmesini istemeyerek okuyorum (Ayşe Okşan Üçgöz)

Incognito - Beynin Gizli Hayatı PDF indirme linki var mı?

David Eagleman - Incognito - Beynin Gizli Hayatı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Incognito - Beynin Gizli Hayatı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı David Eagleman Kimdir?

Psikiyatri ve Davranış Bilimleri Bölümü Stanford Üniversitesi'nde misafir doçent olarak görev yapan Amerikalı yazar ve nörolog. David Eagleman aynı zamanda Bilimler ve Hukuk Merkezi'nin müdürü olarak görev yapmaktadır

David Eagleman Kitapları - Eserleri

  • Incognito - Beynin Gizli Hayatı
  • Beyin
  • Ve... Sonraki Hayattan Kırk Öykü
  • Canlı Devre: Durmaksızın Değişen Beynin İçyüzü
  • Kafamın İçinde Biri Var Ama O Ben Değilim
  • Livewired: The Inside Story of the Ever-Changing Brain

David Eagleman Alıntıları - Sözleri

  • Your brain adjusts itself according to what you spend your time on, as long as those tasks have alignment with rewards or goals. (Livewired: The Inside Story of the Ever-Changing Brain)
  • Maddenin tüketilmesi, beyinde o maddeyle ilgili reseptörlerin sayısını değiştirir. Hatta o derecede değiştirir ki kişi öldükten sonra beynine bakıp içerdiği moleküler değişimleri belirleyerek, bağımlısı olduğu maddeleri ortaya çıkarmak mümkündür. İnsanların bir ilaç ya da maddeye karşı duyarsızlaşması (ya da ona direnç göstermesi) da bu nedenledir: Beyin, ilacin varlığını öngörmeyi öğrenir ve bir sonraki dozda denge durumunu koruyabilmek için reseptörlerin ifade sürecini buna uyarlar. Sözlük anlamıyla ve fiziksel olarak beyin, o maddenin ortamda olmasını bekler hale gelmiştir çünkü biyolojik ayrıntılar da kendilerini buna uygun bir kalibrasyona tabi tutmuştur. Sistem, belirli bir miktarın varlığını öngörebildiğinden, en baştaki etkiye yeniden ulaşmak için artık daha fazlasına ihtiyaç vardır. Bu rekalibrasyon süreci, madde yoksunluğuyla ortaya çıkan nahoş belirtilerin temelidir. Beyin maddeye ne kadar uyum sağlamışsa madde yokluğunun vurduğu darbe de o kadar büyüktür. Yoksunluk belirtileri alınan maddeye göre değişse de (terlemeden titremeye, titremeden depresyona kadar) beklenen bir şeyin çarpıcı yokluğu hepsi için ortaktır. Nöral öngörülerle ilgili bu anlayış, yürek yaralarıyla ilgili bir anlayış da sunar bize. Sevdiğiniz insanlar, birer parçanız haline gelir; yalnızca mecazen değil, fiziksel olarak da. Dünya için kurduğunuz içsel modele insanları da katarsınız. Beyniniz, varlıklarının beklentisi merkezinde yeniden biçim verir kendine. Bir sevgiliden ayrıldıktan, bir dostun ya da ebeveynin ölümünden sonra, kişinin ani yokluğu genel denge durumunda temel bir bozulmaya karşılık gelir. Halil Cibran’ın Ermiş adlı eserinde ifade ettiği gibi: “Aşk, ezelden beri ancak ayrılık saati gelip çattığında kendi derinliğinin farkına varır.” Beyin bu haldeyken, o ana kadar tanımış olduğunuz herkesi içeren bir negatif görüntü gibidir. Sevgilileriniz, dostlarınız, ebeveynleriniz görüntüde beklenen yerlerini doldururlar. Kayıktan indikten sonra dalgaların hissedildiği ya da bağımlısı olunan bir maddeye açlık duyulduğu durumlarda olduğu gibi, beyniniz hayatınızdaki insaların da yerinde durmasını ister. Biri uzaklara taşındığında, sizi reddettiğinde ya da öldüğünde, beyniniz sarsılan beklentileri için mücadele vermeye başlar. Yavaş da olsa zaman içinde o kişinin olmadığı bir dünyaya yeniden ayarlamalıdır kendini. (Canlı Devre: Durmaksızın Değişen Beynin İçyüzü)
  • İşte bu odanın laneti de budur: Bizi hatırlayanların zihninde yaşadığımız için, yaşamlarımızın kontrolünü yitirir, onların olmamızı istediği kişiye dönüşürüz. (Ve... Sonraki Hayattan Kırk Öykü)
  • .... Seviyormuş gibi görünme oyununun içinde başka oyunlar oynayan insanlar da vardır. Gerçekten kötü olanlar onlarsir işte. (Kafamın İçinde Biri Var Ama O Ben Değilim)
  • Kendimize öfkelendiğimizde kim kime kızmaktadır aslında? (Incognito - Beynin Gizli Hayatı)
  • “Kendi gerçekliğimiz içine öylesine hapsolmuş durumdayız ki, tutsaklığımızın farkına varmamız bile son derece güçleşmiş durumda.” (Beyin)
  • Kendinize aynada şöyle iyice bir bakın. O çarpıcı güzel görüntünüzün altında, aslında ağlardan yapılı gizli bir düzenek evreni tıkır tıkır işlemektedir. (Incognito - Beynin Gizli Hayatı)
  • Sevdiğiniz insanlar, birer parçanız haline gelir; yalnızca mecazen değil, fiziksel olarak da. Dünya için kurduğunuz içsel modele insanları da katarsınız. Bir sevgiliden ayrıldıktan, bir dostun ya da ebeveynin ölümünden sonra, kişinin ani yokluğu genel denge durumunda temel bir bozulmaya karşılık gelir. Halil Cibran'ın "Ermiş" adlı eserinde ifade ettiği gibi: "Aşk, ezelden beri ancak ayrılık saati gelip çattığında kendi derinliğinin farkına varır" (Canlı Devre: Durmaksızın Değişen Beynin İçyüzü)
  • Just as the plant seeks sunlight and the bacteria seeks sugar, the brain seeks information. (Livewired: The Inside Story of the Ever-Changing Brain)
  • “Tanrı aylar boyu cennetteki evinin salonunda boynu hasırotu gibi bükük, üzgün üzgün dolanır durur.” (Ve... Sonraki Hayattan Kırk Öykü)
  • Peki sizce bizim rüyalarımızda kimler yer alır? Buradaki vakitlerini doldurup, bu dünyadan göçmüş olanlar. Hepimiz daima bir sonraki neslin rüyalarında yer alırız. (Ve... Sonraki Hayattan Kırk Öykü)
  • Hayat, özü itibariyle sürekli vatan bir gemidir. Ama kazazade olmak , boğulacak olmak demek değildir... (Kafamın İçinde Biri Var Ama O Ben Değilim)
  • Beyin içinde bulunduğu dünyayı yansıtır (Canlı Devre: Durmaksızın Değişen Beynin İçyüzü)
  • Kim olduğunuzu belirleyen süreç, önceden var olan olasılıkların tek tek elenmesiyle tanımlanır. Sizi siz yapan, beyninizde gelişen değil, beyninizde yok edilen şeylerdir aslında. (Beyin)
  • “Çek çek kayığın küreğini Usulca nehirden aşağıya Neşeyle neşeyle çek hadi Hayat yalnızca bir rüya.” (Ve... Sonraki Hayattan Kırk Öykü)
  • As Honoré de Balzac once said, “Memories beautify life, but only forgetting makes it bearable.” (Livewired: The Inside Story of the Ever-Changing Brain)
  • Sosyalleşme süreçleri bizi bağımlılık ve infantilizm içine sıkıştırabilir. (Kafamın İçinde Biri Var Ama O Ben Değilim)
  • If a blind person passed her finger repeatedly over the bumps of Braille, but had no motivation to learn it, no rewiring would occur, because the right neuromodulators would not be present. (Livewired: The Inside Story of the Ever-Changing Brain)
  • Aniden bir anlığına, görmezden geldiğiniz sorunun farkına varırsınız. Ne kadar ata dönüşürseniz, ilk baştaki dileğinizi o kadar unutursunuz. At olmanın nasıl bir şey olduğunu merak eden bir insan olmanın nasıl olduğunu unutursunuz. (Ve... Sonraki Hayattan Kırk Öykü)
  • Bir şeyde başarı göstermek, kapıyı başka şeylerin üzerine kapamak anlamına gelir. Yalnızca tek bir hayata sahip olduğunuzdan, kendinizi adadığınız şey, sizi belirli yollarda yürümeye itecek, diğerleri sizin için sonsuza kadar yürünmemiş yollar olarak kalacaktır. İşte tam da bu nedenle, bu kitaba filozof Martin Heidegger'e ait, en sevdiğim alıntılardan biriyle başladım: "Her insan birçok kişi olarak doğar, tek bir kişi olarak ölür." (Canlı Devre: Durmaksızın Değişen Beynin İçyüzü)