Irgat Siman - İvo Andriç Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Irgat Siman kimin eseri? Irgat Siman kitabının yazarı kimdir? Irgat Siman konusu ve anafikri nedir? Irgat Siman kitabı ne anlatıyor? Irgat Siman kitabının yazarı İvo Andriç kimdir? İşte Irgat Siman kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: İvo Andriç
Çevirmen: Adnan Özyalçıner
Çevirmen: İlhami Emin
Yayın Evi: Cem Yayınevi
İSBN: 9789754062809
Sayfa Sayısı: 243
Irgat Siman Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
26 Ekim 1961'de Nobel'i kazanan İvo Andriç, ülkemizde çok tanınan ünlü bir Yugoslav yazarıdır. 1892 yılında Bosna'nın Travnik kasabasında doğup 1975'te Belgrat'ta ölen Andriç'in çocukluğu ile gençlik yılları Türklerin arasında geçmiştir. Yazdığı romanlarla hikayelerde Türklerin yaşantılarının yanısıra Yugoslavyayı yıllarca yöneten Osmanlı'nın toplumsal düzenini, tarihsel açıdan insan-toplum ilişkisini dramatik olaylarla vurgulayarak insancıl bir gözlemle anlatır.
Irgat Siman Alıntıları - Sözleri
- Çünkü kuşku daima insanın kendi içindeydi, daima da alesta beklerdi, biraz uyukladığında, tek gözü açık, bir kulağı delik uyurdu, en küçük bir gürültü, kelebeğin kanat çırpışından daha hafif bir ses uyandırabilirdi onu; kendisini kimse hiçbir şekilde uyandırmazsa şüpheli görülen sessizlikten kendi kendine uyanabilirdi.
- görgülü ve acı çekmiş adamların kendi içlerinde,bir hazine gibi sakladıkları yalnız ara sıra bilinçsizce bakışlarında,davranışlarında ve sözlerinde beliren o söylenmeyen şey..
- iyi yürekle daha derinden hıçkırılır.
- her şey ölü bende şimdi;böylesi ne iyi.
- Çünkü hayal kırkılığı ve acı, düşünceleri geçmişe götürür.
- hayal kırıklığı ve acı düşünceleri geçmişe götürür.
- Çünkü hayâl kırıklığı ve acı, düşünceleri geçmişe götürür.
- Adalet hangi dili acaba en iyi anlıyordu.
- Temiz yüreklidir, iş de becerir, ama aklı bulutlardadır hep. Önünde olanı değil de, hep de olmayacak şeyleri görür.
- Gündüzün, güneş hüküm sürdüğünde, gövdenin istekleriyle yüreğin doğruları ve bağışları savaşır; kazanan daima yürektir. Suskunluğu altında çığlıkları saklar, vazgeçişinde isteklerle korkuları boğar çünkü.
- Ama acılarımla birlikte direnme gücüm de artıyor; zayıfların yiğitliğini, yalnızların özbilincini, çile çekenlerin gururunu kazanıyorum.
- Tuhaftır, mutlu olabilmemiz için ne kadar az şey gerekiyor, çoğunluk bu pek az şeyle yetinmeyişimizse daha da tuhaf!
- — Nerede kalmıştık Siman ? diye sordu ağa, sessizliği bozarak. — Benden sual ediyorsan ben çok iyiyim, İbraga, senin ne alemde olduğuna gelince bunu bilemem. — Yahu ben senin iyi olduğunu biliyorum, şükür Allaha, daima da iyi ol, ama erikleri ne yapacağız? — Ha, erikleri mi? Bunu biliyorsun, sana söylediğim gibi: Eskiden vardılar şimdiyse yok. —Öyle şey olmaz Siman. Akıllı bir adamsın sen, bunu sana söylemek bile gerekmez. — Gerekmez de valla. Lakırdıyı uzatmak için ben sana bir şey diyeyim mi. Dinle bak ne : Dört yüz yıl siz bizim sırtımıza binmişsiniz, şimdi de dört yüz yıl biz sizin sırtınıza bineceğiz, ondan sonra da geriye kalan dört yüz yıl süresince kimin kimi sırtlayacağını konuşuruz.
- — Haklı olduğuma inan Salih Bey! Budala ve alçak da olsam, olsun ne var! Nasılsa benden sonra daha iyileri gelecek, daha akıllıca görecekler hesaplarını, öyle ki ne ağaların, ne de il memurlarının hoşuna gitmiyecek bu durum, ama hiçbir şey de yapamıyacaklar. Ben göremiyeceğim bunu, ama önümdeki şu dertli rakıyı gördüğüm gibi görüyorum her şeyi, ağalarla beylerin de mahkemelerle resmi dairelere başvuru verecekleri gün gelecek, onlar da yazmalarında benim gibi taşıyacaklar tapularla yasaları, ne kimse okumak isteyecek,ne de kendileriyle konuşan biri bulunacak. Ağa hakkına gülecek insanlar, tıpkı bugün bana güldükleri gibi. Yalnız bu daha büyük ve ağır bir gülüş olacak; Bosna sarsılacak gümbürtüsünden.Toprakta bir kaç kemikten ibaret olacağım o an ben, ama toprağın altında olsam da olmasam da bundan daha iyi avuntu gerekmez bana. O an doğmuş olacağım, bugünse ölüyüm.
Irgat Siman İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Irgat Siman’ı ince görüp elime aldım ama inceliğine aldanmışım. Kitaptaki hikayeler su gibi ama içimin kurulu düzenlerine dokuna dokuna aktı. Kitapta 19. yüzyıl sonlarında Bosna’da geçen üç hikaye (Irgat Siman, Jepa Köprüsü, Anika Yaşarken) ile Andriç’in hapis günlerini anlatan ‘Ex Ponto’; kendi ağzından kendi ‘yalnızlığının’ hikayesi var. Hikayelerdeki Karakterler düzenle kavgalı veya düzene küskün, kendileriyle çelişik. Irgat Siman hikayesinde kadim toprak sahibi-ırgat ilişkisi irdelenmiş, savaşla birlikte mülkiyet düzeninin değişeceğine ve toprağı ağanın elinden alıp kendisi için ekip biçeceğine inanan Siman, düzenin değişmediğini ve kendi durumunun aynı kaldığını görünce hayattan yılıyor. Jepa köprüsü denemek, yanılmak, yılmamak ve farklılıkları birleştiren/ayrıştıran bir köprü imgesi üzerine kurulu. Balkan coğrafyası yüzyıllar boyunca köprülerin yapılış ve yıkılışlarının hikayesi sanırım. Hikayelerin geçtiği Bosna toprakları 500 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalmış. 19. Yüzyıl sonunda bu topraklarda ortak kültürün kaynağı olan sterotipler; müslüman, Türk ağalar, Hristiyan beyler, yanı sıra çarlık, Hristiyanlık, ikili yönetim düzeni, imparatorlukların çözülüşü, milliyetçilik bilincinin yerleşmesi gibi olgular hikayelerde incelikle işlenmiş. Hikayelerden en çok Anika Yaşarken’i beğendim. Kadınların, konumları ne olursa olsun, içinde yaşadıkları toplulukları, yönetimi, dini, düzeni derinden etkileyebilecek güçte olduklarını azımsamadan anlattığı için belki de. Ex Ponto’yu, Andriç’in mahpus günleriniyse zorlanarak okudum. Umudun kısır döngüsü, yalnızlık, sürekli kendini kazıması, kendi derininden çıkarması, ifade edebilmesi beni yordu. İnsan önünde kestiremediği bir hapislik varken nasıl böyle yaratıcı olabilir? Şimdi Drina Köprüsü’nü okumak için sabırsızlanıyorum. (Güldeniz Alp)
Üzgünüm ama İvo Andriç i hiç sevmedim ..melankolik ,yanlız,anlayamadığım yazarlar kervanına kattigim bir adam oldu benim için ..kitap üç hikayeden oluşuyor ..ben hikaye okuyamiyorum sanki hep yarım bırakılmış gibi geliyor bana ..ırgat siman, jepa köprüsü, Anika yaşarken ..bu hikayelerden beni etkileyen biri var mi ? Hayır Andric in yanlizlik dünyası ve sürgün notlarını okurken bir an önce bitsin diye baya zorladim kendimi çok sıkıldım yazarın yanlizligindan ben.yoruldum.. Bu sebeple "kafka"da okuyamiyorum ben bu iç dünyalar beni geriyor.."drina köprüsünü okumayı çok istemiştim ama bir süre daha ertelemeye.karar verdim bu tecrübeden sonra .. Bir turlu birbirimize birşey efade edemedik İvo yla .. Sız yinede okuyun koskocaman nobel ödülü almış kitap ,belki benim eksigimden kaynaklı bir sekteye ugramasin..sevdiğiniz yerleri benimle de paylasirsaniz tekrar bir göz atarım .. Sevgiyle kalın. .. (Ebru Ince)
Irgat Siman: İlk defa Ivo Andriç okudum. Açıkçası beni bütünüyle içine çeken bir kitap olmadı. Kitaba da adını veren ilk hikaye “Irgat Siman” içlerinde en sevdiğim hikaye oldu diyebilirim. Fazlaca işlenmiş melankoli ve yalnızlık duygusu her sayfada katlanarak artıyor. Bunun dışında tüm hikayelerde olaylar ve olgular arasında bağlantı ve anlam ilgisi kurmaya çalışıp da eli boş döndüğüm çok oldu. İlerleyen zamanlarda farklı bir eserine de şans vererek okumaya devam edeceğim. (Elif Özsoy)
Irgat Siman PDF indirme linki var mı?
İvo Andriç - Irgat Siman kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Irgat Siman PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı İvo Andriç Kimdir?
Ivo Andrić, 1892'de Travnik yakınlarında Dolac'ta doğdu. Zagreb, Viyana ve Krakow'da sürdürdüğü eğitimini Graz Üniversitesi'nde verdiği "Osmanlı Yönetimindeki Bosna-Hersek'te Kültür Yaşamı" konulu doktora tezi ile tamamladı. I. Dünya Savaşı sırasında milliyetçi etkinliklerinden ötürü Avusturya-Macaristan yetkilileri tarafından bir süre gözaltında tutuldu. Savaşı izleyen yıllarda Yugoslavya Dışişleri Bakanlığı'nda çalıştı. Budapeşte, Madrid, Cenevre ve Berlin'de dış görevlerde bulundu.
Yazarın en büyük özelliği kitaplarindaki olayları tarafsızlıkla anlatmasıdır. En acımasız hatta insanlık dışı sayılabilecek eylemlerde dahi yazar yalnızca olayı, o sırada insanların ne düşündüklerini ve hareketlerinin sebeplerini anlatmakta; fakat herhangi bir görüş belirtmemektedir. Hümanist olan Ivo Andrić eserinde çeşitli dinlerin ve soyların kaynaştığı bu bölgede en küçük bir din ve ırk ayrımı yapmadan, anlattığı olaylarda yer alan bütün kişilere eşit bir sevgi ve ilgi göstermiştir.
İvo Andriç Kitapları - Eserleri
- Drina Köprüsü
- Lanetli Avlu
- Irgat Siman
- Hanımefendi
- Sinan’ın Tekkesinde Ölüm
- Travnik Günlüğü
- Uğursuz Avlu
- Ömer Paşa
- Güneşli Tarafta
- Veli Paşa'nın Oynaşı
- Bosna Hikayeleri
İvo Andriç Alıntıları - Sözleri
- Son 18 yılda dilenciler bu evde duygusal bir şekilde ağırlanır ve onalara bolca hediye verilirdi. Bu biliniyordu. Şimdi bunu da değişmesi gerekiyordu. Sadece, Hanımefendi bu hususu, hizmetçiler konusundaki gibi katı ve kestirmeden halledemeyeceğinin farkındaydı. (Hanımefendi)
- Çünkü dört farklı inancın iç içe yaşadığı bu yoksul, geri kalmış ülkenin başka ülkelerden dört kat daha fazla sevgiye, karşılıklı anlayışa ve hoşgörüye ihtiyacı var. Fakat Bosna’da, tersine, anlayışsızlık, düzenli aralıklarla açık nefret yaymak buranın insanının tipik bir özelliği. Farklı inançlar arasındaki uçurum o kadar derin ki bazen yalnızca nefret bunları aşmayı başarıyor. (Sinan’ın Tekkesinde Ölüm)
- Tuhaftır, mutlu olabilmemiz için ne kadar az şey gerekiyor, çoğunluk bu pek az şeyle yetinmeyişimizse daha da tuhaf! (Irgat Siman)
- En iyisi insanı hikâyesini dilediği gibi anlatması için serbest bırakmaktı. (Lanetli Avlu)
- Türkiye 'nin dışına giden çiçekli yollar yoktur. Yoktur, hiç olmamıştır. (Ömer Paşa)
- ... İnsanın kurtuluşuna ve mutluluğuna giden tek yolun insanın dürtülerinden kurtulmasından geçtiğine dair bir teorisi vardı. (Güneşli Tarafta)
- «Bir ülkenin ve hükümetinin değerini ölçmek, geleceği hakkında hüküm vermek istiyor musun ? O ülkede, cezaevine tıkılmış namuslu ve suçsuz kişilerle, ellerini kollarını sallayarak dolaşan sabıkalıları bir say.» (Uğursuz Avlu)
- "Gözünün önünde hiçbir hayal belirmiyor, mısralar ancak güçlükle kurulabiliyor ve yine de eksik kalıyor, kafiyeler eskiden olduğu üzere artık kıvılcım saçarcasına birbirlerini ateşlemiyorlardı." (Travnik Günlüğü)
- Kısacası, fakirlik korkusundan, alçakça ve rezilce düşüncelerden, yontulmamış tabirlerden asla kurtulamadıktan sonra, acı ve göze görünmez ve silinmez bir sefalet insanın her adımında peşinden ayrılmazken ve o güzel hayat bir rüya gibi gözlerimizin önünden silinip giderken, az veya çok bir şeylere sahip olmak ne işe yarardı? (Travnik Günlüğü)
- Bana gelince kitap okumayı ve başkalarının hayatına karışmayı sevmem. Herkesin düşüncesi kendine. (Uğursuz Avlu)
- "Yaşlanmak, zayıflamak ve ölmek o kadar korkunç bir şey değil. Asıl korkunç olanı, bizi, bizden çok daha farklı olan başkalarının, daha gençlerinin takip edeceğini idrak etmemizdir. İşte asıl ölüm buradadır. Bizi mezara çeken hiç kimse yok, hayır, biz arkamızdan mezara itiliyoruz!" (Travnik Günlüğü)
- Anılar ise bir kez harekete geçti mi sadece başlangıçlarda durmuyorlardı. (Hanımefendi)
- Dilencilerin dahi geçip gittiği boş ve neşesiz, gülüşmelerin ve sohbetlerin olmadığı, sıcaklıktan ve süslemelerden yoksun olan bu ev, yeni ve sıradaşı misafirler ağırlamaya başlamıştı. Farklı insanların nasıl görünmez bağlarla para ve para arayışı tarafından çekildiği burada görülebiliyordu. (Hanımefendi)
- ...Çoğumuzun bazen tek ihtiyaç duyduğu şey yalnızca bize yakın birinin sevecen bir sözüdür. (Sinan’ın Tekkesinde Ölüm)
- çoğumuzun bazen tek ihtiyaç duyduğu şey yalnızca bize yakın birinin sevecen bir sözüdür. (Sinan’ın Tekkesinde Ölüm)
- Çünkü hayâl kırıklığı ve acı, düşünceleri geçmişe götürür. (Irgat Siman)
- Genelde böyle olur. Görmeyi umduğumuz kişiler onları düşündüğümüz ve en çok beklediğimiz zamanlarda değil, aklımızdan hiç geçmedikleri anlarda ortaya çıkarlar. Ve onları görmekten duyduğumuz sevincin, içimizin onu bastırdığımız derinliklerinden çıkması biraz zaman alır. (Lanetli Avlu)
- O, kim olduğu bilinmeyen masallaştırılmış bir üstaddır. (Drina Köprüsü)
- ... En soğuk zamanlarda bile bu oda ısıtılmazdım Soğuk zamanlarda gelen konuklara “ Paltolarınızı çıkarmayın” derdi Hanımefendi ve intikamcı bir ses tonuyla eklerdi: “ Zira burada soba yakılmıyor.” (Hanımefendi)
- Çünkü kuşku daima insanın kendi içindeydi, daima da alesta beklerdi, biraz uyukladığında, tek gözü açık, bir kulağı delik uyurdu, en küçük bir gürültü, kelebeğin kanat çırpışından daha hafif bir ses uyandırabilirdi onu; kendisini kimse hiçbir şekilde uyandırmazsa şüpheli görülen sessizlikten kendi kendine uyanabilirdi. (Irgat Siman)