Kadınlar da Vardır - Erendiz Atasü Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kadınlar da Vardır kimin eseri? Kadınlar da Vardır kitabının yazarı kimdir? Kadınlar da Vardır konusu ve anafikri nedir? Kadınlar da Vardır kitabı ne anlatıyor? Kadınlar da Vardır kitabının yazarı Erendiz Atasü kimdir? İşte Kadınlar da Vardır kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Erendiz Atasü

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750733581

Sayfa Sayısı: 208

Kadınlar da Vardır Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Servet Hanım o gece hiç uyuyamadı. Bağışlayamama, olanca acılığıyla zehirliyordu onu. Onu yaşatmamışlardı, onu sevmemişlerdi, onu hasta etmişlerdi, kocası ve çocukları. Hiçbirinin umurunda değildi Servet Hanım. Onlara ödetmeliydi, onları pişman etmeliydi. Onu yaşatmamanın acısını çıkartmalıydı onlardan. Ölmekten başka silahı yoktu. Oysa yaşamak istiyordu.

Kadınlar da Vardır, Erendiz Atasü'nün yayımlandığı günden beri değerini kaybetmeyen yapıtlarından biri. 1982 yılında dönemin en önemli öykü ödüllerinden Akademi Kitabevi Öykü Ödülü'nü kazanan bu eser, Türkçe edebiyatın kadını anlatışına yepyeni bir boyut kazandırıyor.

Sekiz kadın hikâyesinden yola çıkarak yazılan bu öyküler, farklı geçmişler ve farklı donanımlara sahip kadınları tek bir ortak nokta üzerinden seslendiriyor: Böyle örgütlenmiş bir dünyada her şeye rağmen ayakta kalabilmek.

Kadınlar da Vardır Alıntıları - Sözleri

  • Aslında bir şeylerden kaçıp bir şeyi kovalıyorlardı. Peşinden koştuklarına “özgürlük”, “mutluluk” gibi isimler takıyorlardı. Kaçtıkları şeyin adını pek iyi bilmiyorlardı. Arada “çevre baskısı” diyorlardı ona da.
  • "Yaşamın ABC'si sevdalanmak... Bir insanı sevmekle başlanmaz mı insan olmaya?"
  • Sevdalanmak baştan yenilgiyi kabullenmekti bir bakıma.
  • Nereden esmişti akıllarına bu gezi? Avrupa görmüşlük… Avrupa görmüş olmak için mi? Yeni yerler, yeni insanlar tanıma isteği mi? Yoksa her gün birlikte olunan yüzleri görmeme isteği mi?
  • Aslında bir şeylerden kaçıp bir şeyi kovalıyorlardı. Peşinden koştuklarına “özgürlük”, “mutluluk” gibi isimler takıyorlardı. Kaçtıkları şeyin adını pek iyi bilmiyorlardı. Arada “çevre baskısı” diyorlardı ona da.
  •  "Sevmekle başlanmaz mı insan olmaya?"
  • “..yaşamın abecesi sevdalanmak... bir insanı sevmekle başlanmaz mı insan olmaya..”
  • Ha hukuk müşavirliği yapmışsın saygın bir devlet kurumunda, ha filan hanımın elbisesini dikmişsin. Ne fark eder? Hizmet ettiğin kim ha? İşine aynı ölçüde yabancılaştıktan sonra ne yaparsan yap, ne fark eder, söyler misin bana?
  • Yaşam, bir yığın çabucak bozuluverebilen dengelerin üstüne kurulu bir tahterevalli sanki...
  • Bir tek insanı tanımak koca bir serüven yaşamak demektir.
  • ''Selçuk,'' dedi Kadriye, sesi yumuşamıştı. ''Seni neden çok seviyorum biliyor musun? Başkalarının acılarını içinde duyabildiğinden. Bir de sapına dek gerçek olduğun için. Seninle nerede durduğunu biliyor insan.''
  • “Kimselere hak veremiyorum artık.”
  • “Senin her şeyin olmak istemedim ben!”
  • Neye yaradı vaktiyle okuduklarım? Insan öğrendiklerini başka bir şeylere, davranışlara, eyleme dönüştüremedikten sonra...
  • Gülşen zaman kıtlığı içinde yaşıyordu, hep acelesi vardı, bir yere ya da bir şeye yetişecekti, koşardı hep, yavaş yürümeyi unutmuştu. Hep aynı anda en az iki işi birden yapma zorunluluğu, hiçbir şeyde tat bırakmıyor.

Kadınlar da Vardır İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitabın her bölümü birbirinden bağımsız 8 farklı kadını anlatıyor. Erendiz Atasü, bu kadınların sosyal hayattaki rollerinden bahsediyor. Farklı yaş grubundaki farklı statüdeki kadınların Çektiği zorluklar, ruhsal bunalımları vb. Yazar kadınları tahlil ederken (kendisi de kadın olması hasebiyle) hedefi tam ortadan vurmuş. Hangi sayfayı okusam, kadınız işte aynen böyle düşünüyoruz, dedim. (Asiye Merve DOĞAN)

Bu kitapla ve yazarla yolum tesadüfi bir şekilde kesişti hatta ilk gördüğümde almamaya karar verip bırakmıştım fakat kitapçıya yeniden gittiğimde tekrar ilgimi çekince almaya karar verdim. Ben her kitabın bir okunma zamanı olduğunu düşünüyorum, bu kitap benimle tüm yaz tatili boyunca bavulumda gezmesine rağmen ben kitabı ancak aralık ayının ilk günü bitirebildim. Erendiz Atasü kitabın önsözünde de belirttiği üzere kitap henüz dosya halindeyken 1982 yılında yeni ve genç yazarlara yönelik Akademi Kitabevi Yarışması’nda öykü dalında birincilik ödülü kazanıyor ve kendi deyimi ile adı duyulmamış bir yazarın yapıtı olmasına karşın, okura ulaşma şansına kavuşuyor. Kitap 1983 yılında ilk defa Varlık yayınları tarafından yayınlanıyor. Kitap dokuz öyküden oluşuyor, dokuz farklı kadının birbirinden eşsiz hikayesi. Hikayelerin ele alınan konuları belki de her yaştan kadın için çok tanıdık şeyler, kadın olmanın bize sunulan acıları… Ya bizim yaşadığımız durumlar ya da annemizin, kardeşimizin, büyükannelerimizin.. Kitaba adını veren ‘’Kadınlarda Vardır’’ öyküsü ise açık ara kitapta beni en etkileyen öyküydü. Atasü’nün kalemi okuru sıkmıyor aksine kullandığı betimlemeler okuru hikayenin içine çekiyor, karakterlerin ruhsal durumlarını da en doğru kelime seçimleri ile sunuyor böylece empati yapmada sıkıntı duymuyoruz. (Çağla Deniz Bülbül)

Erendiz Atasü'nün bu kitabını beğendim. Yazara youtubeda bir soyleşide rastladim. Merak edip kitabini aldim, iyi ki almisim ve iyi ki okumuşum. Türkiye'nin özellikle 80 dönemini anlatan ve bunu kadın hikayeleri üzerinden aktaran oldukça başarili bir kitap. Gunumuz TV dizileri gibi dönemin atmosferini sadece bir sos olarak kullanmiyor, yemeğine katiyor. Türkiyenin karışik zamanlari, sağ-sol çatismalari, insanlarin hayatlarinin nasil etkilendigi, kadinin iş hayatinda daha aktif rol almasi, köyden kente göçler, yurtdisina göçler, kadin-erkek ilişkileri, kadınin kendiyle ilişkisi...Alti çizilecek çok cümle var. Tavsiye ederim. Sevgiler (Tenten)

Kitabın Yazarı Erendiz Atasü Kimdir?

1947’de Ankara’da dünyaya geldi. Öğretmen bir anne-babanın tek çocuğu olarak büyüdü. 1964’te Ankara Koleji’nden, 1968’de Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı fakültede akademik yaşantısına devam etti. 1974’te doktor, 1980’de doçent, 1988’de profesör unvanlarını aldı. Farmakognozi dalında öğretim üyesi olarak 1997’e kadar çalıştı. 1997’de emekli oldu.

25 yaşında lisansüstü öğrencisi olarak gittiği Londra’da öykü yazmaya başladı.[1] Öykülerinde kadın sorunlarını işledi. İlk öyküsü 1981’de yayımlandı. O tarihten bu yana öyküleri Sanat Edebiyat'81, Düşün, Çağdaş Türk Dili, Varlık gibi dergilerde; edebiyat sorunları, kitaplar, kadın özgürlüğü, laik toplum ve Cumhuriyet devrimleri üzerine deneme, inceleme ve makaleleri Saçak, Çağdaş Türk Dili, Cumhuriyet Kitap, Radikal Kitap, Varlık, Pairüs gibi dergilerde, Cumhuriyet, Aydınlık gazetelerde yayımlanmaktadır.

Akademi Kitabevi’nin öykü yarışmasında birincilik kazanan öykü dosyası, 1983’te “Kadınlar da Vardır” adıyla kitaplaştı. Bu kitabı Lanetliler (1985), Dullara Yas Yakışır (1988), Onunla Güzeldim (1991) öykü kitapları izledi. Kimi öyküleri başka dillere çevrildi; Birleşik Kralıık, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Almanya, Hollanda, İsviçre, İtalya, Çek Cumhuriyeti ve Hırvatistan’da yayımlanan öykü antolojilerinde yer aldı.

1991’de ilk romanı Dağın Öteki Yüzü yayımlandı. Bu eserle Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazandı. 1997’de yayımlanan Taş Üstüne Gül Oyması öykü kitabı ile Yunus Nadi ve Orhan Kemal Armağanları’na, 2010’da Hayatın En Mutlu An’ı öykü kitabı ile Dünya Kitap ve Yunus Nadi Armağanları’na değer bulundu.

Erendiz Atasü Kitapları - Eserleri

  • Kadınlar da Vardır
  • Dağın Öteki Yüzü
  • Dün ve Ferda
  • Gençliğin O Yakıcı Mevsimi
  • Kızıl Kale
  • Baharat Ülkesi'nin Hazin Tarihi

  • Dullara Yas Yakışır
  • Onunla Güzeldim - Uçu
  • Saldırganı Hoş Tutmak
  • Kadınlığım, Yazarlığım, Yurdum
  • Hayatın En Mutlu Anı
  • Taş Üstünde Gül Oyması
  • Bir Yaşdönümü Rüyası

  • Benim Yazarlarım
  • Bir Başka Düğün Gecesi
  • İncir Ağacının Ölümü
  • Lanetliler
  • Uçu
  • Şairin Ölümü
  • Uy Karadeniz Uy...

  • Açıkoturumlar Çağı
  • Güneş Saygılı'nın Gerçek Yaşamı
  • Türk Romanında Bir Gezinti
  • Bilinçle Beden Arasındaki Uzaklık
  • Düşünce Sefaletinin Kıskacında
  • Kavram ve Slogan
  • İmgelerin İzi

  • Hayat ve Roman
  • Yurdum Gurbet Olmasın
  • Onunla Güzeldim

Erendiz Atasü Alıntıları - Sözleri

  • Hayvan doyuncaya kadar yer doyunca gerisine dokunmaz, doğanın yasası budur, doyan elini çeker. Bu insanlar niye ellerine söz geçiremiyor, aldıkça alıyorlardı? (Şairin Ölümü)
  • " Galiba bizim Menekşe evleniyormus," dedi Belgin Gerçeker, sesi biraz tedirgindi. (Bir Başka Düğün Gecesi)
  • Hayatta pek az şey katışıksızdır; çoğu kez zıtlıklar bir aradadır. O nedenle bizler, sık sık hassas seçimler yapmak zorunda kalırız, eğer somut koşullarımız bize seçim olanağını tanıyorsa. (Düşünce Sefaletinin Kıskacında)
  • Nasıl küçülüyor insan, yaş ölüme yaklaştıkça... (Dağın Öteki Yüzü)
  • Hayal kurmuş, gerçeklikten kopmuştum. Acı çekmiş, gerçekliğe dönmüştüm. (Hayatın En Mutlu Anı)
  • Kahramanlara aç bir ülke burası. Doyamadan ayrıldı "kahraman"ından ... Yalnız elli yedi yaşındaydı öldüğünde ülkeyi küllerinden, yıkıntılardan doğuran... (Gençliğin O Yakıcı Mevsimi)

  • Kolayca dokunamazdı annem insanlara, bitkilere ve nesnelere...İstese de el süremezdi. Dokunamamanın görünmeyen yalıtılmışlık zarı varlığını sarmalardı. Acı çekerdi. Zihinsel iletişimler kurardı, yaşayanlar kadar ölmüşlerle de... (Taş Üstünde Gül Oyması)
  • Tahsin Yücel'in belki de Türk edebiyatında son on yılların en başarılı romanı olan- Yalan adlı yapıtında bir roman kişisi şöyle der: "Anlam sözcükler arasındaki boşluktadır." (Düşünce Sefaletinin Kıskacında)
  • Sevdalanmak baştan yenilgiyi kabullenmekti bir bakıma. (Kadınlar da Vardır)
  • Ah, gençliğin yaşama tutkusu, acı görmeden, acı çekmeden yaşanmayacağına dair, en içten ve en derin yaşantının ıstırapla yorulduğuna dair o söze dökülmeyen, tanımı zor sezgisi genç insanın... Deneyimle gelen uslamlamalarla, tevillerle henüz bozulmamış o sezgi... Istırapla tutulan güreşten güçlenmiş çıkılacağına dair o körpe iyimserlik... (Baharat Ülkesi'nin Hazin Tarihi)
  • Bilmezdim sevda türkülerinin bunca güzel, bunca yanık olduğunu. (Gençliğin O Yakıcı Mevsimi)
  • Resmi toplantılarda haza beyefendi olan bu insanların, edebi­yattan anlayan, müzik dinleyen bu kibar kişilerin erkek erkeğe kaldılar mı niye hemen ağızlarını bozduklarını Hürriyet Hanım çözemezdi. (Dün ve Ferda)
  • Acıyla o denli birlikte yoğrulmuştu ki, kolay kolay hiçbir acı yıkamazdı onu. Acı, varlığının bir parçası haline gelmişti. (Lanetliler)

  • Düşün ki bir sen değilsin. Dünyada herkes acılı. (Lanetliler)
  • Geçmişle gelecek koşut aynalar mıdır, onlardan yansıyan ışıkların kesişme noktası mıdır “şimdi”, oyalanıp durduğum oynak odak! (Gençliğin O Yakıcı Mevsimi)
  • Aşkın sonuçlarının aşınabileceğini ve aşılabileceğini nereden bilsin? (Dün ve Ferda)
  • (…) başka kimselerin incinmesini istemez. Onun içindir kişisel acılarını örtük bırakması. Oysa ordadır, hemen tümcelerin altında gizlidir ıstırap (…) (Benim Yazarlarım)
  • Büyümüştünüz ve hâlâ nasıl, nasıl sığabiliyordunuz yetişkinlik hayatımızın başında, sıkış tepiş itildiğimiz o konuma! O daracık alandaki sağlam duruşunuzu nasıl koruyabilmiştiniz, kendi geleceğinize çevrili o sağduyunuz nasıl yönünden sapmayabilmişti, sokaklarda oluk gibi kan akarken, evler basılırken, darağaçları işlerken, dağlarda ve kuytularda kanlı karabasanlar uğuldarken, mutsuz çocuklar yetişirken; çalışkan ve namuslu insanların çocukları, torunları yoksulluktan utanmayı, varsıllığa tapınmayı öğrenirken; ve kristal avizeli yönetim odalarında, bilgisayar tuşlarına dokunan parmak uçları, iri kıyım meblağları yakan top oynar gibi savurup, amiral battı oynar gibi insanların üzerine bir çizik atıp, hayatlarını güvensizlik okyanuslarında batırken... Alçakgönüllülük can çekişirken ve hırsla büyüklenme el ele, kanserlerin en habisi gibi en ince kılcallara dek yayılırken... Nasıl aynı kalabilmiştiniz? Varsıllaşmıştınız... Mutsuzdunuz... Ve razıydınız; salt yapıtaşları yerinden oynamasın diye... (İncir Ağacının Ölümü)
  • Madem ki ağlayabiliyordu, öyleyse yaşıyordu... Madem ki ağlayabiliyordu, öyleyse duyguları ölmemişti... Yaşamak biraz da duymak ve duyumsamak değil miydi?.. Madem ki ağlayabiliyordu, demek hâlâ ümit vardı. (Lanetliler)
  • Umudu insanlardan alamazsın ki anne... (Lanetliler)