Köken Ağacı - Frans de Waal Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Köken Ağacı kimin eseri? Köken Ağacı kitabının yazarı kimdir? Köken Ağacı konusu ve anafikri nedir? Köken Ağacı kitabı ne anlatıyor? Köken Ağacı PDF indirme linki var mı? Köken Ağacı kitabının yazarı Frans de Waal kimdir? İşte Köken Ağacı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Frans de Waal
Çevirmen: Dilek Eylül Dizdaroğlu
Yayın Evi: Alfa Yayıncılık
İSBN: 9786051067612
Sayfa Sayısı: 370
Köken Ağacı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İnsanlaşmanın ardından gelen 2 milyon yılın izini süren bu kitapta bir çok primat uzmanı, aşktan töre cinayetlerine, insan davranışlarının evrimsel kökenini araştırıyorlar. Australopiteklerden bu yana birçok farklı insan türü evrimleşti, ancak bunlardan sadece biri günümüze kadar yaşayabildi: Bizler, yani Homo sapiens. Şüphesiz insanlar diğer primatlardan çok farklıdır. Bu fark nereden gelmektedir? Evrimin hangi aşamasında diğer primatlardan radikal olarak ayrılmaya başladık? Hem dişinin hem de erkeğin rastgele cinsel ilişkide bulunmayı bırakmasına yol açan çiftler arasındaki bağın evrimini nasıl açıklayabiliriz? Bu ayrışmada genetik, çevresel ya da kültürel faktörler ne kadar rol oynadı? Köken Ağacı bu soruların yanıtlarını irdeleyen bilimsel bir çalışmaların bir özeti.
"Geçtiğimiz birkaç on yılda primat davranışları araştırmalarında büyük ilerlemeler elde edildi. Bu kitapta dünyanın en seçkin uzmanları bunların insan evrimini hangi yönde aydınlattıklarını anlatıyor."
Jane Goodall
"Büyüleyici bir derleme…"
Laura Spinney, New Scientists
İster insanın kökenlerini merak ediyor olun, ister diğer hayvanların yaşamlarını; bu kitap, doğadaki en yakın akrabalarımızla ilgili şu anki görüş ve araştırmaların harikulade bir bileşimi.
Susan Okie, Washington Post Book World
Köken Ağacı Alıntıları - Sözleri
- Dişi bonobolar yüksek dereceli birlikler oluşturuyorlar, güç birliği kuruyor, topluma egemen oluyorlar.
- Erkek bonobolar, penis eskrimi olarak adlandırılan bir aktivitede bulunur. Nadiren görülen bu olayda, erkekler yüz yüze bakacak şekilde bir daldan sarkar ve bu sırada uyarılmış durumdaki penislerini kılıç çarpıştırır gibi birbirlerine sürterler.
- Bilim dünyası şempanzeden önce bonoboyu tanımış olsaydı, insan toplumlarında şiddetin kaçınılmazlığıyla ilgili düşüncelerimiz; aynı şekilde avlanma ve savaş sırasında erkek baskınlığı ve erkekler arasında kurulan bağlarla ilgili düşüncelerimiz ve teknolojinin rolü ile cinselliğin toplumsal önemine ilişkin görüşlerimiz çok farklı olurdu. Bonobolar erkek temelli evrimsel senaryoları desteklemediği için (Man the Hunter, Man the Tool Maker, Men in Groups, Demonic Males, The Imperial Animal) bu senaryolar şimdi olduğu kadar popüler olmayabilirdi.
- Artık biliyoruz ki pek çok primat toplumu dişiler arasında var olan bağların gücü üzerine temellenir ve erkek değil, dişi merkezlidir. Ayrıca dişiler "ekolojik" bir cinsiyettir. Yavru büyütme sürecinde var olan gereksinimler nedeniyle, dişilerin üreme başarıları fiziksel çevre ile daha yakından ilişkilidir. Bu gerçek dişilerin kimle çiftleşecekleri konusunda daha ayrımcı ve seçici olmaya itiyor ve onları pek çok türün üreme sisteminin merkezine konumlandırıyor.
- Et, işgücünün cinsiyete bağlı ayrımında da rol oynar. Erkekler tarafından ataerkil düzeni sağlamak ve kadınları suistimal etmek amacıyla bir meta olarak kullanılır
- Et, iş gücünün cinsiyete bağlı ayrımında da rol oynar. Erkekler tarafından ataerkil düzeni sağlamak ve kadınları suistimal etmek amacıyla bir meta olarak kullanılır.
- Pek çok türde cinsel davranış apayrı bir kategoriyken, bonobolarda toplumsal ilişkilerin bir parçası haline gelmiş durumdadır ve bu yalnız karşı cinsler arasında geçerli değildir. Bonobolarda her türlü partner kombinasyonu görülür: erkek-erkek, erkek-dişi, dişi-dişi, erkek-yavru, dişi-yavru.
- Pek çok türde cinsel davranış apayrı bir kategoriken, bonobolar da toplumsal ilişkilerin bir parçası haline gelmiş durumdadır ve bu yalnız karşı cinsler arasında geçerli değildir.
- İnsanlaşma sürecindeki ikinci adım daha büyüktü. Yakla şık 1,88 milyon yıl önce Australopithecus habilis birkaç bin yıl ya da daha az süren bir geçiş evresiyle, Homo erectus'a evrimleşti. Australopithecus habilis'e kıyasla Homo vârislerinin dişileri daha iriydi (yüzde altmış oranında daha ağır oldukları tahmin ediliyor), daha küçük dişleri vardı, sindirim kanalları daha küçüktü, kollar ağaçlara tırmanmaya yönelik uyumu yitirmişti ve bacaklar kısaydı. Beyin boyutlarında da büyük bir artış gerçekleşmişti, beyin hacimleri neredeyse 1000 santimet re küpün üzerine çıkmış, yaşayan insanların 1335 santimetre küplük beyin hacmine yaklaşmıştı. Üstelik erkekler dişilerden devasa boyutta büyük değildi: Vücut boyutlarındaki eşeysel dimorfizm, günümüzdeki Homo sapiens'ten ayırt edilemeyecek kadar azalmıştı (H.sapiens'te erkekler dişilerden ortalama yüzde 15 oranında daha ağırdır). Bu atalarımız, beyinleri daha küçük ve vücutları kaba yapılı da olsa, aslında günümüzdeki insanlarla aynı boyut ve şekle sahipti. Ilk kez onlara giysiler giydirilebilir, şapka takılabilirdi ve çok fazla dikkat çekmeden New York sokaklarında yürüyebilirlerdi.
- İnsanlar, dişilerinde göğüslerin emzirme dönemi yerine olgunlaşma döneminin başlangıcında şiştiği tek kuyruksuz maymun, hatta tek primattır. Göğüsler pek çokları tarafından daimi bir cinsel sinyal olarak yorumlanır. "Sürekli" cinsel reklam ve çiftleşmeye sürekli hazır olma, bazı araştırmacılar tarafından eşini sürekli elinde tutmaya ve bağlılığını kazanmaya yönelik evrimsel bir uyum olarak görülür.
- Primatologlar hayvan topluluklarını anlamak için akrabalık, arkadaşlık ve toplumsal hiyerarşi ile ilgili bilgilerini kullanırlar. Öğrendik ki, maymunlar ve kuyruksuz maymunlar da birbirlerini çözümlerken bu yolu kullanıyor. Söz gelimi, baskın hayvanlar tarafından saldırıya uğrayan maymunlar bazen kendi saldırganlıklarını "başkasına yönlendiriyor" ve zayıf olan, masum bireyleri tehdit ediyorlar. Özellikle de kendilerine saldıran bireyin genç akrabalarına ya da daha alt konumdaki arkadaşlarına saldırıyorlar. Maymunlar arasındaki bu kan davasında kurban seçimi gösteriyor ki maymunlar düşmanlarının akrabalarının ya da arkadaşların kim olduğunu çok iyi biliyor. Maymunların kontrollü koşullar altındaki tepkilerini incelemek için yapılan önceden kaydedilmiş sesleri tekrarladığımızda, onların diğer maymunlar arasındaki akrabalığı, diğer grup üyeleriyle aralarındaki baskınlık ilişkilerini (sadece kendileriyle ilgili olanları değil) ve hatta hiçbir zaman içinde olmadıkları toplulukların üyelerini bile bildiklerini gösterdi. Maymunlar ve kuyruksuz maymunlar toplumsal karmaşıklığın piyonlarından çok daha fazlasıdır; onlar toplumsal yönden bilgilidir.
- Kimse yalnızca birkaç kemik ve kafatasını temel alarak bugün Bonobo ve şempanze arasında görülen davranış ayrımlarını açıklamaya cesaret edemez.
- Genç bir babunun birkaç kez, değerli yiyeceklere sahip bir erişkinle karşılaşır karşılaşmaz canı yanmış gibi bağırma numarası yaptığını fark ettik. Annesi olay yerine koşuyor ve "saldırgan"ı kovalıyordu. Bu sayede genç babun yiyeceği alıyordu.
- “İçgüdü” sözcüğü bir tek genetik türeyişi çağrıştıran anlamı nedeniyle, çağdışı olarak değerlendiriliyor.
- Amacım yönlü örümcek maymunlarını araştırmaktı. Bu tür, yeni Dünya maymunlarından bulunması en zor olanı da; Brezilya atlantik ormanlarından geriye kalan bölgede yaşıyordu ve soyu tükenmekteydi
Köken Ağacı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Insanligin yakin akrabalarimiz araciligiyla gozlemi.: Bir primat olan insanla ilgili, ortak atadan gelen yakin akrabalarimiz diger kuyruksuz maymunlarin gozlemlenerek ortaya konulmus fikirlerin derlendigi kitap pek cok hipotez ortaya koyuyor. Bunlarin hic biri teori olma iddiasinda degil fakat pek cok fikir veriyor. Bu hipotezlere yer verilirken daha cok kuyruksuz maymunlar uzerinde yapilan ampirik gozlemlerden yararlaniliyor. fosil veya diger kalintilarin incelenmesi sonucu elde edilen bilgiler pek sunulumuyor. Anlasilacagi uzere bu kitapta, yuval harari veya jared dimondin uyuladigi yontemlerden daha farkli yontemler mevcut. Daha nesnel yaklasimlar mevcut. Sirasiyla bolumlere deginecek olursak: • Oncelikle en yakin akrabamiz olarak kabul edilen sempanzenin toplumsal yapisi irdeleniyor. Sempanzelerin yaklasik 20 kisilik gruplar halinde yasadigi canlilar oldugu, takriben 2km karelik bir alanda yasadiklari, disilerin sadece dogurganlik donemlerinde ciftlesmek istedigi, disilerin yavrularini korumak amaciyla bir cok erkekle ciftlestigi ve boylece erkeklerin kendi yavrusu sanmasindan dolayi yavruya zarar vermedigi, disilerin akraba(ogul) ile cinsel ilskii yasamamak icin baska gruplara katildigi, erkeklerin kendi soyunu devam ettirmek icin baska erkekten dunyaya gelen yavrulari oldurdugu gibi bur cok bilgi sunulmakta. Kitaba gore sempanzeler, tipki insanlar gibi politik varliklardir. Ozellikle erkekler alfa erkegi olabilmek icin sadece guce basvurmaz ayrica diger erkeklerle yakinlasarak kulis yaparlar. Sempanzeler bolgellerini korumak icin isbirligi yapar ve gerektiginde karsi grupla savas halinde olurlar. Tum bunlarin insan toplumu ile yakin iliskisi oldugu belirtilir. • Diger yakin akrabamiz olan bonobolar ise: daha kalabalik gruplar halinde yasayabilirler, aralarindaki sorunlari kavga etmek yerine seviserek cozume kavustururlar, yiyecek yelpazesi daha genis oldugundan rekabet daha azdir. Ayrica bonobolarda gruplarda disi bireyler daha guclu bir konuma sahiptir. Hatta guclu disi bireyin oglu alfa erkek olur. Bunlar da bize bonobolarin anaerkil topluma benzer bir duzende yasadiklarini gosterir. • Sonraki bolumde et diyetinin insanlik tarihindeki yeri arastirilir. Homo pan ilk basta avci miydi yoksa les yiyici miydi? Bu tartismanin nedeni ise iki ayak uzerinde yurumeye baslayan primatin yeteri kadar hizli olmadigiydi. Et gelisimimiz uzerinde ne gibi etkiler yapti? Et sadece besin miydi yoksa baska amaclarla kullanildi mi? Sempanze uzerinden ilerletilen dusunceler neticesinde etin sadece besin degil ayni zamanda politik bir arac olarak kullanildigi belirtilir. Bu davranis daha cok makyavelist bir davranistir. Ozellikle erkek bireylerin et uzerinde hakimiyet kurmalari gruplarin ataerkil bir duzende olmasina neden olup olmadigi tartisiliyor. Ancak paylasim konusunda insanlara oranla daha esitlikci oldugu belirtiliyor. • Bu bolumde ise insanligin sicrama tahtasi olarak nitelendirilen pisirme ve atesin kontrol edilmesine giden yol irdeleniyor. Atesin kullanilmasiyla primatlarda beyin, vucut buyuklugu ve zeka, grup yasamina, disi erkek iliskileri uzerindeki etkileri tartisiliyor. Hakim olan dusunce atesin kullanilmasiyla beraber alinan kalorinin arttigi boylece vucudun buyudugu ve beyin korketksinin gelistigi. Ancak atesin insanlik ustune olan etkileri daha kapsamli ele alinabilirdi. • Zekanin evrimsel sureci tartisiliyor. Primatlarin, primat olmayan diger memelilere oranla daha karmasik bir zekaya sahip olduklari hipotezine sahip cikiliyor. Zekanin: toplum yapisi, alet kullanimi, ogrenme, uretim, toplumsal yapi icerisindeki karmasik iliskiler, primatlar arasindaki bilissel ogrenme farklari vb. Gibi konular uzerindeki etkileri tartisiliyor. • Grup buyuklugu ve zekanin evrimi arasindaki iliskiler ele aliniyor. Grup buyukluguyle zekanin iliskisi neokorteks uzerinden irdeleniyor. Olusan buyuk gruplardaki karmasik yapilarda ne tur iletisimler ve cikar iliskilerinin meydana geldigi aciklaniyor. Ayrica ekolojik etkiler de ele alinarak grup buyuklugune olan etkileri ile ilgili hipotezler one suruluyor. • Dilin kokensel olarak insan ve diger hayvanlardaki ortak ve farkli yonleri, yapilan gozlemler sonucu onumuze getiriliyor. Dilin insanlarda ileri derecede olustugu buna karsin diger primatlarda var olan iletisimin insandaki gibi neden olusmadigi tartismaya sunuluyor. Kimi arastirmacilar dil ile iletisimin insana ozgu; kimi arastirmacilar ise dilin diger primatlarda da ogrenilebilecegini one suruyor. Cesitli hayvanlar ve memeliler uzerinde yapilan calismalarda kullandiklari dilin insanlarda oldugu gibi esnek bir yapida olup olmadigi fikri irdeleniyor. Diger hayvanlarin her ne kadar dili insanlar gibi kullanamadigi sonucu ortaya ciksa dahi hayvanlarin da insanlara parelel sekilde iletisim yontemleri gelistirdikleri ve olusan iletisim yontemlerinin insanlarda oldugu gibi yasanan topluma gore degisiklik gosterdigi cesitli gozlemlerle ortaya konuyor. • Bu bolumde kultur denilen sey sadece insana ozgu degil diger canlilar tarafindan da edinilen bir olgu oldugu belirtiliyor . Kimilerine gore insan geninde kodlu olan kulturun, aslinda genlerde olmadigi tam tersine ogrenildigidir. Bu ogrenme durumu yasanilan cevre, iklimsel kosullar, dogan ihtiyaclar, yasama icgudusu gibi seylerle degiisiklik gostermektedir. Bir kac primat uzerinde, esaret altinda ve dogal ortamlarinda yapilan calsmalarin sonuclari irdelenmistir. Buna gore degisik ortamlarda yasayan ayni turlerin farkli davranislar sergiledikleri gorulmus ve bu davranislar siralanmis. Yakin akrabamiz olan sempanzelerle kulturel yakinligimiz cesitli gozlemlerle dile getirilmis. Kitaba gore temel olgulara odaklanirsak benzer seyler gorecegimizdir. Ornegin toplumsal yasami meydana getiren kulturel etkenler cok sasirtici derecede benzerdir. Kitap okurken sizi zorlamiyor. Teknik terimler neredeyse hic kullanilmamis. Herkese iyi okumalar (gregor samsa)
Köken Ağacı PDF indirme linki var mı?
Frans de Waal - Köken Ağacı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Köken Ağacı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Frans de Waal Kimdir?
Hollandalı-Amerikalı etolog ve primatolog. Emory Üniversitesi psikoloji bölümünde primat davranışları konusunda Charles Howard Candler Profesörü'dür. Emory Üniversitesi Yerkes Ulusal Primat Araştırmaları Merkezi'ndeki Living Links Merkezi'nin kurucusu ve yöneticisidir.
Frans de Waal Kitapları - Eserleri
- Bonobo ve Ateist
- İçimizdeki Maymun
- Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduğunu Anlayacak Kadar Zeki Miyiz?
- Empati Çağı
- Köken Ağacı
- Mama'nın Son Sarılışı
- Chimpanzee Politics
- Mama's Last Hug
Frans de Waal Alıntıları - Sözleri
- Artık biliyoruz ki pek çok primat toplumu dişiler arasında var olan bağların gücü üzerine temellenir ve erkek değil, dişi merkezlidir. Ayrıca dişiler "ekolojik" bir cinsiyettir. Yavru büyütme sürecinde var olan gereksinimler nedeniyle, dişilerin üreme başarıları fiziksel çevre ile daha yakından ilişkilidir. Bu gerçek dişilerin kimle çiftleşecekleri konusunda daha ayrımcı ve seçici olmaya itiyor ve onları pek çok türün üreme sisteminin merkezine konumlandırıyor. (Köken Ağacı)
- Hepimiz çok iyi olsak ahlak gereksiz olurdu. Bütün insanlar birbirine hoşgörüyle yaklaşsa, kimse asla hırsızlık yapmasa, kimseyi sırtından bıçaklamasa, başkasının karısını baştan çıkarmasa tasalanacak ne kalırdı? Böyle olmadığımız çok açık ve bu da ahlaki kurallara neden ihtiyaç duyduğumuzu açıklıyor. Öte taraftan başkalarına karşı saygı ve özeni teşvik eden zilyon tane kural koysak, o yöne doğru doğal bir meylimiz olmasa hiçbir işe yaramazdı. Cam bir tabağın içine atılmış tohumlar gibi olurlardı: Hiçbiri köklenmezdi. Doğruyla yanlışı ayırmamızı sağlayan şey hem iyi hem kötü olabilme becerimizdir. (Bonobo ve Ateist)
- İki şebeği yan yana koyduk ve yirmibeş kere arka arkaya, önce biriyle sonra diğeriyle değiştokuş yaptık. İkisi de salatalık aldığında eşitlik oluyordu. Bu durumda şebekler sürekli değiştokuş yapı yor ve mutlu mutlu yiyeceği yiyorlardı. Ama birine üzüm verip diğerine salatalık vermeye devam ettiğimizde olay beklenmedik bir biçimde değişti. Bu eşitsizlikti. Bizim şebekterin yiyecek tercihleri de pazardaki fiyatlara mükemmelen uyduğundan üzüm en büyük ödüller arasında. Ortaklarının maaşındaki artışı fark eden şebekler, o zamana kadar salatalık için seve seve çalıştıkları halde aniden greve gittiler. Sadece isteksiz davranmakla kalmayıp sinirlendiler ve taşları, hatta bazen salatalık dilimlerini deney odasından dışarı attılar. Normalde asla reddetmedikleri bir yiyecek hiç istenmeyen bir şey, hatta iğrenç bir şey halini almıştı! İnsanlarda, biraz da gösterişli bir isimle "eşitsizlik tiksintisi" denen şeye eş, güçlü bir tepkiydi bu. Elbette bizim şebekler bunun benmerkezci bir türünü sergilemişti. Herkes için hakkaniyet gibi asil bir ilkeyi desteklemek yerine, kendileri ayazda kaldığı için öfkelenmişlerdi. Genel hakkaniyet gibi bir dertleri olsaydı, üstün durumdaki şebekler arada bir üzümü ötekiyle paytaşır ya da tümüyle reddederdi ki hiç böyle bir şey yapmadılar. Şanslı üzümcüler, bazen komşularının bıraktığı salatalık dilimlerini bile öğünlerine kat tılar. Deneyin sonunda somurtup bir köşeye çekilen zavallı ortaklarının aksine çok neşeli bir ruh hali içindeydiler. Sarah'yla birlikte bu çalışmayı "Şebekler Eşitsiz Ücretlere Karşı" başlığıyla yayımladığımızda büyük yankı buldu; belki de pek çok kişi, dünya üzümle dolu olduğu halde hep salatalığa talim ettiğini düşündüğü için. Hepimiz kısa çöpü çekmenin ne demek olduğunu biliriz. Anne babaların eve gelirken sadece tek bir çocuğa hediye getirmeye cesaret edememesinin sebebi budur. Koca bir iktisat ekolü, duyguların -iktisatçılar buna ilginç bir biçimde "tutkular" der- insanların karar almasında önemli bir rol oynadığına kanidir. En güçlüleri kaynak bölüşümüyle ilintili olanlardır. Bu duygular bizi ilk başta mantıksız görünen hareketlere iter -diğerlerinden daha az maaş aldığımız için bir işten istifa etmek gibi- ama uzun va dede, dengeli bir oyun alanı ve işbirliğine dayalı ilişkilerin gelişmesine yardımcı olur. (İçimizdeki Maymun)
- Doğduktan sonra kız bebekler, insanların yüzlerine erkek bebeklere nazaran daha uzun bakar; (Bonobo ve Ateist)
- Erkek bonobolar, penis eskrimi olarak adlandırılan bir aktivitede bulunur. Nadiren görülen bu olayda, erkekler yüz yüze bakacak şekilde bir daldan sarkar ve bu sırada uyarılmış durumdaki penislerini kılıç çarpıştırır gibi birbirlerine sürterler. (Köken Ağacı)
- İnsanlar, dişilerinde göğüslerin emzirme dönemi yerine olgunlaşma döneminin başlangıcında şiştiği tek kuyruksuz maymun, hatta tek primattır. Göğüsler pek çokları tarafından daimi bir cinsel sinyal olarak yorumlanır. "Sürekli" cinsel reklam ve çiftleşmeye sürekli hazır olma, bazı araştırmacılar tarafından eşini sürekli elinde tutmaya ve bağlılığını kazanmaya yönelik evrimsel bir uyum olarak görülür. (Köken Ağacı)
- Hayvanların ne kadar zeki olduğunu anlayacak kadar zeki miyiz? (Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduğunu Anlayacak Kadar Zeki Miyiz?)
- Dişi şempanzeler istismara ve bebeklerinin öldürülmesine karşı direnirken,bonobo dişiler bu problemlerin hiçbirinden sıkıntı çekmezler. (Mama'nın Son Sarılışı)
- İnsanlar neden hayvan zekasını küçümsemeye bu kadar hevesli? (Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduğunu Anlayacak Kadar Zeki Miyiz?)
- Bir düşmanı yok etmenin en iyi yolu, onu dost edinmektir. ABRAHAM LINCOLN (Bonobo ve Ateist)
- Fransız Devrimi'nin üç ideali olan özgürlük, eşitlik ve kardeşlikten Amerikalılar birinciye, Avrupalılar ise ikinciye vurgu yaparlar, ancak bu ideallerden yalnızca üçüncüsü dürüstlüğü ve toplumu kapsar. Ahlaki açıdan bakacak olursak, bu üç idealin içinde belki de en asil olanı kardeşliktir ve bu ilke yerine getirilmeden diğerlerine ulaşmak mümkün değildir. (Empati Çağı)
- Bizler her zaman akıl yürütme becerilerimizi çevremizdeki her şeye uygulayarak bir şeyleri kavramaya çalışırız. Eğer hiçbir kanıt bulamazsak onu icat edecek kadar ileri gideriz, garip batıl ve doğaüstü inançlar ediniriz, tıpkı spor taraftarlarının şans getirmesi için aynı tişörtü tekrar tekrar giymesi ve bazı insanların felaketlerin tanrının işi olduğuna inanması gibi. Öylesine mantık güdümlüyüz ki onun yokluğuna dayanamıyoruz. (Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduğunu Anlayacak Kadar Zeki Miyiz?)
- "Eşitsizlik öldürür!" Wilkinson, gelir uçurumlarının sosyal uçurumlar ürettiğini düşünüyor. Bu uçurumların karşılıklı güveni yok ederek toplumların altını üstüne getirdiğini, şiddeti körüklediğini, hem zenginin hem de fakirin bağışıklık sistemini felç eden kaygılar yarattığını belirtiyor ve olumsuz etkilerin toplumun bütün katmanlarının içine işlediğini şu sözlerle dile getiriyor: Gelir dağılımındaki adaletsizlik toplumdaki sosyal sınıf farklılaşmalarında adeta katalizatör etkisi gösteriyor ve toplum sağlığının genel anlamda bozulmasında da birinci derecede etkili bir faktör gibi görünüyor. Bu adaletsizliğin, sınırlar arasındaki uçurumu yansıtmanın yanı sıra hızla ortaya çıkan üstünlük ve aşağılık duygularının veya topluma hakim olan saygısızlığın da kaynağı olduğunu söyleyebiliriz. (Empati Çağı)
- Bağlanma, türümüz için hayati bir önem taşır ve bu dünyada bizi en mutlu eden şeydir (Empati Çağı)
- Ateizmin temel önermesi, Tanrı'nın var olmayışı, bana hiç ilginç gelmiyor. Kimsenin varlığını ya da yokluğunu kanıtlayamayacağı bir şeyin varlığı konusunda didişmekle ne kazanacağız? (Bonobo ve Ateist)
- Zaferin yüzlerce babası vardır ama yenilgi yetimdir. (İçimizdeki Maymun)
- Pek çok türde cinsel davranış apayrı bir kategoriken, bonobolar da toplumsal ilişkilerin bir parçası haline gelmiş durumdadır ve bu yalnız karşı cinsler arasında geçerli değildir. (Köken Ağacı)
- Tai Ulusal Parkı'nda yürütülen bir çalışmada, şempanzeler leoparlar tarafından yaralanan grup eşlerinin bakımını üstlenmişlerdi (Empati Çağı)
- primatların kendilerine verilen bir ödevi, salatalık dilimleri karşılığında seve seve yaptığını ama başkasına tadı çok daha iyi olan üzümlerin verildiğini gördüğünde yapmayı bıraktığını tespit etmiştik. Salatalık yiyenler sinirleniyor, ellerindeki sebzeleri yere atıyor ve grev yapıyorlardı. (Bonobo ve Ateist)
- İyi beslenme ve modern tıp, insan evrimini yönlendiren elenme baskısını ortadan kaldırdı. Mesela kadınlarla bebekler, eskiden doğum sırasında ciddi risk altındaydı. Bunun suçlusu kısmen, aşırı büyük kafamıza göre dar olan doğum kanalıydı ve kanalı geniş tutma yolunda sürekli bir evrim baskısı vardı. Sezaryan bu durumu değiştirdi. (İçimizdeki Maymun)