Sakallı Celal - Orhan Karaveli Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sakallı Celal kimin eseri? Sakallı Celal kitabının yazarı kimdir? Sakallı Celal konusu ve anafikri nedir? Sakallı Celal kitabı ne anlatıyor? Sakallı Celal PDF indirme linki var mı? Sakallı Celal kitabının yazarı Orhan Karaveli kimdir? İşte Sakallı Celal kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Orhan Karaveli
Yayın Evi: Doğan Kitap
İSBN: 9789759914424
Sayfa Sayısı: 200
Sakallı Celal Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
''...Orhan Karaveli yine güzel bir iş yaptı; Sakallı Celâl'i yazdı. Yaşamımızı zenginleştirecek renkli bir kişiliği dört başı mamur bir kalem çalışmasıyla sunuyor...''
İlhan Selçuk
''...Orhan Karaveli'nin Sakallı Celâl'i , özgür kalmak için her şeyden fedakârlık eden bir aydının yaşamı...'Onurlu kuşağın' bütün özellikleri vardır Sakallı Celâl' de. Bu açıdan bugünkü kuşağa örnek olmalıdır...Yazar, Sakallı Celal'in kişiliğinde İmparatorluk'tan Cumhuriyet'e kadar birçok olayı da bize aktarıyor. Belgesel çalışmanın gereği budur...''
Doğan Hızlan
(Tanıtım Yazısından)
Sakallı Celal Alıntıları - Sözleri
- Zaten bu toplum, aydınları, ileriyi görenleri, erken doğmuşları yiyerek geliştiği içindir ki ilerleme kaplumbağa hızına eşit olmaktadır. Bu düzensiz toplumda mert insanın, iyi insanın, aydın insanın manevra alanı çok dardır.
- Yoksulluktan kırılan bir köy kahvesinde konuşurken: - Bastonumu soksam yeşertecek kadar verimli bu Anadolu toprağından, üzerinde yaşayan insanların karnını doyuracak kadar ürün alamamayı başardığımız için ne kadar alkışlansak yeridir! demiş...
- Fikir akımları zor, kuvvet ve şiddetle reddedilemez. Aksine (bunları) güçlendirir. Buna karşı en etkin çare, gelen fikir cereyanına fikirle karşılık vermektir.
- Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur.
- "Sen ilkbaharsın, ben ise sonbahar. Bunların ikisi de bahardır ama bir araya gelmezler; gelemezler!
- Bizde âlim yetişmiyor, diyorlar. Yetişeni ne yaptık ki, yetişeceğe hayrımız dokunsun?
- "İnsan kendini toz gibi rüzgâra bırakınca..."
- Zeki çocuk inci gibidir.
- Bir tanıdığını "çivi gibi adamdır" diye tarif edince arkadaşları "Ne çivisi yahu!. Zayıf, sünepe herifin tekidir o.." sözleriyle karşı çıkarlar. Acı acı güler Sakallı Celâl Bey: "Çivi gibidir, derken yanlış anlaşıldım galiba. Kafasına vurmazsanız, iş görmez, işe yaramaz demek istemiştim...
- "Bak kızım, Alman Lisesinde sınıf birincisi olmak marifet değil. İstanbul sokaklarında karşıdan karşıya geçmek daha büyük marifettir..."
- Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer ilgisizdir. Türkiye'de "aydın" geçinenler "Doğu"ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde "Batı" yönünde koşturarak "Batılılaştıklarını" sanırlar!
- "...Her konuyu iyi bildiğini sanan insan makbul insan değildir. Eğer sizin aklınız matematiğe eriyorsa artık coğrafyadan iyi sonuç almanız beklenemez. Çünkü aklınızı hep matematiğe yorarsınız."
- “Bak evladım” der, memlekete hizmet etmek istiyorsan, bunu, kimseye duyurmadan, belli etmeden yapacaksın. Aksi halde, ne yapar eder engellemeye çalışırlar...”
- "Emek harcayarak kazanılan yeteneğin değeri daha büyüktür." (Melih Cevdet Anday)
Sakallı Celal İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Sakallı Celal'in ismini ilk kez @19fourty5'in bir alıntıma yaptığı "Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur. -Sakallı Celal-" yorumuyla duydum ve bende bu sözün sahibine karşı müthiş bir merak uyandı. Adı pek bilinmeyen bu eşsiz filozofla beni tanıştırdığı için kendisine minnettarım. Sakallı Celal Osmanlı'da ve Cumhuriyet döneminde öğretmen yardımcılığı; Fransızca, felsefe ve "tabiat bilgisi" öğretmenliği, "sultanî"lerde müdür yardımcılığı ve müdürlük yapmış ama daima biraz olaylı biçimde bu görevlerden ayrılmış bir fikir adamı. Görevlerinden ayrılma nedeni ise doğru bildiğinden şaşmayan, eğilip bükülmeyen bir karaktere sahip olması. Sakallı Celal ilginç bir insan. Nüktedan; mikrop kapmaktan korktuğu için kapı kulplarına dokunmayıp kolunun içiyle açan; yine aynı sebepten konuşurken ağzını gazete ile kapatan; cepleri yığınla eşya dolu; yıllarca giydiği elbisesi lime lime; hem mikrop kapmaktan korkup hem de suyla barışık olmayan; buram buram dezenfektan kokan; soyismi olan Yalnız'ın hakkını hayatının sonuna kadar lâyıkıyla veren bir kişilik. Sakallı Celal'in ideallerini ve hayatını en iyi özetleyen Prof. Dr.Fatma Koray ( Sakallı Celal'in ağabeyi Cemal'in torunu) olmuş. Şöyle özetliyor: " Celal Bey'in yaşamını bir 'protesto romanı' diye nitelemek olasıdır sanırım. Toplumun hep ileriye gidiyor olmasını bekleyip bunu bir türlü görememenin yarattığı düş kırıklığı ve küskünlük! Yozlaşan bir ortamda 'Ben yozlaşmadan kalacağım' demenin mücadelesi! Sobası olmayan bir evde uzun ve yıpratıcı bir kış geçirmek gibi bir şey. Veya kazara düşülen bir lağım çukurunda üstüne pislik sıçratmamanın mücadelesi. Cervantes'in o sempatik Don Kişot'undaki gibi, toplumda birtakım değerler varsayıp da bunları görememenin insanı sürüklediği çöküntü, depresyon gibi bir şey!" (Sayfa 168) Uzun incelemeleri okumaktan keyif almayan biri olarak sözü daha fazla uzatmak istemiyorum. Dilerim Melih Cevdet Anday'ın 'bir eski zaman kahramanı' olarak nitelendirdiği Sakallı Celal'e karşı @19fourty5'in bende uyandırdığı merakı ben de sizlerde uyandırabilmişimdir :) (Gmzbl)
Sakallı Celal, bu isim/kişi pek bilinmez. Herhangi bir eser/kitap bırakmamıştır, ama yaşadığı dönemde bütün aydın insanlar Sakallı Celal beye saygı göstermiş, sohbetinden ve fikirlerinden faydalanmışlardır. Kendisi bir paşa oğlu olan Celal bey, babasının makamından faydalanmaz ve kendi yolunu kendi çizmeye başlar. Abilerinden çok farklıdır. Giyim tarzı, fikirleri, yaptıkları hep "bu oğlan başka bir oğlan" algısını yanında getirir. Büyük bir Tevfik Fikret hayrandır. Sakallı Celal bey kem öğretmenlik yapar hem de bir firmada usta başı olarak çalışır. Maddiyata önem vermeyen Sakallı Celal açık sözlü olarak bilinir. Kitap, Sakallı Celal beyin biyografisinin yanında biraz Osmanlı devletinin son döneminden ve Cumhuriyetin ilk yıllarından kısa kısa bilgiler sunar. Ben keyifle okudum. Tavsiye ederim. (Ahmet Humanist)
Bu kitabı okurken sadece Sakallı Celal'in hayatına değil aynı zamanda son dönem Osmanlı ve erken dönem Türkiyesinde tarihi bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Arkasında yazılı bir eser bırakmamış Celal bey'in aslında yaşayan eserler bırakmak adına çabalarına tanık oluyorsunuz. (Alper Söğüt)
Sakallı Celal PDF indirme linki var mı?
Orhan Karaveli - Sakallı Celal kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sakallı Celal PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Orhan Karaveli Kimdir?
Orhan Karaveli (d. 1930, Ankara), Türk araştırmacı-yazar...
1930 yılında Ankara'da doğdu. Galatasaray Lisesi (1937-1949), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (1949-1954) ve Londra Politeknik Okulu'nda (1956-1957) öğrenim gördü...
Yeni İstanbul, Milliyet, Vatan ve Cumhuriyet gazetelerinde yazdı. Üyesi olduğu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin çeşitli başarı ödüllerini kazandı...
Orhan Karaveli Kitapları - Eserleri
- Sakallı Celal
- Atatürk Babam ve Ben
- Tanıdığım Nazım Hikmet
- Bir Ankara Ailesinin Öyküsü
- Tevfik Fikret ve Haluk Gerçeği
- Görgü Tanığı - Bir Gazetecinin Sıradışı Anıları
- Ali Kemal 'Belki De Bir Günah Keçisi...'
- Berlin'in Yalnız Kadınları
- Çanakkale Olmasaydı... O Olmasaydı...
- Ziya Gökalp'i Doğru Tanımak
- Kendi Heykelini Yapan Adam: İlhan Selçuk
- Kral Çıplak
- Kişiler ve Köşeler
Orhan Karaveli Alıntıları - Sözleri
- Türk diline gönül veren sizler, Atatürk’ün devrimlerine sahip çıktığınız sürece hepiniz O’nun çocukları, torunlarısınız! O’na ihanet etmeyin! Atatürk’ü esirgeyin günümüzün üçüncü sınıf, beşinci sınıf insanlarından... (Kral Çıplak)
- Bu ülkeyi devlete yük olan emekliler değil, çalışıp ekonomiye katkıda bulunanlar kurtarabilir. Ben kendi hesabıma hiç emekli olmayacağım ve ‘kılıç elde’ ölünceye kadar çalışacağım! (Bir Ankara Ailesinin Öyküsü)
- İki devlet adamının ayrılışı sırasında defalarca el sıkıştıkları görülür ve Türkiye dışına çıkmayacağını bilse de kralın Atatürk’ü İngiltere’ye davet ettiği duyulur. Halk arasında hemen yayılan şöyle bir konuşmayı aktarır tanıklık edenler: İngiltere kralı, Atatürk’e sorar: “Türkiye ne kadar asker çıkarabilir Ekselans?” “Gerektiğinde kadın erkek bütün Türkler askerdir ama talim görmüş bir milyon.” “Demek ki, savaş çıktığında iki milyonluk bir kuvvete sahipsiniz...” Atatürk, “İki değil bir milyon” diye düzeltir ama kral ısrarlıdır: “Benim hesabım doğru Ekselans. Bir milyon ordunuz, bir milyon da şahsen siz! Toplam sayı benim dediğim gibidir.” Ve, kadehini kaldırır... (Görgü Tanığı - Bir Gazetecinin Sıradışı Anıları)
- “Bak evladım” der, memlekete hizmet etmek istiyorsan, bunu, kimseye duyurmadan, belli etmeden yapacaksın. Aksi halde, ne yapar eder engellemeye çalışırlar...” (Sakallı Celal)
- Bugünkü bağımsızlığı, özgürlüğü ve cumhuriyeti uğruna bunca evladını feda eden bir halk nasıl oluyor da 'millet isterse şeriat gelir...'menzilime, hedefime ulaşınca ben bindiğim tramvaydan inerim...' diyebilen bir düşüncenin peşinden gidebiliyor? Nasıl bir aymazlıktır bu? (Kral Çıplak)
- Bizde âlim yetişmiyor, diyorlar. Yetişeni ne yaptık ki, yetişeceğe hayrımız dokunsun? (Sakallı Celal)
- Bu arada ben gizli bir "kurtuluş planı" yapıyorum kafamda, bir yandan da sünnetimizin "Berber" Hamza Efendi tarafından "icra edileceğini" öğreniyorum. Bu "berber"ler hiç de yabancısı değildi ülkenin o zamanlar. Çok güzel saç ve sakal kesip düzeltmenin yanı sıra diş çekerler; alından, dilden veya tepeden sarılık "keserler", sülük tutarlar, kan alırlar, şişe çekerler, at kılıyla ben çıkarırlar, saçkıran tedevisi yaparlardı. (Görgü Tanığı - Bir Gazetecinin Sıradışı Anıları)
- Çanakkale savaşlarının dünya tarihinde bambaşka, benzeri olmayan bir yeri vardır. Emperyalist, sömürgeci ülkelerin en büyük ve en güçlü olanlarının topluca katıldıkları ve saldırıya geçtikleri ilk ve tek savaştır bu! (Kral Çıplak)
- İmanımız olmasaydı, “Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk’ın” diyebilir miydik? (Bir Ankara Ailesinin Öyküsü)
- ~ Annem bazen elime para verip bakkala yollardı beni. Giderken de , "Ellerini cebine sokma, sakın yere tükürme! Atatürk'le karşılaşıp mahcup olursun." demeyi unutmazdı.~ (Atatürk Babam ve Ben)
- Fransız mühendislerin topografya haritalarında, yakındaki 771 rakımlı "Göl Dağı" nirengi kabul edildiğinden buraya Türkçe-Fransızca karışımı "Zone Göl Dagh" yani "Göl Dağı Bölgesi" denmiş. Ve zamanla "Zone Göl Dagh" "Zonguldak" olup çıkmış. (Tanıdığım Nazım Hikmet)
- Bir millet kendi gücüne dayanarak varlığını ve bağımsızlığını sağlayamazsa şunun bunun oyuncağı olur. Kusur ve kabahat de kendi üzerinde kalır. Bizim milletimiz varlığını ve bağımsızlığını korumaktan aciz ve kabiliyetsiz bir millet değildir. Mustafa Kemal Atatürk (Atatürk Babam ve Ben)
- . Atatürk "Heyecan ve hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası Ziya Gökalp'tir ... " demiş ve Fikret'ten "Ben inkılap ruhunu ondan aldım ... " diye söz etmişti. İnsanın, Atatürk'le aralarında adeta kozmik ve gizemli bir iletişim olduğunu düşünmekten kendini alamadığı bu büyük insanlar "elli"li yaşlarını bile göremediler. Üstelik, sürgünler, karanlıklara isyan ve güzelliklere özlemle geçen acılı yaşamları noktalandığında üçü de kırk sekiz yaşındaydı. . (Ziya Gökalp'i Doğru Tanımak)
- Panik şaha kalkmış korkudur ve korku her zaman korkulan şeyden daha fazla zarar verir. (Kral Çıplak)
- . İnsanların hep iyi yanlarını ve iyi yönlerini görmeye çalıştı. Öğrenmekten yorulmadı, öğrendiklerini paylaşmaktan usanmadı. Kimseye ters bir söz etmedi. Kimseyi incitmedi. İki istisna dışında: bağrından, benliğinden, inancından ve "kanından" kopup gelen "Türklüğü" ona çok gören Ali Kemal ile Türklüğün en büyük düşmanı olarak gördüğü İngilizler... "Artin Kemal"e cevabı doğrusu çok sert olmuştu ama Kurtuluş Savaşı'na karşı çıkan adam bu cevabı hak etmişti... . (Ziya Gökalp'i Doğru Tanımak)
- Külebi'nin "Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin" dizesini çok severdi İlhan Selçuk. Gözleri dolmuştu. Ülfet görmesin diye başını öbür yana çevirirken: - Kaçta ölmüştü Cahit Öğretmen? diye sordu. - Sanırım 97'de. - Yazık olmuş!.. (Kendi Heykelini Yapan Adam: İlhan Selçuk)
- kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir ben ise ayrılıkların... (Tanıdığım Nazım Hikmet)
- 27 Aralık 1919 gününün öğleden sonrasında destansı bir konuşma başlıyor: 'Arkadaşlar, buraya neden geldiniz?' 'Millet yolunda kanımızı dökmeye ve bu uğurda ölmeye geldik' 'Kararınız kesin midir?' 'And olsun ki öyledir!' Mustafa Kemal Paşa, dimdik duruyordu ve güzel yüzü onlara dönüktü. Ankara'ya adım atarken böylesi bir coşkuyla, böylesi inançlı ve kararlı bir yeminle karşılaşacağını acaba düşünmüş müydü? Gözlerinden iki damla yaş kayarken: 'Var olun yiğitlerim,' diyebildi..." (Atatürk Babam ve Ben)
- . ''Türk'ün köyü de, evi de, ruhu da sükûn içindedir. Ah, biz niçin bu güzel, bu mesut, Türklüğü unuttuk?'' ... Ziya Gökalp 14 haziran günü Seniha'ya yazdığı mektupta, "Bir millet uyandıktan sonra artık (bir daha) uyumaz..." diyor. Bugünleri görseydi acaba gene böyle düşünür müydü? . (Ziya Gökalp'i Doğru Tanımak)
- . 1925'in, 1934'ün dış destekli isyancıları "Şeriat isterük..." safsatasıyla ayakları üstünde durmaya çalışan genç Cumhuriyet'i içerden yıkmaya çalışmasalar ve yeni Türk devletine en çok yedi yıl ömür biçtikleri için elçiliklerini İstanbul'dan Ankara'ya taşıma zahmetine bile uzun süre girmeyen - başta İngiltere olmak üzere - "Düvel-i Muazzama"nın art niyetli ham hayallere kapılmasına yol açmasalardı daha iyi olmaz mıydı? . (Ziya Gökalp'i Doğru Tanımak)