Tılsım - Roberto Bolano Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Tılsım kimin eseri? Tılsım kitabının yazarı kimdir? Tılsım konusu ve anafikri nedir? Tılsım kitabı ne anlatıyor? Tılsım PDF indirme linki var mı? Tılsım kitabının yazarı Roberto Bolano kimdir? İşte Tılsım kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Roberto Bolano
Çevirmen: Zeynep Heyzen Ateş
Orijinal Adı: Amuleto
Yayın Evi: Pegasus Yayınları
İSBN: 9786053431947
Sayfa Sayısı: 176
Tılsım Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Tılsım bir güç gösterisi. Bu yarı sanrı yarı gerçek anlatıda, melankoli ile Latin Amerika'nın kanlı yakın tarihi, bir kadının, Meksika şiirinin anasının sesinde hayat buluyor. On iki gün boyunca üniversitenin dördüncü katındaki kadınlar tuvaletinde kapalı kalan bir kadının aklından neler geçer? Doğrusal zamandan kurtulur ve geçmiş, gelecek ve şimdinin birbirine girdiği kâbusta hayatını, kayıp dişini, genç şairleri, yitik ressamları, "Meksiko'nun ruhunun karanlık gecesini", olmuş olanları ve bin yıl sonra olacakları hatırlar.
2 Ekim 1968'de Tlatelolco Meydanı'nda ordunun halka ateş açmasının ve yüzlerce kişinin ölümüyle son bulacak bir dizi hükümet karşıtı gösterinin kıvılcımını üniversiteden şehre yayılan öğrenci hareketleri çakmıştı. Meksika Ordusu, halkın da katılımıyla büyüyen protestoları durdurmak için üniversiteyi işgal ettiğinde Felsefe ve Edebiyat Fakültesi'nin tuvaletinde olan ve yaşadığı dehşetle oradan çıkamayan Auxilio'nun, gözlerini yerdeki fayanslara ve fayanslar üzerinde oynaşan ay ışığına dikerek hummalı bir şekilde anlattığı hikâyeye kulak verin.
"Roberto Bolaño 2666 adlı başyapıtıyla romanın sınırlarını yeniden tanımlamıştı; sanrılarla dolu Tılsım'la ise edebiyatın ne olabileceğini yeniden tahayyül ediyor."
-New Statesman-
"Bolaño'nun eserleri Marquez ile Burroughs'un, Borges ile Mailer'ın kesiştiği noktaya denk düşüyor ve ortaya azgın bir şamata çıkıyor."
-Guardian-
"Çağının en etkili ve hayranlık uyandıran Latin Amerikalı yazarı."
-Susan Sontag-
(Tanıtım Bülteninden)
Tılsım Alıntıları - Sözleri
- ...toz ve edebiyat her zaman kol koladır.
- Eşi benzeri ender görülür türde bir sessizlik, ne müzik ne felsefe sözlüklerinde rastlayacağınız bir sessizlik kaplamıştı içeriyi, kırılıyordu zaman, parçalanıp aynı anda her yöne birden akıyordu.Zamanın en saf haliydi o..
- "Tarih, tarihçiler tarafından iğfal edildiğinde gerçekleri anlatmak sanatçılara düşer. "
- Ardından şimdi yaptığım gibi geçmişimi düşünmeye başladım. Tarihleri düşünürken varsayımsal çaresizliğimin duvarları yavaşça parçalandı ve gölün dibinden yükselen görüntüler geldi gözümün önüne, onların güneşin veya ayın aydınlatmadığı o acınası su kütlesinden çıkmalarına kimse engel olamazdı ve zaman rüyalarda olduğu gibi kendi içine kapandı.
- Aşk "iyi"yi getirmez. Aşk her zaman daha "iyi"yi getirir.
- "...zamanın hızla akıp gittiğini hissederdim elimde olmaksızın, ama bir yandan da doya doya yaşadığımı,"
- Muhteşem kadınlar tanıdım, dağlar veya okyanus akıntıları kadar güçlü kadınlar.
- Zavallı bizler yardım dilemek istiyorduk fakat imdadımıza koşacak kimse yoktu.
- Tarih, tarihçiler tarafından iğfal edildiğinde gerçekleri anlatmak sanatçılara düşer.
- Ne zaman gitmem istendiyse gittim.
- İnsanoğlu her şeye alışır.
- Gündelik hayat topu topu birkaç saniye süren sabit bir şeffaflıktır.
- O zaman derin bir nefes alıyor, tereddüt ediyor, zihnimi boşaltıyor ve şöyle diyordum: Kehanetlerim şunlar. Vladimir Mayakovski 2150 yılına doğru yine popüler olacak. James Joyce, 2124'te Çinli bir oğlan olarak yeniden doğacak. Thomas Mann, 2101'de Ekvadorlu bir eczacı olarak karşımıza çıkacak. Marcel Proust için 2033 yılı uzun sürecek kasvetli bir unutuluşun başlangıcı demek. 2089'da bazı kütüphanelerden Ezra Pound'un kitapları kaldırılacak. Vachel Lindsay 2101'de halkın şairi olacak. 2045'te varoşlarda Cesar Vallejo okunacak. 2045'te varoşlarda Jorge Luis Borges okunacak. 2101'de Vicente Huidobro kitlelere hitap etmeye başlayacak. Virginia Woolf, 2076'da Arjantinli bir roman yazarı olarak yeniden doğacak. Louis Ferdinand Celine 2094'te arafa girecek. 2101'de herkes Paul Eluard okuyacak. Metempsikoz: Şiirde ruh geçişmesi. Şiir yok olmayacak. Karşı-gücü başka şekillerde kendini dışa vuracak. Cesare Pavese 2034'te Gözlemcilerin Koruyucu Azizi ilan edilecek. Pier Paolo Pasolini 2100'de Kaçakların Koruyucu Azizi ilan edilecek. 2167'de Giorgio Bassani mezarından çıkacak. Oliverio Girondo 2099'da çocuk kitapları yazarı olarak yerini bulacak. Roberto Arlt'ın bütün eserleri 2102'ye kadar sinemaya uyarlanacak. Adolfo Bioy Casares 2105'te bütün eserlerinin beyaz perdeye uyarlandığını görecek. Arno Schmidt, 2085'te kendi küllerinden doğacak. Güney Amerika'nın varoşlarında, 2101'de yeniden Franz Kafka okunacak. 2098'de Rio De La Plata bölgesinde Witold Gombrowicz iade-i itibarın tadını çıkaracak. Paul Celan 2113'te küllerinden yeniden doğacak. Andre Breton 2071'de aynalar aracılığıyla geri dönecek. Son okuyucusu 2059'da ölen Max Jacob'u bir daha kimse okumayacak, yani son okuru da ölecek. Jean-Pierre Duprey'i 2059'da kim okuyacak? Gary Snyder'ı kim okuyacak? Ilarie Voronca'yı kim okuyacak? Bunlar kendime sorduğum sorular. Gilberte Dallas'ı kim okuyacak? Rodolfo Wilcock'u kim okuyacak? Pierre Unik'i kim okuyacak? 2059'da Şili'de bir meydana Nicanor Parra'nın heykelini dikecekler. 2020'de Meksika'da bir meydana Octavio Paz'ınkini. Onlardan biraz daha küçük bir Ernesto Cardenal heykeli de 2018'de Nikaragua'daki bir meydana konacak. Ama bütün bu heykeller ya Tanrı’nın müdahalesi ya da dinamitin gücüyle, er geç, Heine'nin heykeli gibi yıkılacak. Bu yüzden sizin yerinizde olsam, dikilen heykellere pek güvenmezdim. Carson McCullers'ı 2100'de de okuyacaklar, ama Alejandra Pizarnik, aynı yıl son okuyucusunu da yitirecek. Alfonsina Storni 2050'de ya kedi ya da ayıbalığı olarak yeniden dünyaya gelecek, hangisi olacak, emin değilim. Anton Çehov'un durumuysa biraz farklı: 2003'te yeniden doğacak, 2010'da yeniden doğacak, 2014'te yeniden doğacak. 2081'de bir kere daha belirecek. Sonra, ondan bir daha haber alınamayacak. 2017'de Alice Sheldon kitlelere hitap edecek. Alfonso Reyes 2058'de kesin olarak öldürülecek ya da öyle sanacaklar, ama aslında katillerini öldüren Reyes olacak. Marguerite Duras 2035'te bile, binlerce kadının sinir sisteminde yaşamayı sürdürecek.
- Zavallı bizler yardım dilemek istiyorduk fakat imdadımıza koşacak kimse yoktu.
Tılsım İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Meksika sömürgeleştirildikten sonra cinayetler, hesaplaşmalar, iktidar mücadeleleri ve katliamlar sürekli ülkenin gündeminde ve Roberto Bolano bu kan gölü çarpışmalarına daha fazla kayıtsız kalamıyor. ‘Size korku dolu öyküler anlatacağım’ diyerek başlıyor cümlelerine, Tılsım’la. 1968’deki gençlik hareketi esnasında Meksika Hükümeti’nin askeri birlikler, silahlar, tanklar ve helikopterlerle bazı üniversiteleri işgal ederek yoluna çıkanı tutuklaması ve öldürmesi ile Auxilio’nun kırılma noktası yaşadığı zamana tanıklık ediyoruz. Evet bu kez okuduğum kahramanım Auxillio, o kendini ‘Meksika şiirinin annesi’ olarak tanımlıyor ve çok güçlü bir kadın. Tanıdığı ve tanıyacağı genç şairlerin tutkularından söz ediyor. Ve bir gün 1968’de ordu Mexico City Üniversitesi’ni ele geçiriyor. Auxillio tam o sırada tuvalette şiir okurken yakalanıyor bu baskına ve önündeki on beş gün boyunca üniversitenin kadınlar tuvaletinde mahsur kalıyor. Tuvalet musluğundan su içiyor, tuvalet kağıdı yemek zorunda kalıyor. Dışarıdaki şiddetle veya tuvaletteki yoksunlukla ölüme terk edilmiş, seçimsiz ve de sevimsiz bir durumda. Auxillio on beş gün boyunca kendi hayal gücü ile eski ve yeni yaşantısını birleştireceği şiirsel bir büyü ve korku içinde aklına sığınırken, “Loş dükkanlardaki çatlak aynaları andıran kasvetli şiirleri okurken yokladığım yer kendi kalbimdi, daha doğrusu o kelimelerde kendimden izler bulmayı umardım ve işte oradaydım!”, hayatını işte böyle anlamlandırıyor. Çok hareketli, bir o kadar durağan, fazlasıyla ilgi çekici bir hikaye, Tılsım. Latin Amerika’nın baskıcı rejimleri tarafından yaşamları örselenen nesillere ithaf edilmiş apaçık. Bolano’nun okuduğum ilk eseri ve diğerleri için sabırsızlandığım bir ilk okuma. Zeynep Heyzen Ateş’in kusursuz çevirisi ve Utku Lomlu’nun harika kapak tasarımıyla (kitapfeylesofu)
‘Bu bir korku hikâyesi. Bir tür polisiye, Fransızların “kara roman” dedikleri türden, hatta bir dehşet hikâyesi. Ama öyle görünmeyecek gözüne, çünkü bu hikâyenin anlatıcısı benim. Benim tarafımdan aktarıldığı için, öyle olduğunu fark etmeyeceksin. Oysa bu, özünde korkunç bir suçun hikâyesi.’ . Bu cümlelerle başlıyor Tılsım. Uruguaylı şair Alcira Soust Scaffo bu kitapta Auxilio Lacouture oluyor ve bizi Meksika’ya götürüyor. Anlatacağı çok şey, o Meksikalı şairlerin anası. 1968 yılında, 15 gün boyunca bir üniversitede saklanmasını anlatıyor örneğin. Üniversitenin polis ve askerler tarafından nasıl basıldığını, şairlerin dünyasının nasıl da karmaşık olduğunu... Her şeye rağmen neden yürümeye devam ettiğini de anlatıyor. ‘Ölüm’ diyor ‘Latin Amerika’nın bastonudur ve Latin Amerika bastonsuz yürüyemez.’ Auxilio bu cümleyi boşuna yazmıyor; o baskıya, ölüme, şiddete tanık oluyor. Hayran olduğu kişilerin ölümünü görüyor, umutların kapana sıkıştırılmasından nasibini alıyor. Yine de dik durabiliyor. . Acaba Tılsım başlangıç için doğru bir eser mi diye düşünürken; Roberto Bolano ile nihayet tanıştım! İyi ki kendime engel olmamışım. Tılsım’ı okuyunca, yazarın diğer kitapları için de büyük bir iştah duydum tabii! Vahşi Hafiyeler’de Alcira Soust Scaffo’nun yan karakter olması, Uzak Yıldız’da yazarın alter egosu (Tılsım’da da yer alan) Arturito Belano’nun ortaya çıkması gibi sebeplerim var çünkü. Tılsım’da kullanılan dilin büyüsü, rejim eleştirisinin bu denli derinlikli bir anlatımla yapılması, gerçek bir karakterin kurguya aktarıldığında da etkileyiciliğini koruması da diğer sebeplerim. . Çeviride Zeynep Heyzen Ateş yer alırken; kapak tasarımı Utku Lomlu çalışması ~ (Hülya Açılan)
Tılsım, kitabın anlatıcısı olan Auxilio Lacouture'ın bulunduğu üniversiteye 1968 yılında askerlerin baskın yapması nedeniyle yaklaşık 13 gün üniversitenin tuvaletinde esir kalmasını anlatıyor. Kitabın başlangıcında yer alan "Zavallı bizler yardım dilemek istiyorduk fakat imdadımıza koşacak kimse yoktu." cümlesi beni çok etkiledi, kitap ilerledikçe ve Auxilio'nun çaresizliğini okudukça bu cümle daha da anlamlı hale geldi. Kitabı okurken anlatıcının; hayatını, karşılaştığı insanları ve dönemin özelliklerini kısa kısa ve dağınık bir şekilde anlattığı hissine kapıldım. Kitabın konusu ve karakterleri oldukça ilgi çekici olmakla birlikte daha uzun ve detaylı bir anlatım beklerdim. Yine de sevdim, yazarın diğer kitaplarını okumaya devam edeceğim. (Pırıl)
Tılsım PDF indirme linki var mı?
Roberto Bolano - Tılsım kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tılsım PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Roberto Bolano Kimdir?
Şili'nin Santiago kentinde doğdu. Çocukluğu Los Angeles, Valparaiso, Quilpe, Viña del Mar gibi kentlerde geçti. On üç yaşında ailesiyle birlikte Meksika'ya yerleşti. Yeniyetmelik yıllarını Meksika Kent Kütüphanesi'ne kapanıp okuyarak geçirdi.
1973 yılında Salvador Allende'nin sosyalist reform sürecine katılmak için neredeyse bütün Latin Amerika'yı kat ederek Şili'ye gitti. Pinochet'nin darbesinden sonra direnişe katılmaya karar verdi, ancak kısa sürede tutuklandı. Sekiz gün tutukluluktan sonra eski okul arkadaşı bir polis yardımıyla serbest kaldı. Meksika'ya döndü ve (Vahşi Hafiyeler'deki Ulises Lima karakterine model olan) yakın arkadaşı şair Mario Santiago Papasquiaro ile "Infrarealist şiir hareketi"ni başlattı. Daha sonra Bolaño, şiirden çok düzyazıda yoğunlaştı.
1977 yılında Katalunya'ya, annesinin yanına yerleşti. Edebiyat yarışmalarına katılarak yaşamını kazanmaya başlamadan önce çeşitli işlerde (yazları bağbozumu, gece bekçiliği, bulaşıkçılık, satıcılık) çalıştı. İlk romanları 40 yaşında basılmaya başladı. 90'lı yıllarda şansı döndü. Vahşi Hafiyeler romanıyla Herralde Ödülü'nü (1998) ve Latin Amerika'nın Nobel'i olarak görülen Venezüella, Romulo Gallegos Ödülü'nü (1999) kazandı. Ölümünden bir yıl sonra 2004'te, 2666 adlı romanıyla İspanyolca yazılmış en iyi romana verilen Salambó ödülüne layık görüldü. Barselona'da 2003 yılında, elli yaşında karaciğer rahatsızlığından öldü. Metis Yayınları başta Estrella distante (Uzak Yıldız, 1996) ve Putas asesinas (Katil Fahişeler, 2001) olmak üzere yazarın eserlerini yayımlamaya devam edecektir.
Roberto Bolano Kitapları - Eserleri
- 2666
- Uzak Yıldız
- Katil Orospular
- Tılsım
- Lümpen Roman
- Mösyö Pain
- Vahşi Hafiyeler
- Gerçek Bir Polisin Çilesi
Roberto Bolano Alıntıları - Sözleri
- Ama kitap okurken, yararlı bir şey yaptığımı biliyordum. Önemli olan buydu. (2666)
- Özel yürekler onca sevgiyi, rasgele ele geçirilmiş onca mükemmelliği kaldıramazlar. (Katil Orospular)
- Kadınlar sevişirken söylediklerini her zaman dikkatle dinle, Max. Konuşmuyorlarsa, tamam, o zaman dinleyecek bir şey yok, düşünmen de gerekmeyecek, ama eğer konuşurlarsa , fısıldiyor olsalar bile, her sözcüğü dinle ve üzerinde düşün. Ne dediklerini düşün, ne demediklerini düşün, söylediklerin gerçekten ne anlama geldiğini anlamaya çalış. (Katil Orospular)
- Bizler güçsüz ve yorgun varlıklardık. (Lümpen Roman)
- Aşk "iyi"yi getirmez. Aşk her zaman daha "iyi"yi getirir. (Tılsım)
- Ne yazık ki güzellikleri ancak tatlarını çıkaramayacağımız korkunç zamanlarda fark ederiz (2666)
- Ne zaman tam anlamıyla yalnız olduğumuzu biliyor musun? dedi. Kalabalıkların arasındayken, dedim onu dinlediğimi, demek istediğini anladığımı göstermek için. Ama Hayır, kalabaliklarda değil, bu kadarcığını akıl etmeliydim, ölümde, dedi. Meksika 'da insanın tek yalnızlık ânı ölüm. (Katil Orospular)
- "Ölüm aşktır. . (Uzak Yıldız)
- O zaman derin bir nefes alıyor, tereddüt ediyor, zihnimi boşaltıyor ve şöyle diyordum: Kehanetlerim şunlar. Vladimir Mayakovski 2150 yılına doğru yine popüler olacak. James Joyce, 2124'te Çinli bir oğlan olarak yeniden doğacak. Thomas Mann, 2101'de Ekvadorlu bir eczacı olarak karşımıza çıkacak. Marcel Proust için 2033 yılı uzun sürecek kasvetli bir unutuluşun başlangıcı demek. 2089'da bazı kütüphanelerden Ezra Pound'un kitapları kaldırılacak. Vachel Lindsay 2101'de halkın şairi olacak. 2045'te varoşlarda Cesar Vallejo okunacak. 2045'te varoşlarda Jorge Luis Borges okunacak. 2101'de Vicente Huidobro kitlelere hitap etmeye başlayacak. Virginia Woolf, 2076'da Arjantinli bir roman yazarı olarak yeniden doğacak. Louis Ferdinand Celine 2094'te arafa girecek. 2101'de herkes Paul Eluard okuyacak. Metempsikoz: Şiirde ruh geçişmesi. Şiir yok olmayacak. Karşı-gücü başka şekillerde kendini dışa vuracak. Cesare Pavese 2034'te Gözlemcilerin Koruyucu Azizi ilan edilecek. Pier Paolo Pasolini 2100'de Kaçakların Koruyucu Azizi ilan edilecek. 2167'de Giorgio Bassani mezarından çıkacak. Oliverio Girondo 2099'da çocuk kitapları yazarı olarak yerini bulacak. Roberto Arlt'ın bütün eserleri 2102'ye kadar sinemaya uyarlanacak. Adolfo Bioy Casares 2105'te bütün eserlerinin beyaz perdeye uyarlandığını görecek. Arno Schmidt, 2085'te kendi küllerinden doğacak. Güney Amerika'nın varoşlarında, 2101'de yeniden Franz Kafka okunacak. 2098'de Rio De La Plata bölgesinde Witold Gombrowicz iade-i itibarın tadını çıkaracak. Paul Celan 2113'te küllerinden yeniden doğacak. Andre Breton 2071'de aynalar aracılığıyla geri dönecek. Son okuyucusu 2059'da ölen Max Jacob'u bir daha kimse okumayacak, yani son okuru da ölecek. Jean-Pierre Duprey'i 2059'da kim okuyacak? Gary Snyder'ı kim okuyacak? Ilarie Voronca'yı kim okuyacak? Bunlar kendime sorduğum sorular. Gilberte Dallas'ı kim okuyacak? Rodolfo Wilcock'u kim okuyacak? Pierre Unik'i kim okuyacak? 2059'da Şili'de bir meydana Nicanor Parra'nın heykelini dikecekler. 2020'de Meksika'da bir meydana Octavio Paz'ınkini. Onlardan biraz daha küçük bir Ernesto Cardenal heykeli de 2018'de Nikaragua'daki bir meydana konacak. Ama bütün bu heykeller ya Tanrı’nın müdahalesi ya da dinamitin gücüyle, er geç, Heine'nin heykeli gibi yıkılacak. Bu yüzden sizin yerinizde olsam, dikilen heykellere pek güvenmezdim. Carson McCullers'ı 2100'de de okuyacaklar, ama Alejandra Pizarnik, aynı yıl son okuyucusunu da yitirecek. Alfonsina Storni 2050'de ya kedi ya da ayıbalığı olarak yeniden dünyaya gelecek, hangisi olacak, emin değilim. Anton Çehov'un durumuysa biraz farklı: 2003'te yeniden doğacak, 2010'da yeniden doğacak, 2014'te yeniden doğacak. 2081'de bir kere daha belirecek. Sonra, ondan bir daha haber alınamayacak. 2017'de Alice Sheldon kitlelere hitap edecek. Alfonso Reyes 2058'de kesin olarak öldürülecek ya da öyle sanacaklar, ama aslında katillerini öldüren Reyes olacak. Marguerite Duras 2035'te bile, binlerce kadının sinir sisteminde yaşamayı sürdürecek. (Tılsım)
- Başta hemen herkes iyidir fakat en nihayetinde herkes kötüdür. (Lümpen Roman)
- Bizi yararsız şeyleri kullanmaya zorluyorlar ve bu nesnelerin amaçları hayat standardımızı yükseltmek değil, insanlar onları moda veya statü sembolü oldukları için kullanıyor. (2666)
- Ardından şimdi yaptığım gibi geçmişimi düşünmeye başladım. Tarihleri düşünürken varsayımsal çaresizliğimin duvarları yavaşça parçalandı ve gölün dibinden yükselen görüntüler geldi gözümün önüne, onların güneşin veya ayın aydınlatmadığı o acınası su kütlesinden çıkmalarına kimse engel olamazdı ve zaman rüyalarda olduğu gibi kendi içine kapandı. (Tılsım)
- “... kendilerini toparlama şansı bulamamış olan şehirlere yapılan ani yolculukların sonucunda oluşan fenomene jetlag deniyordu ve kaynağı , sizin yorgunluğunuz değil siz oraya gitmezseniz hala uyuyor olacak insanların yorgunluğuydu. “ (2666)
- İnsanoğlu her şeye alışır. (Tılsım)
- Ve ben acılar içinde kıvranırken, sen Susamış, sıcak kanımla beslenen Vampir gibi, simsiyah ve inatçı. (Vahşi Hafiyeler)
- Aşka olumlu bakmıyordum. Referans noktası televizyon dizileri ve kimi küçük kızların çoktan unutulmuş fısıldaşmaları olan tutku dolu ilişkilere olumlu bakmıyordum. Bazen tüm hayata olumsuz bakıyordum. (Lümpen Roman)
- Şiirin uçsuz bucaksız deryasında çeşitli akımlar olduğunu ileri sürüyordu: ibnetorlar, ibneler, ibnoşlar, çılgınlar, arkacılar, tekerlekler, şen çocuklar, nonoşlar akımları. Yine de ona göre en önemlileri ibnetorlar ve ibnelerdi. Walt Whitman örneğin, ibnetor bir şairdi. Pablo Neruda ise ibne bir şairdi. William Blake, hiç kuşkusuz, ibnetordu, Octavio Paz ise ibne. Borges nonoş, yani beklenmedik bir anda ibne olabilir, yine beklenmedik bir başka zaman da cinsiyetsiz olabilirdi. Ruben Dario bir çılgındı, gerçekten de çılgınlar şahı ve paradigmasıydı. (Vahşi Hafiyeler)
- "İronikti ,zehirliydi ,zarifti" (Uzak Yıldız)
- “ ‘Deliriyorsun’ dedi. Bunun iyi mi yoksa kötü bir şey mi olduğunu sordum. Deliliğin tahammül edilemez bir acıdan kaçma yöntemi olduğu olağanüstü durumlar hariç her zaman kötü olduğunu söyledi. Ve işte o zaman belki de tahammül edilmez bir acı çektiğimi söyledim ama onun birşey söylemesine fırsat vermeden sözümü geri aldım. ‘İyiyim. Tahammül edilemeyecek acı yoktur. Delirmedim.’ “ (Lümpen Roman)
- Artık yakınlık diye bir şey olmadığını biliyorum. Birilerinin gözleri her zaman kapalıdır. Biri görürken diğeri görmez. Diğeri görürken öteki görmez. (Lümpen Roman)