Vatandaş Abuzer - Yücel Sarpdere Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Vatandaş Abuzer kimin eseri? Vatandaş Abuzer kitabının yazarı kimdir? Vatandaş Abuzer konusu ve anafikri nedir? Vatandaş Abuzer kitabı ne anlatıyor? Vatandaş Abuzer PDF indirme linki var mı? Vatandaş Abuzer kitabının yazarı Yücel Sarpdere kimdir? İşte Vatandaş Abuzer kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Yücel Sarpdere
Yayın Evi: Evrensel Basım Yayın
İSBN: 9789757837138
Sayfa Sayısı: 288
Vatandaş Abuzer Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
General bir başka gardiyana döndü: "Buradaki tutukluların statüsü nedir?" Gardiyan soruyu pek anlayamamıştı. Bir şeyler söylemek istiyordu ama kem küm ediyordu. General bu kez soru şeklini değiştirdi: "Yani evladım" dedi "Buradaki tutuklular normal tutuklular mıdır?" Asker bu kez soruyu anlamanın şevkiyle cevap verdi. "Hayır komutanım?" "Ya Nasıl tutuklulardır?" "Anormal tutuklulardır komutanım." "Peki normal tutuklularla, anormal tutuklular arasındaki fark nedir?" "Normal tutuklular, normal cezaevlerinde bulunurlar komutanım. Hırsızlar, esrarcılar, ırza geçenler normal tutuklulardır. Vatanı yıkmaya kalkışanlar anormal tutuklulardır!" "Peki bunlara nasıl davranırız?" "Anormal komutanım"
(Arka Kapak)
Vatandaş Abuzer Alıntıları - Sözleri
- Hava soğuk. Şu anda bu memlekette kimbilir kaç kişi bir köşede veya yanmayan bir sobanın başında soğuktan büzüşüp titreyerek sabahın olmasını, güneşin doğarak kendilerini ısıtmasını bekliyorlardır. Oysa gidip demeliyiz onlara birleşip dünyayı titretmek varken bir köşede titreşmek niye? Gidip güneşi zaptetmek varken, güneşin doğuşunu beklemek niye?
- “Herkes kendi ismini bilir,” dedi Abuzer. “Kendi isimlerini unutanlar aklını yitirmiş insanlardır. Mesela bir gün yolda karşılaştığım bir deli kendisinin Napolyon olduğunu iddia ediyordu. Ve herkese, Roma’yı zaptetmeye gittiğini haykırıyordu. Tabii ki bu kişi deliydi. Ama benim için böyle bir şey söz konusu değildir. Bu yüzden adımı inkar etmem için bir neden yok.”
- “Bir süredir bir şeyler söylüyorlar, ama hâlâ tam anlayabilmiş değilim. Geçen birisi dedi ki, ‘Sen benimsin! Boşuna inkâr etme, sen benimsin.’ Tabii itiraz ettim, ‘Benim bildiğim beyin kafanın içinde olur, ben beyinsem hani benim kafatasım?’ dedim. Bu sözler nedense onları daha fazla sinirlendirdi. ‘Niye sinirleniyorsunuz?’ dedim. ‘Bir kafatasını sorduk bu kadar sinirlendiniz, elleri, kolları, bacakları sormadım daha’ deyince üzerime çullandılar.
- 'Biz topraktan ateş doğduk. Güneşi emziriyor çocuklarımıza karılarımız.' Bakın bakın, materyalistlik dedikleri bu işte. Herif anasından doğduğunu bile inkar ediyor. Şimdi siz bu heriften ne beklersiniz? İşte açıkça inkar ediyor. Ne diyor? Toprak ateşten doğmuş! Ulan sen topraktan ateşten doğduysa toprağı, ateşi kim becerdi? Baban kim oluyor o zaman? İşte görüyorsunuz herifteki sapıklığı.
- Yalnızlık daha iyiydi, diye düşündü. Hiç değilse yalnızca kendi ıstıraplarınla başbaşasın. Oysa şimdi, başkasının ıstıraplarına ortak olmak zorundasın.
- Mesut, Abuzer’e bakıp güldü. “Bugünkü havalandırmada kendini iyi bir dayağa hazırla,” dedi. Abuzer, ranzasına uzandı. “Fark etmez,” dedi. “ Bir dostum sık sık şu sözleri söylerdi: Korkunun ecele faydası yoktur. Anlayabildiğim kadarıyla burada bir insan, yemekten çok dayak yemek zorunda. Bu durumda dayak yemekten korkmanın bir anlamı yok. Ayrıca bu dayağı bize nasılsa atacaklar, ha bir saat önce, ha bir saat sonra… Bunun hiçbir önemi yok.”
- Gerçi bazılarınız, bizler bu memleketin sahipleri değil miyiz, kimin yerinden kimi atıyorlar? diyebilirler. Ancak bunlar boş sözler, çünkü tepede kim varsa sahip odur....
- "İnsanlara güvenmeyi öğrenmek gerekir," dedi. "Ayrıca saygı duymayı ve sevmeyi de öğrenmelidir."
- "Buradaki tutuklular normal tutuklular mıdır?" "Hayır komutanım!" "Ya nasıl tutuklulardır?" "Anormal tutuklulardır komutanım" "Peki normal tutuklularla, anormal tutuklular arasındaki fark nedir?" "Normal tutuklular normal cezaevlerinde bulunurlar komutanım. Hırsızlar, esrarcılar, eroinciler, ırza geçenler normal tutuklulardır. Vatanı yıkmaya kalkışanlar anormal tutuklulardır." "Peki bunlara nasıl davranırız?" "Anormal komutanım!"
- "Nöbet esnasında, kaçmaya çalışan bir hain görsen ne yaparsın?" "Önce havaya uyarı atışı yaparım, eğer durmazsa üzerine ateş ederim!" General başını salladı. "Sen böyle yaparsan içerde adam kalmaz oğlum," dedi. "Önce üzerine ateş et, vur , sonra gerekeni yap." "Emredersin komutanım!"
- Hayat hayattır, kimisi kurmalı saati sever, kimisi otomatik saati, mesele bu kadar basit.
- "Hepimize geçmiş olsun," dedi Abuzer. "Hiç de küçümsenmeyecek bir dayak yedik. Adamlar anlayamadığım bir nedenden ötürü çok öfkeliydiler. Gözümüzü korkutmak istediklerini sanıyorum ve yine öyle sanıyorum ki bunu da biraz korktuklarından yapıyorlar. Tabii bu benim kişisel düşüncem ve yine kendi adıma onlara karşı ne kadar kibar ve nazik davrandığımı görüyorsunuz. Buna rağmen onların, benim bu davranışlarıma karşı bu kadar kaba bir şekilde bir cevap vermelerini anlayamıyorum."
- General bir başka gardiyana döndü: "Buradaki tutukluların statüsü nedir?" Gardiyan soruyu pek anlamamıştı. Bir şeyler söylemek istiyor, ama kem küm ediyordu. General, bu ne böyle, der gibi komutana baktı, komutan kızarmıştı. General soru şeklini değiştirdi. "Yani evladım," dedi. "Buradaki tutuklular normal tutuklular mıdır?" Asker bu soruyu anlamanın şevkiyle gırtlağını yırtarcasına bağırarak cevap verdi: "Hayır komutanım!" "Ya nasıl tutuklulardır?" "Anormal tutuklulardır komutanım!" General bu cevabı yeterli bulmamıştı. "Peki normal tutuklularla, anormal tutuklular arasındaki fark nedir?" "Normal tutuklular normal cezaevlerinde bulunurlar komutanım. Hırsızlar, esrarcılar, eroinciler, ırza geçenler normal tutuklulardır. Vatanı yıkmaya kalkışanlar anormal tutuklulardır!" "Peki bunlara nasıl davranırız?" "Anormal komutanım!"
- "Buradaki görevin ne?" Gardiyan önce kısa künyesini saydı, daha sonra gür bir sesle soruyu cevapladı. "Buradaki görevim; vatanımı yıkmaya, milletimi bölmeye kalkışmış hainleri kontrol altında tutmak, aynı zamanda onları eğitmek, ıslah etmek, gittikleri yanlış yoldan döndürmektir komutanım."
- "Kendisine saygı duymayan insanlar, başkalarına da saygı duymaz. Kendisine saygısını yitirenler, çökmüş bir maden ocağı gibidirler ve öyle bir noktaya gelirler ki onurlarını yitirirler ve gittikleri her yere çamurlarını bulaştırırlar."
Vatandaş Abuzer İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Vatandaş Abuzer: Hayat planlanabilir bir şey değildir. Bir gün, bir bakarsın bilmediğin bir gerçek olmuşsundur. Bu gerçek bir zamanlar farkında bile olmadığın bir yaşam tarzı olmuştur. (Si Bel)
Vatandaş Abuzer: Malumunuz 12 Eylül darbesi, ülkemizi ve demokrasimizi ciddi boyutta sekteye uğratan en şiddetli müdahale olarak tarihimizde bir utanç sayfası olarak yer alıyor. Bu elim olayın amaçlarını, işleyiş sürecini, sonuçlarını ise hemen hemen hepimiz ezbere biliyoruz artık. İnsanları işkence kapsamına almak, gözaltlarında tutmak, yargılamak ya da cezaevlerine tıkmak için makul sebepler öne sürülmediği, sürülme gereği bile duyulmadığı da bir başka gerçek. Tarihler 80'leri göstermekte. 12 Eylül'ün hemen ertesi... İş bulabilmek ve ekmek parası kazanabilmek umuduyla Anadolu'nun bağrından kopup İstanbul'a gelmiş sıradan bir Türk köylüsü Abuzer. Okumamış, dünya nimetlerinden faydalanma şansı bulamamış, sanattan, siyasetten ve ekonomiden oldukça uzak bir hayat idame ettiren, vasıfsız, bahtsız bir bedevi, adı üstünde Vatandaş Abuzer... İstanbul'a adım attığı gün, elinde taşıdığı günlük gazete bahane edilerek, sokak ortasında karga tulumba göz altına alınan, emniyette hakkında yapılan soruşturmalarda herhangi bir siyasi bağlantısı bulunamamasından dolayı, yasadışı sol bir örgütün üst düzey yöneticisi olduğu düşünülerek azılı komünist yaftası vurulan Abuzer'in öyküsünü dinliyoruz Yücel Sarpdere'den. Okurken güldüren, güldürürken düşündüren, düşündürürken de hüzünlendiren nefis bir kara mizah örneği. Yalnız şunu belirtmekte fayda görüyorum; öyle roman sanatı detayları, edebi kriterler, teknikler anlamında lütfen bir beklenti içine girmeyin. Çünkü Vatandaş Abuzer, son derece basit bir sokak dili ile kaleme alınmış, anlatımı basit bir kitap. Lakin bu basitlik sadece dilde, konu, kurgu ve akış olarak eserimiz ziyadesiyle derin ve doyurucu. 12 Eylül'ün acılarını, bilhassa cezaevleri cephesindeki sancıları olanca çıplaklığı ile gün yüzüne çıkaran romanda, ülkemizdeki hiyerarşik yapılanmanın yerden yere vurulduğunu görüyoruz. Ast-üst ilişkileri, dostluk, insanlık, hükümetler ve yanlış politikaları, propaganda, grev, işkenceler, ölümler, faili meçhuller gibi konuları masaya yatıran Sarpdere, tüm bu olguları Abuzer ekseninde ele alıyor. "Önce vücuduna elektrik verdiler, sonra ellerini arkasından bir kalasla bağlayıp, iki dolabı araladılar, bu dolapların arasına kalın bir kalas daha koyup Abuzer'in ellerinin arkasına bağladıkları kalası urganla yukarıdaki kalasa astılar ve urganı çekip Abuzer'i havalandırdılar. Aynı anda elektrik verdiler. Müthiş acılar içerisinde kıvranıyordu ve kulağında onlarca soru çınlıyordu. Belli aralıklarla aşağı indiriyorlar, çeşitli sorular sorup birden ters askıya alıyorlardı." Kitabı çok dikkatle okumama, hatta bazı yerleri çift dikiş geçmeme rağmen, Abuzer'in gerçekten saf mı yoksa saf rolüne bürünmüş bir uyanık mı olduğunu kesin olarak idrak edemediğim anlar yaşadım. Onca zulme karşın insanlığını ve insan olma mücadelesini yitirmeyen bir direnişçiydi Abuzer. "Bu memlekette herkes, tasarruf yapın, fazla elektrik harcamayın diye öğütler verirken, sizin bu kadar elektriği benim vücudumda israf etmeye ne hakkınız var? Yazık değil mi bu memleketin parasına?" Madalyonun öteki yüzü ise, zulme seve seve alet olan bürokratlar, üniformalılar. Özde değil sözde görev aşıkları, sözde vatansever, sözde milliyetçi, sözde ulus kurtarıcıları.Bakın cezaevi komutanı neler söylüyor bir konuşmasında : "Komutan önündeki kitapta aradığı bölümü bulmuştu, okumaya başladı: -Biz topraktan ateşten doğduk. Güneşi emziriyor çocuklarımıza karılarımız.-" Bakın bakın, materyalistlik dedikleri bu işte. Herif anasından doğduğunu bile inkar ediyor. Şimdi siz bu heriften ne beklersiniz? İşte açıkça inkar ediyor. Ne diyor? Topraktan ateşten doğmuş! Ulan sen topraktan ateşten doğduysan toprağı, ateşi kim becerdi? Baban kim oluyor o zaman? İşte görüyorsunuz herifteki sapıklığı." Bu cümleler ile Nâzım'ı ve sanatını aşağılayan bu kumandan, akabinde kendi şiirini okuyarak, sanatın nasıl olacağı hususunda gövde gösterisi yapıyor ve takdiri şakşakçı emir erlerine bırakıyor, buyrun işte o şiir: "Önce soğuktan başlayalım Ardından bir körpe piliç haşlayalım Yanında güzel bir salata İstanbul'un en sevdiğim yeri tarihi Galata" Birtakım çirkeflikler karşısında, günümüzün, koca koca kitaplar yutmuş, çifter çifter fakülteler bitirmiş, ama yine de bilgiden görgüden bir gram nasibini almamış içi boş teneke misali insanlarının karşısında, sözde cahil bir bireyin sergilediği tutum ve tavırlar eminim sizleri de çok etkileyecek. Ben çok sevdim Abuzer'i...Duruşunu sevdim, çizgisini, istikrarını, direnişini, ruhunu, masumiyetini sevdim. Çevresinde cereyan eden olayların derinliğinden bihaber şekilde, koğuş arkadaşlarının başlattığı açlık grevine destek olmak, sırf onları mücadelelerinde yalnız bırakmamak adına greve katılan, gardiyanlara ise " Grev değil benimki, oruç!" cevabı veren, yüce gönüllü Abuzer...Doktora çıkma hakkı kazandığı her seferde, günde 3 öğün dayak+işkence reçetesi ile koğuşuna dönen, dönmeden önce de doktora"yemekten önce mi, sonra mı? "diye sormayı ihmal etmeyen saygılı Abuzer... Müdür, kumandan ve gardiyanlara söven kader arkadaşlarını," Günahtır, etmeyin, onlar görevlerini yerine getiren emir kulları"diye susturan Polyanna Abuzer... Ve öngörüleri yüksek olan sevgili yazarımız Yücel Sarpdere, mahkum Mehmet Ali üzerinden, günümüzün açgözlü simsarlarına, taaa o günlerden bir selam vermeyi de ihmal etmiyor: " Biz yaşamı seviyoruz, ey kan emici efendi! Hem de senin sevdiğinden çok fazla seviyoruz. Bu yüzden de yaşamı senin çizdiğin sınırlar içerisinde kabullenmiyoruz ve yaşamımızı senin izin verdiğin ölçüde sürdüremeyiz. İşte sana başkaldırıyoruz! Ve üç beş şiş göbeklinin milyonlarca insanı sömürüp, ezemediği yepyeni bir dünya kurmak istiyoruz. İşte biz bunun için yaşıyoruz. Bedeli çok ağır, acılı ve meşakkatli de olsa böyle bir yaşamı seviyoruz ve savunuyoruz." Okuyun, okutun, unutmayın, unutturmayın! (Seda Bera)
Vatandaş Abuzer PDF indirme linki var mı?
Yücel Sarpdere - Vatandaş Abuzer kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Vatandaş Abuzer PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Yücel Sarpdere Kimdir?
Yücel Sarpdere Kitapları - Eserleri
- Vatandaş Abuzer
- Can Dostu
- Kızılcık Operasyonu
- Paralı Asker
- Ruhsatsız Sözcükler
- Abûzerê Hemwelatî
Yücel Sarpdere Alıntıları - Sözleri
- Eskilerden, yenilerden, geçmişten gelecekten... Özlenenlerden... Dünden bugünden... Sizden bizden... Sevip de görülmeyenlerden... (Ruhsatsız Sözcükler)
- Mesut, Abuzer’e bakıp güldü. “Bugünkü havalandırmada kendini iyi bir dayağa hazırla,” dedi. Abuzer, ranzasına uzandı. “Fark etmez,” dedi. “ Bir dostum sık sık şu sözleri söylerdi: Korkunun ecele faydası yoktur. Anlayabildiğim kadarıyla burada bir insan, yemekten çok dayak yemek zorunda. Bu durumda dayak yemekten korkmanın bir anlamı yok. Ayrıca bu dayağı bize nasılsa atacaklar, ha bir saat önce, ha bir saat sonra… Bunun hiçbir önemi yok.” (Vatandaş Abuzer)
- Bu evlilikten çocuk yoktur Aman güzel hakimim elini çabuk tut,bu işin sonu boktur (Kızılcık Operasyonu)
- "Oysa adalet güzel bir şeydir. Bak burada bir sürü insan var, ama içimizde bir tek paralı insan var mı ? Yok. İşte adalet budur ! Dünyanın yamyam birkaç tekeli gider her yeri yağmalar. Afrika'nın altınını, kauçuğunu , kahvesini alır, ormanları yok eder. Asya'nın pirincini, arpasını, buğdayını, komşularımızın petrolünü, bizim tarımı, tütünü , denizleri, Latin Amerika'nın her şeyini, yeryüzündeki insanların kaslarındaki gücünü, emeğini , ekmeğini, bebeklerin sütünü çalar, onlar başarılı girişimci olarak alkışlanır ; bu adalettir! Diyelim aç bir çocuk bir ekmek çalar, onu hırsız diye içeri atarlar! Bu da adalettir! Bugün ki adalet , gücün - egemenliğin simgesidir! (Paralı Asker)
- "Nöbet esnasında, kaçmaya çalışan bir hain görsen ne yaparsın?" "Önce havaya uyarı atışı yaparım, eğer durmazsa üzerine ateş ederim!" General başını salladı. "Sen böyle yaparsan içerde adam kalmaz oğlum," dedi. "Önce üzerine ateş et, vur , sonra gerekeni yap." "Emredersin komutanım!" (Vatandaş Abuzer)
- "İnsanlara güvenmeyi öğrenmek gerekir," dedi. "Ayrıca saygı duymayı ve sevmeyi de öğrenmelidir." (Vatandaş Abuzer)
- Polis gözlerini kıstı , aşağılayıcı , ama aynı zamanda tehditkâr bir yüz ifadesi takındı : "Bakın ben demokrat bir adamım , yanınıza gelirsem ayrımcılık yapmam hepinizi odunlarım bilmiş olun!" (Paralı Asker)
- Yeşil gözlü,sarı saçlı güzel hakimim. Hukuk biliyorum diye sanma ki sana rakibim. Haşa,hukuk üstünlüğü ilkesi çiğnemek niyetinde değilim Evvela sağlığınıza dua eder,öjeli eşlerinizden öperim Davacının ismi abdurrahak, soyadı kasnaktır Bu davadan kastı karısında boşanmaktır Beş yıllık evliliği süresince ne yaşamıştır huzur Ne görmüştür en küçük bir saadet Kendisini bu kadınla evlendirenlere okumaktadır rahmet Kıymetli vaktinizi almamak için anlatıyorum kısaca Bu dava daha fazla sürerse karışacak işe bıçak tabanca Bu evlilikten çocuk yoktur Aman güzel hakimim elini çabuk tut,bu işin sonu boktur (Kızılcık Operasyonu)
- Bir tek o bedava diye Ölümü seçti Emin. Parası olmadığından Hastane morgunda kaldı rehin (Ruhsatsız Sözcükler)
- "Kendisine saygı duymayan insanlar, başkalarına da saygı duymaz. Kendisine saygısını yitirenler, çökmüş bir maden ocağı gibidirler ve öyle bir noktaya gelirler ki onurlarını yitirirler ve gittikleri her yere çamurlarını bulaştırırlar." (Vatandaş Abuzer)
- General bir başka gardiyana döndü: "Buradaki tutukluların statüsü nedir?" Gardiyan soruyu pek anlamamıştı. Bir şeyler söylemek istiyor, ama kem küm ediyordu. General, bu ne böyle, der gibi komutana baktı, komutan kızarmıştı. General soru şeklini değiştirdi. "Yani evladım," dedi. "Buradaki tutuklular normal tutuklular mıdır?" Asker bu soruyu anlamanın şevkiyle gırtlağını yırtarcasına bağırarak cevap verdi: "Hayır komutanım!" "Ya nasıl tutuklulardır?" "Anormal tutuklulardır komutanım!" General bu cevabı yeterli bulmamıştı. "Peki normal tutuklularla, anormal tutuklular arasındaki fark nedir?" "Normal tutuklular normal cezaevlerinde bulunurlar komutanım. Hırsızlar, esrarcılar, eroinciler, ırza geçenler normal tutuklulardır. Vatanı yıkmaya kalkışanlar anormal tutuklulardır!" "Peki bunlara nasıl davranırız?" "Anormal komutanım!" (Vatandaş Abuzer)
- “Bir süredir bir şeyler söylüyorlar, ama hâlâ tam anlayabilmiş değilim. Geçen birisi dedi ki, ‘Sen benimsin! Boşuna inkâr etme, sen benimsin.’ Tabii itiraz ettim, ‘Benim bildiğim beyin kafanın içinde olur, ben beyinsem hani benim kafatasım?’ dedim. Bu sözler nedense onları daha fazla sinirlendirdi. ‘Niye sinirleniyorsunuz?’ dedim. ‘Bir kafatasını sorduk bu kadar sinirlendiniz, elleri, kolları, bacakları sormadım daha’ deyince üzerime çullandılar. (Vatandaş Abuzer)
- Yalnızlık daha iyiydi, diye düşündü. Hiç değilse yalnızca kendi ıstıraplarınla başbaşasın. Oysa şimdi, başkasının ıstıraplarına ortak olmak zorundasın. (Vatandaş Abuzer)
- Kavga isteyen biz değiliz, biz hakkımızı istiyoruz. Ben sonuna kadar buradayım. Kendilerini insan değil fare sayan korkaklar istedikleri yere gidebilirler.” (Can Dostu)
- .. şunu unutmamak gerekir ki, burjuvaziyle mücadelede ekonomik olarak da güçlü olmak zorundayız. Ticaret gibi önemli alanı burjuvaziye bırakmak aptallıktır. Onları kendi silahlarıyla vurmalıyız. (Can Dostu)
- Sabahın ilk ışıkları yırtarken Alp'lerin soğuk griliğini... Düşerken gözlerin üzerine çiğ taneleri gibi, sonsuz uyku taneleri... Koşarken yavaşlar gibi... Ölen arkadaşlar gibi... Sessiz ve sitemsiz... Gidiyor da hemen dönecek gibi... (Ruhsatsız Sözcükler)
- Însanlari köle yapan da özgür yapan da savastir. Îsciler ve ezilenler bir gun mutlaka bu savasi kazanacacaklar o korlarin icinden mutlu bir yasam dogacaktir. (Can Dostu)
- General mikrofonu aldı.Kimseden ses çıkmıyordu.Yerlere çöp atmayın Subaylar brbirine baktılar General iki dakka kadar sustu,bardaktan bir kaç yudum daha su içti mikrafona eğildi: Yerelere çöp atanları sevmem,”dedi Yeniden sessizlik.General bu sefer daha sert ifadeyle Yereler çöp atanları affetmem!diye ekledi ve törenin bittiğini söyled (Kızılcık Operasyonu)
- Bu evlilikten çocuk yoktur Aman güzel hakimim elini çabuk tut,bu işin sonu boktur (Kızılcık Operasyonu)
- Kavga isteyen biz değiliz, biz hakkımızı istiyoruz. Ben sonuna kadar buradayım. Kendilerini insan değil fare sayan korkaklar istedikleri yere gidebilirler.” (Can Dostu)