Yoldaşını Öldürmek - Aytekin Yılmaz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Yoldaşını Öldürmek kimin eseri? Yoldaşını Öldürmek kitabının yazarı kimdir? Yoldaşını Öldürmek konusu ve anafikri nedir? Yoldaşını Öldürmek kitabı ne anlatıyor? Yoldaşını Öldürmek PDF indirme linki var mı? Yoldaşını Öldürmek kitabının yazarı Aytekin Yılmaz kimdir? İşte Yoldaşını Öldürmek kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Aytekin Yılmaz

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789750515835

Sayfa Sayısı: 192

Yoldaşını Öldürmek Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Parti disiplinini çiğnediği, ajan olduğu, örgüte ihanet ettiği gerekçesiyle pek çok insan kendi yoldaşları tarafından katledildi; birçoğunun suçsuz olduğu daha sonra anlaşıldı ve itibarları iade edildi. Hem dünya hem de Türkiye sol tarihinde bunun birçok örneği var. Aytekin Yılmaz Yoldaşını Öldürmek'te dünyadaki örnekleri bilinen, Türkiye'deki örnekleri ise suskunluğa mahkûm edilmiş yoldaş infazlarını ele alıyor; 1991-2000 sürecinde hapishanelerde yaşanmış örnekleri, kişisel tanıklıklarla gözlerimizin önüne seriyor. Okuduğunuz kitap, onların dökülmüş kanına, gözyaşına ve çektikleri çileye karşı hepimizin üzerine düşen borcu unutmamamızı istiyor bizden. Ama geçmişimize karşı bu sorumluluğumuzun yanı sıra geleceğe karşı yükümlülüklerimiz de var. Yanlış zeminlerde, uğruna büyük umutlarla mücadele edilmiş "devrim"lerin ilk kurbanı olmuş evlatların, aynı kaderi hapishane içindeki hapishanelerde paylaşmış "romantik" devrimcilerin uğradığı derin hayal kırıklıklarından, çektiği acılardan damıttığımız "ders"leri, insanlığın en eski, en köklü arayışı ve umudunu, "devrim"i sahiplenecek kuşaklara aktarmak. Böylece hâlâ kapanmamış yaralarımıza rağmen en azından onların aynı çileyi çekmeyeceği fikriyle teselli bulabiliriz. 

-ÖMER LAÇİNER-

(Tanıtım Bülteninden)

Yoldaşını Öldürmek Alıntıları - Sözleri

  • "Sanatların en yücesi ayakta kalma sanatıdır"
  • Şimel, tatlı uykusundan uyandırılmadan ve son isteği sorulmadan, 21 Ağustos 1994 gecesi toplu linçle, bir dönem kadın yoldaşı olanlar tarafından boğulmak suretiyle infaz edilir. O gece Şimel'in son gecesi oldu ve bir daha hiç uyanmadı... Ertesi gecenin sabahı koğuşta devrim halayı çekildi. Halayın başında muhtemelen Şimel'in abla dediği yoldaşı vardı. Şimel’i infaz edenler halay çekerken, kapının öbür tarafında iki kadın gardiyanın ağladığını yıllar sonra öğrendim. Otopsi raporunda işkence izlerine rastlandı. Şimel öldürüldüğünde 17 yaşında bir kız çocuğuydu. Anlaşılan yaşının büyümesini bile beklemediler. Şimel'in öldürüleceğini hem devlet hem de 11 sol örgüt biliyordu. Ne devlet ne de örgütler engel oldular. Her yıl yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren'i ananlar, Şimel'i görmedi, duymadı, bilmedi. Oysa Şimel'in yaşı büyütülmemişti. O hep 17 yaşında öylece kaldı.
  • “Örgüt ortamımızda bulunan üniversiteli aydın gençlik, örgüt komitelerinde daha atıl dururken, köylü kökenliler daha yetkin bir konumdaydılar.”
  • Osman Tim, poliste çözüldüğü ve halkına ihanet ettiği için öldürüldü, denilmişti. Örgütün yaptığı açıklama bu yöndeydi. Şimdi de poliste direnen Sorgul’un trajik hikâyesine bakalım. Sorgul'la Osman Tim aynı dönemde dağa çıktılar, ayni örgüt görevlendirmesiyle İstanbul'a gönderildiler ve aynı operasyonda yakalanıp, Bayrampaşa hapishanesine birlikte getirildiler. Aralarındaki tek fark, birinin polis sorgusunda çözülmüş olması, diğerinin ise direnmiş olmasıdır.
  • 17 yaşındaki Şimel Aydın'ı öldüren örgüt sorumlularını da merak ettim, onların da izlerine ulaştım. Sol örgüt temsilcisinin hapisten çıktıktan sonra iş hayatına başladığını, ticarette büyük paralar kazandığını dava arkadaşlarından öğrenmiş oldum.
  • Bayrampaşa örgütünün Osman için hazırladığı, İhanete Özgürlük İstenmez! kitabından yaklaşık bir yıl sonraydı, Yalçın Küçük’ün Abdullah Öcalan'la yapmış olduğu, Kürt Bahçesinde Sözleşi adlı kitabı yayınlandı. Kitabın bir yerinde Osman Tim'in öldürülmesiyle ilgili kısa bir değerlendirme geçiyordu. Yalçın Küçük o dönem, yani Osman'ın öldürüldüğü gün, İstanbul Emniyeti'nde gözaltında olduğunu yazmış ve sorguda polislerin kendisine, “PKK’yi savunuyorsun ama bak PKK Bayrampaşa Cezaevi'nde, dün gece yanlış birini öldürdü” dediklerini aktarıyordu. Yalçın Küçük birkaç gün sonra serbest bırakılır. Osman Tim olayının izini sürer ve böyle bir cezalandırmanın gerçek olduğunu anlar. Adı geçen kitabında bu konudan bahseder. Bu kitabı başka bir hapishanede okudum ve Osman için bir kez daha üzüldüm. Polisin her dediğine inanacak biri değildim ama ya dedikleri doğruysa... Yani eğer Osman öldürülen yanlış kişiyse, o operasyonda yakalanan doğru kişi kim? Aklıma ilk gelen, Osman'ı yakalatan kişi oldu ama ben Yalçın Küçük'ün kitabını okuduğumda o kişi Bayrampaşa örgütünde yönetici olmuştu.
  • 12 Eylül 1980 darbesi günlerinde Diyarbakır'da caniliğe maruz kalanların, '90'lı yıllarda Bayrampaşa ve başka yerlerde arkadaşlarına işkence yapacak kadar cani olacak bir hale gelmiş olmalarıydı. Diyarbakır hapishanesi üzerine konuşup yazanlar meselenin bu yanını görmek, duymak istemiyorlar.
  • Sorgul, yaklaşık dört ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. Duyduk ki dışarı çıkar çıkmaz tekrar dağların yolunu tutmuş. Uzun bir dönem haber alamadım kendisinden. Yıllar sonra ben bir başka hapishanedeyken, onun dağda örgüt içinde infaz edildiğini duydum.
  • "Devlet ve örgütler için ölümsüz olan çocuklar, Anne-Babalar için ölümlüdür!"
  • "İnsan en az bildiği şeye en çok inanır"

Yoldaşını Öldürmek İncelemesi - Şahsi Yorumlar

PKK terör örgütüne katılmak ve örgüt adına faaliyetlerde bulunmak suçundan 1992-2001 yılları arasında yaklaşık 10 yıl hapis cezası yatan eski bir terörist olan Aytekin Yılmaz tarafından kaleme alınan Yoldaşını Öldürmek adlı kitap, başta PKK olmak üzere TİKKO, MLKP ve DHKP-C terör örgütlerinin cezaevinde ve dışarıda kendi militanlarına yaptıkları örgüt içi infazları anlatmaktadır. İletişim Yayınları’ndan 2014 yılında çıkan kitap, 2021 yılında 7’inci baskısını yapmış durumdadır. Kitap birkaç noktadan önemlidir. Birincisi kitabın yazarı Aytekin Yılmaz, başta PKK olmak üzere sol terör örgütlerini amaca giden yolda yanlış yöntem kullandıkları için eleştirmektedir. Onun dışında örgütlere bir eleştirisi yoktur. Yazar halen daha PKK ve türevi örgütlere karşı fiili olmasa da duygusal bağ içindedir. Kitabı önemli hale getiren ikinci nokta örgüt içinde bulunan bir teröristin gördüklerini, duyduklarını ve araştırmalarını içeriyor olmasıdır. Kitapta anlatılanların bir kısmını bizzat yaşayan yazar, bir kısmını ise terörist arkadaşlarından duymuş veya duyduklarını kendi araştırmalarıyla destekleyerek detaylandırmıştır. Terör örgütlerine göre, devlet katil, güvenlik görevlileri işkencecidir oysa kitapta anlatılanlar, terör örgütlerinin kendi içlerinde kendi militanlarına karşı da oldukça acımasız olduklarını gözler önüne koyuyor. Askerlerin geçeceği güzergaha bomba koyup askerin bebek yaştaki çocuğunu ve eşini paramparça eden terör örgütleri, bunu kendi militanlarına yapmaktan da geri durmuyor. Kitapta, Osman Tim, Şerif Mercan, Şimel Aydın, Betül Cici, Mülkiye Doğan, Ramiz Şişman adlı teröristlerin doğrudan hikayesi, cezaevlerinde bağlı oldukları örgütler tarafından gördükleri işkenceler ve örgüt içi infaza gitme süreçleri detaylı şekilde anlatılmaktadır. Bu isimlerin dışında kitabın sonunda 36 tane teröristin, bağlı oldukları örgütlerin isimleri ve örgüt içinde infaz edildikleri cezaevlerinin listesine yer verilmiştir. İnfaz edilen teröristlere yönelik en bilindik suçlama devlete ajanlık yapmaktır. Kadın teröristlerden Mülkiye Doğan, işkenceyle infaz edildiğinde 18 yaşındadır. Doğan’a devlete ajanlık yapmanın yanında JİTEM üyesi bir askerden hamile kaldığı yönünde suçlama yapılır. Oysa kardeşinin açıkladığı otopsi raporunda Mülkiye Doğan bakiredir. Betül Cici, PKK terör örgütü tarafından Gara Kampında infaz edilmiştir. Ramiz Şişman, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde TİKKO, Şimel Aydın, Bayrampaşa Cezaevi’nde DHKP-C, Osman Tim Bayrampaşa Cezaevi’nde PKK terör örgütü tarafından infaz edilmiştir. Kitabı önemli hale getiren üçüncü nokta, başta PKK olmak üzere TİKKO, DHKP-C ve MLKP terör örgütlerinin, örgüt üyelerinin bulunduğu cezaevlerini birer üst haline getirmiş ve kurtarılmış alanlar olarak kullanmış olmalarıdır. Bayrampaşa, Ankara Ulucanlar, Bursa ve Buca cezaevleri adeta terör örgütlerinin yuvalandığı, istedikleri gibi at koşturdukları, ajan ilan ettikleri teröristleri, sözde mahkemelerinde yargılayıp bir süre hapishane adını verdikleri alanlarda tuttuktan sonra infaz ettikleri, bağlı oldukları örgütler ile ciddi boyutlarda iletişim kurabildikleri alanlar haline getirmişlerdir. Bilinçli veya bilinçsiz olarak devlet de terör örgütlerinin cezaevinde istediği gibi at koşturmasına müsaade etmiştir. Tutuklanan bir terörist genelde başka teröristlerin de olduğu cezaevine gönderilmektedir. Burada cezaevinde tutuklu bulunan teröristler, yeni gelen teröristi önce sorguya almaktadır. Sorgulama sonunda devletin cezaevindeki koğuşlarda bir ranza diğer ranzalardan ayrı noktaya çekilerek yeni gelen ve sorgulamadan geçirilen terörist burada tek başına ve kimseyle konuşmadan yaşamaya zorlanır. Gece herkes yattıktan sonra cezaevi sorumlusu teröristler tarafında yoğun sorgulamalar yapılır. Bu durumu gören ve bilen cezaevi yönetimi asla ses çıkarmaz. Belki de teröristler kendi kendini öldürüyor diye ses etmemiştir. Sorgulanan ve cezaevinde kendi arkadaşları tarafından tecrit edilen terörist garip bir şekilde cezaevine gelen ziyaretçileriyle görüşürken yanında mutlaka örgüt içinden bir olmaktadır. Günümüz şartlarında düşündüğümüzde bu nasıl olabiliyor pek de anlamış değilim. Bu süreçler yaşanırken yapılan tüm işlemler cezaevindeki örgüt sorumluları tarafından bağlı bulundukları örgütlerin dağ ve merkez komitelerine bilgilendirme yapılmaktadır. Yapılan sorgulamalar ve örgütlerin dağ ve merkez komitelerinden gelen talimatlar sonucunda ajanlıkla suçlanan terörist herkese gözdağı olsun diye ya işkenceyle ya da görüş günü ailesi veya ziyaretçisinin gözü önünde infaz edilmektedir. Öldürülen teröristlerin otopsilerinde ağır işkence gördükleri, günlerdir bir şey yemedikleri ortaya çıkmıştır. Kitabı önemli hale getiren dördüncü nokta örgüt içinde infaz edilen teröristlere, diğer terör örgütlerinden veya bu örgütlerin yan kuruluşu olan sözde sivil toplum örgütü olarak organize olmuş yapılardan tek bir ses veya eleştiri çıkmamasıdır. Faili meçhul adı altında bir şekilde ölen teröristler için devleti ve güvenlik güçlerini katliamcı, katil olmakla suçlayan İnsan Hakları Derneği, Cumartesi Anneleri, PKK, DHKP-C, TİKKO, MLKP terör örgütlerinin arka bahçesi siyasi parti ve oluşumlar mesele örgüt içi infazlar olunca asla ses çıkarmamışlardır. Mesela infaz edildiğinde 18 yaşında olan Mülkiye Doğan için kimse ne çocuk demiştir ne de bu yaşta birinin örgütte ne işi olur demiştir. Tıpkı İstanbul Küçükçekmece’de 6 Mayıs 2017 tarihinde çatışmada öldürülen DHKP- C terör örgütüne yapılan operasyonda öldürülen Sıla Abalay’a ses etmedikleri gibi. Terör örgütü DHKP-C, Sıla Abalay’ın ölüsünü istismar ederken kimse şu soruyu sormadı; 18 yaşındaki biri nasıl olur da eline aldığı kanaşnilof tüfekle polisle çatışır. Ayrıca Sıla Abalay, daha önce de bir cumhuriyet savcısına, aracının geçişi sırasında ateş açmıştı. 18 yaşındaki bir çocuğu kim nasıl hangi düşünceyle eline silah vererek bir savcıya kurşun sıkacak hala getirir? Yine 2015 yılında Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ı odasında rehin aldıktan sonra şehit eden teröristlerden biri olan Şafak Yayla, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiydi. İstanbul Hukuk Fakültesini kazanacak kadar başarılı olan bir öğrenci nasıl olur da bir hukuk insanına kurşun sıkacak hale gelir? İşte terör örgütünün arka bahçesi olan oluşumlar bunları asla konuşmadı ve konuşmak istemedi. (Mustafa BAKIRHAN)

Aytekin Yılmaz pek tanınmayan, ama tanınması gereken bir yazar. Bu kitapta sol örgütlerin iç infazlarını ve radikal sol örgütlerin gerçek yüzünü gösteriyor. Türkiye solu ile uzaktan yakından ilgilenen herkesin okuması gereken bir kitap. Bazı yerlerde kanım dondu bile diyebilirim. O kadar korkunç ve o kadar trajik hikayeler var. Mutlaka okunmalı diyorum. (Enes)

Yoldaşını öldürmek Aytekin Yılmaz Dostoyevski ecinniler'de şöyle bir cümle kurmuştur...sınırsız özgürlük diye yola çıktılar sınırsız şiddete vardılar...bu tür kitaplar her zaman yazılmalı...sansür görmemeli, unutturulmamalı...yazarı cesareti için kutlarım yayınevini de...sol samimiyet dürüstlük ve gerçeğe sadakat göstermeden neyi başarabiliriz ki..kitapta anlatılan infazların gerçekliğini düşünerek yazara ve yayınevine kutlama yaptım.ayrıca ölümü değil,onurlu bir yaşamı kutsamak adına'da kutladım ve de artık işkencenin,hapishane içinde hapishanenin ,kolay ölümlerin olmayacağı günlerin gelmesi gerektiği inancımıda ekleyerek bu acı,zor lokma kitaba ve yazara kutlama yazdım. Kırmızı çizgimizi geçen Aytekin Yılmaz'ın anlatımını ve dilini samimi buldum. Ulaş Hicabi Küçük'ün de son anlarının kitapta hayat bulduğu bu eseri kimseye öneremem,tavsiye edemem sadece idelojik donanımla yüklü kişiler ve konuya duyarlı okurlar zaten okumuştur diye düşünüyorum. Doksanlı yıllar'da çeşitli cezaevlerinde gerçekleşen infazları anlatan bu kitap yazarın 10 yıllık cezaevi sürecinde tuttuğu günlüklerden oluşuyor.Gerçeği eğip bükmeden bütün yönleriyle bilme arzusu iradesi olmadan iyi bir solcu,iyi bir insan olmak olanaksıztır. Kısaca yazar okura bazen dünya bir ölümdür.. ölüm, ise bir kurtuluştur demiş.... İnandığım değerler adına ve salt ölümü yazan bu kitap ile ilgili daha fazla değerlendirme yazmayacağım. Dostlukla kalın Gürbüz DENİZ (Gürbüz Deniz)

Yoldaşını Öldürmek PDF indirme linki var mı?

Aytekin Yılmaz - Yoldaşını Öldürmek kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yoldaşını Öldürmek PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Aytekin Yılmaz Kimdir?

Aytekin Yılmaz 1967’de Diyarbakır, Ergani, Ortayazıköyü’nde doğdu. Ortaokulu bitirdi. Siyasi faaliyetleri nedeniyle 9,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yazı faaliyetini hapishanede sürdüren yazar, bu dönemde çeşitli inceleem-araştırma çalışmaları yaptı. Yayımlanmış eserleri arasında Doğu’nun Talan ve İnkarı (Belge Yay., 2001) ve Çokkültürlülükten Tek Kültürlülüğe Anadolu (Tohum Yayınları, 2002) vardır. 1997 Musa Anter Gazetecilik İnceleme-Araştırma Ödülü, 1999 MKM Film öyküsü Ödülü, 2003 İkinci İstanbul Ulusal Kısa Film Festivali Öykü Ödülü’nün sahibidir.

Aytekin Yılmaz Kitapları - Eserleri

  • Yoldaşını Öldürmek
  • Onlar Daha Çocuktu
  • Son Diktatör
  • Ernesto'nun Dağları
  • Dağbozumu
  • İçimizdeki Hapishane Labirentin Sonu
  • Çağdaş Siyasal Akımlar
  • Sığınamayanlar
  • Yüzleşerek Barışmak
  • Doğunun Talanı ve İnkarı
  • Dağbozumu
  • Yedi Mavi Renk
  • Modern Demokrasi Gelişimi ve Sorunları
  • Çokkültürlülükten Tekkültürlülüğe Anadolu
  • Romantizmden Gerçeğe Küreselleşme
  • İkinci Küreselleşme Dalgası

Aytekin Yılmaz Alıntıları - Sözleri

  • “Diyalog diyip geçmemek gerekir.İnsanlığın bugünkü karmaşık sorunlarına bazı yazarlar,”uygarlıklararası diyalog sorunu”diyor.Bir çok savaşın nedenini bu diyalogsuzlukta arayanlar var.Ülkemizdeki 15 yıllık savaşın nedeni de önemli oranda bu diyalogsuzluktan kaynaklanıyor.Türk devleti hiç bir koşulda Kürtlerle diyalog kabul etmiyor.Yaşanan bu savaşın nedenini bile tartışmak istemiyor.Tartışmak isteyenler cezai yaptırımlarla maruz kalmaktadır.” (İçimizdeki Hapishane Labirentin Sonu)
  • Perinaz’ın ifadesine göre kendisine tecavüz eden kişi bir önceki kampın sorumlusudur. Bu kişi partide merkezî düzeyde yetkileri olan etkili kadrolardan biridir. Raporu okuyanlardan hiçbiri inanmak istemez buna. Inansalar bile kendilerinin yapabileceği bir şey yoktur. İçlerinde Perinaz’ın bu iddiasını partiye açıklayabilecek tek kişi bile çıkmaz. Bu bilgiyi parti merkezine, hatta Abdullah Öcalan'a aktarmak yerine, şöyle bir yol izlerler. İlk önce Perinaz’ı silahsızlandırıp kamp yapısından tecrit ederler. Sonra da Perinaz’ın hamileliği hakkında bir açıklama yaparlar; bu açıklamaya göre, Perinaz yaklaşık 3-4 ay önce bir çatışmada öldürülen Kendal adlı birinden hamile kalmıştır. Yapılan bu açıklama hem kamp yapısının tepkisini azaltır hem de merkez konumundaki örgüt sorumlusu Rezan korunmuş olur. Burada kamp yönetiminin aslında düşündüğü tek şey, parti yıpranmasın, merkez konumundaki örgüt yöneticisi yıpranmasın kaygısıdır. (Onlar Daha Çocuktu)
  • Baran E. çatışmaların yaşandığı, tutuklamaların yapıldığı, tutuklananlara yoğun işkence yapıldığı, faili meçhullerin çokça yaşandığı 1993 yılında yakalanıyor, çoğu gibi o da polis sorgusunda işkencelere dayanamayıp konuşuyor. Sonra da Diyarbakır Hapishanesi'ne konuluyor. Koğuşa geldiğinde poliste çözüldüğünü, hata yaptığını, örgütün kendisini affetmesini istiyor. “Korktum, dayanamadım. Partiye karşı suçlu olduğumu biliyorum, ama bilmenizi isterim ki, çok pişmanim. Bu hatamı telafi edebilirim. Partiden ve yoldaşlarımdan bana bir şans vermelerini istiyorum,” diyor. Baran bu raporunu koğuştaki örgüt sorumlusuna verir. Örgüt sorumluları önce onu koğuşta tutuklayıp bir ranzaya hapsederler, günlerce sorguladıktan sonra da hakkında bir karar alırlar. Aldıkları bu karara göre, Baran ölümü fazlasıyla hak ediyordur, çünkü örgüte ihanet etmiştir. Ama örgütten kendisini affetmesini, bir şans daha verilmesini istediği için, örgüt sorumluları da bu durumu oturup kendi aralarında konuşurlar. Sorumlulardan biri, “Baran’a bir şans verelim ama öncelikle vereceğimiz görevi yerine getirsin,” der. (Onlar Daha Çocuktu)
  • Osman Tim, poliste çözüldüğü ve halkına ihanet ettiği için öldürüldü, denilmişti. Örgütün yaptığı açıklama bu yöndeydi. Şimdi de poliste direnen Sorgul’un trajik hikâyesine bakalım. Sorgul'la Osman Tim aynı dönemde dağa çıktılar, ayni örgüt görevlendirmesiyle İstanbul'a gönderildiler ve aynı operasyonda yakalanıp, Bayrampaşa hapishanesine birlikte getirildiler. Aralarındaki tek fark, birinin polis sorgusunda çözülmüş olması, diğerinin ise direnmiş olmasıdır. (Yoldaşını Öldürmek)
  • "Terleyen alev, üşüyen ırmaksa hayat Gitarın tellerinde perdeler lal Tualde her fırça darbesi kör mü olacak? Alev üşüyüp ırmağa dönüşse Su terleyip ateşe bürünse Gül, yüzünü bir kez de Ay'a dönse Acı, tenimde söndürülmüş köz değilse Ne demeli şimdi mor anlamlara? Alev henüz terleyip, ırmak üşümemişken Dedim, 'hep benzetilirdi kadının ebruları hilale o sabah Ay'ın ebruları kadındı...' İlk taşı günahkar olanlar atınca Noette'nin yaptığı gemi de, ay da Günlerin sayılı olduğu an'da battı." Barış Işık / Muş Cezaevi (Yedi Mavi Renk)
  • Hem DEV-SOL hem de TİKKO, polis işbirlikçisi dediği kadrolarından bazılarını birkaç hapishanede öldürdü. Cinayet sonrasını idareye haber verişleri ise korkunçtu. Cesedi koridordaki çöp bidonunun yanına bırakıp gardiyanlara "Gelin çöpünüzü alın!" diyorlardı. (Son Diktatör)
  • Bu öfkenin nedeni kendi ezilmişliği olabilir miydi? (Dağbozumu)
  • İnsan midesi değirmen taşına benzermiş,atarsan öğütür,atmazsan kendini öğütürmüş. (Ernesto'nun Dağları)
  • Sorgul, yaklaşık dört ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. Duyduk ki dışarı çıkar çıkmaz tekrar dağların yolunu tutmuş. Uzun bir dönem haber alamadım kendisinden. Yıllar sonra ben bir başka hapishanedeyken, onun dağda örgüt içinde infaz edildiğini duydum. (Yoldaşını Öldürmek)
  • İktidar, geçmişte neye karşıysanız size aynısını yaptıran şeydir. (Dağbozumu)
  • "Mağdurun şiddetiyle ilk defa karşılaşıyordum. Akıl dünyamda zalim denince hep devleti bilirdim. Meğer o bildiklerimin üzerinden çok sular akmış da haberim yokmuş. S.38 (Son Diktatör)
  • “Montaigne “insan en az bildiği şeye en çok inanır”der.Kendi olamamanın kötü niyet taşları inanç ağıyla örülüdür.” (İçimizdeki Hapishane Labirentin Sonu)
  • "Kendini arayan, insan yitirir ama yitirirken de kendini bulur. " Nietzche (İçimizdeki Hapishane Labirentin Sonu)
  • "Savaş, şiddet insana ne yaptırır? "diye bir soru sorsalar derim ki," Yeri geldiğinde sevdiğini öldürür! " (Yüzleşerek Barışmak)
  • Ormanın bütününü görmek için ona dışarıdan bakmak gerektiğini geç anlamış olmanın üzüntüsü vardı içinde. (Ernesto'nun Dağları)
  • Örgütlenmemiş ve genel kültürü yükseltilmemiş işçi sınıfı için oy hakkının da celladını seçme hakkından başka bir şey olmadığını belirtiyor. (Çağdaş Siyasal Akımlar)
  • "Ben duygularıma hâkim olamadım, zayıflık gösterdim." (Dağbozumu)
  • Ernesto bu kısmı biraz ilginç bulur. Tek tanrılı dinler de böyle değil mi, onların da tüm insanlık adına yola çıktıklarını, "En son din benim" dediklerini okumuştur bir yerlerde. Şimdi de Sançoizm benzer şeyleri söylüyor diye düşünür. (Ernesto'nun Dağları)
  • Zaten insan öyleymiş, en az bildiği şeye en çok inanırmış (Ernesto'nun Dağları)
  • Meğer geçmişte sorgılamadığım ne çok şey varmış. (Dağbozumu)