tatlidede

Afşın'a Mektuplar - Nejdet Sançar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Afşın'a Mektuplar kimin eseri? Afşın'a Mektuplar kitabının yazarı kimdir? Afşın'a Mektuplar konusu ve anafikri nedir? Afşın'a Mektuplar kitabı ne anlatıyor? Afşın'a Mektuplar PDF indirme linki var mı? Afşın'a Mektuplar kitabının yazarı Nejdet Sançar kimdir? İşte Afşın'a Mektuplar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 02.02.2023 01:00
Afşın'a Mektuplar - Nejdet Sançar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Nejdet Sançar

Yayın Evi: Afşın Yayınları

İSBN: ---

Sayfa Sayısı: 64

Afşın'a Mektuplar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Nejdet Sançar Beğ'in 16 yaşında vefat eden bir oğlu vardır. Oğlunun adı Afşın'dır.

Bu acıya dayanamayan Sançar Beğ, felç geçirir ve ''Afşın'a Mektuplar'' adlı eseri kaleme alır.

Atsız'ın ise şu mısralar dökülür kaleminden;

''Ne ümitlerle gelip dünyaya

En güzel ismi takındın: Afşın!

Böyle erken bırakıp gitme neden?

Kaç bahar, kaç yılı doldurdu yaşın?

Kaldı senden bize bir gamlı seda…

Bir vedadır o seda, sade veda…"

Afşın'a Mektuplar Alıntıları - Sözleri

  • Deden Kür Şad'a de ki. O dünyada bıraktıklarım sizlere lâyık olmak, alınlarından öpülmek için çalışıyorlar.
  • Ve biz, iki zavallı, bekliyor, ümitle bekleyip duru­yorduk. O ümit yok mu? Fırtınadan kudurmuş bir denizde tutu­nabilecek bir dal parçası bile olsa, ümit, yine ümitti.
  • Sana daha ne yazayım? Senin bana söylediğin son sözler, benim de sana son söz­ lerim olsun: — Allaha ısmarladık, Afşın’cığım!...
  • Türk milliyetçilerinin tevkif edilmesine başlandığı ve Türkçülük aleyhindeki korkunç kampanyanın büyük bir azgınlıkla devam ettirildiği o ilk günlerde, zalimler, çomakları vasıtasıyle annene bir teklifte bulunmuşlardı: Annen, bir bağışlanma yazısı yazacak ve bu yazı makinenin başmdakine sunulacaktı. Evet, teklife göre, milletimize gönül Verdiğimiz için, böyle bir sevginin mânâsını dahi anlayamayacak seviyedeki insanlardan af dileyecektik. Tanrı'nın, kendisine bağışladığı insanlığa ve onun da üstünde, damarlarında dolaşan kanın kutsallığına inanan hangi Türk böyle bir şerefsizliği kabul edebilirdi? Annen de etmedi. Ve işte manevî ıstırapların yanında maddî sıkıntılara göğüs germek zorunda kalmasının sebebi de bu oldu. O, yüzyıllardan beri ıstırapla yoğurulmakta olan bir soyun yetişkin bir kızı idi. Kendi vatanında, kendi bayrağının gölgesinde, kendinden olmayanların işkencelerine dayansındı. Fakat sen masum ve talihsiz yavrudan ne istiyorlar, senin sütünü niçin kesiyorlardı?
  • İstanbul'dan Atsız Amcan da gelmişti. Ama, cenazende bulunmaya dayanamayacağını anlayarak bir gün sonra. Hayatın nice kasırgalarına göz kırpmadan göğüs germiş; kayalar kadar sağlam bir irade, senin tabutunun arkasından yürümek kudretini kendisinde bulamamıştı.
  • Sen, seni sevenlerin ellerinin üzerinde mezara giderken, Atsız amcan, kendisini İstanbul'dan Ankara'ya getiren tirende, sonradan kabir taşına yazdırdığımız şu ağıtı kaleme alıyordu : VEDA Ne ümitlerle gelip dünyaya, En güzel ismi takındın: Afşın ! Böyle erken bırakıp gitme neden? Kaç bahar, kaç yılı doldurdu yaşın? Kaldı senden bize bir gamlı sedâ ; Bir vedâdır o seda, sade vedâ
  • O ulu Türklerin biz bugünkü torunları da diye­biliriz ki, gücü ne olursa olsun, insan kuvveti, Türk gönülleri­mizdeki Türklük sevgisini bitiremez. Bu sevgiyi ne dışannm büyük düşmanlarının, ne bunak müstebitlerin, ne sütübozuk soysuzların, vatansızların ve ne de iğrenç dalkavukların gay­retleri değil, ancak üzerimize çökecek yök, yahut altımızdan yarılacak olan yer, yani Tanrı gücü yokedebilir...
  • Artık öğretmenlerine, sizlere millî ruh aşılayabilme güçlerine göre not veriyordun. Arkadaşlarına, Türklük ruhunu uyandırıcı eserler ve bilhassa tarihî romanlar tavsiye ediyordun. Sade tavsiye etmekle de kalmıyor, onları kitapçılara götürüp birikmiş paralarına göre kitaplar aldırıyordun. Bu suretle çevrendekilere, bilhassa Atsız'ın ve Kozanoğlu'nun romanlarını bol bol okutuyordun.
  • yorganı yüzüne kadar çekti. Sonra hiçbir söz söylemeden odadan çıkıp gitti. Sen artık yaşamıyordun. Kâinat başıma yıkılsa böylesine perişan olmazdım.
  • Türkçe dersinde övülen bazı şahısların veya fikirlerin, din dersinde yerilmesinin sebebini anlayabiliyor ve bu görüş farkını çok güzel ifade ediyordun.

Afşın'a Mektuplar İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ah Afşın..: Çiftçioğlu Nejdet Sançar, ağabeyi Atsız gibi kalemi sert bir yazar. Kalemine olan memnuniyetim gereği kütüphanemde olmasını çok istesem de baskısı yok ve sahaflarda altın fiyatına satılıyor. Bu yüzden internetten bulup okuduğum bir kitaptı. Değerli bir eğitimci, millî şuur sahibi, vatansever bir isim. İnandığı değerler uğruna çabalamış, ömrü cefa ile geçmiş Nejdet Sançar'ın, ağabeyi Atsız kadar bilinmemesi ne üzücü.. Bu da tarihimizin büyük bir vefasızlığı olarak kalacak.. Önyargıların bir kenara bırakılıp insanî duygularla ve empati bağı kurarak okunması gereken bir kitap. ... ''Talihsiz yavrumun, talihsiz annesine.. N. S.'' ithafıyla başlayan kitap, Sançar'ın ömrünün baharında vefat eden oğlu Afşın'a yazdığı mektuplardan oluşur. Bu mektuplar çekilen maddî-manevî ızdırapları, haksız ve vicdansızca yapılan sürgünleri, yıldırma ve baş eğdirme çabalarını açıkça ortaya koymuştur. Kitapta ve harici okumalarımda dönemin bazı isimlerinin övüldüğü gibi olmadığını idrak ettim. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir, sözü anlam kazanmıştı kafamda. Nejdet Sançar'ın türlü oyunlarla görev yerinin değiştirilmesiyle başlamıştı talihsizlikleri.. Eşi Reşide Sançar, İlber Ortaylı'nın fizik öğretmeniymiş hattâ.. Reşide Hanım hamileyken eşinin suçsuz yere hapse girmesiyle Afşın'ın da talihsizliği böylece başlamış. İçerdeyken ailesini görmesine izin verilmeyen Sançar, doğumundan kırk gün sonra görebilmiş yavrusunu.. Daha sonra Reşide Hanım'ın da öğretmenliği elinden alınmış. Ve oradan oraya sürüklenen bir hayat yaşamışlar. Ah Afşın... Paraya karşı en küçük yaşlardan beri tokgözlülüğün, ileriki yaşlarda da bu huydan vazgeçmeyişin.. Bir çocuk olarak bisiklet tutturmak yerine evin ihtiyacı olan fırından yana olan olgun tavrın.. Kibarlığın, efendiliğin, insanlık sevgin.. Londra'da okurken İngiliz öğretmenlerine dahi ders olarak verdiğin temiz ahlakın.. Yaşına rağmen ince zekân ve şuurlu bir Türk çocuğu oluşun.. Hasta olunca başkentin göbeğindeki bir hastanede yanlış konulan teşhis ve uygulanan tedaviler.. Bu kitap içimi sızlattı.. Bizim Yunus'un hemen şu dizelerini hatırlayıverdim: ''Bu dünyada bir nesneye yanar içim, göynür özüm Yiğid'iken ölenlere, göğ ekini biçmiş gibi'' Hele Atsız amcasının trenle cenazeye gelirken yolda yazdığı ağıt... ''Ne ümitlerle gelip dünyaya En güzel ismi takındın: Afşın! Böyle erken bırakıp gitme neden? Kaç bahar, kaç yılı doldurdu yaşın? Bir vedadır o seda, sade bir veda.. Bir baba için ne acı.. Allah kimseyi evladıyla sınamasın.. Zor zamanda eğilip bükülmeyen şahsiyet sahibi insanlar bunlar.. H. N. Atsız, A. Nihat Asya, O. Yüksel Serdengeçti... Velhâsıl okuyun, okutturun.. Kitapla ve sevgiyle kalın.. (Müverrihe)

“Talihsiz yavrumun, talihsiz annesine” diye başlıyor kitap ve çekilen maddi manevi ızdıraplar, haksız yere senelerin yitirilip sürgünlerin arkası gelmemesi, çileler, türlü türlü oyunlar sadece Türkçülüğe değil savunucuların ailesine, çevresine haksız saldırılar. Afşın’nın acuna gelişi nasıl talihsiz ise, acunda Onaltı yıl iki ay iki gün geçen zamanda talihsizdi.. Reşide hanım, Afşın’a beş buçuk aylık hamileyken babası Nejdet Sançar’ın suçsuz yere, haksızlık ve adaletsizlikle cezaevine girmesiyle başlıyor tahlihsizlerin Afşın.. ve ardı arkası kesilmiyor. Afşın kırk günlükken babasıyla tanışması.. Reşide hanımın öğretmenliği elinden alınıp soruşturma başlaması, maddi ve manevi çekilen çileler.. Ya bisiklet yerine fırın alın diyerek yaşının küçüklüğüne rağmen o Olgun duruşun.. Londra’da İngiliz Velet’lerine verdiğin Türk ahlakı ve töre derslerin.. Daha 14 yaşındayken Türkçülük için çalışmam diyerek verdiğin o mücadeleler.. Ah Afşın ah.. Hasta olunca hastanenin ve hekimlerin yanlış uygulamaları yanlış tedbirler.. ve babanın gözlerin içine bakarak son defa “Allahaısmarladık” diyişin.. Yürek kanatın be Afşın ve hepsinin gerçek oluşu bende kin ve nefret uyandırdı Afşın. Daha çok kinlendim.. Afşın’nın kısa hayatında çektikleri bu kadarla da kalmıyor.. Atsız amcasının trende cenazeye giderken yazdığı Afşın’a ağıt ise yürekleri parçalıyor; Ne ümitlerle gelip dünyaya En güzel ismi takındın: Afşın! Böyle erken bırakıp gitme neden? Kaç bahar, kaç yılı doldurdu yaşın? Kaldı senden bize bir gamlı seda... Bir vedadır o seda, sade veda (ATSIZ)

Afşın'a Mektuplar PDF indirme linki var mı?

Nejdet Sançar - Afşın'a Mektuplar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Afşın'a Mektuplar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Nejdet Sançar Kimdir?

Ahmet Nejdet Sançar (Çiftçioğlu) (d. 1 Mayıs1910, İstanbul - ö. 22 Şubat 1975, İstanbul), Türk eğitimci ve yazar. Nihal Atsız'ın kardeşidir. Nejdet Sançar,  İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunudur. Askerlikten sonra Sivas Öğretmen okuluna edebiyat öğretmeni olarak tâyin edilmiş fakat zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel'i karşılama törenine katılmadığı gerekçesi ile bu görevden alınmış ve Balıkesir Lisesi'ne atanmıştır. Balıkesir Lisesi'nde görevine devam ederken Irkçılık-Turancılık Davası altında Mayıs 1944'te başlayan ve Hüseyin Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Ankara Konservatuarı Direktörü Orhan Şaik Gökyay, Hikmet Tanyu, Türk Tarihi Profesörü Zeki Velidi Togan, Reha Oğuz Türkkan gibi Türkçülerin de bulunduğu davada tutuklanmış ve Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yapılan duruşmalar neticesinde 14 aya mahkûm olmuştur. Askeri Yargıtay, Türkçüler hakkındaki kararı esastan bozmuştur. Nejdet Sançar,  1960 yılında 16 yaşındaki oğlu Afşin'i kaybetmesi üzerine felç geçirmiş, Afşin için 1962 yılında Yeni İstanbul gazetesinde "Türk Gençliği Nasıl Olmalıdır?" konulu ödüllü bir yarışma düzenlemiş, bu yarışma daha sonraki yıllarda da devam etmiştir. Sançar, Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir.

 

Nejdet Sançar Kitapları - Eserleri

  • Türkçülük Üzerine Makaleler
  • Irkımızın Kahramanları
  • Nazım Hikmet Masalı
  • 1944 Irkçılık Turancılık Davası-Mahkeme Günlükleri
  • Afşın'a Mektuplar
  • Türk ve Yabancı Milli Destanlarından Örnekler
  • İsmet İnönü ile Hesaplaşma
  • Gizli Komünist Belgeleri
  • Makaleler 1
  • Türklük Sevgisi
  • Türk Moskof ve Komünist
  • Tarihte Türk - İtalyan Savaşları
  • Kızıl Cennet Masalı
  • Hasan Ali ile Hesaplaşma
  • Komünist Nedir?

Nejdet Sançar Alıntıları - Sözleri

  • Türk’ün düşmanı olduklarından Türk ülküsüne de düşmanlık edenler milletimizi parçalara bölmek için, dün olduğu gibi bugün de çalışmaktadırlar. Türk’ün bir vazifesi de bu hile karşısında uyanık bulunmaktır. Bu soyun evladı olmakla övünen Türkler Tanrı’nın birliğine nasıl iman ediyorlarsa, Türk birliğine ve bütünlüğüne de öyle inanmalıdırlar. Unutmamalı ki, Türk’ü, coğrafyasına ve kollarına göre parçalara ayırmak, soyumuzun kökünü kazımaya uğraşan düşmanların ekmeğine yağ sürmek demektir. Bir Türk bilerek, böyle bir alçaklığı asla yapamaz. (Türkçülük Üzerine Makaleler)
  • Türklük sevgisi ilahi bir ateştir. (Türklük Sevgisi)
  • Tarihteki düşmanlıkları yaratan, milletlerin, başkalarının topraklarında kendilerine hayat sahası aramaları­dır. (Türk Moskof ve Komünist)
  • Tutsak düşmek ve gemisini düşmana kaptırmaktansa, ölümün kucağına atılmayı daha yerinde bulan Barak Reis, ani bir kararla, ortalarında bulunduğu dört düşman gemisini neft yağı ile tutuşturdu ve kendi gemisindeki barut deposunu da ateşe verdi. (Tarihte Türk - İtalyan Savaşları)
  • Komünistler seçimden önce evlere giderek seçimde rey vermedikleri takdirde yeniden geleceklerini söylemişlerdir. Bu yeniden gelmenin ne demek olacağı kolayca anlaşılır. Bu demokratik (!) iş başına gelen komünistler ilk olarak muhalefetin temizlenmesi işine giriştiler (Kızıl Cennet Masalı)
  • Nihal Atsız Atsız: Askerî Tıbbiye’de üç sene okudum. Sonra 4 Mart 1925’te ihraç oldum. Hakim: Ne sebeple? Atsız: Resmî kayıtlara göre serkeşlikten, kendi kanaatime göre Türk milliyetçisi olduğum için. (1944 Irkçılık Turancılık Davası-Mahkeme Günlükleri)
  • Stalin'in bu şekildeki ilk cinayeti 1923'te Tatar Halk Komiserleri Konseyi Başkanı Sultan Galiyev'e karşıdır... Suçlarını itiraf ettiği için öldürüldü. (Kızıl Cennet Masalı)
  • Türkiye’miz, birçok fikirlerin ve inançların birbirleriyle kıyasıya çarpıştığı bir meydan haline gelmiş bulunuyor. Birbirleriyle mücadele eden bu kuvvetler arasında vatanımızın bir parçasını devletimizden koparmak veya Türkiye’yi bütünü ile en büyük düşmanımızın pençesine teslim etmek isteyenler bulunduğu gibi, şahsi temeller üzerine oturtulmuş bir nevi menfaat ortaklıkları şeklindeki, siyasi veya siyasi olmayan, teşekküller de vardır. Maddi ve manevi güçleri birbirlerinden bu çeşitli yıkıcı veya zararlı kuvvetler karşısında ise, Türklüğü ayakta tutacak tek bir fikir olarak sadece Türkçülük bulunuyor. (Türkçülük Üzerine Makaleler)
  • Efendim, milletlerin üç ülkü merhalesi vardır. Birinci merhale istiklaldir. İkincisi milli birlik kurmak, yani hainler dışındaki ırkdaşlarını kurtarmaktır. Üçüncüsü cihanı istiladır. Eğer şimdiye kadar hiçbir millet cihanı işgal edememişse, bu aynı ülküyle yaşayan başka milletlerin mukavemetiyle karşılaşmasındandır. Bu zaten biyolojik bir hadisedir. Bütün nebatlar ve hayvanlar bunu yapmak için çalışırlar. (1944 Irkçılık Turancılık Davası-Mahkeme Günlükleri)
  • Ve İnönü'nün inandırmaya çalıştığı gibi Türkçülük sadece genç çocuklarla saf vatandaşları değil bütün Türkiye'yi saran bir fikir olmuştur. Hatta en İnönü'nün kendisine en sadık kulllardan meydana geldiğine inandığı muhakkak olan Millet Meclisi'ne kadar girmiştir. (İsmet İnönü ile Hesaplaşma)
  • En büyük iftiharım Türk yaratıldığımdır. (İsmet İnönü ile Hesaplaşma)
  • Sembollerle sembolü benimseyen milletler arasında bazı uygunluklar olduğu muhakkaktır. Sembol ile milletin birbirine en uygun düşeni ise, şüphesiz kurt ile Türk’tür. Çünkü kurt, hayvanlar dünyasının pençesi en sert olanı; Türk ise, insanlık aleminin yiğitlikte en önde bulunanıdır. (Türkçülük Üzerine Makaleler)
  • Türk destanlarını, diğer milletlerin destanlarından ayıran en mühim husus, onların, başka milletlerin destanları ile kıyaslanamayacak derecede tarihe yakınlığıdır. (Türk ve Yabancı Milli Destanlarından Örnekler)
  • Mısralarında ruhları okşayan bir hava seziliyordu. Bu sebepten kendisine, gelecek için çok şeyler vadeden bir kabiliyet olarak bakılıyordu.Yaralı hayalet adlı manzumesinden alınan bu şiirler bu ümide hak verdirecek örneklerden birisidir: Bir gece bir odada dört arkadaş toplandık Bir uzak rüya olan-geçmiş günleri andık. Gözlerimiz yaşlıydı, gönüllerimiz mahzun, Hepimiz memleketten konuştuk uzun uzun. Dördümüzden ikisi aydın uşaklarından, Elelerin kanıydı damarlarındaki kan .... Onlardı en ziyade ağlayan için için ... Bu hali nihayete erdirebilmek için Bir sedefli tanbura vererek küçüğüne Dedim ki: «Kımıldanın, bu küskün haliniz ne? Bir çal da dinleyelim, haydi, Sarı Zeybeği, Canlansın gözümüzde yalçın dağların beği .. » (Nazım Hikmet Masalı)
  • Ülkü ateşi ve hakikat sevgisi her şeye hakimdir. (Türklük Sevgisi)
  • Müddei Umûmi; Maznun nereye gidecekmiş? - Türkistan’a... Müddei Umûmi; Neresi burası? - Şarkî Türkistan! (1944 Irkçılık Turancılık Davası-Mahkeme Günlükleri)
  • Ömür boyunca yorulan Hoyrat hayaller gelecek; Bizi, gecelerden öte, Kendimizi unutturan Bir ülkeye götürecek. (Gültekin Samanoğlu) (Nazım Hikmet Masalı)
  • Tethiş, cebir ve şiddet olmadan bir proleterya diktatörlüğü düşünülemezl„ Bu söz Lenin'indir. Bolşevik ihtilâlinden çok önce söylenmiş olan bu tek cümleye, komünizm denilen İptidaî sistemin ruhuna ait bir formül diye bakmak Filhakika yirminci yüzyılın birinci yarısını dolduran komünist vahşetlerinin sırrı, sanki bu tek cümlede gizli gibidir. (Kızıl Cennet Masalı)
  • İnsan yetişmiş, iyi niyetli, vatansever ve milliyetçi olmadıkça; toplumuna hizmet aşkıyla dolup taşmadıkça, onun eline teslim edilecek silah da, sistem de kısır ve yavan kalmaya mahkûmdur. (Makaleler 1)
  • Safevi İsmail, karşısındakinin ne yavuz bir asker olduğunu bildiğinden çekiliyor. Türkiye ordusunu hareket yerinden uzaklaştırarak gücünden düşürmek istiyordu. Fakat bu çekilme devam etmedi. Yavuz, birden Çaldıran'da düşmanının karşısına dikildi. Çaldıran iki Türk kahramanının buyruk verdiği iki Türk ordusunun pek yaman vuruşmasına sahne oldu. (Irkımızın Kahramanları)

Yorum Yaz