tatlidede

Ahmed-i Hânî LGBT İçin Ne Söyle(r)di

Ahmed-i Hânî LGBT İçin Ne Söyle(r)di

      Memleketi derinden sarsan birkaç haftalık zorunlu deprem arasının ardından siyasetin sıcak gündemine geri döndük tekrar. Öyleydi böyleydi derken, Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayı da belli oldu. İttifaklar, vaatler, anketler, müzakereler derken iyiden iyiye hareketlenen siyaset arenası; göçük altında can veren on binleri, öz yurdunda zorunlu muhacir olan daha fazlasını ve enkaza dönen şehirleri gündemin bir sıra ardına itti. Unutmaya yer arıyorduk zaten; zira yaşanmazdı bu kadar acıyla …

      Altılı Masa’yı oluşturan partilerin fikir dünyaları düşünüldüğünde, normal şartlarda birbiriyle uyuşamayacak bir grup partinin tek bir masa etrafında bir araya gelmesi ve belli bir fikir birliğine varması, başlarda pek çok kimsenin ihtimal veremediği bir olasılıktı.

      Görünen o ki, ortak bir hedefe kilitlenmenin sağladığı o güçlü motivasyon, bazı ihtilaflı konuların geçici olarak görmezden gelinmesini veya çözümlerinin “köprüden sonraya” bırakılmasını sağladı. Şimdilik tehir edilen konulardan birisi de LGBT mevzusu. Doluya koysan olmaz, boşa koysan olmaz cinsinden bir konu.

      20’ye yakın CHP’li belediye, LGBT’lilere hizmet vermek amacıyla “cinsiyet eşitliği” birimleri kurmuş. Bu adım tek başına bile Masa’nın en büyük paydaşının konuya yaklaşımını net koyuyor ortaya. İyi Parti’den genel başkan yardımcısı düzeyinde ABD’deki LGBT yürüyüşüne katılım sağlanması da aynı netlikte bir tavır.

      Deva, Gelecek, Demokrat ve Saadet partileri LGBT konusuna, hitap ettikleri kitlelerin düşünsel yapısı gereği, karşı olsalar da ittifakın selameti açısından arıza çıkarmamayı tercih ettiler şu ana kadar. Saadet Partisi daha çok İstanbul Sözleşmesi karşıtlığı bağlamında sesini yükseltmekle yetindi.

      Masa bileşenlerinin LGBT konusunda zıtlaşmama motivasyonu, geçtiğimiz ocak ayı sonunda açıklanan 244 sayfalık “Ortak Mutabakat Metni”nde de kendini gösterdi. Metinde “ne şiş yansın ne de kebap” kâbilinde İstanbul Sözleşmesi ve LGBT ile ilgili doğrudan bir vurguya yer verilmedi. Böylece CHP ve İyi Parti dışındakilerin kaygıları gözetilmiş oldu bir bakıma.

      Altılı Masa’da yer almasa da bugün daha da netleşen tabloda kilit konumu bir hayli önem kazanan ve Millet İttifakı’nı destekleyecek gibi görünen HDP ise LGBT lehinde tavrını en net belli edenlerden. HDP, daha 2015 yılındaki seçim bildirgesinde bu konuya “LGBT’lilerin eşit, özgür ve onurlu yaşam hakkı” başlığı altında genişçe yer vermişti. Mithat Sancar partisinin geçenlerdeki grup toplantısında, “Bütün halkların, inançların, kimliklerin, kültürlerin, cinsel yönelimlerin adayını arıyoruz” diyerek destekleyecekleri cumhurbaşkanı adayının LGBT’yi olumlaması gerektiğini ihtar etti.

      Cumhur İttifakı, LGBT karşıtlığı bağlamında safları iyice sıklaştırdı bu arada. Oğul Erbakan, babasının izinden giderek ittifaka katılmasının ilk şartı olarak LGBT derneklerinin kapatılmasını şart koştu. Hüda-Par’ın yaklaşımı ise oldum olası cümlenin malumu.

      Müziksiz ve coşkusuz bir seçim kampanyasının eli kulağında olduğu bugünlerde, Cumhur İttifakı’nın Millet İttifakı’ndaki bu muhtemel ayrışma mevzusunu gündeme getirerek bu fay hattını harekete geçirmeye çalışacağını tahmin etmek zor değil. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir grup toplantısında bunun sinyallerini vermişti:

“Ey altılı masanın içinde olanlar, çıkın da açıkça, mertçe LGBT'yi kimler savunuyor, kimler savunmuyor bunu da söyleyin. Bizim LGBT ile alakamız yok, çünkü biz aileyi savunuyoruz.”

      HDP’nin malum mevzuya amansız desteği, pek gündem olmasa da, Kürtlerin ezici çoğunluğu için onulmaz bir yara. Tahmin edileceğinin aksine, LGBT’ye karşı duran Kürtler sadece muhafazakar kesim değil. Kürt toplumunun geleneksel kodlarına sıkı sıkıya bağlı seküler Kürtlerin de pek haz etmediği bir açmaz bu. HDP’ye müzâhir birçok kişiye göre, partilerinin bu tür söylemlere yönelmesi, Türk soluyla yakınlaşmasının tezâhürü. LGBT’nin  başkaca kazanımların hatırına görmezden gelinmesi sadece Altılı Masa değil, HDP’yi destekleyen belli bir kesim için de geçerli. Mızrağın çuvala sığabilmesi bu yüzden.  

      Muhafazakar kaygılar bir yana, Kürtlerin geleneksel kodlarıyla da örtüşmeyen LGBT tarzı yaklaşımlar, Kürtlerin diline de bütün çarpıcılığıyla yansımış. Kürtçede “lewıti” ve “lewitandın” şeklinde bir sıfat ve bir de fiil var. Berbat, b*klu, murdar, kirli, lekeli ve batmış gibi olumsuz anlamlarda kullanılır. Kelime kökeninin eşcinsellik anlamında kullanılan “Lûtî”den geldiği anlaşılıyor. Lutiliğin, bugün LGBT dediğimiz kavramsal alanı kapsadığı düşünülürse, böyle bir yönelimin Kürt paradigmasındaki katı karşılığı anlaşılmış olur.

      Kürtlerin tarih boyunca hiçbir platformda onay vermediği bu tarz bir yaklaşım, büyük şair ve düşünür Ahmed-i Hânî (ölümü: 1707) tarafından da reddedilir. Bu konudaki mesajlarını yüzyıllar öncesinden istikbaldeki torunlarına Mem û Zîn üzerinden verir. Kürtlere “bu yol, yol değil” mesajı veren Hânî, LGBT gibi bir sapkınlığın Kürtlerin kimliğinin bir parçası olamayacağını savunur.

      Mem û Zîn, Cizre’de halk arasında anlatılagelen ve 1692’de Ahmed-i Hânî tarafından mesnevi formatında yazıya geçirilen bir aşk hikâyesini konu edinir. Eserde sadece aşk konusu değil, Kürtlerin tarihî, kültürel, politik ve millî durumlarına da yer yer değinilmekte, bu yönüyle eser, Kürtlerin büyük önem verdiği, ihtiramla okudukları bir edebî metindir.

      Mesnevinin 17. bölümünde Kürt geleneğinde önemli bir şehirli adeti olan sersal (yılbaşı) eğlencelerinin tasvirine yer verilir. Kadın karakterler Zîn ve Sitî de bu eğlencelere katılırlar. Kürtlerin sersal şenliklerine bir ritüel olarak erkekler, tebdil-i kıyafetle kadın kılığına girerlerdi. Erkek karakterler Mem ve Tacdîn de böyle davranarak kadın kılığında şenliklerde boy gösterirler. Zîn ile Siti, kadın giysilerinde olmalarına rağmen Mem ile Tacdîn’in yakışıklılıkları karşısında hayran kalmış, kendilerinden geçmişlerdir. Gördükleri güzellik karşısında akıllarını şaşırmış hâlde eve dönerler ve dadılarına olan biteni anlatırlar. Olanları hayretle dinleyen Dadı, buna çok üzülür. Zîn ile Sitî’nin kızlara âşık olduğunu sanarak ürperir; yani ortada lezbiyence bir eğilimin olduğunu sanır. Dadı’nın kızları bu sevdadan vazgeçirmek için sarf ettiği kınayıcı ifâdeler (694-711. beyitler), aslında Ahmed-i Hânî’nin kendi düşünceleridir. Belirtilen bu düşünceler, Kürtlerin bu tür eğilimler karşısındaki kolektif düşüncelerini de yansıtması ve günümüze de projeksiyon sunması bakımından oldukça değerlidir:

Şaştı kaldı bu mâcerâdan Dadı / Ey rûh ve cânlarım, diye haykırdı

Delikanlıları seyre gittiniz / Ceylanlar aşkından bihabersiniz

Anlamı yok o gördüğünüz şeklin / İmkânı yok kadına meylinizin

Bir beşer, bir beşere meyil verir / Ama siz kızlara oğlan el verir

Alıcı olur mu hiç, bir kıza, kız / Yoksa er akçesi, pazar imkânsız

Oğlanlar zâtın cemâline ayna / Kızlar mazhardır sıfat ışığına

Ârâz gibidir sıfat, zât olmadan / Hükümsüzdür ârâz, cevher olmadan

Ârâz, cevher ile ayakta durur / Güneş olmadan Ay, aydın mı olur?

Arzu, oğlanlar yüzünden beriyse / O yüz kere hûrî ve de perîyse

O meyil ki meftûn edecek sizi / O Leylâ ki Mecnûn edecek sizi           

Mecnûn değilse, Leylâ’nın muâdili / Leylâ’nın Leylâ’ya mı ola meyli

Bir gül, güllere hiç âşık olur mu? / Azrâ kendi kendine Vâmık olur mu?

Onca erkek âleminin içinden / Beyzâde, sâde, devrin gençlerinden

Kimseye gönül meyli vermezseniz, / Sersem, alçak, rezil kimselersiniz

Meçhûl, ne idüğü belirsizdirler, / Gönlünüzün bağlandığı kimseler

O iş, bana göre oldukça muhâl / Bir rüyâ gördünüz veyâ bir hayâl

Yorum Yaz