Ahmet Atilla Şentürk kimdir? Ahmet Atilla Şentürk kitapları ve sözleri
Türk Akademisyen, Yazar Ahmet Atilla Şentürk hayatı araştırılıyor. Peki Ahmet Atilla Şentürk kimdir? Ahmet Atilla Şentürk aslen nerelidir? Ahmet Atilla Şentürk ne zaman, nerede doğdu? Ahmet Atilla Şentürk hayatta mı? İşte Ahmet Atilla Şentürk hayatı...

Doğum Tarihi: 1958
Doğum Yeri: İstanbul
Ahmet Atilla Şentürk kimdir?
1958 yılında İstanbul'da doğdu. Yeşilköy Lisesi'nden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne girdi. 1980'de Tâhirü'l- Mevlevî Hayatı ve Eserleri adlı mezuniyet teziyle Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Ardından mezun olduğu bölüme asistan girerek 1987'de Eski Türk edebiyatı sahasında hazırladığı XVI.Asra Kadar Anadolu Sahası Mesnevîlerinde Edebî Tasvirler adlı çalışmasıyla doktor unvanını aldı. 1991-93 ders yıllarında A.B.D Ohio State Üniversitesinde ''Daily Life in the Ottoman Empire in Light of Literary Texts'' konulu disertasyonla visiting scholar olarak bulundu. 1993'te doçent, 2000'de profesör oldu. Sahasında kitap ve makaleler yayımladı. Halen aynı üniversitede eski Türk edebiyatı tarihi,metinler şerhi, metin tamiri konularında dersler vermekte ve Osmanlı Araştırmaları dergisinin editörlüğünü yürütmektedir.
Ahmet Atilla Şentürk Kitapları - Eserleri
- Osmanlı Şiiri Antolojisi
- Üniversiteler İçin Eski Türk Edebiyatı Tarihi
- Taşlıcalı Yayha Beğ'in Şehzade Mustafa Mersiyesi
- Kanuni Hicviyesi
- Dîvân - Molla Aşkı
- Ahmet Paşa'nın Güneş Kasidesi Üzerine Düşünceler
- Eski Türk Edebiyatı Tarihi
- Klasik Osmanlı Edebiyatı Tiplerinden Sufi Yahut Zahid Hakkında
Ahmet Atilla Şentürk Alıntıları - Sözleri
- Ehl-i dil pîr-i kerâmet didi âkil oldur Otura yâre yakîn yüriye düşmenden ırah Gönül ehli, keramet sahibi yaşlı bilge ''Akıllı insan, sevgiliye yakın oturup düşmandan uzak yürüyendir.'' dedi. (Dîvân - Molla Aşkı)
- "Hümâ Kuşu, " kemikle beslendiği ve yeryüzünden görünmeyecek kadar yükseklerde uçtuğu için edebiyatta her şeyden el etek çekmişlik ve kanaatin sembolü olarak geçer. (Osmanlı Şiiri Antolojisi)
- Padişah, şairin Sihâm-ı Kâzâ’sını okurken, yakınında bir yere yıldırım düşmesi üzerine elindeki şiir mecmuasını yırtar ve Nef’î’yi azlettirerek bir daha hiciv yazmaması için kendisinden söz alır. Zamanın şairlerinden biri buna işaret ederek Nef’i’yi şöylece yerer:  Gökten nazire indi Sihâm-ı Kâzâsına Nef’î diliyle uğradı hakkın belasına Sultan IV. Murat’ın emri veya izniyle idam edilen şairin cesedinin denize atıldığı rivayet edilir. (Eski Türk Edebiyatı Tarihi)
- Şîrler pençe-i kahrumda olurken lerzân Beni bir gözleri âhûya zebûn etdi felek (Arslanlar benim kahredici pençemde titrerlerken, felek beni bir gözü ahuya (sevgili) yeni düşürdü.) (Osmanlı Şiiri Antolojisi)
- Ayağa batan diken, o yolda çekilen acı ve sıkıntıyı temsil eder. (Osmanlı Şiiri Antolojisi)
- “Meded meded bu cihânun yıkıldı bir yanı Ecel celâlileri aldı Mustafa Han’ı” (Taşlıcalı Yayha Beğ'in Şehzade Mustafa Mersiyesi)
- Ben bu şiiri gamlı zamanımda yazdım, zihnim gam bulutlarıyla örtülü idi.... (Osmanlı Şiiri Antolojisi)
- O devirde güzel şiir, en katı ve öfkeli gönülleri dahi yumuşatan sihirli bir anahtar gibiydi. (XVI. Yy) (Osmanlı Şiiri Antolojisi)
- Bir güzelliği elde etmek için başa gelecek sıkıntılara razı olmak ziyan değildir, bilakis fayda getirir. (Osmanlı Şiiri Antolojisi)
- Dîvânu Lugati't-türk'te geçen ve her şeyin kendi cinsiyle yaşaması yolunda söylenen "kılıç tatıksa ış yunçır, er Tatıksa et tunçır = kılıç paslanırsa iş kötüleşir, adam Farslaşırsa kanı bozulur" (Divânü Lûgati't-türk, c. II, s. 281-282) atasözü o dönemde var olan millî şuuru yansıtması bakımından manidardır. (Eski Türk Edebiyatı Tarihi)
- "Lâle " eski şiirimizde bugün gelincik dediğimiz yabani çiçeğin adıdır. Ortasında bulunan siyahlık sebebiyle bağrı yanmış âşıklar şiirde bu çiçeğe benzetilir. (Osmanlı Şiiri Antolojisi)
- Şiir, insanın içinden gelen engel olunmaz bir sanat olup çoğu zaman insanın yaradılışı ve yeteneği ile doğrudan ilişkilidir. (Osmanlı Şiiri Antolojisi)
- Ne sağ olmak murâdımdır ne ölmekten kaçar cânım Cihânda hasta-i aşk olalı bir hoşça hâlim var Ben ol hayrân-ı aşkım ki yitirdim akl u idrâki Ne âlemden haberdâram ne kendimden hayâlim var - Aşkın hasıl ettiği hayranlıkla öylesine yitirdim ki aklı ve idrâki; âlemden de kendimden de haberim yok. (Taşlıcalı Yayha Beğ'in Şehzade Mustafa Mersiyesi)
- Kaşgarlı Mahmut, Türk milletinin ve dilinin önemini belirtmek için eserinin hemen başında iki hadise yer vermiştir. Bu hadislerden biri: “Derdini dinletebilmek ve Türklerin gönlünü almak için onların dilleri ile konuşmaktan başka yolu yoktur. Bir kimse kendi takımından ayrılıp da onlara sığınacak olursa o zümrenin korkusundan kurtulur.” diğeri ise: “Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır.” şeklindedir. Hadisleri Kaşgarlı Mahmut Buhara‘nın güvenilir imamlarından birinden ve Nişaburlu bir imamdan senetleri ile işittiğini belirtmektedir. (Eski Türk Edebiyatı Tarihi)
- Peygamber dünyayı aydınlatan bir meşaledir Allah'ın şerri kesip atmak için çekilmiş kılıcıdır. Ka'b b. Züheyr, Müslüman olmadan önce Hz. Peygamberi ve ailesini hicvettiği için kanı helal kılınmış, görüldüğü yerde öldürülmesi emredilmişti. Fakat Müslüman olduktan sonra Hz. Muhammed için bir kaside yazarak tanınmayacak bir şekilde huzuruna çıkmış, "Ka'b huzurunuza Müslüman olarak gelse onu affeder misiniz?" diye sorup olumlu cevap alınca kendisini tanıtmış ve nazmettiği kasideyi okumuştur. Bunun üzerine Hz. Muhammed elinde verecek bir şeyi bulunmadığından şaire, sırtındaki hırkasını çıkarıp vermiştir. (Osmanlı Şiiri Antolojisi)
- Eski Yunan mitolojisinde Narcissus, olağanüstü güzellikte bir delikanlı imiş. Her gören ona âşık ve hayran olduğu hâlde hiç kendisinin aksini görmediği için bunun sebebini anlayamaz ve olanlara karşı umursamaz bir tavır takınırmış. Nihayet birgün sudaki aksini görerek bu olağanüstü güzelliğe âşık olur ve onu elde etmek için suya atılır ve boğulur. Onun öldüğü yerde açan çiçeklere onun adını verirler. (Osmanlı Şiiri Antolojisi)