Ahmet Kekeç kimdir? Ahmet Kekeç kitapları ve sözleri
Gazeteci, yazar Ahmet Kekeç hayatı araştırılıyor. Peki Ahmet Kekeç kimdir? Ahmet Kekeç aslen nerelidir? Ahmet Kekeç ne zaman, nerede doğdu? Ahmet Kekeç hayatta mı? İşte Ahmet Kekeç hayatı... Ahmet Kekeç yaşıyor mu? Ahmet Kekeç ne zaman, nerede öldü?

Doğum Tarihi: 3 Ocak 1961
Doğum Yeri: Malatya, Türkiye
Ölüm Tarihi: 14 Kasım 2020
Ölüm Yeri: İstanbul, Türkiye
Ahmet Kekeç kimdir?
Malatya'da 3 Ocak 1961 yılında dünyaya gelen Akşam Gazetesi yazarı Kekeç, doğduğu şehirde eğitim hayatına başladı ve sırasıyla Atatürk İlkokulu, Atatürk Ortaokulu ile Atatürk Lisesi'nden 1978'de mezun oldu. Liseyi bitirdikten sonra ailesinin de yönlendirmesiyle üniversite hayatına Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nde başlayan Kekeç, 17 yaşındayken Gırgır dergisinde mizah öyküleri yayımlamaya başladı.
Kekeç, kaleme aldığı hikaye, eleştiri ve denemeleri 1980'den itibaren Aylık Dergi, Mavera, Yönelişler, Kayıtlar, Kırkayak (Kırklar), Kitap Dergisi, Girişim, İmza dergilerinde yayınladı. Yazar aynı zamanda 1989'da "İmza" dergisinin kurucuları arasında da yer aldı. Aynı dönemlerde gazetecilik mesleğine de adım atan Kekeç, ilk olarak "Milli Gazete" (1985), "Yeni Haber", "Zaman" (1986), Vahdet (1988), Yeni Şafak (1999) ve "Akit" gazetelerinde editör ve köşe yazarlığı gibi görevlerde bulundu.
Kekeç, Gençlik dergisi tarafından 1997'de "yılın yazarı" seçildi. Aynı yıl Türkiye Yazarlar Birliği "Basın -Fıkra Ödülü"nü, 1999'da ise "Yağmurdan Sonra" adlı romanı ile Tuzla Belediyesi Roman Yarışması'nda birincilik ödülünü aldı.
Kanal 7'de bir yıl kadar yorumculuk da yapan Ahmet Kekeç, bir dönem Cine5'te Rasim Ozan Kütahyalı ve Salih Tuna ile birlikte "Memleket Meselesi"nin yanı sıra yine aynı kanalda "Derin Mevzu" adlı tartışma-sohbet programını sundu. Kekeç, daha sonra 24 TV'de Nagehan Alçı ile birlikte "Nerede Kalmıştık", Nevin Ateş ve Mustafa Armağan ile birlikte "Tarihçe", Ülke TV'de de Turgay Güler ve Yusuf Ziya Cömert ile birlikte "En Sıra Dışı" adlı üç televizyon programında yer aldı.
Kekeç, son yıllarda çalışmalarını roman üzerine yoğunlaştırmıştı ve 2016 yılından beri Star Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam ediyordu.
Kekeç, 14 Kasım 2020 tarihinde COVID-19 nedeniyle hayatını kaybetti.
Ahmet Kekeç Kitapları - Eserleri
- Ulufer
- Yağmurdan Sonra
- Son İyi Şeyler
- Cumhuriyet Apartmanı
- Kanamalı Haydut
- Kalanlar
- Beni Türk İmamlarına Emanet Ediniz
- Derin Roman
- Oyun Kuranlar ve Oyun Bozanlar
- Ali Şükrü Bey Cinayeti
- CIA ve 12 Eylül / Bir İhtilalin Romanı
- Yakın tarih ansiklopedisi 2
- Maalesef Türkiye
- İnek Sosyalizmi
- Gazeteciyim Ama Tedavi Görüyorum
Ahmet Kekeç Alıntıları - Sözleri
- ... Ama aradığım sesi bulamıyordum. Bende eksik olan buydu. Belki de aradığım sesten kaçıyordum. Beni hayata, gerçekliğe, küçük mutluluklara çağıran dünyalık seslere tamah ettiğim, onu bulduğumda kendimi tamamlanmış hissedeceğim için kaçıyordum belki de... Kendim olmak istemediğim için kaçıyordum. Kendim olmak külfetti. Bu külfetin altına girersem acılarla baş edemem diye düşünüyordum. (Ulufer)
- Eski bir yaraya bakar gibi baktım. (Ulufer)
- İçimden, "Bu havada ölünür mü?" diye geçirdim. (Ulufer)
- Varoluşunu içte ve dışta uyguladığı teröre borçlu olan Amerika, CIA eliyle gerçekleştirdiği operasyonlar da, çokuluslu şirketlerine genişleme, yaygınlaşma, dünya ekonomisinin büyük bir bölümünü kontrol altına alma imkânı sağladı. (CIA ve 12 Eylül / Bir İhtilalin Romanı)
- “Kimse körünü öldürmez.” (Ulufer)
- " Her fırsatta dine karşı olduğunu, bu karşı oluşun bütün dinleri kapsadığını ifade eden Turan ( Dursun), TV'deki " Yasak Oyunlar " adlı hristiyanlık propagandası yapan filmin bir gece apar-topar yayından kaldırılmasına içerleyerek TRT yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulundu. " (Beni Türk İmamlarına Emanet Ediniz)
- Hava ne güzel! Orhan Veli, "Beni bu güzel havalar mahvetti" demiş. Ne güzel söylemiş... (Ulufer)
- Ayaklarımın altında ezdiğim sigara izmaritine baktı. "İçme desem de çaresi yok... Değil mi Mehmet Ali?" "Yok" dedim. "Sen yine de içme!" (Ulufer)
- Bu yazarımızı kayıp ettik Rahmetle anıyoruz Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun (Yağmurdan Sonra)
- Belki de hayatınız boyunca pek çok yoldan gittiniz, birçok insanı yanıldınız, birçok ihanete katlandınız, çaresizlik içinde kayboldunuz. (Yağmurdan Sonra)
- "Ne zaman yazarlığımın bana kattıkları ve benden eksilttikleri üzerine düşünsem, içimden ağlamak geliyor. Çıkışı olmayan bu sokağa nasıl girdiğimi bilmiyorum. Hiçbir zaman, inatla yaşamayı savunan biri olmadım. Ölümden değil, "yok olmak"tan korktum. Ölmek işime gelirdi oysa. Ben uygarlıktan, bunamış bir devletten, o devletin şiddetinden, içi boş kadınlardan, ahmak erkeklerden, "sterilize yaşamlar"dan kaçıyorum." 8 Eylül 2002 (Kanamalı Haydut)
- düşünüyorum da, içinden çıkamıyorum... (Son İyi Şeyler)
- Ben uygarlıktan, bunamış bir devletten, o devletin şiddetinden, içi boş kadınlardan, ahmak erkeklerden, "sterilize yaşamlar"dan kaçıyorum. "Robertaaaa" diye böğüren İtalyan yarmasını kendi tabiatıma daha uygun buluyorum. Yazarlar sinik insanlardır. Onları, sürekli yakınmak ve acıdan gebermek hoşnut eder. (Kanamalı Haydut)
- “içe atılan her şey, aşk da, karşılıksız üleşmek de iki kişinin birlikteliğini aşan bit duygu..” (Son İyi Şeyler)
- “düşünüyorum da içinden çıkamıyorum…” (Son İyi Şeyler)
- İnönü Başbakanlığa getirilir getirilmez, Şeyh Said isyanını bastırmakla kalmadı, rejim muhaliflerini denklem dışında tutacak bir de özel yasa çıkardı: "Takrir-i Sükûn Kanunu" olarak tarihe geçen bu yasayla hem muhalifler hem de yeni rejime zorluk çıkaran İstanbul basını "ilelebet" susturulmuş oldu. (Cumhuriyet Apartmanı)
- Kuşağımın ağlak yazarları, lirizmden, içi boş varoluş bunalımlarından, trendy mutsuzluklardan hoşlanıyor. Ben bu fırsatı teptiğim için edebiyatta başarısız oldum. (Kanamalı Haydut)
- "İçim sıkılıyor" dedi Muzo. "Başlama şimdi sen de," dedim. "Kimin sıkılmıyor ki?" (Ulufer)
- Yalnız bir insanım ve ilişki kurduğum insanlarla aramızdaki uzaklığı korumaya, dahası ikili dostlukları dışımda tutmaya çalışıyorum. Bunun kişisel bir seçimden çok, bireyselliğimin garip sezgisiyle açıklanabileceğini düşünüyorum. Tanıdık, bildik insanlarla geçen ve çoğunda düş kırıklığı yaşatan serüvenlerden ağzı yanmış, bundan sonraki yaşamında yalnız kalmaya özen gösteren birinin garip yazgısını taşıdım yıllarca. (Son İyi Şeyler)
- bunun öyküsünü de bir tek, evet bir tek bekir büyükarkın yazdı: "gün batarken..." türkçe'de yazılmış en güzel savaş romanıdır (Kanamalı Haydut)