tatlidede

Analara Bir Gün Değil Bir Ömür Vermeye Değer

Analara Bir Gün Değil Bir Ömür Vermeye Değer

Günün birinde zengin ve şöhretli bir adam bir rüya görür. Bir eğlence düzenlemiştir ailesi ve sevenleri için. Eğlenceye ailesi, dostları ve akrabaları katılmıştır. Ortalık şendir. Eğlence bütün hızıyla ve coşkusuyla sürmektedir. Herkes genç adamın yanındadır.

Aniden kendisine bir ses gelir;

-Hazırlan, ecele gideceksin.

Kendisi ve bütün eğlencedekiler birden kendilerini kızgın güneşin altında kumların ortasında bulurlar. Kızgın kumların ortasından denize dogru yürümek mecburiyetinde olan genc adam eceline dogru adım adım yürümeye baslar.

Önce dost bildikleri terketti onu ecele yolculuğunda, sonra akrabaları ve yakınları. Sadece ailesi kalmıştır onun ardında.

Biraz daha yürümeye başlayınca daha da kızgınlaşan kum ayaklarını yakmaya baslar.
Önde ecel, ayakların altında kızgın kumlar. Adam artık kumda sadece 3 kişinin ayak izini görmeye baslar.

1 kendisinin, 1 babasının, 1 de annesinin.

Ecel yaklaşmakta kızgın kum şiddetini arttırmaktadır. Baba da dönmüştür geriye. Bir kendisi birde Annesi devam eder. Canı çok yanmaktadır adamın.

Biraz daha ilerledikten sonra kuma doğru batmaya başlar. Bakar ki kumda tek bir kişinin ayak izi kalmış.   

O an adam hıçkıra hıçkıra ağlar. ´´Ey büyük Allah’ım ecelime giderken önce dostlarım, akrabalarım beni terk etti. Aile üyelerim teker teker bıraktı beni. Babam bile acıya dayanamayıp gitti.

Ve senin rahmetinden olan Annem o da beni bıraktı, diyerek ağlamaya ve “anneciğim nerdesin neden beni bıraktın” diye feryat etmeye başlar.  

Bu sırada alttan kırılgan ve içten bir ses yükselir.

Evladım hiç bırakır mıyım seni. Yüreğim hiç dayanır mı seyretmeye ecele gidişini. Sen yanarken ben hiç sönük kalabilir miyim? Yerde gördüğün tek ayak izi benimdir. Kum hem çok sıcak hem de batak. Senin ayaklarının yanmasına dayanamadı yüreğim. Taşıdım seni. Aşağıya bak evladım ben kızgın kumun içinde sen de omuzlarımdasın. Evladım ağlayıp yüreğimi dağlama, bırakmadım ölsem de hiç bırakmam ben seni.”

***

Dünyanın en fedakâr, en vefakâr, en cefakâr, en kanaatkâr varlıklarıdır hiç şüphesiz analarımız. Bizi dünyaya getiren ak sütüyle besleyen analarımız. Gece demeden gündüz demeden canını bile vermeye hazırdır fedakâr analarımız.

Kimi gün sıcağa aldırmadan tarlada çalıştılar alınlarından terler akıtıp. Bazense dağlarda aradılar bir lokma ekmeği bizim için. Kimi gün yemek yapacak odunumuzu omuzladılar, kimi gün ateşe uzattılar o kınalı ellerini her gün sıcak bir tandır ekmeği yedirmek için bizlere. Biz uyurken sıcak yataklarımızda onlar çöpten topladıkları kartonları ekmeğe çevirmenin derdindeydiler.

Kimi zaman sobamıza yakacak yetiştirmenin telaşındaydılar garip analarımız. Çamaşır yıkayacak suyumuzu taşıdılar soğuk demeden kar demeden. “Yavrucuğum üşümesin sakın” dediler ama kendileri hep üşüdüler ve üşüyen ellerini nefesleriyle ısıttı analarımız. Dertlerimizin dermanı oldular o sımsıcak yürekleriyle. Saçlarını değil yüreklerini süpürge yaptılar.

Bizler oyunlar oynarken, analarımız para kazanıp okuttular bizi. Gurbete gittiğimizde Yokluğumuzu hissettirmediler. Ocağımızı tüttürdüler umutla. Duvar diplerinde beklediler yolumuzu analarımız. Sadece bizleri değil hep hayatı sırtlanıp yürüdüler

Onlara bir gün değil bir ömür vermeye değer.

Bizleri dünyaya getiren emzirip yetiştiren canlarını bile bizlerden esirgemeyen yüreklerindeki sevgi ve şefkati karşılıksız veren fedakâr analarımızın; yılda bir kez değil her gün hatırlanmalarını ve baş üstünde taşınmalarını dilerim.

Yorumlar

Image
mirza
29.05.2012 / 16:40

anaların çektiğini çocuklar mutlak çekecektir çokcuk sahibi olduğunda o zaman ananın ne olduğu anlaşolır ben anamdan çok uzaktayım seni özledim canım annem

Image
isimsiz
19.05.2012 / 18:32

burda kimse gerçek adını vermiyorki niye versin bu arada yazı güzel olmuş tebrik ederim.

Image
kemaletdin tuğçu
19.05.2012 / 10:05

gerçek adını ver diyenlerin çoğu gerçek adını kullanmıyor boyle munafıklar var işte.

Image
meral
17.05.2012 / 22:56

bu tartışmaların ve yorumları bu güzel yazıyla ne ilgisi var anlamadım.

Image
İlhan Erdemli
16.05.2012 / 20:51

Kemalettin Tuğcu olayları öyle abartmış öyle ballandırmışsın ki hakketen kemalettin tuğcu gibi iyi hikayeleştirmişsin.Ama bir farkla hikayenin içine yalan dolan abarı iftira herşeyi katmışsın.Madem bu kadar dertlisin nedne rumuz kullanıyorsun.Gerçek adını yazsana.Yazamassın çünkü yalanların ortaya çıkacak.Sudan girmişsin dubalardan 155'e çıkmışsın.Belediye senin keyfine göre ya da senin önerilerine göre hareket etmek zorunda mı ?Anlattıklarına kendin bile inanmıyorsun.

Image
kemaletdin tuğçu
15.05.2012 / 00:54

Güzel Mardin'imiz kanaatimce daha güzel hizmet edilmeye layıktır.Sayın belediye başkanımız ya başkanlık yapmayı bilmlyor yada yapamıyor . Yılı aşkın sokak ve caddelerin harabe oluşuna alıştık da; ilgisizliğin, bilgisizliğin bu kadarına alışamadık henüz. (Merak etmeyin ona da alışırız yakında.) İki örnek vererek başkan beyin ne diyeceğini görmek isterim. Zira telefonlara çıkma gibi güzel bir adeti yok başkanın . Metin Pamukçu bey bile telefonlara dönüş yapıp :"Yapabileceğim bir şey yok kardeşim " deme erdemini gösteriyordu. Bu başkanda o bile yok.Gül mahallesinde belediyenin su borusu 2 mayıs da patladı.Patlamakla kalmadı sokağı, bir vatandaşın evinin duvarını yıkarak evin içine göçertti.Olur kazdır.(?!?) Olamayacak şey şu :Telefon açıyorum oradan geçen bir vatandaş olarak. Saat 15.48. Saat 16.35, bir personel elinde vana geliyor. "Ne yapacağğııız?" diyor. Neyse uzatmayalım anlıyor olayı nihayet. Durumun vehametini izaha kalkıyor belediyeye.II. Nafile..Tabii arda 4-5 kere aranıyor belediye. Yok abi ses yok.Sonunda 155'i arıyorum. İmdat!... Derken saat 18.10 zabıta geliyor, su yeni kesiliyor, sokağın başına naylon şerit çekiliyor, gidiliyor. Gidiş o gidiş. 14 mayıs 4x3 çukur olduğu yerde.Çoluk- çocuk, yaşlı, sakat, kör vs. ordan nasıl geçerse geçsin canım, kimin umurunda. Bu arda evinin duvarı göçüp, sokağı 12 gündür misafir eden vandaş 2 aydır; "Evime su sızıyor diye belediyeye dilekçeler verdim" demeside boş...Şimdi Allah aşkınıza; En dandik bir beldede dahi olsa bu olay, başkan: "Yahu benin suyun, benim sokağımı milletin evine yıktı. Gideyim, bakayımm ölü-yaralı varmı, zarar ziyan nedir?" diyerek belediyeyi oraya yığmazmı ya . Ne ala memleket ahhhh. Başkan hala görmemiştir o sokağı. Haberi yoksa "örtki ölem" vakasdır zaten. İki..14 mayıs saat 09.45 Fuat Yağcı Camii önündeki cadde kapalı .Pazartesi hasta, h.konağı vs. orada, yenişehirin en işlek caddelerinden biri, kapalı. Neden ? Evelere şenlik belediyemiz yola duba mıne monte ederek gidiş-gelişli yapacakmış.Al işte belediyecilik. Zabıtya diyorum ki: "Akşam yapılamazmıydı?" Cevap!!!:"Akşam mesai mi var?"..."Dün daha sakindi yapaydınız!" Cevap daha da dehşet: ""Git lo senden mi öğreneceğiz?""".... Ee bilmiyorsun, öğretene kızıyorsun. Ne olacak? . ALLAH AŞKINIZA İMDATT. KURTARIN BU KABUSTAN BİZİ..Devlet neden belediyeden, belediye başkanından korumaz ki vatandaşını? Davetiye mi lazım? Suç duyurusu mu?...Saygı ile. <br>(EDİTÖR ABİME NTO: Lütfen görülebilecek bir yerden yayınlayın. Yoruma yazdın orada yayınlarım demeyin. Yazacak başka yer bulamadı.Yorum köşesine yazdımm.)üze

Image
Muhsin
13.05.2012 / 19:50

Sayın Hocam doğru diyorsun, bir gün değil her gün hatırlanması gerekir annelerimizin derken. Ama unutanlara en azından bugün hatırlamalarına vesile olur diye kutlanması gereken bir gün diye düşünüyorum. Yüreğinize ve Kaleminize Sağlık Sayın Hocam

Yorum Yaz