diorex

André Gorz kimdir? André Gorz kitapları ve sözleri

Fransız Filozof, Gazeteci André Gorz hayatı araştırılıyor. Peki André Gorz kimdir? André Gorz aslen nerelidir? André Gorz ne zaman, nerede doğdu? André Gorz hayatta mı? İşte André Gorz hayatı... André Gorz yaşıyor mu? André Gorz ne zaman, nerede öldü?

  • 28.08.2022 09:00
André Gorz kimdir? André Gorz kitapları ve sözleri
Fransız Filozof, Gazeteci André Gorz edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında André Gorz hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. André Gorz hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte André Gorz hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Gerhard Hirsch

Doğum Tarihi: 9 Şubat 1923

Doğum Yeri: Viyana, Avusturya

Ölüm Tarihi: 22 Eylül 2007

Ölüm Yeri: Vosnon, Fransa

André Gorz kimdir?

Avusturya asıllı bir Yahudi olan Fransız gazeteci/yazar André Gorz, 1923 yılında Viyana’da doğmuştur.

Gorz, Les Temps Modernes dergisinde, Jean Paul Sartre’ın çevresinde oluşan ekibin içinde yer aldıktan sonra, yirmi yıl süreyle Fransa’nın ünlü haftalık dergisi Le Nouvel Observateur’de çalışır. Dergide çıkan araştırma-inceleme yazılarında olduğu gibi, felsefi ve kuramsal eserlerinde de geleceğin gündemini sorgulamaya yönelir. Marksizmi varoluşçu bir yaklaşımla benimsemesi, yabancılaşma ve özgürlük konularına özel bir biçimde eğilmesini sağlar. Hem felsefi çalışmalarında hem de gazetecilik mesleğinde, kapitalizme özgü işbölümünü ve kaynaklarının akıldışı kullanılması yüzünden dünyanın yıkıma doğru gidişini eleştirerek, siyasi ekolojinin önemli düşünürlerinden biri olur. Le Nouvel Observateur’den emekli olduktan sonra köy hayatını seçip son yirmi üç yılını çok bağlı olduğu ve “vazgeçilmez” gördüğü karısıyla birlikte Vosnan’da geçirir; kendisini bütünüyle, giderek ağırlaşan ve tedavisi olmayan bir hastalığa yıllardır cesurca direnen karısına ve kitap yazmaya adar. Karısı Dorine’in iyice dayanılmaz hale gelen acıları, onları özgür iradeleriyle önemli bir seçime yöneltir; hayatta olduğu gibi ölümde de ayrılmama arzusuyla, birlikte ölmeyi seçerek, 24 Eylül 2007’de hayata veda ederler.

Fransa’da, Herbert Marcuse ve Ivan Illich’in düşüncelerinin tanınıp yaygınlaşmasında önemli bir rol oynayan André Gorz’un başlıca eserleri şunlardır: Le Traître (1957, Jean Paul Sartre’ın Önsözü’yle); La morale de l’histoire (1959); Stratégie ouvrière et néocapitalisme (1964); Le socialisme difficile (1967); Réforme et Révolution (1969); Critique de la division du travail (1973); Critique du capitalisme quotidien (1973); Écologie et Politique (1975); Fondements pour une morale (1977); Écologie et liberté (1977); Adieux au prolétariat (1980) [Elveda Proletarya, Çev. Hülya Tufan, Afa Yayınları, 1986]; Les chemins du paradis (1983) [Cennetin Yolları, Çev. Turhan Ilgaz, Afa Yayınları, 1985]; Métamorphoses du travail-Quête du sens-Critique de la raison économique (1988) [‹ktisadi Aklın Eleştirisi-Çalışmanın Dönüşümleri-Anlam Arayışı, Çev. Işık Ergüden, Ayrıntı Yayınları, 1995]; Capitalisme Socialisme Écologie/Désorientations-Orientations (1991) [Kapitalizm Sosyalizm Ekoloji/Yönelim Bozuklukları-Arayışlar, Çev. Işık Ergüden, Ayrıntı Yayınları, 1993]; Misères du présent, richesse du possible (1997) [Yaşadığımız Sefalet-Kurtuluş Çareleri, Çev. Nilgün Tutal, Ayrıntı Yayınları, 2001]; L’immatérial (2003) ve Lettre à D. Histoire d’un amour (2006).

André Gorz Kitapları - Eserleri

  • Son Mektup
  • Maddesiz
  • Yaşadığımız Sefalet
  • İktisadi Aklın Eleştirisi
  • Kapitalizm, Sosyalizm, Ekoloji
  • Ekolojinin Kızıl Hattı
  • Elveda Proletarya
  • Cennetin Yolları

André Gorz Alıntıları - Sözleri

  • "Hayatı sonraya ertelemek istemiyorum artık." (Son Mektup)
  • Her şey metalaşır; kendini satma yaşamın bütün alanlarına yayılır ve her şey parayla ölçülür. (Maddesiz)
  • "Kişi bildiklerini öğrenmek zorunda olduğunu unuttuğunda bilinen şey öğrenilmiş demektir. " (Maddesiz)
  • Ücretlilik ilişkisi, yalnızca sözleşmeli olmasıyla bile sözleşme yapmış tarafların ve karşılıklı çıkarlarının farklılığını, hatta ayrılığını kabul eder. (Maddesiz)
  • işletmelerin "kendi" insan sennayeleri olarak kabul ettikleri şey karşılıksız bir kaynaktır; kendi kendine üretilmiş ve üretmeye de devam eden bir "dışsallık"tır. (Maddesiz)
  • "Yolumu bulmak için sana ihtiyacım olduğunun, senden başkasını sevemeyeceğimin farkındaydım." (Son Mektup)
  • Ekonomik anlamda “değer” daima bir metanın diğer metalar karşısındaki mübadele değerini belirtir, Esasen nispidir. “Bunun değeri ne?” sorusuna değil, “Bu kaça?” sorusuna cevap verir. (Maddesiz)
  • Diplomalı gençler, ne kadar parlak olsalar da, tüm zamanlı bir yükümlülük altına bütünüyle girmeyi reddetmektedirler . (Maddesiz)
  • Bugün kapitalizm için gerekli olan her şey, kapitalizmin ötesine geçme gereğini de nüve olarak içinde taşır. (Ekolojinin Kızıl Hattı)
  • Öğretilen, tastik edilen, tariflendirilen yeteneklerle toplumsal olarak belirlenmiş, resmî olarak onaylanmış, yasalaştırılmış ve meşrulaştırılmış bu çalışma, devasa ekonomik makinenin, toplum-sistemin nesnel, işlevsel taleplerine uygun düşüyordu. Herkese kişisel niyetinden bağımsız olarak yararlı olma duygusunu yaşatıyordu: Nesnel, kişisel olmayan, anonim bir şekilde yararlı olma ve alınan ücretle ve bu ücretle paralel giden toplumsal haklarla tanınma. Bu haklar ücretlinin kişisel varlığına değil, ücretlinin yaptığı işin toplumsal üretim sürecinde yerine getirdiği, kendi içinde kayıtsız olan işleve bağlıydı. "Yeter ki işimiz olsun, işin ne önemi var. İşin önemi yok, önemli olan bir işe sahip olmak". İşte bu, ücretli çalışma toplumunun temel ideolojik mesajıydı: Yaptığınız şey konusunda çok fazla endişelenmeyin, önemli olan, ay sonunda maaşınızın ödenmesidir. (Yaşadığımız Sefalet)
  • Firma söz konusu işçiye manastır topluluklarının, mezheplerin ve çalışma cemaatlarının sunduğu güvenlik tipini öneriyor: Karşılığında kendisine gurur duyabileceği bir kimlik, aidiyet, bir kişilik ve iş verecek firmaya kendisini bedeni ve ruhuyla adayabilmesi için, firma işçiden her şeyden -başka her tür aidiyet biçiminden, kişisel çıkarlarından ve hatta yaşamından, kişiliğinden- vazgemesini talep ediyor. (Yaşadığımız Sefalet)
  • Bir yandan çevresel hasarlar, diğer yandan geri dönüşüm ve onarım; bunlar muazzam sermaye miktarlarını harekete geçirebilir ve değerlendirilendirebilir. Savaş ve savaş iktisadı zaten buna benzer bir şeye sebebiyet veriyordu. (Ekolojinin Kızıl Hattı)
  • Herkesin bir yere, ne olduğunu bildiği bir geleceğe, bir güvenliğe, bir yararlılığa sahip olmayı umut etmiş olduğu toplum, bu toplum -çalışma toplumu- öldü. Çalışma, bir organı kesilen kişinin artık sahip olmadığı hayalet organı yüzünden acı çekmesi anlamında hayaletimsi merkeziliğini korumaktadır. Bizler, tek olası toplum olarak çalışma toplumunu görmeye devam edenlerin ve geçmişin geri dönüşünden başka bir gelecek tahayyül edemeyenlerin saplantılı ve gerici yakarmaları sayesinde ölümden sonra bir hayalet gibi yaşamaya devam eden hayaletimsi bir çalışma toplumuyuz. Ve bu yüzden, bu toplum, herkese en büyük kötülüğü ediyor: Bizi, çalışma istihdam dışında geleceğin, toplumsallığın, yaşamın, kendini gerçekleştirmenin mümkün olmadığına ikna ediyor; iş ya da hiçlik, işle bir şeye dahil olma ya da dışlanma; iş aracılığıyla kimliğin toplumsallaşması ya da varolmamanın umutsuzluğu'na düşme arasında tercih yapmamız gerektiğine ikna ediyor. Bizi, tam da artık var olmayan ve herkesin erişemeyeceği şeyi herkesin zorunlu olarak arzu etmesinin iyi, normal ve gerekli olduğuna ikna ediyor: Yani, istikrarlı bir işte ücretli çalışmayı, hem toplumsal hem de bireysel kimliğe sahip olmanın tek yolu, kendini tanımlamanın ve kendi yolunda anlam inşa etmenin tek fırsatı olarak sunuyor. (Yaşadığımız Sefalet)
  • Endişelenin, titreyin! İdeolojik mesaj değişti: İşin önemi yok, yeter ki ay sonunda maaş ödensin'den maaşın ne kadar olduğunun önemi yok, yeter ki işimiz olsun'a dönüştü. Başka bir deyişle, bir işe sahip olmak ya da sahip olunan işi elde tutmak için her türlü tavize, küçük düşmeye, boyun eğmeye, rekabete ve ihanete hazır olun; zira, işini kaybeden, her şeyi kaybeder. İşte bu, genel kanı olmasa bile, en azından, egemen toplumsal söylemin mesajıdır. Bu söylem işin merkezliliğini abartıyor ve işi bir mal olarak, adeta kıt bir meta, sahip olduğumuz ya da olmadığımız bir şey olarak sunuyor, gücümüzü ve zamanımızı harcayarak yaptığımız bir şey olarak değil; iş sahip olunması için özverilerde bulunmaya hazır olunması gereken bir meta olarak; yaratılması için -zira günümüzde zenginliği yaratan iş değil, işi yaratan zenginliktir (ötekilerin zenginliği)-, iş yaratıcılarının, yani işverenlerin, patronların, yatırımcıların, şirketlerin ulusun desteğini ve kabulünü, vergi dairesinin para yardımlarını, teşviklerini ve vergi indirimlerini hak ettiği bir mal olarak sunuluyor. İş, bir mal; istihdam: Bir ayrıcalık. Giderek az bulunan bir ayrıcalık, çünkü iş kalmayacak'tır ve yetenekleriniz ne olursa olsun bir süre sonra işten yoksun kalabilirsiniz. (Yaşadığımız Sefalet)
  • Farklı yüzlerini gördüğümüz ortak bir dünyamız vardı. Bu farklılıklar bizi zenginleştiriyordu. (Son Mektup)
  • Sahip olunan ya da olunmayan çalışma antropolojik ya da felsefi anlamdaki çalışmanın niteliklerinden hiçbirine sahip olmayabilir. Bu yüzden, günümüzde çalışma, Hegel'in nitelediği anlamdan yoksundur: Bugünkü çalışma, yarattığı ya da ürettiği şeyin nesnel maddiliğine dahil olan öznenin kendisini gerçekleştirmesine olanak tanıyan dışsallaştırmaya denk düşmektedir. Enformatik görüntüleme ekranının önünde çalışan milyonlarca işçi ya da teknisyen somut hiçbir şey gerçekleştirmiyor. Pratik ve duyumsal etkinlikleri aşırı derecede zayıflatıldı, bedenleri ve duyarlılıkları paranteze alındı. Bu işçi ve teknisyenlerin çalışmasının, çok sonra dolaylı olarak gerçekleşecek bir biçimlendirme etkisi olsa bile, nesnel dünyanın uyarlanacak, sahiplenilecek tarzda biçimlendirilmesiyle hiçbir alakası yoktur. Maddi olmayan şey emekçilerinin emek ürünleri, örneğin hizmet sektöründe çalışanların çoğunluğunun emeği gibi, uçucudur, tamamlandıkları anda tüketilirler. Bu emekçilerin işte yaptığım şey, işte yapıtım, bu benim eserim diyebilmesi hiç de sık rastlanan bir durum değildir. Çalışmanın felsefi ya da antropolojik çalışmanın sefilce yadsınmasından başka bir şey olmayan bir çalışmanın sefilce yadsınmasından başka bir şey olmayan bir çalışmanın değerini meşrulaştıran şarlatanlardan nefret ediyorum. (Yaşadığımız Sefalet)
  • Devasa aldatmaca: Herkes için yeterince iş yoktur ve artık asla olmayacaktır; ama toplum -aslında, sermaye- artık herkesin çalışmasına ihtiyaç duymayan ve buna gitgide daha az ihtiyaç duyacak olan toplum işe ihtiyacı olanın kendisi değil, siz olduğunuzu tekrar etmeye devam ediyor. Toplum, size kendisinin kolayca vazgeçebileceği, ama sizin için mutlak bir ihtiyaç olan işi sağlamak, yaratmak için her türlü sıkıntıya girecek. Harika bir tersine çevirme: Başkalarına yararlı olanlar artık çalışan kadın ya da erkekler değil; mümkün olduğu ölçüde işten yoksun kalmayasınız diye sizin çalışmanızı sağlayarak, şu değerli mal olan işi size vererek yararlı olan toplumdur. Toplum, çalışma ayrıcalık'ına sahip kadın ve erkeklerin, nankörlerin, gitgide daha düşük bir ücret karşılığında kendilerine dayatılan gitgide daha baskıcı çalışma koşullarını tartıştıklarında ya da hatta reddettiklerinde buna şaşırıyor ve kızıyor. (Yaşadığımız Sefalet)
  • "Her şeyden çok senin bakışını, sesini, kokunu, incecik parmaklarını, bedenini kullanma biçimini sevmeye rıza göstermem yeterliydi." (Son Mektup)
  • "Aşk tutkusu, ötekiyle ve yalnız onunla, ruh ve beden olarak yankılaşıma girmenin bir biçimidir. Felsefenin berisinde ve ötesindeyiz." (Son Mektup)
  • "Değer günümüzde kaynağını zekada ve hayal gücünde bulmaktadır. Bireyin bildiği makineler zamanından daha önemlidir. Kendi sermayesini yanında taşıyan insan işletmenin sermayesinin bir bölümünü taşır." (Maddesiz)

Yorum Yaz