tatlidede

Aşkla aşka tutun ey can!

Aşkla aşka tutun ey can!

Ey can!

Aşkla aşka tutunalım, aşk bizim can özümüz. Bu ahir zamanda aşk bizim can simidimizdir.

Aşk derdimizin dermanı, Kutlu Sevgili’nin bizlere en büyük ihsanıdır.

Merhemdir cerihamıza, icabettir ah vahımıza.

O’na âşık olmaya âşık değilsek O’na âşık olamayız.

O’na âşık olmaya layık değilsek O’na âşık olamayız.

O’na âşık olmaya hazır değilsek O’na âşık olamayız.

Aşk bizi günahlardan, isyanlardan, başıboşluklardan uzak tutacak. Ama aşk bir mertebedir ve bu mertebeye varmamız için kalbimizi, gönlümüzü, bedenimizi maddi ve manevi tüm kirlerden arındırmamız lazımdır.

Peki, aşk nedir ey can!

Aşk odur ki Rabbi Rahim’in rahmet dergâhına yüz sürmektir.  Secdelerde vuslat şerbetini tatmaktır, canın maneviyatına can katmaktır.

Secdelerde sevinci ve hüznü bir arada geçirmektir ve gözyaşıyla secdegahı ıslatmaktır, aşk.

Aşk, dünyadan geçmektir, dahası dünyalığı görmemektir. Dünyayı önemsenecek bir meta olarak bile görmemektir. Tabi ya ebediyetin yanında faniliğin, yaratanın yanında yaratılanın söylenecek sözü yoktur. Hatta bu da bir yana faniliği, yaratılanı; ebediyete ve yaratıcıya kıyas hem yaratana hem yaratılmışa edilmiş büyük bir zulüm olur.

O’nun için aşkın pusulası kalpleri, Ebedi olana yöneltir ey can!

Yönel Ebedi olana, kalbini ve gönlünü amade kıl O’na ey can!

Ve aşk ey can!

Namazı uzun uzun kılmaktır.  En yüce Maşuka bir milim bir an daha yaklaşmak için tenhalarda namazı uzattıkça uzatmaktır.  Fatiha’yı, zammı süreyi tane tane,  rükû ve secdelerdeki zikirleri üçerli değil de beşerli belki yedişerli okumaktır. Secdelerde bir de uzun uzun hali pür melalini dualarla Yüce Sevgili’ye arz etmektir.

Aşk, her şeyde Azimuşşan’a giden bir yol, O’na tutunmakla Azimuşşan’a götürecek bir ip bulmaktır.

Kelebekte, inekte, sinekte O’nun nakışlarının inceliklerini bulmaktır.

Dağların kazık gibi dikilmesinde, göğün direksiz tutulmasında, yerin döşek gibi serilmesinde, yağmurun toprağa can vermesinde, gecenin gündüzü takip etmesinde,  baharın kışın ardından gelmesinde Azimuşşan’ı bulmaktır; aşk.

Evet, Rabbimiz, âlemlerin Rabbi, varlığın ve yokluğun sahibi, tüm noksanlıklardan münezzeh, tüm güzel esmanın ve evsafın sahibi Rabbimiz her an u dem sana muhtacız. Sana öyle muhtacız ki bunun derecesini ifade edecek bir kelime bulamıyoruz.

Ey yerin ve göğün sahibi, yücelerin en yücesi yüce Mevlamız; şah damarımızdan bize yakın olmana rağmen sana öyle hasretiz ki sana olan hasretimiz gönlümüzü daraltıyor, kalbimizi sıkıştırıyor. Hasretin bir lav olup da paramparça etse, lime lime etse de bedenimizi…

Ey tüm güzelliklerin sahibi, ey en yüce azametin sahibi; ey bizi yoktan var eden, varlığından haberdar eden sultanların En Sultanı “ben hiçbir yere sığmam mü’min kulumun kalbine sığarım” diye buyurman insanı çıldırtacak bir iltifat.

İsyankâr, günahkâr kullarınız bizi af et, bizi yarlığa sen ey af etmeyi seven, af edici olan Allah’ım!

Kalbimizi, gönlümüzü aşkından mahrum bırakma, ey sevgililerin en sevgilisi!

Hazırız Rabbim aşkınla çıldırmaya, aşkınla toplumun gurebası olmaya.

Aşkın için her şeyden geçmeye, hatta kendimizden geçmeye.

Aklımızı alıkoyacaksa da, irademize kelepçe ve pranga vuracaksa da bir nebze bir nebze aşkın bir nebze aşkın...

Rabbimiz! Kelepçe ve pranga ne kelime asıl özgürlük o an, gerçek hürriyet o an Rabbim!

Bizi bu cehalette bırakma,  yolunu sapıtmış, azmış tağutların eline bırakma, bizi senden gaflette düşmüş topluma bırakma.

Bizi bize de bırakma ey şahların en yücesi!

Bizi zalim nefsimizin oyuncağı olmaktan kurtar, bizi bizden azad eyle.

Hürriyeti aşkınla öyle bir tadalım ki, her anımız her yanımız “Allah” desin.

Seni her anışımızda, senin adını her duyuşumuzda kendimizden geçelim. Çılgınlara dönelim, mecnun misali çöllere düşelim.

Sen cömertsin Rabbim!

Cömertliğinden ihsan eyle ey aşk okyanusları sonsuz olan Rabbimiz!

Kelimeler nakıs kalıyor, ama klavyede parmaklar adeta raksa durmuş; Rabbim nasıl istiyorsan öylece bizi razı olduğun kullarından eyle.

Evet, Rabbim, Allah’ım, isteyene veren, dualara icabet eden, peygamberler atası İbrahim’i dost, O’nun evladı aşkın rehberi ve rêzanı Muhammed aleyhi salatu selamı Habib edindin.

Bize de bir damla aşk, bir an aşk, bir katre aşk…

Keşke her hücremiz her salise “Allah Allah” diye diye kendini bulsaydı, kendini tanısaydı. Kendini buldukça seni bulacaktı, kendini tanıdıkça seni tanıyacaktı. Hücreler secdelerde mat olurdu, teslim olurdu, aşkın suyuna karışıp yok olurdu; kendisini eşref,  ekmel ve ehseni takvimde yaratan Rabbinin sonsuzluğunda.

Keşke her azamız her salise “Allah Allah” diye diye kendini bulsaydı, kendini tanısaydı. Kendini buldukça seni bulacaktı, kendini tanıdıkça seni tanıyacaktı. Erirdi o zaman acizliğim, benliğim; azametinin ve kibriyanın gölgesinde.

Rabbim dostluğu senden dileyecek ne yüz ne amel var; Rabbim bari bizleri kendine kul, dostlarına bende kabul eyle.

Sen kalplerin gizliliklerini bilen Allah’ım!

Ve bizi kendine layık, razı olacağın kullardan eyle.

Senin aşkını ta zerrelerimizde yaşamak için aşkına âşık olanlardan eyle, aşkına layık olanlardan, aşkına hazır olanlardan eyle, sen ey en leziz, nazif, latif ve sonsuz aşk okyanuslarının sahibi!

 

Fatih AKMAN

Editör: Aydın

Yorum Yaz