tatlidede

Ayrılma Kaygısı

Ayrılma kaygısını çocuklarda bağlandığı kişiden ayrılamama, bağlandığı nesnelerden uzaklaşamama, gelişim dönemine uygun olmayacak biçimde aşırı korku ve kaygı olarak tanımlayabiliriz.
Ayrılma Kaygısı

İnsanlar yaratılış gereği biopsikososyal gelişim süreci içindedirler. Kişinin yaşadığı her tür olay ve içinde bulunduğu tüm şartlar genel olarak tüm yaşamını etkiler. Yaşamını etkileyen bu durumlar bazen dolaylı bazen de doğrudan kişiye etki eden faktörlerdir. Tüm yaşanılan olay, durum, şartlar kişinin psikolojik sağlığına da dolaylı ya da doğrudan etki eder. Özellikle çocukların okul dönemine gelmesiyle birlikte bu etkiler daha fazla görünür hale gelir ve çoğu zaman anne ve babasından ayrılamayan bu yüzden hayatının büyük bir bölümünde sıkıntı yaşayan çocuklarla karşı karşıya kalınır. Ayrılma kaygısını çocuklarda bağlandığı kişiden ayrılamama, bağlandığı nesnelerden uzaklaşamama, gelişim dönemine uygun olmayacak biçimde aşırı korku ve kaygı olarak tanımlayabiliriz. Bu durumun sadece çocuklara özgü olduğu düşünülse de yetişkinlerde de görülebilmektedir. Bu durumun nedenlerine bakıldığında ise özellikle çocukluk çağında anne baba tutumu, aşırı korumacılık, yetiştirme tarzı, davranış öğretebilmek için kullanılan tüm yöntemler, çocuğun ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmaması, ihtiyaçların karşılanma biçimi, çelişkili anne baba tutumları çocuğun kaygı düzeyini arttırabilecek faktörler olarak değerlendirilmektedir. Ergenlik döneminde anne baba tutumu, psikolojik ve fiziksel şiddet, abartılı tepkiler, aşırı korumacılık, ebeveyn kaygısının yüksek olması kaygı düzeyini arttırabilecek nedenler arasında sayılabilmektedir.

Başlıca belirtileri ise şu şekilde sıralanabilir:

  • Kötü bir olayın, bağlandığı başlıca kişiden ayrılmasına yol açacağına ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı duyma
  • Ayrılma korkusundan ötürü, sürekli olarak, okula ya da başka bir yere gitmek istememe ya da gitmeyi reddetme.
  • Tek başına kalma, evde bağlandığı kişiler olmaksızın kalma ya da kendi için önemli yetişkin insanlar olmadan diğer ortamlarda bulunma konusunda isteksizlik gösterme ya da bu konuda sürekli ve aşırı bir korku duyma
  • Bağlandığı kişilerin yakınında olmadan ya da evin dışında uyuma konusunda sürekli bir isteksizlik gösterme ya da uyumayı reddetme
  • Ayrılma konusunda sürekli kâbuslar görme
  • Bağlandığı başlıca kişilerden ayrıldığında ya da böyle bir ayrılık beklendiğinde yineleyici bir biçimde fiziksel belirti yakınmaları getirme (baş ağrıları, karın ağrıları, bulantı ya da kusma gibi)

Bu sorun ile başa çıkabilmek için aile ve okulun üstleneceği rol oldukça önemlidir. Aile öncelikle çocukla empati yapmaya çalışarak, yaşadığı zorluğun anlaşıldığını çocuğa hissettirmelidir. Çocuk kaygılandığında ebeveynler sakin kalmalıdır. Çocukların zorlandığı durumlarda muhtemel stratejiler geliştirmesine yardımcı olmalıdır. Dışarda keyifli zaman geçirmesine yönelik planlamalar yapılmalıdır. Bedensel belirtilerin fiziksel bir hastalığın göstergesi olmadığı bilinmeli ve çocuğun bedensel belirtilerine bu doğrultuda yaklaşılmalıdır.

 

Yorum Yaz