diorex
life

Ayşegül Devecioğlu kimdir? Ayşegül Devecioğlu kitapları ve sözleri

Türk Yazar Ayşegül Devecioğlu hayatı araştırılıyor. Peki Ayşegül Devecioğlu kimdir? Ayşegül Devecioğlu aslen nerelidir? Ayşegül Devecioğlu ne zaman, nerede doğdu? Ayşegül Devecioğlu hayatta mı? İşte Ayşegül Devecioğlu hayatı...

  • 17.10.2022 17:00
Ayşegül Devecioğlu kimdir? Ayşegül Devecioğlu kitapları ve sözleri
Türk Yazar Ayşegül Devecioğlu edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ayşegül Devecioğlu hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ayşegül Devecioğlu hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ayşegül Devecioğlu hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1956

Doğum Yeri:

Ayşegül Devecioğlu kimdir?

Ayşegül Devecioğlu (d. 1956) Türk yazar.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde eğitim gördü fakat eğitimini tamamlamadan ayrıldı. Üniversite yıllarında Devrimci yol hareketine katıldı.[1]. 1976'da Behçet Dinlerer ile evlendi, Ali Fuat adına bir oğulları oldu. 1986'dan sonra gazete, dergi ve televizyonlarda çalıştı. Çeşitli dergilerde makaleleri, denemeleri yayımlandı. İlk romanı Kuş Diline Öykünen, 2004yılında yayımlandı. 2007'de yayımlanan ikinci romanı Ağlayan Dağ Susan Nehir ile Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazandı. İstanbul'da yaşıyor.

Ayşegül Devecioğlu Kitapları - Eserleri

  • Ağlayan Dağ Susan Nehir
  • Güzel Ölümün Öyküsü
  • Kuş Diline Öykünen
  • Arkası Mutlaka Gelir
  • Kış Uykusu
  • Başka Aşklar
  • Ara Tonlar

Ayşegül Devecioğlu Alıntıları - Sözleri

  • Herkes piçe pislik yapmak için birbiriyle yarışıyor. Anasından emdiği sütü burnundan getiriyorlar piçin, kan kusturuyorlar. (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • Herkes, herkes gibi olmayanlara gözdağı vermek için uyduruldu. (Ara Tonlar)
  • “İçimde susturmaya çalıştığım bir ses çoğalmaktaydı.” (Ağlayan Dağ Susan Nehir)
  • Geriye kalan yalnızca dilsiz günlerin tortusuydu. (Başka Aşklar)
  • Utanır, suçlu gibi küçülür, ezilir büzülür evlatlarını yediremeyen, giydiremeyen, yüzlerini güldüremeyen analar! (Kış Uykusu)
  • Bazen hayat öyle karmaşık gözükür ki, içinden çıkmak zorlaşır. Halbuki olup bitenler çoğunlukla göz önündedir, ama hep aynı seviyeden bakınca bir şey görmek mümkün olmaz. Yine de çoğu kişi gözünü uydurduğu delikten hayata bakmaktan vazgeçmez. Kıpırdamadan durur ve manzaranın değişmesini, daha doğrusu değişmemesini bekler. (Ara Tonlar)
  • Yine de sessizliğin içi boş değil. Yetimhane de, zoraki gece sessizliğinde dünyanın altını üstüne getirmeye hazır, geçmişsiz, geleceksiz yarı deli bir çocuk sürüsünün haykırışları gizli. (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • “..unutmak hem de hatırda tutmak mümkün olabilir mi? Birlikte?” (Ağlayan Dağ Susan Nehir)
  • Ölümden değil hayattan kaçıyorlar. (Başka Aşklar)
  • İbrahim, Hüseyin... Necmi... Bir zamanlar okullarda, mitinglerde, mahallelerde gördüğü yüzlerce genç, çoğu ya ölmüş ya hapisteydi şimdi. Kendilerinden geleceğe ne kalacaktı? Onları kim hatırlayacaktı? Geriye ne kalmıştı! Ne kalacaktı! Naif, masalsı anlatılar mı!? Etleriyle, kanlarıyla yaşadıkları gerçek masala mı dönüşecekti? (Kuş Diline Öykünen)
  • Bu işin sonunda ölüm var! (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • Yanan ormanlar, köyler, ahırlarında diri diri yakılan hayvanların sesleri uzaktaydı; ama yanık kokusu, büyük yıkımların o akıl sır ermez yollarını izleyerek kilometrelerce uzaklıktan gelip her şeyin içine işliyordu; ipliklere, boyaya, kumaşa... Çamaşırlardan gelen kokuyu ümitsizce içine çekti, bin kez yıkasa da onları arıtamayacaktı; koku kafalarının içindeydi; beyinlerine girmiş, ciğerlerine işlemişti... (Başka Aşklar)
  • “Bir kedi hiç sebepsiz neşelendirebilir insanı...” (Kış Uykusu)
  • Sonra o karanlık, daracık, pis kokulu kuytuda, bu kez isyanla öfkeyle sordu kendisine: Toplumsal belleğin uyanmasını sağlayacak, uyuyan canavarın önüne atılacak kemik bu mu? Onlardan geriye sadece bu mu kalacaktı! Hain pusularda, kan uykularda, vurulduk ey halkım unutma bizi! (Kuş Diline Öykünen)
  • Ocaktan kor alıp bassaydı gözlerine de, kızının yanında gözyaşı dökmeseydi! (Kış Uykusu)
  • Ama ışık yanan her ev şenlikli mi ya! (Kış Uykusu)
  • Her şey, herkes diğerlerinin nefes almasına engel olmuyormuş gibi, içine tıkıldıkları bu deliğin perişanlığını mazur gösterebilecek bir şeyler arıyor, kafasının içinde amaçsızca dönüp duran zavallı kelimeler yığınından utanç ve telaş içinde sözcükleri bulup çıkarıyordu. (Başka Aşklar)
  • Yaşamın kederli soluğunu içine çektiğinde, günün daha şimdiden kendini belli eden boşunalığı. (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • İçi çabucak yeniden kararıyor. Gökyüzünün şimdi mavi olmasına aldanmamalı diye düşünüyor. Kararabilir, kızarabilir, yeşile hatta mora bile dönüşebilir. Gökyüzüne güven olmaz. Başının üstünde bir dam yoksa gökyüzüne güvenmeyeceksin. Denizle ilgili bilgileri ise taa eskiye uzanıyor. Tek gözü cam olan öğretmenin deniz suyu doldurulmuş bir şişeyle sınıfa gelip, deniz suyunun göründüğü gibi mavi değil, kül rengi, kirli bir su olduğunu anlattığı güne kadar uzanıyor. Emenike şişeye doldurulan şeyin artık deniz olmadığını biliyor. Deniz olmayan şeyin rengi umurunda değil. (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • Perileri tutsak etmenin yolu elbiselerini saklamaktır. Mucizenin yaratıklarını özgürlüğe masallar kavuşturur. (Ağlayan Dağ Susan Nehir)

Yorum Yaz