tatlidede

Azra Erhat kimdir? Azra Erhat kitapları ve sözleri

Türk Deneme ve İnceleme Yazarı, Eski Yunan ve Roma Dilleri Uzmanı, Filolog, Arkeolog, Çevirmen ve Düşünce Kadını Azra Erhat hayatı araştırılıyor. Peki Azra Erhat kimdir? Azra Erhat aslen nerelidir? Azra Erhat ne zaman, nerede doğdu? Azra Erhat hayatta mı? İşte Azra Erhat hayatı... Azra Erhat yaşıyor mu? Azra Erhat ne zaman, nerede öldü?
  • 10.06.2022 09:00
Azra Erhat kimdir? Azra Erhat kitapları ve sözleri
Türk Deneme ve İnceleme Yazarı, Eski Yunan ve Roma Dilleri Uzmanı, Filolog, Arkeolog, Çevirmen ve Düşünce Kadını Azra Erhat edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Azra Erhat hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Azra Erhat hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Azra Erhat hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 4 Haziran 1915

Doğum Yeri: Şişli, İstanbul, Türkiye

Ölüm Tarihi: 6 Eylül 1982

Ölüm Yeri: İstanbul, Türkiye

Azra Erhat kimdir?

Azra Erhat (4 Haziran 1915; Şişli, İstanbul - 6 Eylül 1982, İstanbul), Türk deneme ve inceleme yazarı, Eski Yunan ve Roma dilleri uzmanı, filolog,arkeolog, çevirmen ve düşünce kadını. Özellikle Eski Yunan klasiklerinden yaptığı çevirilerle tanınmıştır. A. Kadir ile birlikte gerçekleştirdiği İlyada ve Odissea çevirileri referans kabul edilir.

Yaşamı

4 Haziran 1915’te İstanbul-Şişli’de doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Belçika’da yaptı. 1939’da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ni bitirerek Klasik Filoloji Bölümünde asistan olarak göreve başladı. 1946’da doçent oldu. 1948’de aynı fakültedeki öğretim üyeleri Pertev Naili Boratav, Behice Boran, Adnan Cemgil, Niyazi Berkes’le birlikte üniversiteden uzaklaştırıldı. 1949-1950 arasında Yeni İstanbul ve Vatan gazetelerinde çalışti.Uluslararası Çalışma Örgütünde (ILO) kütüphanecilik yaptı.

İlk çevirileri Tercüme dergisinde çıktı. Sofokles, Aristofanes gibi yazarların eserlerini Türkçeye kazandırdı. Yeni Ufuklar dergisinin yazarlarından biri olan Erhat, bu dergi çevresinde gelişen hümanist anlayışın öncüleri arasında yer aldı. Batı uygarlığının kökenini ve Anadolu’ya dayandıran ve Anadolu kültürlerini bir bütün olarak gören Halikarnas Balıkçısı ile aynı görüşleri paylaştı ve aralarında derin bir yakınlık doğdu. Yine çok yakınındaki Sabahattin Eyüboğlu ile birlikte çevirdiği Hesiodos’un Theogonia ve "İşler ve Günler" adlı yapıtlarıyla Hesiodos üzerine araştırmaları, 1977’de "Hesiodos, Eserleri ve Kaynakları" adıyla basıldı. Bu üç isim bir arada "Mavi Yolculuk" terimini Türk ve dünya literatürüne kazandırdılar.

Azra Erhat, kansere yakalandı. Londra'da tedavi gördü, ama sonuçsuz kaldı. 6 Eylül 1982'de 67 yaşındayken İstanbul’da vefat etti. İstanbul-Üsküdar Bülbüldere Mezarlığına defnedildi.

Atatürk'ü İlyada kahramanlarindan Hektor'a benzetmesinin bir dönem sebep olduğu tartışmalarla da gündeme gelmiştir.

Şadan Gökovalı'nın manevi annesidir.

Eserleri

Mavi Anadolu (1960) (Gezi Yazısı)

Mavi Yolculuk (1962) (Gezi Yazısı)

İşte İnsan-Ecce Homo (1969) (Deneme)

Mitoloji Sözlüğü (1972) (Mitoloji)

Mektuplarla Halikarnas Balıkçısı (1976) (Mektup)

Sevgi Yönetimi (1978) (Deneme)

Karya'dan Pamfilya'ya Mavi Yolculuk (1979)

Troya Masalları (1981) (Çocuk Masalı)

Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına (Eleştiri)

Gülleylâ'ya Anılar (Anı)

Düşün Yazıları, Halikarnas Balıkçısı (Halikarnas Balıkçısı adına yayıma hazırlayan)

Çevirileri

İlyada (1967) A. Kadir ile birlikte

Odysseia (1970) A. Kadir ile birlikte

Hesiodos, Eserleri ve Kaynakları (1977)- Sabahattin Eyüboğlu ile birlikte

Eşekarıları, Kadınlar Savaşı ve Diğer Oyunlar, Aristophanes - Sabahattin Eyüboğlu ile birlikte

Lysistrata Kadınların Savaşı, Aristophanes - Sabahattin Eyüboğlu ile birlikte

Gargantua,François Rabelais - Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol ile birlikte

Tepegözlerin Mağarasında, Homeros - A. Kadir ile birlikte

Gül ile söyleşi, Homeros

Yedi Deniz, Piri Reis - A. Kadir ile birlikte

Şölen - Dostluk, Platon - Sabahattin Eyüboğlu ile birlikte

Zincire Vurulmuş Prometheus, Aiskhylos - Sabahattin Eyüboğlu ile birlikte

Savaş Uçuşu, Antoine De Saint Exupery

Küçük Prens, Antoine De Saint Exupery (1968)

Dişi Kedi, Colette

Cicim, Colette

Ödülleri

A. Kadir ile birlikte İlyada destanından yaptığı çevirinin birinci cildi 1959’da Habib Törehan Bilim Ödülü’nü, üçüncü cildi 1961’de Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü’nü aldı.

Azra Erhat Kitapları - Eserleri

  • Mitoloji Sözlüğü
  • Mavi Yolculuk
  • Mavi Anadolu
  • Troya Masalı
  • Homeros
  • İşte İnsan
  • Hesiodos Eseri ve Kaynakları
  • En Hakiki Mürşit
  • Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı
  • Sevgi Yönetimi
  • Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına

Azra Erhat Alıntıları - Sözleri

  • Hızlı Akhilleus kovalıyordu Hektor’u durmadan. Dağlarda bir köpek nasıl izlerse geyik yavrusunu, onu ininden kaldırmış, kovalar dere tepe, geyik yavrusu sığınıp saklanır çalıların altına, izini koklaya koklaya koşar köpek de habire, buluncaya dek direnir, bırakmaz peşini, İşte Hektor da tıpkı onun gibi … (Homeros)
  • Kimsesi yoktur Andromakhe'nin, ne anası, ne babası, ne kardeşleri. Akhilleus günün birinde Kilikya'yı basmış, Eetion'un canına kıymış, oğullarının yedisini de öldürmüş, aklını oynatan Kraliçeyi babasının evine yollamış, kenti konağı yerle bir etmiştir. Andromakhe başına gelen bu yıkımın nedenini sormaz, ama sonucunu olan ca varhğıyla yaşar: Anası yok, babası yok, kardeşleri ölmüş, yurdu kalmamıştır. Akrabalık bağlarının hepsi kop muşsa, bunlann, gönlünde yarattığı sevgiler de yok olma mıştır ya. Hepsi birden bir insana akmış, onda toplan mıştır. Bu insan Hektor'dur. (İşte İnsan)
  • Tanrılar insanlara görünmek için dağ tepelerini ya da yamaçlarını seçerler her nedense, belki gökten ya da Olympos'tan uçarak oralara konmak daha kolay olduğu, belki de bu ıssız yerlerde görünmek istedikleri kimseden başkasına rastlamıyacaklarını bildikleri için. Dağda bayırda kim gezer? Çobanlar. Görümlerin çokluk çobanların başına gelmesi raslantı değildir demek. Tanrı sofrasına Eris'in attığı altın elma ortalığın karışmasına yol açınca Zeus üç güzel tanrıçanın başına Hermes'i koyar ve onları İda dağının çobanı Paris'e gönderir güzeller güzelini seçmesi için. Ne yazık ki, bu ilginç serüveni Homeros bize anlatmaz, anlatsaydı, renkleri, biçimleriyle gözümüzün önünden bir daha silinmezdi bu tablo. (Hesiodos Eseri ve Kaynakları)
  • "Ölçüsü kaçtı mı, en güzel şeyler bile bıktırır insanı." (Homeros)
  • Gün olur alır başımı giderim, Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda. Şu ada senin, bu ada benim, Yelkovankuşlarının peşi sıra. (Mavi Yolculuk)
  • ...kendi düşün geleneğimizle canlı alışverişi kurmadan, nerden geldiğimizi, nereye vardığımızı saptayamadığımız sürece bir felsefe düşünemeyiz, bir felsefe oluşturamayacağız biz. Bu savları ileri sürmek bana düşmez belki, yine de sezdiğimi dile getir mekten alamıyorum kendimi: biz hiç bir konuya bütün benğilimizle veremiyoruz kendimizi, aşık, tek yolun yolcusu olamıyoruz. Eklektik, seçici kişileriz, derin, dirençli, sürdürücü değiliz. Onun için de ne geleneklerimize sahip çıkabiliyoruz, ne de tam anlamıyla özgün ve yaratıcı olabiliyoruz. Bu yüzden iyi araştırıcı, gerçek denemeci deği liz. Çevirici, aktarıcı, seçici. .. olur mu böyle şey! Gözümüz sağlam yapıt kurmakta değil, günlük çıkarımızda. Ben böyle görüyorum, başka kanı da olan varsa, çıksın tartışalım, hodri meydan! (Sevgi Yönetimi)
  • Senin için şimdi tek kurtuluş kendini Kybele’ye büsbütün teslim etmektir. O ne yapacaksa yapacak seninle. Sabahattin duymasın, yüzüme tükürür, ama Sabahattin bilmez benim ne olduğumu, nasıl geliştiğimi, Sabahattin aşka pek inanmaz, dostluk der. Hayır, efendiler, siz kadın değilsiniz, siz bazı şeyleri bilemezsiniz, duyamazsınız. O halde, siz şimdilik susun bakalım. Haddinizi bilin ve yerinize oturun! Anadolu dilleri, kültleri veya kelime etimolojisine sıra gelince, gene sizi dinleriz, kulak kesiliriz, erkekçe kafanıza hayran oluruz, ama bu o değil, şimdi de bizim sözümüz geçer. (Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı)
  • ..." Sevmekle adam akıllı alay edildi, sağa konuldu, sola konuldu, yukarıya aşağıya konuldu; fakat dünyada insana insanoğluna en sempatik gelen, insanoğlunu dünyada ne kadar sempati varsa topuyla birden sempatikleştiren şey yinede bu gönül sıcaklığı, ve kan ısısıdır. Astronomlar, milyarlarca ışık senesi uzaklardan, bütün güneş sistemini içine alabilecek kadar büyük dev yıldızlardan bahsederler, insanlara dehşet vermeye çalışırlar, Halbuki kainat bir insan kadar kompleksli değildir.".. (Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı)
  • "Aşırı Batılılaşmanın bizim ailemize neler kaybettirdiğini hesaplamaya çalışıyorum. Biz Türkler uyma,benimseme yetisini fazla ileri götüren bir ulusuz gibime geliyor. Başka toplumların daha üstün saydığımız uygarlığı karşısında kendi değerlerimizi unutur özbenliğimizi yitiririz. Benimsediğimiz ya da benimsemeye çalıştığımız yabancı çevrelerin içinde bir özenti yaşamı süreriz. Kendi kendimize yabancılaşırız.Giderek törelerimizi, dilimizi bile unuturuz..." (En Hakiki Mürşit)
  • Mutlu ölümsüzlere gereken saygıyı göster. Arkadaşına kardeşim deme hiçbir zaman, Dersen, kötü davranamazsın. artık ona karşı~ Ve güzel konuşayım derken yalan söyleme Kardeş dediğin kötü söyler, -kötülük ederse,öcünü iki katlı almalısın ondan. (Hesiodos Eseri ve Kaynakları)
  • Tanrı Âdem'i topraktan yoğurup içine can üfledikten, Aden bahçesine yerleştirdikten ve hayat ağacını ona gösterip bu ağacın meyvasından yemeyi kendisine yasakladıktan sonra, ona yardımcı olarak bir yaratık meydana getirmek üzere, uyutur Âdem'i, kaburga kemiklerinden birini alır ve ondan bir kadın yapar. O kadar. Âdem kadını kendisine eş bilir, dolaşırken Aden bahçesinde yılan gelir, kadını kandırır, o da yasak ağacın meyvasından bir tane koparır yer. Bu sırada Âdem nerdedir, belli değil, o da duymuş mudur yılanın söylediklerini, duymamış mıdır bilinmez, ne ki Havva'nın uzattığı meyvayı o da yer. Sonra olan olur, Tanrı ikisini de kovar cennet bahçesinden. Bu arada savurduğu korkunç tehditler ilerde uygulanacak gerçeklerdir: toprak lânetli olmuştur, insan artık alnının teriyle ekmek yiyecektir, insan topraktır ve toprağa dönecektir. Hesiodos'un anlattığı mythos'ta cennetin adı geçmiyorsa da, Pandora’nın suçundan önce insanların yeryüzünde dertsiz kaygısız yaşadıkları ve toprağın kendiliğinden bereket saçtığı vurgulanıyor. (Hesiodos Eseri ve Kaynakları)
  • "Değerli kadın, erkek kadındır,erkeğe asalak olmayan, bağımsız ve özgür insan. Işte o çeşit kadınlar azdır bu dünyada..." (En Hakiki Mürşit)
  • Fenere ne lüzum, a hemşerim? diyesim gelir Diojen'e ; insansan, kendini ara bul, kendini yaşadın mı, bulursun insanı. (İşte İnsan)
  • Dosta sarılmak, dost yanağı öpmek kadar tatlı ne vardır bu dünyada ? (Mavi Yolculuk)
  • Hektor, Mustafa Kemal, Troya, Conkbayırı... (Mavi Anadolu)
  • Yaşamadan sevebilir miyiz bir yapıtı, sevmeden de anlayabilir miyiz? (Homeros)
  • Deli eder insanı bu dünya Bu gece, bu yıldızlar, bu koku... (Mavi Yolculuk)
  • Helene tam 37 isteyen arasından Menelaos'u seçmiş. Neden Menelaos'ta karar kıldığını pek bilmeyiz. Atreus'un oğlu, Agamemnon'un küçük kardeşi Menelaos çok mu güzeldi? Homeros sarışın olduğunu söyler, boylu poslu, yakışıklı, sözü sazı yerinde bir adam olarak gösterir onu. Ne var ki, tarihin ilk aldatılmış kocası olmak talihsizliğine uğrayan Menelaos'un güzelliği Helene'nin ona taktığı boynuzların altında adamakıllı gölgelenmiştir. Ama bu gölge daha çok bizim gözümüze çarpar. İlkçağda aldatılmış koca edebiyatı henüz başlamamıştı. Homeros, Menelaos'u şerefli bir yiğit olarak gösterir. Hem kaçırılan karısını, hem Helene ile birlikte çalınan mallarını geri almak için Menelaos canla başla savaşır. Paris'i kendi eliyle öldürüp öç almak başlıca emelidir. Ama ölçülü bir adamdır Menelaos, kendisi ve karısı yüzünden kopan bu kavgaya son, verecek barışçı çare ilere başvurmaktan geri kalmaz. Savaş kopmadan Troya'ya karısını geri almaya gelmiştir, koptuktan sonra da, Helene malları ile geri verilirse, savaştan vazgeçmeye razıdır. Yani karım beni aldattı, ille de öldüreceğim diye direnmez. (Mavi Anadolu)
  • "Eski Yunan kültürünün Anadolu'da daha gerçek, yüz yıllık Batı hayranlığının romantik ve sahte süslerinden arınmış olarak yaşayıp geliştiğine inanırım..." (En Hakiki Mürşit)
  • Boz bulanık bir düzlük ... alabildiğine boşluk ... hiçlik ... kaos. (İşte İnsan)

Yorum Yaz