tatlidede

Barbaroslar dizisindeki İskenderiye şehri nerede? İskenderiye Tarihi! İskenderiye şehrinin tarihi ne?

İskenderiye şehri, Barbaroslar: Akdeniz’in Kılıcı dizisinin TRT1 ekranlarında yayınlanmasının ardından pek çok kişi tarafından merak ediliyor. Deniz ticareti açısından oldukça önemli olan İskenderiye şehri ayı zamanda bir medeniyet köprüsü görevini de üstlenmiştir. Peki, İskenderiye şehri nerede? İskenderiye Tarihi? İskenderiye Geçmişi? İşte tüm ayrıntılarıyla İskenderiye ile ilgili merak edilenler...
  • 10.03.2022 19:20
Barbaroslar dizisindeki İskenderiye şehri nerede? İskenderiye Tarihi! İskenderiye şehrinin tarihi ne?

İskenderiye, son zamanların en çok merak edilen şehirler arasında yer alıyor.

Akdeniz’e kıyısı bulunan bu şehir, sadece ticaret mallarının değil, kültürlerin de değiş tokuşuna neden olarak, tarih boyu bir çekim merkezi olmuştur.

İşte, Barbaroslar dizisindeki İskenderiye şehrinin tarihi…

İSKENDERİYE NEREDE?

İskenderiye Akdeniz'in ve Afrika'nın önemli liman şehirlerinden biridir.

Konum olarak Mısır'da, Nil Deltası'nın batı kenarında yer alan İskenderiye, Mısır'da bir kenttir.

Ayrıca Afrika, Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlayan yolların birleştiği noktada bulunan önemli bir ulaşım ve ticaret merkezidir.

İSKENDERİYE’NİN TARİHİ

Büyük İskender'in emriyle ve Grek tarzı Hippodamos planında (dama tahtası) kurulan şehrin inşasının tamamlanması ve Mısır'ın başşehri olarak tayin edilmesi, Batlamyus (Ptolemaios) hânedanı devrine rastlamaktadır.

İskenderiye, Bizans ve Roma hâkimiyetleri sırasında da başşehirliğini ve aynı zamanda dinî, askerî, kültürel ve ticarî önemini korumuştur.

Fakat Hıristiyanlığın kabul edilişinden sonra mezhep çatışmaları ve Bizans-Sâsânî savaşları nedeniyle birçok yıkıma uğradı.

Müslüman kuşatması başladığında Bizans hâkimiyetindeydi ve eski ihtişamını kaybetmiş olmakla beraber mimari yapıları, genel görünüşü, özellikle de bu yapılardaki mermer işçiliğiyle dikkatleri üzerine çekiyordu.

Amr b. Âs tarafından Eylül 642’de ele geçirilen İskenderiye’de yapılan antlaşma ile halkın din hürriyeti güvence altına alındı ve isteyenlerin şehirden ayrılmalarına izin verildi.

Bu sırada rivayetlere göre şehirde oturanların sayısı çocuk ve kadınlar hariç 200.000 kişiydi ve bunun 40.000'i veya 70.000'i Yahudilerden oluşuyordu.

Birbirlerinden faydalandıkları anlaşılan bazı VII. (XIII.) yüzyıl müellifleri, o günlerde Amr b. Âs'ın Halife Ömer'in emriyle ünlü İskenderiye Kütüphanesi'ni yaktığına dair bir rivayet naklederlerse de konuya XIX. yüzyılda vâkıf olan Batılı bilim adamları bu rivayetin tarihî gerçeklere uymadığını ortaya koymuşlar ve Haçlı seferleri sırasında Müslümanları kötülemek amacıyla uydurulmuş olabileceğini, her şeyden önce kütüphanenin milâttan önce 47 yılında Sezar'ın şehri tahribi sırasında yandığının kesinlikle bilindiğini ifade etmişlerdir (geniş bilgi için bk. Terzioğlu, sy. 9 [1971], s. 419-446).

Amr b. Âs, hilâfet makamına buranın yine Mısır'ın başşehri olarak kalmasını önermiş, ancak Hz. Ömer, devlet merkezi Medine ile vilâyet merkezlerinin aralarına su girmeden doğrudan doğruya karadan bağlantılı olmaları gerektiği görüşüyle Fustat şehrini kurdurmuştur.

İskenderiye 24 (645) yılında Amr b. Âs'ın Medine'de bulunduğu bir sırada Bizanslılar tarafından geri alındıysa da ertesi yıl Amr b. Âs şehri tekrar fethetti ve kaynakların yazdığına göre Bizanslılar'a yardımcı olan halkını cezalandırıp surlarını yıktı (ayrıca bk. Abdülazîz Sâlim, s. 83-85).

İSKENDERİYE İSMİNİN ANLAMI

İskenderiye isminin diğer dildeki yazılışları ve söylenme şekilleri; Arapça: الإسكندرية, al-ʾIskandarīyah; Mısır Arapçası: اسكندرية, Eskendereyya; Yunanca: Αλεξάνδρεια, Alexándria; Kıptîce: Rakodī, Kahire ve Giza'dan sonra Mısır'ın üçüncü, Afrika'nın ise yedinci büyük kenti ve ekonomik merkezi olan bir kenttir.

Toplamda 5.381.000 insanın ikamet ettiği İskenderiye, Akdeniz boyunca Mısır'ın kuzey kıyısı üzerinde yaklaşık 40 km uzanır.

İskenderiye popüler bir turizm merkezidir ve de aynı zamanda Süveyş'ten gelen doğalgaz ve petrol boru hatları sebebiyle önemli bir sanayi merkezidir.

İSKENDERİYE COĞRAFYASI

İskenderiye, Mısır'ın yararlı bölümüne oranla kenarda kalır (Nil Deltası'nın kuzeybatısındaki işlenen toprakların sınırında) ama liman olanakları açısından son derece elverişli bir yerde, kumtaşlı bir adacık (Faros) üzerinde kurulmuştur.

Faros Adası'na uzanan bir dalgakıran olan "T" biçimli burnun sap bölümü, zaman içinde biriken millerle genişleyerek yaklaşık 1 km genişliğinde bir kıstak oluşturmuştur.

Böylece Faros Adası çok geçmeden Akdeniz ile sığ Maryut (Mareotis) Gölü arasındaki bir set olan kıyı şeridine bağlandı ve şehir özellikle bu gölün kıyılarında gelişti.

Adacık ve set iki önemli limanı sınırlandırır: Kıstağın doğusunda daha büyük olan eski liman, batısında ise modern liman yer alır.

Batı limanı, biri 1870-74'te, öbürü ise 1906'da yapılan iki dalgakıranla korunmaktadır ve Doğu Akdeniz'in en güzel limanlarından biridir.

Doğu limanı ise günümüzde artık yalnızca gezinti teknelerini barındırır.

İskenderiye'nin tipik bir Akdeniz iklimi vardır.

Ilık geçen kış aylarında zaman zaman şiddetli yağışlar ve fırtınalar görülür.

Ocak ayında günlük ortalama sıcaklık 18 °C'dir.

Yazın denizden esen meltemler havayı bir ölçüde yumuşatır; ama nem oranı çok yüksektir.

Ağustos ayında günlük ortalama sıcaklık 31 °C'yi bulur.

İSKENDERİYE GEÇMİŞİ

İskenderiye, adını aldığı, Mısır'da bir Yunan kültür merkezi oluşturmak isteyen Büyük İskender tarafından, Rodoslu mimar Dinokrates'in hazırladığı plana göre MÖ 332'de kuruldu.

Dinokrates, Rhakotis'te bir kent kurmakla görevlendirildiğinde, Mısır'ın küçük bir yoksul balıkçı ve çoban kasabası olan İskenderiye, Avrupa ile Asya arasında giderek artan ticaretin etkisiyle kısa sürede gelişti.

Ayrıca Helenistik ve Semitik öğretilerin merkezleri olarak Yunan düşün ve bilim dünyasındaki en önemli gelişmelerin odağı durumuna geldi.

Ptolemaioslar, İskenderiye'yi başkent yaptılar; burada yaşayan Yunanlar, sık sık çıkardıkları isyanlarla Ptolemaios Hanedanı tarihinde önemli bir rol oynadılar.

Kent, Mareotis Gölünü Akdeniz'den ayıran kara parçası üzerinde dikgen bir plana göre ve bir Makedonya Khlamysi biçiminde kuruldu.

Faros Adası, doğudaki Büyük Limanı batıdaki Eunostos'tan ayıran Heptastadion yoluyla karaya bağlandı.

Knidoslu Sostratos'un 280'e doğru yaptığı Fener (İskenderiye Feneri), XIV.'ya kadar ayakta kaldı.

Doğuda büyük liman boyunca uzanan Brukhion semtinde, Ptolemaioslar tarafından zamanla birçok anıtsal yapı inşa edildi (saraylar, tapınaklar, Museion ve kitaplığı, gymnasion, tiyatro vb.) güneybatıda Serapeion, daha sonraları da Diocletianus sütunu (ya da Pompei Sütunu) yer alıyordu.

I. Ptolemaios'un yaptırdığı Museion Helenistik dünyanın başlıca kültür merkezlerinden biri durumuna geldi; kitaplığında o dönemim bilgin ve yazarlarının bütün yapıtları toplandı.

MÖ 47'de İskenderiye'ye giren Sezar, burada ölümden zor kurtuldu.

Octavianus, MÖ 30'da, kenti ve krallığı zapt ederek özel mülkü hâline getirdi, "İskenderiye ve Mısır praefectusu" unvanını taşıyan bir valinin yönetimine verdi.

Roma egemenliğine girdikten sonra eyalet merkezi yapılan İskenderiye, bu dönemde Roma'dan sonra ikinci önemli kent olarak imparatorluk tarihinde birçok olaya sahne oldu.

Eyaletin bütün iktisadi ve mali etkinlikleri bu kentte toplandı.

Mısır'da üretilen bütün ürünler, limanda depolanıyor ve ülkenin annona kurumları her yıl buradan Roma'ya buğday gereksiniminin üçte birini gönderiyordu.

Mısır'ı iktisadi bakımdan tümüyle yalıtmak amacıyla Roma parasının burada kullanılması yasaklandı; Roma parasının İskenderiye'de yerel parayla değiştirilmesi zorunluğu kondu.

Bu durum, yüz binlerce kişinin yaşadığı kozmopolit bir kent olan İskenderiye'yi, önemli bir mali merkez hâline getirdi.

Burada ethnarkhia biçiminde örgütlenmiş bulunan Diaspora Yahudileri, Lagos döneminden başlayarak kenti bir İbrani araştırmaları merkezine dönüştürdüler.

Aziz Markos'un 45'te İskenderiye'de Hristiyanlığı kabul ettiği söylenir. Hristiyanlık, 2. yüzyıldan başlayarak, kentte hem ateşli taraftarlar, hem de ateşli düşmanlar buldu.

215'te İmparator Caracalla'nın emriyle kentte büyük bir kıyıma girişildi. İmparatorluğun Hristiyanlığı kabul etmesinden sonra kent ilahiyat ve kilise yönetim merkezi olarak yeni bir önem kazandı.

Coşkulu din tartışmalarının merkezi olan kentte, birçok sapkın mezhep ortaya çıktı: 2. yüzyılda Gnosisçilik, IV. yüzyılda Ariusçuluk, V. yüzyılda Monofizitizm, VII. yüzyılda Tektanrıcılık.

Hristiyan Kilisesi'nin en önemli patrikliklerinden birinin bulunduğu İskenderiye, İstanbul Patrikliği ile uzun süre çekişti. Bizans döneminde Kipti Patrikliğinin merkezi oldu.

İskenderiye 616'da Perslerin eline geçmesine rağmen 629'da tekrar Bizanslıların eline geçti. Araplar ilk kez 642'de, ikinci kez de 645-646'te İskenderiye'ye girdiler; bu dönemde kent büyük ölçüde zarar gördü.

Müslüman Arapların yeni merkezi olan Fustat'ı (bugünkü Kahire yakınlarında) kurması ve kara ulaşımını yeğ tutması nedeniyle ikincil bir deniz üssü durumuna geldi.

İzleyen yüzyıllarda Akdeniz ticaretinin gelişmesine bağlı olarak kısa süreli canlanma dönemleri yaşadı.

811-827 arasında maceracı İspanyollar'ın eline geçen kent, bunları Girit adasına gitmesiyle kurtuldu.

İskenderiye 1155 ve 1173'te Sicilyalı Normanlar'ın, 1166'da Kudüslü Amauri'nin, 1365'te Kıbrıs kralının saldırısına uğradı. Orta Çağ'da İskenderiye'de ticaret çok gelişti.

XIV. yüzyıldan başlayarak, Kızıldeniz ve Nil yoluyla gelen doğu ürünlerini silah ve Balkanlar'dan toplanan köleler karşılığında Avrupa'ya dağıtan Pisalılar'a, Cenevizliler'e ve Venedikliler'e öneml ayrıcalıklar tanındı.

Önce Pisalılar, sonra Cenovalılar bertaraf edilince, Venedikliler'in ambarı olan kent XIV. ve XV. yüzyıllarda Avrupa'ya baharat dağıtımının en önemli merkezi oldu.

Ama Portekizliler 1498'de, Hindistan'a giden yeni bir denizyolu olan Cape yolunu bulunca, Venedikliler için, baharatı Lizbon'dan almak daha karlı bir hâle geldi. Bunun üzerine İskenderiye ticareti düşüşe geçti.

Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında (1516) fethedilerek Osmanlı topraklarına katılan kente daha sonra Venedik gemilerinin herhangi bir saldırı olasılığına karşı önemli miktarda topçu kuvveti yerleştirildi ayrıca kıstak üzerinde yeni bir yerleşme kuruldu.

Yalnız İskenderiye'den toplanan vergiler Mısır hazinesine girmez, doğrudan İstanbul'a gönderilirdi.

Akdeniz'in Osmanlı egemenliğine girdiği 16. yüzyıl ortalarından başlayarak İskenderiye, Septe Boğazına kadar uzanan bir alanda etkinlik gösteren Türk korsan gemilerine liman hizmeti gördü.

Ayrıca, vali paşalarca kurdurulan tersanelerde 17. yy. sonlarına kadar hayli ticaret ve savaş gemisi yapıldı.

18. yy. sonlarında Napoléon komutasındaki Fransız kuvvetlerince işgal edildi (1798).

Serdarıekrem Kör Yusuf Ziyaüddin Paşa tarafından kuşatılan kenti boşaltmak zorunda kalan Fransızlar'dan geri alındı (1801).

İskenderiye'nin yeniden canlanması Hıdiv Mehmed Ali Paşa döneminde (1805-48) başladı.

1807'de Britanya'nın işgaline uğrayan kent, aynı yılın eylül ayında Mehmed Ali Paşa tarafından geri alındı.

Bu dönemde Mısır'ın yönetim merkezi oldu.

Surları yeniden yaptırılarak (1811) bayındırlık etkinliklerine hız verildi.

Kavalalı Ayaklanması sırasında İskenderiye önüne gelen bir İngiliz filosunun amirali, önerisi reddedilirse kenti topa tutacağını söyleyerek Mehmet Ali Paşa'yı Londra Antlaşması'nın hükümlerini kabul etmeye zorlayınca onunla İskenderiye Antlaşması'nı imzaladı (27 Kasım 1840).

1818-20 arasında tamamlanan 72 km uzunluğundaki Mahmudiye Kanalı'yla kentin Nil'le bağlantısı yeniden sağlandı. Yeni doklar ve bir tersane inşa edilerek bazı sanayilerin temeli atıldı.

Süveyş'i Kahire üzerinden İskenderiye'ye bağlayan demiryolunun inşa edilmesi ve Süveyş Kanalı'nın açılmasının ardından kente çok sayıda yabancı tüccar ve spekülatör yerleşti; bu zümre hem Hindistan'a yapılan taşımacılıkta, hem de Avrupa'ya yapılan pamuk ihracatında ayrıcalıklar elde etti.

Mısır'ın bağımsızlığını amaçlayan Arabi Paşa Ayaklanması sırasında İngiliz donanması tarafından topa tutulan kent, büyük yıkıma uğradı (11 Temmuz 1882).

Mısır'la birlikte Osmanlı yönetiminden çıkarak Britanya egemenliği altına girdi, Britanya'nın 1882'de kenti işgaliyle başlayan sömürge yönetimi 50 yıl sürdü.

I. Dünya Savaşı'nda Müttefikler'in Doğu Akdeniz'deki başlıca üssü olan kent, II. Dünya Savaşı'nda Almanlarca birçok kez bombalandı.

1967-75 arasında Süveyş Kanalı'nın kapanması ve Port Said'in İsrail tarafından bombalanması liman trafiğini İskenderiye'ye yönelterek nüfusunun aşırı derecede artmasına yol açtı.

Limanı yenileme ve genişletme çabaları 1970'lerde başladı.

Ebu Kir Körfezinde doğalgaz yataklarının bulunması ve Kızıldeniz'den petrol taşıyan boru hatlarının tamamlanması sonucunda kent petrol ihraç merkez durumuna geldi; birçok petrol rafinerisi ve petrokimya kompleksi inşa edildi.

İSKENDERİYE YAPILARI

İskenderiye, son derece modern görünüşlü, dama tahtası gibi dörtgen planlı (Avrupa etkisiyle gerçekleştirilen yayılmanın sonucu olarak) bir kenttir ve bu bakımdan geleneksel İslam kentlerinden farklı bir görünüm taşır.

Bugünün İskenderiye'si yerleşimin yoğunlaştığı kıyı boyunca dizilen restoranları, sömürge döneminden kalma binaları, otelleri, palmiyeleri, yürüyüş parkurları ve parklarıyla canlı ve renkli bir şehirdir.

Kentin odak noktasını Brukheion (Yunan), Rhakotis (Mısır), Regio Judaeorum (Yahudi) ve Faros antik mahalleleri oluşturur.

Modern kentin ortasında Meydanü't Tahrir (Özgürlük Meydanı; 1952'ye değin Mehmed Ali Paşa Meydanı) yer alır.

Meydanı, İngilizlerce yaptırılan Anglikan St. Mark Kilisesi, hukuk mahkemeleri ve başka görkemli binalar çevreler.

Kentin ticaret ve alışveriş merkezi meydanın güneydoğusuna düşer.

Kıyıyı izleyen el-Ceyş (Ordu) Caddesi modern kentin en önemli bölümlerinden biridir.

Doğu-batı doğrultulu Hürriyet Caddesi'nin güneyindeki camide Said Paşa'nın mezarı bulunur.

Eski İskenderiye'den kalma yapılar çok azdır.

Faros Adasının doğusunda bulunan İskenderiye Feneri'nin yıkıntıları 1477'de Kayıtbay tarafından kale ve cami yapımında kullanılmıştır (Kayıtbay Kalesi).

Ptolemaios'un kurdurduğu araştırma merkezi ve 500 bin cilt kitap barındırdığı söylenen kütüphane 391'deki iç savaşta yıkılmıştır.

Antik Mısır'dan kalma iki obelisk (Kleopatra'nın İğneleri) 19. yüzyıl sonunda Londra ve New York'a götürülmüştür.

Kentin güneyinde Tanrı Serapis'in Tapınağı'nın (Serapeion) bulunduğu yerde Pompei Sütunu ve Hadrianus döneminde inşa edilen katakomplar vardır.

İSKENDERİYE EKONOMİSİ

Kentin sanayisinde pamuk ve tekstil önemli yer tutar; ayıklama ve preslemenin yanı sıra dokuma ve boyama işleri de yapılır.

Kentte pamuk borsası da vardır.

Öteki sanayi ürünleri arasında kâğıt, çikolata, şekerleme, gıda, deri, sabun, plastik ve otomontaj sanayileri önemlidir.

Kentin dışındaki Abis yöresinde 1950'lerin ortalarında başlayan ıslah çalışmalarıyla kurutulan bataklık alanlarda örnek köyler kurulmuştur.

Batıdaki çöllük alanlar zeytin, incir ve domates üretimine elverişli duruma getirilmiştir.

Mısır'ın İskenderiye'den yüklenen en önemli ihraç ürünü ham petroldür.

Öteki önemli ihraç ürünleri ham pamuk, tahıl, sebze, meyve, ahşap ve plastik ürünlerle dokumadır.

Başlıca ithal kalemleri ise çay, kereste, ham yün ve makinedir.

İSKENDERİYE ULAŞIM

İskenderiye ülkenin öteki merkezlerine demir, kara ve hava yollarıyla bağlanır.

Nil'le kanal bağlantısı vardır.

İki ana karayolu Kahire'ye, üçüncü yol ise Libya sınırına uzanır.

İskenderiye'nin 7 km güneydoğusundaki İskenderiye Uluslararası Havalimanı ile 40 km güneybatısındaki Borg El Arab Havalimanı'ndan hava ulaşımı sağlanır.

İSKENDERİYE EĞİTİM VE KÜLTÜR

Kentteki başlıca öğrenim kurumları İskenderiye Üniversitesi ile Mu'assa Hastanesi ve Hemşire Yüksekokulu'dur.

Birçok müze İskanderiye'nin tarihine tanıklık eder.

Kumu'ş-şugafa yeraltı mezarlıkları (MÖ 1.-2. yüzyıllar) ile Anfuşi mezarlığıysa (MÖ 3.-2. yy.'lar), Yunan-Mısır sanatının çeşitli yanlarını gözler önüne serer.

Yunan-Roma Eserleri Müzesi'nde Antik Çağa ait geniş bir koleksiyon vardır.

Öteki önemli kültür kurumları Belediye Kütüphanesi, İskenderiye Üniversitesi Kütüphanesi ve sanat galerisidir.

Kentte Nüzhe Bahçeleri ve Antoniadis Parkı adlı iki botanik bahçesi vardır.

Yorum Yaz