'Kürt sorunu' nedir?
Bir AK Partili hem inkar, ret ve asimilasyon politikalarını kaldırdık dedikten sonra hâlâ 'Kürt sorunu vardır' diyorsa kendisiyle çelişiyor demektir.

İkisi bir arada olmaz.
Daha düne kadar 'Kürt sorunu'nu herkes ret, inkar ve asimilasyon politikalarının bir ürünü olarak tanımlıyordu. Başka bir deyişle, etnik kimliğin inkarı sonucunda ortaya çıkan bir sorun olarak tanımlıyordu.
Şimdi ret, inkar ve asimilasyon politikaları var mı? Kürtlerin etnik kimliği inkar ediliyor mu?
PKK/BDP canibinin dışında tarafsız ve dürüst hiç kimse ret, inkar ve asimilasyon politikalarının devam ettiğini söylemiyor. Etnik kimliğin inkarı üzerinden yürütülen bir devlet aklının mevcudiyetini sürdürdüğünü de söylemiyor.
PKK/BDP canibinin ısrarla 'Kürt sorunu' denkleminde o eski ezberlerini tekrarlamalarını anlamakta güçlük çekmem. Çünkü bu denklem bozulduğunda PKK/BDP canibi siyasî kozlarını bütünüyle kaybetmiş olacaklardır.
Benim anlamadığım AK Partili veya AK Parti'ye yakın kişilerin ısrarla sanki hâlâ bu ülkede paradigmal düzeyde 'Kürt sorunu' çözülmediği varsayımından hareketle PKK/BDP canibinin bu siyasî denklemi içinde düşünmeye devam etmeleridir.
Bu çelişkiye bence tez elden son verilmelidir.
Ya ret, inkar ve asimilasyon politikalarının tarihe uğurlandığı iddiasından vazgeçilmelidir, ya da eski ezbere dayalı PKK/BDP canibinin dört elle sarıldığı o siyasî denklem reddedilmelidir.
Ve/ya anlamak için soruyorum:
'Kürt sorunu' nedir?
Geçmişin tanımlarını biliyoruz.
Bugün hâlâ Kürt sorununun varlığını sürdürdüğünü iddia edenler neye dayanarak bunu söylüyorlar?
Doğrusu bu zevâtın 'Kürt sorunu'nu nasıl tanımladıklarını çok merak ediyorum.
Öcalan'ın 'Kürt sorunu'nu bir 'inkar sorunu' olarak gördüğünü biliyorum. Nitekim yakalandıktan sonra gündemleştirdiği sloganlardan biri de şu olmuştu: 'Ne inkar, ne isyan! Demokratik Cumhuriyet!'
AK Parti iktidarı döneminde inkar paradigmal düzeyde sonlandırıldı. Telaffuzu dahi suç sayılan demokratik ve kültürel adımlar atıldı.
Ama buna rağmen isyan devam ediyor.
Demek ki isyanın devam etmesi, inkarın varlığını sürdürmesiyle alakalı değil.
Bir başka deyişle, bir inkar sorunu olarak 'Kürt sorunu' çözülemediği için isyan devam ediyor değil.
PKK/BDP canibini AK Parti düşmanlığında Ergenekoncularla ortaklaştıran saikin ne olduğunu da doğrusu bilmek istiyorum.
Anlamak ve bilmek istiyorum sadece.
O yüzden soruyorum.
Cevap vermek isteyen herkese kapım ardına kadar açık…
Yeter ki tartışmanın düzeyi aşağı çekilmesin ve hiç kimse bel altı vuruşa tenezzül etmesin.
Düşünce tartışmasında şahsiyata yer olmadığını bilmem belirtmeye gerek var mı?
Fikrine güvenen başkaca hiç bir şeye zinhar tenezzül etmez.
KiM TAKLACI, KİM DÖNEK?
Fikrî/siyasî düzeyde tartışmaya cesareti olmayan PKK'nın medyadaki kalemşorları gibi bazı siyasetçileri de son derece sığ ve düzeysiz.
Siz düşünsel/siyasal eleştiri getiriyorsunuz, adamlar kalkıp şahsiyat yapıyor.
'Çamur at tutmazsa izi kalır!' cinsinden bir karalama kampanyasına girişiyor.
Meclis'teki kaplanlarından biri, sözün gücüne güveneceğine dedikodunun ve iftiranın zırhına bürünüyor.
Fikrine güveniyorsan adam gibi çık karşıma konuşalım/tartışalım. İki medenî insan gibi, iki düzeyli siyasetçi gibi.
Uludere konusunda AK Partili Kürt vekillerinin onurunu diline dolamak senin boyunu aşar. Onur bahsinde konuşacak son kişisin sen çünkü.
Uludere'deki Kürt kanını sahiden önemsiyorsan, PKK'nın döktüğü binlerce Kürt kanının, kundaktaki Kürt bebenin hesabını sor da sendeki onuru ve cesareti görelim.
Öyle kürsüde 'Dobrovski Metiner!' diyerek düzeysiz sataşmalarda bulunmak kolay.
Yazık demokrasi ve özgürlük kelimesine, sen ağzına aldıkça kirleniyorlar çünkü.
Özgürlük mü diyorsun?
Önce kendini PKK'ya karşı özgürleştir!
Demokrasi mi diyorsun?
Önce PKK'nın yaşam hakkını ortadan kaldıran silahlı tehdit ve vesayet rejimine karşı çık!
PKK'nın kendinden olmayan Kürtleri silah zoruyla hizaya getirmesini, susturmasını ve bastırmasını onaylayıp sonra da demokrasi ve özgürlük demek ne onurla bağdaşır, ne de ilkesellikle…
Önce ilkeli ve samimi olmayı öğreneceksin…
Demokrasi diyorsan, PKK'nın başkalarının özgürlük alanını yok eden imha siyasetine karşı çıkacaksın.
Kendin için değil asıl başkaları için özgürlük istiyorsan ve başkalarının özgürlüğüne yönelik tehditlere karşı çıkabiliyorsan sen özgürlükçüyüm diyebilirsin…
Uludere'de dökülen Kürt kanının edebiyatını yaparken PKK'nın elindeki Kürt kanını savunacak bir ilkesizlik örneği sergiliyorsan ağzına demokrasi kelimesini almayacaksın…
'Dönek' ve 'taklacı' diyen densiz adam sana da bir çift sözüm var…
Bağımsız ve Birleşik Kürdistan istiyordun!
Öcalan yakalandıktan sonra bir gecede bu amacından vazgeçtin.
Niye?
Çünkü 'ulu önder' olarak kabul ettiğin Öcalan fikrini yüzde yüz değiştirdiği için.
Öcalan, birdenbire, 'Ortak vatan, üniter devlet, tek resmi dil, Türkiye ulusu' demeye başladı.
'Etnik federasyon/otonomi istemiyoruz, demokratik cumhuriyet istiyoruz!' dedi.
'Ne mutlu Türküm diyene!' sözündeki 'Türklük'ün etnik değil kültürel milliyetçilik anlamına geldiğini ve içinin doğru doldurulması halinde 'Türk vatandaşlığı' tanımına itirazlarının olmayacağını söyledi.
Sen ne yaptın?
Anında çark ettin.
Şimdi kalkmış utanmadan başkasını taklacılıkla suçluyorsun…
Ahlaksızlık arıyorsan aynaya bak derim…
Kimin kirli olduğu da ortada…
Kimin elinde Kürt kanının, kardeş kanının olduğu da…
Kimin başka ülkeler tarafından nasıl tetikçi olarak kullanıldığı da…
Bana inanmıyorsan Öcalan'ın şu sözlerine kulak ver:
'Bizi Suriye vb. ülkeler Türkiye'ye karşı kullandı.'
Sahi, şimdi kim kullanıyor sizi?
Yeni Şafak-Mehmet Metiner 20-12.2012
Daha düne kadar 'Kürt sorunu'nu herkes ret, inkar ve asimilasyon politikalarının bir ürünü olarak tanımlıyordu. Başka bir deyişle, etnik kimliğin inkarı sonucunda ortaya çıkan bir sorun olarak tanımlıyordu.
Şimdi ret, inkar ve asimilasyon politikaları var mı? Kürtlerin etnik kimliği inkar ediliyor mu?
PKK/BDP canibinin dışında tarafsız ve dürüst hiç kimse ret, inkar ve asimilasyon politikalarının devam ettiğini söylemiyor. Etnik kimliğin inkarı üzerinden yürütülen bir devlet aklının mevcudiyetini sürdürdüğünü de söylemiyor.
PKK/BDP canibinin ısrarla 'Kürt sorunu' denkleminde o eski ezberlerini tekrarlamalarını anlamakta güçlük çekmem. Çünkü bu denklem bozulduğunda PKK/BDP canibi siyasî kozlarını bütünüyle kaybetmiş olacaklardır.
Benim anlamadığım AK Partili veya AK Parti'ye yakın kişilerin ısrarla sanki hâlâ bu ülkede paradigmal düzeyde 'Kürt sorunu' çözülmediği varsayımından hareketle PKK/BDP canibinin bu siyasî denklemi içinde düşünmeye devam etmeleridir.
Bu çelişkiye bence tez elden son verilmelidir.
Ya ret, inkar ve asimilasyon politikalarının tarihe uğurlandığı iddiasından vazgeçilmelidir, ya da eski ezbere dayalı PKK/BDP canibinin dört elle sarıldığı o siyasî denklem reddedilmelidir.
Ve/ya anlamak için soruyorum:
'Kürt sorunu' nedir?
Geçmişin tanımlarını biliyoruz.
Bugün hâlâ Kürt sorununun varlığını sürdürdüğünü iddia edenler neye dayanarak bunu söylüyorlar?
Doğrusu bu zevâtın 'Kürt sorunu'nu nasıl tanımladıklarını çok merak ediyorum.
Öcalan'ın 'Kürt sorunu'nu bir 'inkar sorunu' olarak gördüğünü biliyorum. Nitekim yakalandıktan sonra gündemleştirdiği sloganlardan biri de şu olmuştu: 'Ne inkar, ne isyan! Demokratik Cumhuriyet!'
AK Parti iktidarı döneminde inkar paradigmal düzeyde sonlandırıldı. Telaffuzu dahi suç sayılan demokratik ve kültürel adımlar atıldı.
Ama buna rağmen isyan devam ediyor.
Demek ki isyanın devam etmesi, inkarın varlığını sürdürmesiyle alakalı değil.
Bir başka deyişle, bir inkar sorunu olarak 'Kürt sorunu' çözülemediği için isyan devam ediyor değil.
PKK/BDP canibini AK Parti düşmanlığında Ergenekoncularla ortaklaştıran saikin ne olduğunu da doğrusu bilmek istiyorum.
Anlamak ve bilmek istiyorum sadece.
O yüzden soruyorum.
Cevap vermek isteyen herkese kapım ardına kadar açık…
Yeter ki tartışmanın düzeyi aşağı çekilmesin ve hiç kimse bel altı vuruşa tenezzül etmesin.
Düşünce tartışmasında şahsiyata yer olmadığını bilmem belirtmeye gerek var mı?
Fikrine güvenen başkaca hiç bir şeye zinhar tenezzül etmez.
KiM TAKLACI, KİM DÖNEK?
Fikrî/siyasî düzeyde tartışmaya cesareti olmayan PKK'nın medyadaki kalemşorları gibi bazı siyasetçileri de son derece sığ ve düzeysiz.
Siz düşünsel/siyasal eleştiri getiriyorsunuz, adamlar kalkıp şahsiyat yapıyor.
'Çamur at tutmazsa izi kalır!' cinsinden bir karalama kampanyasına girişiyor.
Meclis'teki kaplanlarından biri, sözün gücüne güveneceğine dedikodunun ve iftiranın zırhına bürünüyor.
Fikrine güveniyorsan adam gibi çık karşıma konuşalım/tartışalım. İki medenî insan gibi, iki düzeyli siyasetçi gibi.
Uludere konusunda AK Partili Kürt vekillerinin onurunu diline dolamak senin boyunu aşar. Onur bahsinde konuşacak son kişisin sen çünkü.
Uludere'deki Kürt kanını sahiden önemsiyorsan, PKK'nın döktüğü binlerce Kürt kanının, kundaktaki Kürt bebenin hesabını sor da sendeki onuru ve cesareti görelim.
Öyle kürsüde 'Dobrovski Metiner!' diyerek düzeysiz sataşmalarda bulunmak kolay.
Yazık demokrasi ve özgürlük kelimesine, sen ağzına aldıkça kirleniyorlar çünkü.
Özgürlük mü diyorsun?
Önce kendini PKK'ya karşı özgürleştir!
Demokrasi mi diyorsun?
Önce PKK'nın yaşam hakkını ortadan kaldıran silahlı tehdit ve vesayet rejimine karşı çık!
PKK'nın kendinden olmayan Kürtleri silah zoruyla hizaya getirmesini, susturmasını ve bastırmasını onaylayıp sonra da demokrasi ve özgürlük demek ne onurla bağdaşır, ne de ilkesellikle…
Önce ilkeli ve samimi olmayı öğreneceksin…
Demokrasi diyorsan, PKK'nın başkalarının özgürlük alanını yok eden imha siyasetine karşı çıkacaksın.
Kendin için değil asıl başkaları için özgürlük istiyorsan ve başkalarının özgürlüğüne yönelik tehditlere karşı çıkabiliyorsan sen özgürlükçüyüm diyebilirsin…
Uludere'de dökülen Kürt kanının edebiyatını yaparken PKK'nın elindeki Kürt kanını savunacak bir ilkesizlik örneği sergiliyorsan ağzına demokrasi kelimesini almayacaksın…
'Dönek' ve 'taklacı' diyen densiz adam sana da bir çift sözüm var…
Bağımsız ve Birleşik Kürdistan istiyordun!
Öcalan yakalandıktan sonra bir gecede bu amacından vazgeçtin.
Niye?
Çünkü 'ulu önder' olarak kabul ettiğin Öcalan fikrini yüzde yüz değiştirdiği için.
Öcalan, birdenbire, 'Ortak vatan, üniter devlet, tek resmi dil, Türkiye ulusu' demeye başladı.
'Etnik federasyon/otonomi istemiyoruz, demokratik cumhuriyet istiyoruz!' dedi.
'Ne mutlu Türküm diyene!' sözündeki 'Türklük'ün etnik değil kültürel milliyetçilik anlamına geldiğini ve içinin doğru doldurulması halinde 'Türk vatandaşlığı' tanımına itirazlarının olmayacağını söyledi.
Sen ne yaptın?
Anında çark ettin.
Şimdi kalkmış utanmadan başkasını taklacılıkla suçluyorsun…
Ahlaksızlık arıyorsan aynaya bak derim…
Kimin kirli olduğu da ortada…
Kimin elinde Kürt kanının, kardeş kanının olduğu da…
Kimin başka ülkeler tarafından nasıl tetikçi olarak kullanıldığı da…
Bana inanmıyorsan Öcalan'ın şu sözlerine kulak ver:
'Bizi Suriye vb. ülkeler Türkiye'ye karşı kullandı.'
Sahi, şimdi kim kullanıyor sizi?
Yeni Şafak-Mehmet Metiner 20-12.2012