tatlidede

Alejo Carpentier kimdir? Alejo Carpentier kitapları ve sözleri

Kübalı Gazeteci ve Yazar Alejo Carpentier hayatı araştırılıyor. Peki Alejo Carpentier kimdir? Alejo Carpentier aslen nerelidir? Alejo Carpentier ne zaman, nerede doğdu? Alejo Carpentier hayatta mı? İşte Alejo Carpentier hayatı... Alejo Carpentier yaşıyor mu? Alejo Carpentier ne zaman, nerede öldü?
  • 24.11.2022 10:00
Alejo Carpentier kimdir? Alejo Carpentier kitapları ve sözleri
Kübalı Gazeteci ve Yazar Alejo Carpentier edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Alejo Carpentier hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Alejo Carpentier hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Alejo Carpentier hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Alejo Carpentier y Valmont

Doğum Tarihi: 26 Aralık 1904

Doğum Yeri: Lozan, İsviçre

Ölüm Tarihi: 24 Nisan 1980

Ölüm Yeri: Paris, Fransa

Alejo Carpentier kimdir?

Alejo Carpentier y Valmont (26 Aralık 1904 - 24 Nisan 1980) Kübalı gazeteci, yazar. Latin Amerika edebiyatının 20. yüzyılın önde gelen roman yazarlarından biridir. Aynı zamanda müzikolog, eleştirmen ve oyun yazarı da olan Carpentier, büyülü gerçekçilik akımının ilk örneklerini vererek, kendisinden daha genç olan Gabriel Garcia Marquez gibi yazarları da etkilemiştir.

Alejo Carpentier Kitapları - Eserleri

  • Bu Dünyanın Krallığı
  • Suların Ayrıldığı Yer
  • Aydınlanma Çağı
  • Barok Konser

Alejo Carpentier Alıntıları - Sözleri

  • İnsanlar yaşadıkları çağdan pek korkmuş olmalıydılar... (Suların Ayrıldığı Yer)
  • Şimdi anlıyordu ki insan, kimin için eziyet çektiğini ve umutlandığını hiçbir zaman bilmez. Hiç tanımadığı insanlar için eziyet çeker, umutlanır, çabalar da çabalar; onlar da hiçbir zaman mutlu olamayacak başkaları için eziyet çeker, umutlanır, çabalar da çabalar çünkü insan her daim kendi payına düşenden daha büyük bir mutluluğun özlemini çeker. (Bu Dünyanın Krallığı)
  • ‘Kral ve Tutuklanma’ sözcükleri öyle müthiş öyle yeni bir şeydi ki, insanın aklında hemen bir araya gelmiyor, hemen kabul edilebilir bir şey oluşturmuyordu. (Aydınlanma Çağı)
  • Onda pişkinlik ve seçkinliğin insanı altüst eden bir karışımı vardı. Lafın gelişine göre güneylilere özgü silme yaygara laf dolandırmalardan en abartılı ekonomi sözlerine geçebilirdi. Birden fazla kişiliği var gibiydi. Alım satımdan konuştuğunda bir terazi kefesine dönüşen elleriyle, içindeki sarraf ortaya çıkardı. Bir an sonra, sayfalarına dalıp diktiği gölgeli gözlerinin üzerindeki kirpikler oynamıyormuş gibi kaşlarını çatıp öylece kıpırdamadan bir kitaba konsantre olmuş olurdu. Kendini mutfağa adadığında aşçıya dönüşür, süzgeçleri başına geçirip her tür bezden boneler yaparak parmaklarıyla tencere çalardı. Bazı günler elleri sert ve hasis idi. Diğer zamanlarda kavramları boşlukta asılı bir küre gibi okşarken hafifliyor, narinleşiyordu. (Aydınlanma Çağı)
  • “ Dinler ve metafizik çağlarını geride bıraktık; artık bilim çağına girdik. Dünyayı sınıflar halinde katmanlaştırmanın anlamsız ticari çıkarları, savaşlara yol açan dehşet iktidarından kurtarmak gerek. İnsanlık iki sınıfa bölünmüş durumda: ezenler ve ezilenler. Alışkanlık, ihtiyaç ve boş zaman yokluğu ezilen çoğunluğun koşullarının farkına varmasını engelliyor: fark ettiklerinde iç savaş patlıyor.” (Aydınlanma Çağı)
  • Üniforma sarhoşluğuna dikkat: hepsinden kötüdür. (Aydınlanma Çağı)
  • Hep bu boş hayallerden korktum, ama bunları hayranlıkla seyrettim seyredeli korkum daha da arttı. Calderon (Bu Dünyanın Krallığı)
  • Mağazada işler harika yürüyor der, Sofía’nın elinde evin trenini taşıyacak olandan fazla para olmasından hep endişe ederdi. Anaç sorumluluklarını eksiksiz üstlenmesinden ötürü, delikanlılara baka baka onu över ve laf arasında, seçkin gençleri mülklerine el koymak için manastıra kapanmaya özendiren dinlere hafif ama hissedilir bir iğne batırırdı— iyi bir Hıristiyan olmayı bırakmadan bilinçli de olunabilirdi. (Aydınlanma Çağı)
  • Ti Noel, efendisinin her yıl kendisine yılbaşı armağanı olarak verdiği bozuk paraları biriktirerek, güvertede yolculuk edebilmek için bir balıkçı gemisinin kaptanının istediği parayı vermeyi başarmıştı. Ti Noel, iki demir izi taşımasına karşın artık özgür bir kişiydi. Köleliğin tümüyle kaldırıldığı topraklar üzerinde yürüyordu şimdi. (Bu Dünyanın Krallığı)
  • Dünya tehlikelerle doluydu. Her biri kendini birine kabul ettirmek için deneyimlerin ve kıyaslamaların gerçek ve sanal görüntüleri arasında tehlikesiz bir alelade raslantısallıktan çıkıyor, ardında bir dengesizlik, bir paramparça oluş bırakmadan gitmiyordu... (Aydınlanma Çağı)
  • Birden Sofía’nın acımasız bir baskıdan acilen kurtulmak ister gibi art arda haykırışları boşaldı: “ Tanrıdan da yoruldum, rahibelerden de yoruldum, vasilerden, kayyımlardan, noterlerden, kağıtlardan, hırsızlıklardan, pislikten; hepsinden yoruldum, artık görmek istemiyorum. “ (Aydınlanma Çağı)
  • Gözlerden ırak bir evde —hep şüphelendiği şey— iğneler batırılmış ya da kalbinin olduğu yere bir bıçak saplı vaziyette kötü niyetle asılmış temsili bir kuklası olabilirdi. (Bu Dünyanın Krallığı)
  • Victor sahiple neceği hiçbir şeyi olmamanın, mülksüz, bir mobilyası, bir kontratı, bir kitabı -kelimeleri onu yumuşatabilecek sararmış bir mektubu bile- olmaksızın kalmanın özgürleştirici duygusuyla yatışmış öfkesi içinde, tuhaf bir ısrarla yokolmuş işyerinin alanını bakışlarıyla ölçüp biçiyordu. Yaşamı tam tamına sıfır noktasında, yerine getireceği bir söz, ödeyeceği bir borç olmaksızın harap olmuş bir geçmişle, hayal edilemez bir yarın arasına asılıp kalmıştı. (Aydınlanma Çağı)
  • “Hep art arda gelir. “ - Goya (Aydınlanma Çağı)
  • İnsan kimin için eziyet çektiğini ve umutlandığını hiçbir zaman bilmez. Hiç tanımadığı insanlar için eziyet çeker, umutlanır, çabalar da çabalar; onlar da hiçbir zaman mutlu olamayacak başkaları için eziyet çeker, çabalar da çabalar çünkü insan her daim kendi payına düşenden daha büyük bir mutluluğun özlemini çeker. Yine de, insanın yüceliği, kesinlikle, olanla yetinmemesi, fazlasını istemesindedir. Kendine Dert edinmesindedir. (Bu Dünyanın Krallığı)
  • Felaketin büyüklüğüne rağmen, yine de Tropiklerin kaçınılmaz çalkantısı sayılan bu kamçının periyodik vuruşlarına alışkın insanlar; karıncalar misali onarıma, harç karmaya, tıkamaya koyulmuşlardı. (Aydınlanma Çağı)
  • Marangoz hiç şaşırmazdı ;ölünün tam ölçüsünü bilirdi ;daha yaşarken kentin insanları, onların bir gün öleceğini bilir, boy ölçülerini aklında tutardı... (Suların Ayrıldığı Yer)

Yorum Yaz