Asaf Hâlet Çelebi kimdir? Asaf Hâlet Çelebi kitapları ve sözleri
Türk Şair, Yazar Asaf Hâlet Çelebi hayatı araştırılıyor. Peki Asaf Hâlet Çelebi kimdir? Asaf Hâlet Çelebi aslen nerelidir? Asaf Hâlet Çelebi ne zaman, nerede doğdu? Asaf Hâlet Çelebi hayatta mı? İşte Asaf Hâlet Çelebi hayatı... Asaf Hâlet Çelebi yaşıyor mu? Asaf Hâlet Çelebi ne zaman, nerede öldü?

Doğum Tarihi: 27 Aralık 1907
Doğum Yeri: İstanbul, Türkiye
Ölüm Tarihi: 15 Ekim 1958
Ölüm Yeri: İstanbul, Türkiye
Asaf Hâlet Çelebi kimdir?
Asaf Halet Çelebi (27 Aralık 1907, İstanbul - 15 Ekim 1958, İstanbul), şair.
Dahiliye Nezareti Şifre Kalemi Müdürü Mehmet Sait Halet Beyi'n oğlu olan Çelebi İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi'nde 8 yıl eğitim gördü. Babasından Fransızca ve Farsça, Mevlevi Şeyhi Ahmet Remzi Dede (Akyürek) ile Rauf Yekta Bey'den musiki ve nota dersleri aldı. Kısa bir süre kaldığı Fransa'dan dönüşünde üç yıl Sanayi-i Nefise Mektebi'nde öğrenim gördü. Adliye Meslek Mektebi'nden mezun oldu.
Üsküdar Adliyesi Ceza Mahkemesi zabıt katipliği yaptı. Osmanlı Bankası, Devlet Deniz Yolları İşletmesi'nde çalıştı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü kitaplığında görevliyken yaşamını yitirdi.
Gençlik yıllarında divan edebiyatından etkilendi. Gazeller ve rubailer yazdı. 1937iden sonra serbest ölçü kullanmaya ve Batı şiirinin tekniklerine yönelmeye başladı. Yeni şiir akımının önde gelen dergilerinden Ses, Hamle, Sokak, Servet-i Fünun-Uyanış'ta ve Gün gazetesinde 1938-1941 yılları arasında ilk şiirleri yayınlandı. Bu şiirlerinde ergenlik çağına ait duygular, çocukluk, masallar ve tekerlemelerin gerçeküstü dünyası gibi temaları kullandı. Hırsız, Trilobit ve Cüneyd adlı şiirlerinin Fransızca çevirileriyle birlikte 45 şi'rin bulunduğu Heinin (1942) ardından aynı çizgide on şiirin yer aldığı Lamelif'i (1945) yayımladı. Bütün şiirlerinin toplandığı Om Mani Padme Hum (1953), Çelebi'nin içrek ve gizemci şiirini bütünüyle gözler önüne serer. İstanbul dergisinde yayımladığı Benim Gözümle Şiir Davası (Temmuz-Aralık 1954) adlı altı makalede poetikasını açıkladı. Ses, imge, anlam ve düşünce olarak kültürler arası ve metinler arası bir nitelik taşıyan şiirleriyle Asaf Halet, Türk şiirinde "modern gelenekçi" tavrın temsilcisi oldu.
İlk dönem eserlerinin ardından, şiirlerinde dinlerden, ideolojilerden, toplumsal olaylardan çok Anadolu-İran-Hindistan çizgisi üzerinde uzanan bir yaşamın görünümlerini sesler aracılığıyla dile getiren şair, şiirin tıpkı hayatta olduğu gibi soyut araçlarla soyut bir dünya yarattığına inandı. Kendisinden sonra gelen nesli soyut şiir anlayışının Türk Edebiyatı'ndaki ilk tanımlarını yaparak etkiledi. Şiire bakış açısını "Mesela esasen, müşahhas malzeme ile mücerret olan hayali yaşatabilmektir. Yani mücerret şiir, bilakis mücerret mefhumlu kelimelerden mümkün mertebe soyunmuş olan ve toplu bir halde mücerret bir mana anlatan ve bize o ihtisası veren ruh anının ifadesini taşıyan şiirdir." diyerek açıkladı.
Şiirlerinin yanı sıra eski edebiyat ile ilgili çalışmalarıyla da tanınan Çelebi, Hint ve Fars Edebiyatları üzerine yaptığı çalışmaları dergilerde ve kitaplarda yayınladı. Bu konuda yazdığı makalelerden biri 1949 tarihli Şadırvan Dergisi'nde bulunabilir. Ayrıca, çeşitli dergilerde yayınlanan düz yazıları ve Hint edebiyatı üzerine makalelerini Semih Güngör, Asaf Halet Çelebi incelemesiyle birlikte yayınladı.
Asaf Hâlet Çelebi Kitapları - Eserleri
- Bütün Şiirleri
- Om Mani Padme Hum
- Bütün Yazıları
- Mevlâna ve Mevlevilik
- Ömer Hayyam
- Eşrefoğlu Divanı
- Mevlana'nın Rubaileri
- Gotama Buddha
- Molla Câmi
- He
- Lâmelif
- Naima
- Seçme Rubailer
- Divan Şiirinde İstanbul
Asaf Hâlet Çelebi Alıntıları - Sözleri
- Ey hoş bakışlı, şakacı, hoppa güzel! Otur Allah aşkına, daha yüzlerce fitneler kaldırmamak için hiç olmazsa ayağa kalkma! Sen bana hep: “Bakma!” diye emrediyorsun. Halbuki bu sözün: “Bardağı eğri tut da içindekini de dökme!” demeğe benzer. (Ömer Hayyam)
- Gönlümü put sanıp da kıran kim (Lâmelif)
- Gülbeşeker gibi birbirimizin içinde yoğurulmuşuz, Ben onun huyunu almışım, o benimkini... (Mevlâna ve Mevlevilik)
- Benim nasibime şarap ve sarhoşluk düştü. Halk, beni neden ayıplıyor acaba? Keşke her haram olan şey insanı sarhoş etseydi de, dünyada ayık bir tek adam görmeseydim. (Ömer Hayyam)
- Ölünüz... ölünüz... Bu ölümden korkmaynız. Bu topraklardan kurtulup göklere yükseliniz. Ölünüz... ölünüz... Bu nefisten ayrılınız. (Mevlâna ve Mevlevilik)
- "Altı bucakta bütün Allah'ın nuru vardır "dediler. Halktan : "O nur nerededir "diye bir feryat koptu yabancı sağına , soluna ,her tarafına bakındı; göremedi. Bir ses yükseldi:" Bir an sağsız ve solsuz bak!" Mevlânâ (Seçme Rubailer)
- Bu dünyada günah işlememiş kim var, söyle! Günah işlemeyen nasıl yaşar; söyle! Ben fenalık ediyorum; sen de bu fenalığıma fena bir cezayla mukabele ediyorsun. Öyle ise seninle benim aramızdaki fark ne, söyle! (Ömer Hayyam)
- Siriştinde anın kim nur var kalbinde kîn olmaz (Divan Şiirinde İstanbul)
- Başkasını görüp kendini görmemeyi gözbebeğinden öğren (Seçme Rubailer)
- Bahaüddîn Veled, oğlu ile beraber gittiği Şeyhu'l Ekber'in yanından çıkarken Muhyiddîn, Mevlânâ'ya bakarak: "Sübhanallah, bir deniz bir gölün arkasına düşmüş gidiyor!" dediğini Veled Çelebi naklediyor. (Mevlâna ve Mevlevilik)
- dünyada en güzel şey seni buldum artık hiçbir şey istemem (Bütün Şiirleri)
- -Bulutların yası olmadığı halde ne için ağlarlar? diye güle sordum -Doğrusunu istersen benim bir hafta süren gülüşüm için ağlıyorlar gibi geliyor bana! dedi (Seçme Rubailer)
- Ezel sırlarını ne sen bilirsin, ne ben. Bu muammalı kelimeyi ne sen okuyabilirsin, ne ben. Perdenin önünde benimle senin dedikodularımız vardır; perde kalkınca ne sen kalırsın, ne ben! (Ömer Hayyam)
- “Ey Mecnûn!Eğer gözünü kapamağa kuvvetin yoksa vay hâline! Leylâ’nın mahmilinin şimşeği çok kuvvetle parlamaktadır.” (Molla Câmi)
- Sultân Veled Mevlâna'ya lâyık bir oğul olarak, tam mânâsiyle onun ruhî terbiyesi altında istediği gibi büyümüş ve nesilden nesle Mevlâna'nın sevgisini naklettiren Mevlevîlik müessesesinin kurucusu olmuştur. (Mevlâna ve Mevlevilik)
- Dudağını kapat, çünkü susmak iyi. Gönlünü boşalt, çünkü unutmak iyi. (Molla Câmi)
- her sevda aşk olmaz (Eşrefoğlu Divanı)
- Oysa zaman, belki bir ömür boyu süren tek bir andır ! (Naima)
- Büyük memuriyetler ehline verilmiyordu. İlim ve marifete kimsenin aldırış ettiği yoktu.  (Naima)
- Gül gitti ve gülistân geçti; bundan sonra bülbülün sergüzeştini dinleyemiyeceksin! (Mevlâna ve Mevlevilik)