diorex
Dedas

Asım Aslan kimdir? Asım Aslan kitapları ve sözleri

Yazar Asım Aslan hayatı araştırılıyor. Peki Asım Aslan kimdir? Asım Aslan aslen nerelidir? Asım Aslan ne zaman, nerede doğdu? Asım Aslan hayatta mı? İşte Asım Aslan hayatı...

  • 30.04.2022 12:00
Asım Aslan kimdir? Asım Aslan kitapları ve sözleri
Yazar Asım Aslan edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Asım Aslan hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Asım Aslan hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Asım Aslan hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1948

Doğum Yeri: Kırşehir

Asım Aslan kimdir?

Kırşehir’in Akçakent ilçesinde doğdu.

Ankara üniversitesi hukuk fakültesini bitirdi.Yurdumuzun değişik yörelerinde kaymakamlık yaptı. İstifa etti.

Şimdi ise yayıncılıkla uğraşmaktadır.

Asım Aslan Kitapları - Eserleri

  • Sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük

Asım Aslan Alıntıları - Sözleri

  • Ne örümcek, ne yosun, Ne mucize, ne füsûn; Kâbe Arabın olsun, Çankaya bize yeter! (Sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük)
  • Laik devlet, dinsiz değil, dine saygılı bir devlettir. (Sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük)
  • Siz Türkiye'nin ve Türk ulusunun bütünlüğünü her türlü dış ve iç tehlikelere karşı koruyabiliyor musunuz? Her zaman bilimin gösterdiği yoldan gidebiliyor musunuz? Ulusal gelirin adil dağılmasını sağlayacak demokratik devrimleri, köklü bir düzen değişikliğini gerçekleştirerek zenginlerle fakirler arasındaki korkunç uçurumu kapatabiliyor musunuz? Ayrıcalıksız bir toplum yaratabiliyor musunuz? Amerika'ya ikili anlaşmalarla verilen ayrıcalıkları geri alabiliyor musunuz? Tüm dünya uluslarıyla dostluğa dayanan ve hiçbir devletin dümen suyunda gitmeyen bağımsız bir dış politika izleyebiliyor musunuz? "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesine bağlı kalabiliyor musunuz? Yurdumuzun ekonomisini IMF (Uluslararası Para Fonu)'nin ve diğer uluslararası finans kuruluşlarının güdümünden kurtarabiliyor ve ekonomik bağımsızlığı gerçekleştirebiliyor musunuz? Gerçek çok partili, çoğulcu, özgürlükçü demokrasiyi benimsiyor ve onu tüm kurumlarıyla işler hale getirebiliyor musunuz? Emekçi sınıfların da tıpkı kapitalist sınıflar gibi örgütlenmesine ve demokratik yollarla iktidara gelmesine ve kendi düzenlerini kurmalarına razı olabiliyor musunuz? Her çeşit fikrin açık ve seçik tartışılmasını istiyor, fikirlere copla, silahla, kelepçeyle, zindanla değil, fikirle cevap verebiliyor ve düşünce suçunu tarihe karıştırabiliyor musunuz? Ekonominin kilit noktalarını ve yeraltı servetlerini devletleştirebiliyor musunuz? Sosyal adaleti en iyi biçimde gerçekleştirebiliyor musunuz? Bu yurdun insanlarını insan gibi yaşayabilecekleri bir gelire kavuşturabiliyor musunuz? Mali güce göre vergi alma ilkesini, yani çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alma ilkesini uygulamaya geçirebiliyor musunuz? Kırtasiyeciliği, "Bugün git, yarın geli, tembelliği ortadan kaldırarak tıkır tıkır işleyen bir devlet mekanizması kurabiliyor musunuz? Tüm yurttaşlarımızın geleceğini doğumlarından ölümlerine dek güven altına alabiliyor musunuz? Herkese aynı fırsatı tanıyabiliyor, fırsat ve olanak eşitliğini ve yasa önünde eşitliği gerçekleştirebiliyor musunuz? Tüketime ve ezberciliğe dayanan eskimiş eğitim sistemi yerine çağımızın ve yurdumuzun gerçeklerine uygun, yaratıcı ve üretici, yepyeni bir eğitim sistemi yaratabiliyor musunuz? Köklü bir toprak reformu yaparak ortaçağ artığı feodaliteleri, ağaları, beyleri, şeyhleri tarihe karıştırabiliyor musunuz? Doğu ve Güneydoğu Anadolu'yu "üvey evlat" olmaktan kurtarabiliyor musunuz? Cehalet ve sefalet isimli canavarları öldürebiliyor musunuz? Kooperatifçiliği geliştirerek üretici ve tüketicilerin aracı ve tefeciler tarafından sömürülmesini önleyebiliyor musunuz? Sanayileşmeye önem veriyor ve yurdun dört bir yanını fabrikalarla donatabiliyor musunuz? Kentleşme ve gecekondu sorunlarına bir çözüm yolu bulabiliyor musunuz? Her çeşit kaçakçılığı (silah, uyuşturucu madde, gümrük, altın, vergi, döviz vb.), karaborsacalığı, vurgunu, soygunu, sömürüyü, torpili, rüşveti, yiyiciliği, nemelazimciliği, vurdumduymazlığı önleyebiliyor musunuz? İşsizleri işe, ekmeksizleri ekmeğe, evsizleri eve, yolsuzları yola, susuzları suya, köprüsüzleri köprüye, okulsuzları okula, öğretmensizleri öğretmene, kitapsızları kitaba, deftersizleri deftere, kalemsizleri kaleme, kütüphanesizleri kütüphaneye, ışıksızları ışığa , ilaçsızları ilaca,doktorsuzları doktora, hastanesizleri hastaneye, arabasızları arabaya, tiyatrosuzları tiyatroya, sinemasızları sinemaya, televizyonsuzları televizyona, radyosuzları radyoya, telefonsuzları telefona kavuşturabiliyor musunuz? Ağasız, beysiz, şeyhsiz, kompradorsuz, aracısız, tefecisiz, vurguncusuz, soyguncusuz, sömürücüsüz bir Türkiye yaratabiliyor musunuz? İşte budur gerçek Atatürkçülük... Gerisi masaldır. hikayedir, lafebeliğidir... (Sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük)
  • Atatürk'ün, şeriatçılığa karşı olduğu ve laikliği savunduğu aşağıdaki sözlerinde açıkça görülmektedir: "Bizi yanlış yola sevkeden habisler (kötü, fesatçı) çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harab eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve alçaklıktan gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırırlar." " ... Hükümdarlar, kendilerini mevhum bir kuvvetin mümessili tanırlar ve bundan zevk alırlar. Fakat bunların etrafındaki menfaatperestler bunu din kisvesine büründürerek bütün milleti iğfale, izlâle çalışırlar. Nitekim şimdiye kadar çalışmışlardır. Nihayet milletin kulağı bu terennümatla dolar ve o telkinatı din icabı ve mahz-ı hakikat (tam bir gerçek) telâkki eder, bu gibilere mürteci ve hareketlerine irtica derler." "Memnuniyetle tekrar görüyorum ki, Laik Cumhuriyet esasında beraberiz. Zaten benim siyasî hayatta bir taraflı olarak daima aradığım ve arıyacağım temel budur." (Sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük)
  • Her fırsatta Atatürk'ü çok sevdiğini, Atatürkçü olduğunu söyleyen bizler, ne acıdır ki, Atatürk'ü ve anısını korumak için bir yasa çıkarmak zorunda kaldık. Evet, Atatürk'ü ve anısını, yasa zoruyla, silah, kelepçe ve hapishane zoruyla koruyoruz. Bugün pek çok kişi, korkudan, zoraki Atatürk'ü sever ve Atatürkçü görünüyor. Gerçekleri saklamaya, gizlemeye hiç gerek yok. Gerçek gün gibi ortada. (Sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük)
  • Atatürk, kapitalist değil, devletçiydi. Devletin, ekonomik yaşama katılmasından, ekonomiye yön vermesinden yanaydı. Ekonomide devlet işletmeciliğini, devletin öncülüğünü ve müdahalesini kabul ediyordu. (Sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük)
  • Gerçekleri yazanlara baskı uygulamak, doğruyu söyleyenleri dokuzuncu köyden kovmak bir başka toplumsal hastalığımızdır. Hırsızlıklara, yolsuzluklara karşı çıkan, halkın, devletin çıkarlarını savunan, gerçekleri yazan ve söyleyenleri hiç sevmeyiz. Doğruyu yazanları, söyleyenleri sürüm sürüm süründürmekten sadistçe bir zevk alırız. Onlara yapmadığımız kalmaz. Gerçekleri yazanlara, söyleyenlere sosyal, siyasal, ekonomik ve psikolojik baskı uygular, onları bir kaşık suda boğmağa çalışırız. Amaç, gözü kör, kulağı sağır, vicdanı kör, korkak, pısırık, uyuşuk, rahatlıkla yönlendirilebilecek bir toplum yaratmaktır. Sömürücülerle işbirlikçilerinin de istedikleri budur zaten. (Sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük)
  • Bir insanın Ata'sını sevmesi, O'na saygı göstermesi için yasa çıkarılmasına gerek var mı? Mustafa Kemal'e Ata'mız diyoruz, sonra Ata'mızı korumak, O'na saygı göstermek için yasa çıkarıyoruz. İşte bu, bizim Atatürk konusundaki ikiyüzlülüğümüzü açıkça göstermekte, belgelemektedir. (Sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük)
  • Atatürk övgücüleri, Atatürk'ü Tanrılaştırmakta, peygamberleştirmekte, evliyalaştırmakta, tabulaştırmakta ve putlaştırmaktadırlar. Atatürk'ü, O'nun söz, düşünce, davranış ve eylemlerini her türlü eleştirinin üstünde tutmaktadırlar. Onlara göre, Atatürk, etten kemikten oluşan bir insan, bir varlık değil; insan üstü, olağan üstü bir varlıktır. Atatürk sövgücüleri, düşmanları ve yadsımacıları, Atatürk'e ve devrimlerine karşıdırlar. Atatürk'ü ve O'nun yaptıklarını, eylemlerini yadsırlar (inkâr ederler). Kurtuluş Savaşını başlatan, gerçekleştiren ve yurdumuzu düşmanlardan kurtaranın Mustafa Kemal Atatürk değil, düşmanlarla işbirliği yapan satılmış, hain, alçak Padişah Vahdettin olduğunu ileri sürererek tarihsel gerçekleri çarpıtmaya çalışırlar. Padişahlığı, halifeliği, şeriatçılığı kaldırıp laik Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurduğu için Atatürk'e komünist, din düşmanı, deccal derler. Atatürk'ten sövgüyle, zalim Padişah II. Abdülhamit ile hain Padişah Vahdettin'den övgüyle söz ederler. Atatürk'e, Atatürk adını bile çok görürler. Atatürk'ü ve devrimlerini hiç sevmezler, ama herkesten fazla Atatürkçü görünürler. Ellerinden gelse Atatürk'ü, devrimlerini ve gerçek Atatürkçüleri bir kaşık suda boğmaya çalışacaklardır, fakat güçleri yetmediğinden, gerçek amaçlarına ulaşmak için, Atatürk'ü ve Atatürkçülüğü bir maske olarak kullanırlar. Gerçek Atatürkçülere iftiralarda bulunurlar ve meydanın kendilerine kalması için her türlü oyunu oynarlar. Atatürk ağıtçıları, Atatürk öldü diye ağlayıp sızlarlar, O'na ağıtlar yakarlar. Atatürk'ün ölümüyle her şeyin bittiğini sanırlar. Atatürk olmadan veya yeni bir Atatürk, ikinci bir Atatürk ortaya çıkmadan Türkiye'nin kalkınamayacağına inanırlar. Kanımca, Atatürk hakkında yukarda açıklanan üç tavır da yanlıştır. Atatürk'e, övgüyle, sövgüyle, düşmanlıkla, inkârcılıkla, redcilikle ve ağıtla değil; sevgiyle, akılla, mantıkla yaklaşmalıyız. En doğru tavır budur. (Sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük)
  • "En güzel çizgi, Atatürkçü çizgidir. Atatürkçü çizgide buluşalım." (Sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük)

Yorum Yaz