Bedia Koçakoğlu kimdir? Bedia Koçakoğlu kitapları ve sözleri
Türk Akademisyen ve Yazar Bedia Koçakoğlu hayatı araştırılıyor. Peki Bedia Koçakoğlu kimdir? Bedia Koçakoğlu aslen nerelidir? Bedia Koçakoğlu ne zaman, nerede doğdu? Bedia Koçakoğlu hayatta mı? İşte Bedia Koçakoğlu hayatı...

Tam / Gerçek Adı: Doç. Dr. Bedia Koçakoğlu
Doğum Tarihi: 27 Haziran 1980
Doğum Yeri: Alanya, Antalya, Türkiye
Bedia Koçakoğlu kimdir?
27 Haziran 1980 yılında Antalya'nın Alanya İlçesi'nde doğdu. İlköğrenimini Alanya Büyükyer İlkokulu'nda yaptı. Orta ve lise öğrenimini Alanya Anadolu Meslek ve Kız Meslek Lisesi Hazır Giyim Bölümü'nde tamamladı. 1998 yılında katıldığı moda-konfeksiyon yarışmasında Türkiye birinciliğini elde etti. Aynı yıl Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü kazandı. Üniversiteden 2002 yılında mezun olup, Türk Halk Edebiyatı Bilim Dalı'nda yüksek lisansa başladı. Aynı yıl Konya'da özel bir lisede edebiyat öğretmeni olarak görev yaptı. 2003 Aralık ayında Selçuk Üniversitesi'nin açmış olduğu araştırma görevliliği kadrosuna kabul edilerek, Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı'nda Araştırma Görevliliği'ne başladı. Tez aşamasında yürütmekte olduğu Türk Halk Edebiyatı yüksek lisansını bırakarak, Eylül 2004 tarihinde Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı’nda yüksek lisansa başladı. 2006 yılının Mayıs döneminde “Sevim Burak Hayatı-Eserleri-Sanatı” başlıklı tezi ile bu programdan mezun oldu. Aynı yıl başladığı doktora öğrenimini “Postmodernizm Sorunsalı ve Türk Anlatısında Geleneksel Tahkiyenin İzleri” başlıklı tezi ile 2011’de tamamladı. Evli ve bir çocuk annesi olan Koçakoğlu’nun yabancı dili İngilizcedir.
Bedia Koçakoğlu Kitapları - Eserleri
- Anlamsızlığın Anlamı: Postmodernizm
- Piha Sefiha
- Aşkın Şizofrenik Hali: Sevim Burak
- Kalem İzi
- Yarım Sevmeler
- Büyük Günah: Bilinmeyen Öyküleriyle Sevim Burak
- Karanlıktan Kalan
- Ulus Devletin ‘Yarım Türkler’i
- Fazlı Necib - Dehşetler İçinde
- Hüseyin Daniş'in Fuad Köprülü'ye Cevabı: Münazaratım
- Söz ve Büyü
Bedia Koçakoğlu Alıntıları - Sözleri
- Sadakate güç yetmez ihanete de merhamet edilmez. (Piha Sefiha)
- "Hakikatin kırk kilidi vurulsun, mum şehri kara büyünün karanlık kollarında boğulsun" (Piha Sefiha)
- Kader, suya suyla yazılır ki hiç silinmesin. Su dökülse toprağa karışır ama silinmez. Buharlaşsa bulut olur, gökte durur. Bulutta durmasa yağmur olur yeryüzüne düşer. Velhasıl kader bir su gibidir, değişmiş gözükse de aslı hep aynıdır yani yazılan neyse o. (Piha Sefiha)
- Bir düş görünceye kadar kısa zamanda dönüp biten bu dünya, masallardan daha gerçek değil. (Piha Sefiha)
- Ama bildiğim bir şey var ki o da; bir düş görünceye kadar kısa zamanda dönüp biten bu dünya, masallardan daha gerçek değil. (Piha Sefiha)
- Keşşaf Dede derdi ki aşık ayrılığa düştüğünde gönlünde kırk mum yanmaya başlarmış. Her biri alev alev yakar kavururmuş sevda derdine düşeni. Sonra her gün bir mum sönermiş. Otuz dokuz, otuz sekiz, otuz yedi derken nihayet kırk günün sonunda bir mum kalırmış geriye. Lakin o mum hiç sönmezmiş. Aşk ince bir sızı olup sonsuza kadar tütsün diye o bir mum, ağır ağır yanarmış aşığın gönlünde. (Piha Sefiha)
- Aşık ayrılığa düştüğünde gönlünde kırk mum yanmaya başlarmış. Her biri alev alev yakar kavururmuş sevda derdine düşeni. Sonra her gün bir mum sönermiş. Otuz dokuz, otuz sekiz, otuz yedi derken nihayet kırk günün sonunda bir mum kalırmış geriye. Lakin o mum hiç sönmezmiş. Aşk ince bir sızı olup sonsuza kadar tütsün diye o bir mum, ağır ağır yanarmış aşığın gönlünde. (Piha Sefiha)
- O kadar çapraşık yollardan geçerek, aklımı sonuna kadar harcayarak bulduğum gerçek, kaybedilmiş gerçektir. Bu gerçek, bir zamanlar, taş kadar sert olan, giderek yıpranan, ihtiyarlayan babamı örneğin -çocukluğu, saf şeyleri hatırlatır- yokluğu-boş’luğu, hiç’liği yansıtır. Gerçek, hikayelerime göre durmadan değişen, çevremizde gölge gibi dolaşan varlığı olmayan bir şeydir. Gerçeğin, yaşantıma, insanlara, her şeye aykırı bir şey olduğunu düşünerek yazıyorum hikayelerimi. Gerçeğe benzeyen bir hayat yaratmak istiyorum, belki gerçekten daha anlamlı kılabilir hikayelerimi. (Aşkın Şizofrenik Hali: Sevim Burak)
- Küçükken evimizin önünde bir Yahudi mezarlığı vardı. (Hatta evimizin bahçesi zannederlerdi) Gündüz o bahçede oynardım, fakat geceleri korkardım ve önünden geçerken şarkı söylerdim. Bu, ölüme karşı koruyan bir güçtü beni…Kim bilir belki de yazarlığın ilk tohumlarıydı. Şimdi de yazı yazarak ölüm korkusuna karşı çıkıyorum…Aşağı yukarı bütün hikayelerimde “ölüm”le savaştım ve savaşıyorum, denilebilir. “Ölüm” bütün hikayelerimde düşman olarak geçer. (Aşkın Şizofrenik Hali: Sevim Burak)
- "Genel olarak yazdığım hikayelerdeki şahıslar normal insanlar gibi hareket edemezler; bu kişiler sabahları saklanır akşamlan ortaya çıkar. O kişi hep duvar diplerinden gider. Hep gizli yollarda dolaşır. Hep gizli yollarda savaşır. Kuşku içindedir; hikayelerimde herkes birbirinden şüphelenir. İki kişi karşı karşıya gelip bir meseleyi düşünemezler. Hep birbirlerinden gizli düşünceleri vardır. " (Aşkın Şizofrenik Hali: Sevim Burak)
- İçimde katledilmiş bir varlık taşıdığım duygusunu hep hissetmişimdir. Ben doğmadan önce katledilmiş bir varlık. Bu katledilmiş varlığı bulmak zorundaydım ben. Ona yeniden can vermeyi denemeliydim. (Aşkın Şizofrenik Hali: Sevim Burak)
- Bu dünyayı izleyenlere bir halt yok... Açıkgözler için hiçbir şey yazmayacağım -erken bunamışlara- hayalperestlere çok acıklılara -bu dünyadan gitmek üzere hazırlık yapanlara yazacağım... Yalnız aklını kaybetmişlerle bu dünyayı paylaşacağım. Aşktan aklını oynatanlara -şizofrenlere -aşırı romantiklere- ve aşırı sadistlere... Delilere yazacağım... Aptallara da sevgim var. (Aşkın Şizofrenik Hali: Sevim Burak)
- Kalp bir kere yerinden çıkıp başka bir yere gitti mi geri dönmezdi. Gittiği yerde gittiği insan için atar durur ama ilk sahibinin içine katı bir boşluk bırakırdı. (Piha Sefiha)
- Genç yazarlara farklı üslubuyla örnek olan Sevim Burak, eserlerini kimler için yazdığını şu şekilde dile getirir: "Bu dünyayı izliyenlere bir halt yok ... Açıkgözler için hiçbir şey yazmayacağım -Erken bunamışlara-hayalperestlere çok acıklılara -bu dünyadan gitmek üzere hazırlık yapanlara yazacağım...Yalnız aklını kaybetmişlerle bu dünyayı paylaşacağım. Aşktan aklını oynatanlara-Şizofrenlere-aşırı romanliklere-ve aşırı sadistlere ... Delilere yazacağım ... Aptallara da sevgim var ... Ama delileri yaratıcı buluyorum..." (Aşkın Şizofrenik Hali: Sevim Burak)
- “Sevda, insanı susturur; aşk derdi insanı içine konuşturur. Susmak en güzel merhem olur yaraya.” (Piha Sefiha)
- "SİZ BÜYÜTMÜŞSÜNÜZ BÖYLE KALP DOĞUŞTAN OLMAZ" (Aşkın Şizofrenik Hali: Sevim Burak)
- Çağların ve kuşakların hiçbir zaman bir kez bile daha önceki çağ ve kuşakların yargıçları olmaya hakları yoktur. Yargıç olarak, yargıladığınız kimseden daha üstün olmak zorundasınız; oysa siz yalnızca daha sonra geldiniz. Sofraya en son gelen konukların, haklı olarak, en son yerleri almaları gerekir. Siz ilk gelenleri yerini mi, başköşeye mi almak istiyordunuz? Nietzsche (Anlamsızlığın Anlamı: Postmodernizm)
- Kalp bir kere yerinden çıkıp başka bir yere gitti mi geri dönmezdi. Gittiği yerde gittiği insan için atar durur ama ilk sahibinin içine katı bir boşluk bırakırdı. (Piha Sefiha)