Berna Uslu Kaya kimdir? Berna Uslu Kaya kitapları ve sözleri
Yazar Berna Uslu Kaya hayatı araştırılıyor. Peki Berna Uslu Kaya kimdir? Berna Uslu Kaya aslen nerelidir? Berna Uslu Kaya ne zaman, nerede doğdu? Berna Uslu Kaya hayatta mı? İşte Berna Uslu Kaya hayatı...

Yazar Berna Uslu Kaya edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Berna Uslu Kaya hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Berna Uslu Kaya hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Berna Uslu Kaya hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Doğum Tarihi:
Doğum Yeri:
Berna Uslu Kaya kimdir?
Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğinden 2007 yılında mezun oldum. Aynı yıl üniversitemde “Yeni Türk Edebiyatı” ana bilim dalında yüksek lisans programına başladım. “Peyami Safa’nın Romanlarında Mutsuzluğun Kaynakları” isimli tezimle 2009 yılında yüksek lisansı bitirdim. 2010 yılında, BLIS’te göreve başladım. 2011 yılında ilk romanım Süveyda çıktı. 2012’de de bir süre ara verdiğim akademik dünyama döndüm. Balıkesir Üniversitesinde doktoraya başladım. Bu yıl doktoram biter diye umuyorum. 2015 Temmuz ayında da ikinci romanım Mim çıktı. Bu arada, tüm yaşamımı kucaklayan Hüma isimli bir kızım var.
Berna Uslu Kaya Kitapları - Eserleri
- Zaman Tamircisinin Dükkânı
- Süveyda
- Kalbine Dokun
- Mim
- Safderun Alafrangadan Kötücül Entellektüele
Berna Uslu Kaya Alıntıları - Sözleri
- Her insan kendi zamanının tamircisi, her insan kendi zamanın hırsızıdır. (Zaman Tamircisinin Dükkânı)
- "Her kim savaşmaktan vazgeçerse, gider. Gitmeyecek olandır benim beklediğim." (Süveyda)
- "Kitapları kafasında taşıyan insanlardan kork, çünkü yüreğin imbiğinden geçmeyen cümleler insanda kibir denilen illeti yaratır. Sen sen ol, kitap kılıflarından post yapıp, ayıplarını örtenlerden uzak dur." (Süveyda)
- "Direnişime bedel kayıplarımdır." (Süveyda)
- "Gittiğin yeri bilmeden gitmek tehlikelidir." (Süveyda)
- ''...bağlılığın alışkanlıklarımızdan gelen bir tarafı olduğunu da farkettim. Mesela Selim Leyla'ya aşık değildi belki de, ona aşık olma biçimine bağlıydı. Belki de onun, bir günde vazgeçtiği aşk değil, bağlılığı, alışkanlıklarıydı.'' (Zaman Tamircisinin Dükkânı)
- Karaca, Hayri, Ali, Selim... Onlar savaşın kucağına doğan son nesildi. Kiminin babası, kiminin annesi... Tarihin içine gömülmüşler, bir daha da geri gelmemişlerdi. Belki de en çok bu nesil korktu kaybetmekten. Belki de en çok onlar sevginin kıymetini bildi. Yıkılan bir imparatorluğun külleri, onların "gelecek" dedikleri umudun üzerinde yeşerdi ve onlar gözlerini saatlerin ritminde yaşlandırdı. Saatçi oldukları için değil, bekledikleri içindi umutları; beklemesini, sabretmesini bildikleri için... Gidip gelmeyen; göçüp dönmeyenleri bekleyendi onlar. Cumhuriyet onların ektiği tohumlarla yeşerdi, onların çektikleri yokluk ve acı, şimdinin ormanları oldu. Karaca, Hayri, Ali, Selim... Adları her devirde değişti. Onlara "genç nesil" denildi ve zaman her devrin neslini sınadı. Her devir kendi zamanının savaşını verdi. Kimi bunu süngüyle, topla, tüfekle yaptı. Kimi de... (Zaman Tamircisinin Dükkânı)
- "Bekleyiş zamanı çoğaltıyor." (Süveyda)
- Ne yaşarsan yaşa, kalbindeki iyilik ülkesini hep hatırla, kumbaranı güzellikle doldur. Şimdi elime uzan, gözlerime bak ve kalbine dokun. (Kalbine Dokun)
- "Biz Rum ilinde Bulgar, Türk ilinde Türk olanlardan mıyız? Bak şu çiçeklere, toprak farklı güller aynı. Yalnız farklı kokarlar." (Süveyda)
- "Zamana verdiğin kıymet kendine verdiğin değerdir. Öyle insanlar vardır ki sürekli geçmişi ve geleceği düşünmekten şimdiyi yaşayamaz. (Zaman Tamircisinin Dükkânı)
- ''Aşk için ağlamak da güzeldi; hatta acı çekmek... İnsana gülmek de ağlamak da yakışıyor. Selim bunu başardı bence. Aşık oldu ama vazgeçebildi de. Çoğu kez körü körüne, hastalıklı duygularla bağlanıyoruz bir şeylere. Bağlandığımız şeyi elimizde tutmak için ruhumuzu hasta ettiğimiz de oluyor. Hatta o bağ insanların boynuna dolanıyor. Ne tuhaf, oysa bağı atan da kendisi, düğümü boynuna saran da. Sonra kurtulmak için çırpınan da.'' (Zaman Tamircisinin Dükkânı)
- “Osmanlı batıya kapısını açtığında, saatini doğru ayarlamadı oğlum. Doğunun zaman algısıyla batının saatlerine ayak uydurmaya çalıştıkça sosyal hayatta bitmeyecek bir ikiliğin fitilini ateşledi. Osmanlı halkı neden batılılaşması gerektiğini bilmiyordu. (Zaman Tamircisinin Dükkânı)
- "Delirmek, belirmenin kanıtı sayılır." (Süveyda)
- “Osmanlı batıya kapısını açtığında, saatini doğru ayarlamadı oğlum. Doğunun zaman algısıyla batının saatlerine ayak uydurmaya çalıştıkça sosyal hayatta bitmeyecek bir ikiliğin fitilini ateşledi. Osmanlı halkı neden batılılaşması gerektiğini bilmiyordu. Batılılaşma gibi bir ihtiyacı yoktu. Oysa Osmanlı toprak kaybediyor, bunu telafi etmek için de ordunun batılı düzene sokulması gerektiğini düşünüyordu. Başlangıçta yalnız orduda başlayan yenilikler zamanla Osmanlı Sarayı'nın yaşayış biçiminde de görülmeye başlandı. Ardından bu yenilikler taklit edilerek zengin ailelerin yaşam biçimine girdi. Bir zamanlar tüm dünyanın göz bebeği olan İstanbul, içten içe bu taklitçilikle kemirildi. Başta Beyoğlu olmak üzere tüm İstanbul, yepyeni bir hayata uyanıyordu o yıllarda. İnsanların pek çoğu, özellikle gençler, batının modasını, yaşamını taklit ederek batılı olduğunu düşündü. Kendini bilmeden, başka bir medeni yete nasıl geçilirdi ki? Oysa Batı bugüne kimseyi taklit ederek gelmedi. Düşün Karaca.…... Batı rönesansı, reformu ve coğrafi keşifleri yaparken ve kendi aydın zümresini kurarken yüzyıllarca emek verdi. Ortaçağın sonunda Batı, kendi kaynaklarını okuyarak küllerinden doğdu. Bizde ise durum ne kadar farklı değil mi? Biz zamanı kendi ruhumuzda taşımayı unuttuk oğlum. Bu yüzden mekânın değişimi bize acı veriyor. Kendini tanımadan, başkasını öğrenemez kimse.” (Zaman Tamircisinin Dükkânı)
- "Kahve çekirdeğinin kokusu yazıya sinmezse, yazının karası erken silinir." (Süveyda)
- "Ben bir defa yandım, o nedenle Cehennem ateşinden korkmuyorum." (Süveyda)
- Zaman, zamanla değil; insanın vicdanıyla tamir olur. (Zaman Tamircisinin Dükkânı)
- Mart ayının ilk haftasında,iki mezarın ortasında bahtına ağlayan bir kadın vardı adı: Süveyda. Saçlarını çözdü:Kara...Bahtına yandı:Kara...Toprağa baktı:Kara...Hem acı,hep acı soludu:Baba...Hoca...Mart ayının ilk haftasında,iki mezar arasında,feryadı yüreğini delen bir kadın vardı adı:Süveyda... Ve Yekta'nın susan bağrında bir kara nokta vardı,çürümedi asla Süveyda (Süveyda)
- Karacam.... Zamana verdiğin kıymet, kendine verdiğin değerdir. Öyle insanlar vardır ki sürekli geçmişi ve geleceği düşünmekten şimdiyi yaşayamaz. Kimi insan da vardır ki yaşadığı anın kıymetini bilip yaşamını onurlandırır. Kime sorsan zaman hızlıca akıp geçmektedir. Kime sorsan hayat su gibi akıp bitmektedir. Oysa ilk insandan bu yana zaman ne hızlıdır ne de yavaş. Yüzlerce yıl evvel bulunan saat, bugün hâlâ aynı şekilde ilerliyorsa, zaman her insana adil davranıyor demektir. (Zaman Tamircisinin Dükkânı)