Ekrem Demirli kimdir? Ekrem Demirli kitapları ve sözleri
Türk Akademisyen, Yazar, Çevirmen, Editör Ekrem Demirli hayatı araştırılıyor. Peki Ekrem Demirli kimdir? Ekrem Demirli aslen nerelidir? Ekrem Demirli ne zaman, nerede doğdu? Ekrem Demirli hayatta mı? İşte Ekrem Demirli hayatı...

Türk Akademisyen, Yazar, Çevirmen, Editör Ekrem Demirli edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ekrem Demirli hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ekrem Demirli hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ekrem Demirli hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Tam / Gerçek Adı: Prof. Dr. Ekrem Demirli
Doğum Tarihi: 1969
Doğum Yeri: İkizdere, Rize, Türkiye
Ekrem Demirli kimdir?
1988'de Üsküdar İmam-Hatip Lisesi'ni,1993 yılında ise Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni bitirdi. Aynı üniversitede 2003 yılında tasavvuf alanında doktorasını tamamlayan Demirli halen İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde profesör olarak görevine devam etmektedir.
Ekrem Demirli Kitapları - Eserleri
- İbnü’l-Arabî Metafiziği
- İslam Metafiziğinde Tanrı ve İnsan
- İslam Düşüncesi Üzerine Söyleşiler ve Konuşmalar
- Şair Sufiler
- Allah'ı İsimleriyle Tanımak
- Sadreddin Konevi
- Sadreddin Konevi'de Bilgi ve Varlık
- Tasavvufun Altın Çağı
- Ariflerin Satrancı - Osmanlı Satrancı
Ekrem Demirli Alıntıları - Sözleri
- Bütün yaratıklar ve şeyler Tanrı’nın kelimeleridir (Sadreddin Konevi)
- Sufilere göre “Tanrı’nın bilmesi yaratmaktır veya Tanrı’nın yaratması bilmesidir. (İslam Metafiziğinde Tanrı ve İnsan)
- “İnsan ibnu’l-vakt, yani içinde bulunduğu zamanı amel-i Salih ve ahlâk ile imar ederek ezelî varlık hâline gelecektir. Zaman ve mekândaki kevn ü fesadın dışına çıkmanın ahlâk ve salih amelden başka bir yolu yoktur.” (İbnü’l-Arabî Metafiziği)
- Iki çeşit cahil vardır. Biri birşey bilmez. Diğeri birşey bilmediğinide bilmez. Bu yüzden iki kere cahildir Muhyiddin-i Arabi (İbnü’l-Arabî Metafiziği)
- ... Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi, lakin Allah istediğini yapar. Bakara, 153. (Allah'ı İsimleriyle Tanımak)
- Tanrı’nın nitelikleri yerine niteliklerin gerekleri olan şeylerden söz etmeye başladığımıza göre, kadîm bir nitelik ile onun gereği veya ürünü arasındaki ilşkinin de zorunlu olarak kadîm bir ilişki olması gerekir. Bu nokta a’yan-ı sâbite konusunun en sorunlu kısımlarından biri olsa bile, İslâm filozoflarının Tanrı’nın eşya hakkındaki bilgisiyle ilgili teorilerin yardımıyla kısmen anlaşılabilir. Ancak esas sorun, ilâhî niteliklerin gereklerinin birer “şey” ve “hakikat” şeklinde tasavvur edilmesidir. Gerçekte a’yân-ı sâbite konusunda en önemli sorun budur ve sûfîlerin bu sorunu birtakım kabullere gönderme yapmaktan başka açıklama imkânları yoktur. Nitekim Konevî de öyle yapar ve a’yân-ı sâbitenin nasıl olup da “bireysel hakikat” olarak Tanrı’nın bilgisinde bulunduklarını açıklamak yerine, bireyselliği anlayabileceğimiz örnekler verir. Meselâ nefsin mahiyetinden söz ederken herkesin hakikatinin ve “ben” diye işaret ettiği şeyin gerçekte Tanrı’nın bilgisinde bulunan bu hakikat olduğunu söyler. Sûfîler “Kendini bilen rabbini bilir” anlamındaki hadisi bu çerçevede yorumlar. s. 119-120 (Sadreddin Konevi)
- Attâr der ki: ‘’Âdem kendisine cennet yeter sanınca oradan kovuldu.'' ''Çünkü'' diye ekler ''İnsana sadece Allah yeter. ‘’ Allah insana daha büyüğünü vermek için cennetten çıkardı. (Şair Sufiler)
- Felsefe insanın kendisi hakkında bir şuurunun oluşması demektir. (İslam Düşüncesi Üzerine Söyleşiler ve Konuşmalar)
- Yunus değil bunu diyen kendülüğüdür söyleyen Kâfir olur inanmayan evvel ahir hemen benem (Şair Sufiler)
- ... Fakat bunlardan birisinin bütün hayata hakim olması, meselâ tedavi edilmez bir kötümser hâline gelmek veya vurdumduymaz bir iyimser hâline gelmek, hayatı anlamayı zorlaştırır, insanı gerçekten uzaklaştırır. Bu bakımdan bayramlar, toplumsal olarak hüzün ve sevinç dengesinin kurulduğu, barışın sağlandığı ortak bir imkân olarak görülmelidir. Çünkü insan dengeyi ancak başka insanlarla birlikte bulabilir. Bunun için din, toplumsallaşmayı teşvik etmiş ve insan ile toplum arasında karşılıklı haklar ve yükümlülükler yerleştirmiştir. Her ferd, bir yanıyla topluma emanettir, öte yandan topluma karşı yükümlülükleri vardır. Bayramlar, ahlaklı ve erdemli bir insan olmanın, gerçekte "insan" olmanın, başkasına karşı vazifelerimizi yerine getirmekle mümkün olduğunu bize hatırlatır. (İslam Düşüncesi Üzerine Söyleşiler ve Konuşmalar)
- “Fakat bütün dönemlerde tasavvufun ana konusu ve hedefi hiç değişmemiştir: insanın ahlâkî yetkinliği.” (İbnü’l-Arabî Metafiziği)
- Sufiler varlığı bilgiden, bilgiyi varlıktan ayırmamışlardır. (İbnü’l-Arabî Metafiziği)
- İnsanın Allah'a O'nu görürcesine ibadet ermesinin önündeki engellerin kaldırılması 'sulhu olmayan savaşa girmek' olarak kabul edilebilir. (İslam Düşüncesi Üzerine Söyleşiler ve Konuşmalar)
- Bir şeyi vaktinde yapmak, bir samimiyet alametidir. ... ~... (İslam Düşüncesi Üzerine Söyleşiler ve Konuşmalar)
- Tasavvufun iki adından söz etmeliyiz: 1.mârifetu’n-nefs, yani insanın kendini tanıması ve bilmesi 2. Mâtifetullâh, yani Allahı tanımak (İbnü’l-Arabî Metafiziği)
- Nisa, 140. "Allah size Kitap'ta (Kur'an'da) "Allah'ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın, aksi hâlde siz de onlar gibi olursunuz" diye hüküm indirmiştir. Şüphesiz Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır." (Allah'ı İsimleriyle Tanımak)
- Din insana sürekli bir tövbe halini emrederek gafleti ortadan kaldırır. (İslam Düşüncesi Üzerine Söyleşiler ve Konuşmalar)
- Her ayetin bir zahiri , bir batını , bir haddi ve bir matlaı vardır (Sadreddin Konevi)
- “Söylenmemiş yüce harfler idik Yüceler yücesine ilişmiş hâlde Orada ben sen, biz sen, sen o idin Her şey O’ndadır; artık erene sor.” (İbnü’l-Arabî Metafiziği)
- Mâşuk bizimledür bile ayru degil kıldan kıla (Şair Sufiler)