El-Biruni kimdir? El-Biruni kitapları ve sözleri
Tıp Bilgini, Matematik Bilgini, Astronom, Şair El-Biruni hayatı araştırılıyor. Peki El-Biruni kimdir? El-Biruni aslen nerelidir? El-Biruni ne zaman, nerede doğdu? El-Biruni hayatta mı? İşte El-Biruni hayatı... El-Biruni yaşıyor mu? El-Biruni ne zaman, nerede öldü?

Tıp Bilgini, Matematik Bilgini, Astronom, Şair El-Biruni edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında El-Biruni hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. El-Biruni hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte El-Biruni hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Tam / Gerçek Adı: Ebu Reyhan Muhammad bin Ahmed el-Biruni
Doğum Tarihi: 4 Eylül 973
Doğum Yeri: Harezm
Ölüm Tarihi: 1050
Ölüm Yeri: Gazne, Afganistan
El-Biruni kimdir?
AçıklamaBîrûnî, Fars bilgin ve hezârfen
Ebu Reyhan Muhammad bin Ahmed el-Biruni, bugünün Özbekistan'ı sayılan Harezm'de 973 senesinde doğdu. Bölgenin hükümdar ailesinden olan Ebu Nasr Mansur'dan bilim konularıyla ilgili ilk eğitimini aldı. Ebu Nasr Mansur seçkin bir gökbilimce ve matematikçiydi ve El-Biruni'ye Öklid geometrisi ve Batlamyus astronomisini öğretti.
11. yüzyılın önemli Müslüman hükümdarlarından Gazneli Mahmut ise Hindistan seyahatlerine El-Biruni'yi de götürdü.
El-Biruni, meşhur kitabı Kitab'üt-Tahkik Ma li'l-Hind'i 1017-1030 yılları arasında Hindistan'da yaşarken yazdı. 17 yaşında bilimsel çalışmalarına başlayan Biruni, Yunan filozoflarından Aristo, Arşimet ve Demokritus'un çalışmalarından etkilendi.
Biruni Güneşin yüksekliği ve şehrin boylamını hesapladı, Güneşin hareketlerinden mevsimlerin ne zaman başladığını belirledi. Dünyanın çapını, bugünkü değere çok yakın olarak buldu. Jeodezi biliminin ise kurucusu oldu. Biruni ayrıca Hindistan'dayken öğrendiği trigonometrinin astronomiden ayrı bir bilim olarak görülmesi gerektiğini savundu. Trigonometrik fonksiyonlarda yarıçapın birim olarak kullanılmasını önerdi.
Biruni'nin astronomi ve coğrafya ölçümleri için geliştirdiği birçok alet zaman içerisinde kayboldu. Günümüze kadar ulaşan ölçme araçları ise piknometre, mekanik usturlap ve bazı harita projeksiyonlarıdır.
Aynı zamanda çok iyi bir ansiklopedi yazarı olan Biruni, El-Asar'il-Bakiye an'il-Kuruni'I Haliye isimli kitabında Orta ve Yakın Doğu'da kullanılmakta olan takvim sistemlerini gösterdi. Hindistan'ın erken ortaçağ bilimlerini betimleyerek, matematik, astronomi ve astrolojinin temellerini anlattı. El-Kanunü'l-Mesudi kitabı ile ise ayrıntılı bir matematiksel coğrafya eseri yazdı. İstihrâc el-Evtâr fî Dâire adlı kitabında Orta Asya'nın topoğrafyasını belirledi. Kitabü'I Cemahir fi Ma'rifeti Cevahir'de 50'nin üzerinde mineral, maden, metal, alaşım, porselen gibi maddeler hakkında detaylı bilgi verdi. Kitabında, herbir maddenin, maddeleri birbirinden ayırt etmeye yarayan özgül ağırlıklarını gösterdi. Ömrü boyunca incelediği bitkileri Kitâbü's-Saydele adlı kitabında listeledi ve doğal ilaçların hangi hastalıklara iyi geldiğini kapsamlı bir şekilde anlattı.
El Biruni Newtan'dan 700 yıl önce, Netwon'un matematiksel olarak ispatladığı yer çekimi kuramı üzerine ilk fikirlerini ileri sürdü. Ayrıca geliştirdiği teleskoplar ile gözlemleri sonucunda, gezegenlerin güneş etrafında döndüğünü doğrulayan Galileo'dan da 600 yıl önce, ‘dünyanın döndüğü' fikrini El-Biruni savundu. Dünya dönüyorsa, ağaçlar ve taşların neden fırlamadığı sorusuna ise merkezde bir çekicilik olduğu ve her şeyin dünyanın merkezine düştüğü cevabını verdi. Kuzey, Güney, Doğu ve Batı'nın farklı noktalarda buluştuğunu; denizlerin ardında bir karanın bulunduğunu (Bugünkü Amerika) öngördü.
Kendisinden çok sonra gelen Newton, Toricelli, Copernicus, Galileo gibi bilim adamlarına ilham kaynağı olan El-Biruni, 75 yaşında vefat etti. Türkçe dâhil 15 dilde yayımlanan The UNESCO Courier dergisi, 1974 yılında çıkardığı sayıyı El-Biruni'ye ayırdı. El-Biruni'yi “Bin yıl önce, Orta Asya'da yaşamış evrensel deha” olarak tanıttı.
El-Biruni Kitapları - Eserleri
- Maziden Kalanlar
- Tahdidü Nihayati`l-Emakin
- Kıymetli Taşlar Ve Metaller Kitabı
- Tahkiku ma li'l-Hind Biruni'nin Gözüyle Hindistan
El-Biruni Alıntıları - Sözleri
- Aynı şey Ramazan ayında hissedilir. Eğer iftara doğru hava kapalı veya bulutluysa, insanlar iftarlarını yaparlar, ama bir süre sonra bulutlar sıyrılıp, Güneş'in henüz batmadığı görülür. Büyü ve sihirle uğraşanlar, böyle bir günde kişinin uykusundan uyandığında sağ tarafından kalkıp hiç kimseyle konuşmadan oğul otu yemesinin baht-ı saadet getireceğini söylerler. Ayrıca o gün Güneş doğarken doğuya doğru kararlı adımlarla on adım yürümek de uğurluymuş. (Maziden Kalanlar)
- Muharrem: Bu isimle anılmasının sebebi Hurum yani kutsal aylardan sayılmasıdır. Bu aylardan bir tanesi yani Recep, diğer üçünden ayn, üçü ise birbiri ardınca gelir: Zü'l-kade, Zü'l-hicce ve Muharrem. Araplar bu dört ayda birbirleriyle savaşmayı haram sayarlar. Safar: İnsanlar bu ayda hastalandıklan, sararıp soldukları için safar denilmiştir. Rebiu'l-Evvel ve Rebiu1-Ahir: Sonbahar mevsimirıde olduklan için Araplar onlara bu adı vermişlerdir. Araplar (daha önceleri) sonbahara "rebi" (yani ilkbah.ar) diyorlardı. Cumadil-Evvel ve Cumadil-Ahir: Fırtınalann, soğuk günlerin, don olaylannın ve sulann buz kesmesinin yani kış mevsiminin başlamasından dolayı bu isim verilmiştir. [Cumad, don demektir] Receb: Receb denmesinin sebebi, insanlarL.'1 "İrcebü" yani "savaşa ve yağmaya son verin" demeleridir. Çünkü bu ay haram aylardandır. Kimileri de korktukları için o aydan önce acele etmelerinden dolayı "Receb" dendiğini söylerler. Şaban: İnsanlann gruplar halınde aynlıp ganimet aramaya çıktıklan için bu isim verilmiştir. Ramazan: Sıcaklann başlaması ve toprağın yanıp kavrulması sebebiyle bu isim verilmiştir. Araplar, cahiliye döneminde bu aya çok önem verirlerdi. Şevval: İnsanlar şevvilu yani dağılın dedikleri için bu isim verilmiştir. Başka bir görüşe göre çiftleşmek isteyen dişi develerin kuyruklannı kaldırmalan sebebiyle "şevval" denmiştir. Araplar bu ayda çocuklarını evlendirmeyi hoş karşılamazlardı. Zül-ka.de: Evinde otur ve savaştan uzak dur dendiği için bu isim verilmiştir. Zül-hicce. Bu ayda hacca gittikleri için zül-hicce denmiştir. (Maziden Kalanlar)
- Ne zaman ki bir gülüş, Farklı gelirse sana; İşte o zaman Âşık olmanın vaktidir… (Maziden Kalanlar)
- Sinkila'nın anlattığına göre Sabiiler, Hz. İbrahim'in sünnet derisinde (gulfe) cüzzam çıktığı için kendilerinden ayrıldığını, çünkü bu hastalığa yakalananların necis kabul edildiğini ve kendileriyle ilişki kurulmadığını; bu yüzden onun gulfesini kestiğini yani sünnet olduğunu ileri sürerler. Yine iddialarına göre İbrahim, gulfesini kestikten sonra bir gün putların bulunduğu odalardan birine girmiş ve bir put ona "İbrahim! Yanımızdan bir kusurla aynldın, iki kusurla döndün. Burayı terk et ve bir daha da gelme!" demiş. İbrahim de öfkelenip, putları parça parça etmiş, arkasından da topluluğu terk etmiş. Ama sonra yaptıklarından pişman olmuş ve oğlunu Satürn yıldızına kurban etmek istemiş. Başka yazarlar da Sabiilerde insan kurban etme geleneğinin bulunduğunu belirtirler. Ne var ki Satürn (Müşteri) yıldızı onun gerçekten pişman olduğunu görünce, bir koç kesmesine razı olmuş. (Maziden Kalanlar)
- Her bir insanın değeri sevdiği şeyle bilinir (Maziden Kalanlar)