Henri Bergson kimdir? Henri Bergson kitapları ve sözleri
Fransız filozof Henri Bergson hayatı araştırılıyor. Peki Henri Bergson kimdir? Henri Bergson aslen nerelidir? Henri Bergson ne zaman, nerede doğdu? Henri Bergson hayatta mı? İşte Henri Bergson hayatı... Henri Bergson yaşıyor mu? Henri Bergson ne zaman, nerede öldü?

Doğum Tarihi: 18 Ekim 1859
Doğum Yeri: Paris, Fransa
Ölüm Tarihi: 4 Ocak 1941
Ölüm Yeri: Paris, Fransa
Henri Bergson kimdir?
Temel İlkeler: Temel eserleri arasında Essais sur les Donnees immediates de la Conscience (Bilincin Dolayımsız Verileri Üzerine Denemeler), Matiere et Memoire (Madde ve Bellek), Les Deux Sources de la Morale et de la Religion (Ahlak ve Dinin İki Kaynağı) ve L'Evolution creatrice (Yaratıcı Evrim) gibi kitaplar bulunan Bergson, Almanya'da doğup gelişmiş olan idealist felsefenin Fransa'daki temsilcisi olarak tanınır. Aynı zamanda, süreç felsefesiadı verilen felsefe türünün de en önemli temsilcilerinden olan Bergson, pozitivizmin ya da oldukça dar bir çerçeve içinde kalan bilimsel yorumların iddialarına şiddetle karşı çıkarken, insani ve tinsel değerlerin önemini vurgulamıştır. O, işte bu çerçeve içinde, 20. yüzyılda gelişen akla karşı başkaldırının önemli öncülerinden biri olmak durumundadır. Sezgiciliğin ( entüisyonizm) de kurucusudur.
Henri Bergson Kitapları - Eserleri
- Gülme
- Metafizik Dersleri
- Metafiziğe Giriş
- Ahlakın ve Dinin İki Kaynağı
- Ruh Teorileri & İnsan Ruhu ve Kişiliği
- Madde ve Bellek
- Yaratıcı Tekamül
- Dinin Ve Ahlakın Kaynakları
- Etik ve Politika Dersleri
- Şiir Felsefesi
- Şuurun Doğrudan Doğruya Verileri
- Düşünmek ve Olmak
- Plotinos
- Zihin Kudreti
- Düşünce ve Devingen
- Rüyalar
- Antik Yunan Felsefesi
- Süre ve Eşzamanlılık
Henri Bergson Alıntıları - Sözleri
- Doğrusu, ne kadar tekrar etsek yeridir, komşunu sev diye öğüt vermekle buna erişemeyiz. Dar duyguları genişletmekle insanlığı kucaklayamayız. Zekamız, gidilecek yol budur, diye istediği kadar kendini kandırabilir. Anlayışımızın gözünde basit olanın irademizin gözünde basit olması zorunlu değildir. Mantık, şu yol en kısadır der, ama tecrübe ortaya atılır, bu yönde yol yok, der. (Dinin Ve Ahlakın Kaynakları)
- Verili bir mefhumdan bizatihi bu mefhumun dışında başka hiçbir şey çıkarılamaz. Bu mefhumdan başka herhangi bir şeyi çıkarımla elde etmek zaten onu başka bir şey ile kombine etmek demektir, zira her çıkarım bir sentezdir. (Metafizik Dersleri)
- Seviyorum el değmemiş kaynaklar bulmayi Oradan içmeyi, seviyorum yeni çiçekler toplamayı Dikkat cekici bir çelenk dermeyi başıma İlham perilerinin daha önce kimseye takmadığı (Şiir Felsefesi)
- Sofist dönem, MÖ. 440 ile 400 yılları arasında uzanır ve bu dönem Atina'nın hegemonyasının sürdüğü dönem olacaktır. Sofist düşüncesinin güdüsü tamamıyla felsefi değildir. Bu düşünce, kısmen Atina'nın belirtilen dönemdeki politik ve toplumsal durumuyla açıklanır. Bu dönemde doğuma dayalı aristokrasi, yerini saf bir demokrasiye zemin hazırlayacak zenginliğe dayalı aristokrasiye bırakacaktır. Bu değişimlerin ahlaki ve felsefi sonuçları olacaktır. Nitekim yasaların istikrar ve düzenden yoksun olmalarından dolayı tanrısal bir kökene değil, insani bir kökene dayandıkları kabul edilecektir. Hükümet ve yasamayla ilgili sorunlar hakkında özel bir incelemeye kalkışmanın gerekli olup olmadığı merak edilecektir. Bu nedenle sonrasında güzel ve etkili konuşma sanatı büyük bir rol oynayacak ve toplumsal ve politik saygınlığa ulaşabilmek amacıyla kullanılacaktır. Öte yandan, dinin içinde bulunduğu durum da dönüşüm sürecinin içerisine girer. Pers-Yunan savaşları, Yunanlıların yeni tanrılarla tanışmasını sağlayacaktır. O vakit eski tanrılara duyulan inanç sarsılacaktır. Hayal gücünün dinde büyük bir rol oynadığı görülecektir. Özgür soruşturma, geleneğin batıl inançlara dayalı bağlılığının yerini alacaktır. Bütün bu nedenler, felsefede doğayı değil insanı inceleme konusu edinen yeni bir tür ve özgün karakterleri felsefenin ortaya çıkmasını sağlamıştır. (Antik Yunan Felsefesi)
- Esen bir rüzgardan havalanan toz kasırgaları ne haldeyse canlılar da hayat hamlesinin yüce soluğunda öylece havalanmış gibidirler. Fakat ne mutlu ki hepimizi üfleyen bu görünmez nefes bazen bütün gözlerde bir şimşek gibi çakar. Analık şefkatinin nice tecellilerinde ansızın karşılaştığımız bu nefes, hayvanların çoğunda göze çarptığı gibi nebatın taneciğine olan ihtimamında da görülür. Hayatın bu büyük sırrını saklayan analık şefkatinde hayat sırrının bulunması neye mümkün olmasın? Bu şefkat değil midir ki her neslin kendisinden sonraki nesle düşkünlük ve teslimiyetini gösteriyor. Analık şefkatinin aralığından bakılınca her canlının sadece bir geçit olduğu ve asıl hayatın her canlıdan geçen harekette bulunduğu anlaşılır. (Yaratıcı Tekamül)
- Sonsuz imkânlara gebe olan istikbal fikri istikbalin kendisinden daha verimlidir; elde olandan ziyade umulanın,gerçekten ziyade hayalin tatlı olması da bundan geliyor. (Şuurun Doğrudan Doğruya Verileri)
- Hangi kötülük var olacaktı biz yaratılmış olmasaydık? (Şiir Felsefesi)
- "Ah bir kaçabilseydim! Kimsenin beni tanımadığı benim de kimseyi tanımadığım bir köşede saklanabilseydim! Kendimi bile tanımadığım bir köşede! Derken ebedi bir gençlik pınarındaymışım gibi, yenilenmiş bir hale dalıverebilseydim!" (Ruh Teorileri & İnsan Ruhu ve Kişiliği)
- Pythagoras, MÖ. 585 ile 581 yılları arasında Samos'ta doğmuş ve 544 ile 542 arasında İtalya'ya yerleşmiştir. Büyük Yunanistan'ın parçası olan Kroton'da bir tür dinsel, ahlaki ve politik birlik inşa edecektir. Bu birliğin aristokratik bir eğilimi bulunmaktaydı. Kroton'dan sürülen Pythagoras, Metapontion'da hayatını kaybeder. Matematikçi olan Pythagorasçılar, şeylerin ancak sayıya indirgenmeleri halinde anlaşılabilir olduklarını düşünerek sayıyı bir madde, dahası içkin bir madde olarak şeylerin içine koymayı tasavvur ederler. Öyleyse sayı, metafiziksel ve maddi ilke arasında ayrım yapmamış bu filozoflarca maddi bir ilke olarak kullanılmış metafizik bir ilkedir. Pythagorasçılar tek olanı, ikiye bölünmeye son verdiğinden dolayı sınırsız ve sonsuz olanla özdeştirirler. Tersine çift olan ise sonlu ve kusursuz olarak düşünülür. Böylece çift, tek ve doğaları oldukça belirsiz olan çift-tek sayılar; işte kullanacağımız farklı kategorilerdeki sayılar bunlardır. Zıtlıklara gelince: Çift ve tek, iki karşıt belirlenimi oluşturmaktadır. Şeylerin nitelikleri arasında yer alan zıtlıkların sınırsız ve sınırlıdan oluşan ana zıtlığa indirgendiğini tahmin edebiliriz. Pythagorasçılar'ın zıtlıklar tablosu: 1. Sınırlı ve sınırsız 2. Tek ve çift 3. Birlik ve çokluk 4. Sağ ve sol 5. Eril ve dişil 6. Atalet ve hareket 7. Düz ve eğri 8. Aydınlık ve karanlık 9. İyi ve kötü 10. Kare ve dikdörtgen. (Antik Yunan Felsefesi)
- . Algılama, sonsuz derecede seyreltilmiş bir varoluşun muazzam dönemlerini, daha yoğun bir yaşamın birkaç daha farklı anına yoğunlaştırmaktan ibarettir. Algılamak, hareketsiz kılmak demektir. ... (Düşünmek ve Olmak)
- ‘Ölüler gölgelerdir; bir ruhun hayaletleridirler.’ (Ruh Teorileri & İnsan Ruhu ve Kişiliği)
- Ruh inceliğinden mahrum bir düşünüşün olabilmesi mümkün değildir ve ruh inceliği de önsezinin zekaya yansımasından başka bir şey değildir. (Düşünmek ve Olmak)
- “Kusursuz bilmek, bedenin sınırlarını aşmaktır. Bu bakımdan bilgenin yaşamı öngörülen bir ölümdür.” . (Ruh Teorileri & İnsan Ruhu ve Kişiliği)
- etkinin yoğunluğu uzunluğuna bağlı değildir. Bazen bir sözcük kafidir (Gülme)
- Demek ki benim bedenim de maddi dünyanın bütünü içinde diğer imgeler gibi hareket eden, hareketi alıp veren bir imgedir. Muhtemelen tek fark şudur ki, benim bedenim, aldığı şeyi nasıl iade edeceğini belli ölçüler içinde seçebilir gözükmektedir. Ama genel olarak bedenim, özel olarak sinir sistemim nasıl olup da benim evren tasarımımın tümünü ya da bir bölümünü doğurur? İster bedenimin madde olduğunu söyleyin, ister imge olduğunu, kelimenin pek önemi yoktur. Eğer maddeyse, maddi dünyanın parçasıdır ve sonuç olarak, maddi dünya onun etrafında ve onun dışında varlığını sürdürür. Eğer imgeyse, bu imge ancak içine kona- bilecek şeyi verebilir ve hipotez gereği eğer yalnızca benim bedenimin imgesiyse, tüm evrenin imgesini bu bedenden çıkarıp almayı istemek saçma olur. Nesneleri harekete geçirmeye yönelik nesne olan bedenim, demekki, bir eylem merkezidir; bir tasarım doğurmayı başaramaz. (Madde ve Bellek)
- "Tevâli ancak hâlin geçmiş ile karşılaştırılması vasıtası ile düşünülebilir." (Şuurun Doğrudan Doğruya Verileri)
- Bizi ilgilendiren şeylerle ilgili olarak uyuyamıyoruz. (Rüyalar)
- Olmak, tesir etmektir. (Metafizik Dersleri)
- Kelimeler “içsel hayatımızı“ temsil etmekte kifayetsiz vasıtalardır. “Ruhumuzun hissettiklerini tamamen tercüme etmekte başarısızlığa uğrarız: düşünce, dil ile aynı ölçüye vurulamaz.“ (Metafiziğe Giriş)
- Zihin, dünyayı sürekli büyüyen güçtür, ahlaki olarak büyüten güç. (Ruh Teorileri & İnsan Ruhu ve Kişiliği)