Hüseyin Peker kimdir? Hüseyin Peker kitapları ve sözleri
Prof. Dr. Hüseyin Peker hayatı araştırılıyor. Peki Hüseyin Peker kimdir? Hüseyin Peker aslen nerelidir? Hüseyin Peker ne zaman, nerede doğdu? Hüseyin Peker hayatta mı? İşte Hüseyin Peker hayatı...

Doğum Tarihi: 1953
Doğum Yeri: Trabzon
Hüseyin Peker kimdir?
1953’te Trabzon – Sürmene’de doğdu. 1970 yılında Ankara Atatürk Lisesi’nden, 1974 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı üniversitede Din Psikolojisi Kürsüsüne bağlı olarak 1979 yılında doktorasını tamamladı. 1980 yılında Samsun Yüksek İslam Enstitüsü’ne öğretim üyesi olarak atandı. 1987 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde doçent, 1994 yılında profesör oldu. Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde 1997-2000 yılları arasında dekanlık görevinde bulundu. Halen Din Psikolojisi Anabilim Dalı başkanı olarak görevini sürdürmektedir.
Kitapları: Çocuk ve Suç (İstanbul 1994), Din ve Ahlak Eğitimi, Psikolojik ve Metodik Esaslar (Samsun 1998), Din Psikolojisi (İstanbul 2003), İslâm’la İlgili Zihinleri Zorlayan Sorular (Samsun 2005). Aileye ilişkin makale ve bildirilerinden bazıları: “Ailede Din Eğitiminin Psikolojik Esasları”, “Çocukları ve Gençleri Suça İten Faktörler”, “Ailenin Korunmasının Esasları”, “Gençlerin Alkol ve Uyuşturucu Kullanımının Psiko-Sosyal Nedenleri, “Gençlik Dönemi Din Algıları ve Dini Hayat”, “Çocuğun Dini Eğitiminde Medya, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi”.
Hüseyin Peker Kitapları - Eserleri
- Din Psikolojisi
- İslam'la İlgili Zihinleri Zorlayan Sorular
- Psikolojik Açıdan Namaz Ve Namaz Psikolojisi
- Allah'ın Boyasıyla Boyanmak
- İdare Edemem Anne!
- Zor Çocuk Yoktur
- Ruh Sağlığı ve Dini İnanç
- Toz Bile Değilken
- Şükür ve Kanaat Psikolojisi Eğitimi
- Kur´An Meali Sade Ve Akıcı Üslup
- Çocuk ve Suç
- Namaz Psikolojisi
- Edebiyat Nöbeti - Sayı 28 Mayıs Haziran 2020
- Allah'ın Boyasıyla Boyanmak
Hüseyin Peker Alıntıları - Sözleri
- İbadet yapmayan, dolayısıyla namaz kılmayan bir Müslüman, dini inancını olumsuz etkilerden koruyan önemli bir unsurdan mahrum olmuş demektir. (Namaz Psikolojisi)
- -Çocuğa baskı uygulamaktan kaçınmalı dengeli bir serbestlik tanınmalıdır. Sürekli emir ve yasaklarla iradesi koreltilmemelidir. -Çocuğun yapabileceklerini yapmasına fırsat tanımalı, ihtiyaçlarını kendisi giderebiliyorsa bunları ona yaptırmalıdır. -Çocuğun düşüncelerine, açıklamalarına değer verilmelidir. Bazı konularda fikrini almalı, görüşlerine saygı göstermeli ve çocuğu takdir etmelidir. -Çocuğun sorumluluk duygusunu güçlendirecek tutum takınmalıdır. Çocuk görevlerini sorumluluklarını bilmeli bazı arzuları için sorumlu olduğu bir şeyi yapmazlık etmesine göz yumulmamalıdır. Örneğin, oyuncakları dağınık şekilde iken sokağa çıkmasına izin verilmemelidir. - Anne baba çocuğu sık sık eleştirmemelidir. Hele kişiliğine yönelik eleştiride kesinlikle bulunmamalıdır. "Beceriksiz, başarısız, senden bir şey olmaz, sana verdiğim emeklere yazık."gibi nitelendirmeler, çocuğun kendini aşağı görmesine, çekingen, korkak, iradesi zayıf bir özellik kazanmasına neden olur. Çocuğa, yaptığı davranışın doğru olmadığı söylenmeli ve ondan nasıl bir davranış beklendiği açıklanmalıdır. (İdare Edemem Anne!)
- İnsanları seven , koruyan, pişmanlık duyup af dilediği takdirde hataları bağışlayandır.Asla haksızlık yapmayan, kendine yönelenlere, ibadet ederek ve sabrederek yardım talebinde bulunanlara karşılık verendir. (Allah'ın Boyasıyla Boyanmak)
- Namazda düşünce, duygu ve davranış bütünleşmesi yaşanır. Zihinde var olan Allah'la ilgili inanç ve düşünceler, Allah’ın her şeyi yaratan, her şeyden üstün, her şeyi yapmaya gücü yeten, her yönüyle mükemmel bir varlık olduğu inancı, namazda duygulara ve hareketlere, tüm benliğe yansır. (Psikolojik Açıdan Namaz Ve Namaz Psikolojisi)
- Fakat baba ve anne asla çocuğunun ödevini yapmamalıdır (Zor Çocuk Yoktur)
- "Namaz rutin bir alışkanlık olmamalı,Rabbin huzurunda bulunulduğu bilinciyle okunan ayet ve duaların anlamları hissedilerek kılınmalı ve böylece kişi bütün davranışlarının,hayatının Allah'ın kontrol ve gözetimi altında olduğu inancını her zaman taşımalıdır." (Psikolojik Açıdan Namaz Ve Namaz Psikolojisi)
- Namazla bencil ve maddeci değerler yerlerini manevi ve ahlâki değerlere bırakır. Tamahkârlık ve maddi hırs törpülenir. Hayatına dini, manevi ve ahlâki değerler yön verince ruhun gücü artar. Çevresine sevgiyle bakar, ihtiyacı olanların yardımına koşar, olumsuzlukları kolayca aşar. Yunus'un belirttiği iç ben manevi değerlerle doyurulunca ancak tatmin olur, sükûna erer. Kur'an'ın vurguladığı gibi, kalpler ancak Allah’ı anmakla, Allah'a bağlılık ve kullukla huzur bulur, rahata kavuşur. Bu da en üst düzeyde namazda hissedilir, yaşanır. Dolayısıyla namaz ruh sağlığını koruyucu bir fonksiyona sahip olduğu gibi, ruhsal dengesi bozulmuş olan kişilere de bu dengeyi kurmada destekçi olur. Kısaca, namaz insanı doğru yaşamaya yöneltir. "Doğru yaşama ise koruyucu ruh sağlığına ki sağlar." (Psikolojik Açıdan Namaz Ve Namaz Psikolojisi)
- Çocuk için "sevgi" en temel ihtiyaçtır. (Zor Çocuk Yoktur)
- Namazın en çok insanın ruh dünyasına, düşünce, duygu ve davranışlarına etki ettiği, onun kişiliğinin şekillenmesinde önemli rol oynadığı bir gerçektir. Namazdaki ruh hali, namazda okunan ayet ve dualar, tekrarlanan sözler, sadece namazla sınırlı kalmamakta, namazdan sonra da kişiyi etkilemekte, onun tutum ve davranışlarına yansımakta, ona yön vermektedir. (Psikolojik Açıdan Namaz Ve Namaz Psikolojisi)
- Jung, dinleri ruhsal tedavi sistemleri olarak nitelendirir. O bu konuda şöyle der: "Nedir dinler? Dinler, ruhsal tedavi sistemleridir. Peki bizler, biz ruh hekimleri ne yaparız? İnsan zihni ya da insan ruhunda baş gösteren hastalıkları tedaviye çalışırız. Dinlerin de yaptığı bizimkinden farklı değildir. Dolayısıyla Tanrı için, bir tedavi edici diyebiliriz. Bir tedavi edici, bir hekimdir Tanrı; hastaları iyileştirir, ruhsal bozuklukları düzeltmeğe çalışır. İşte bu da, bizim ruhsal tedavi (psikoterapi) diye nitelediğimiz uğraştır. Dinleri psikoterapi sistemleri diye göstermem, bir söz oyunu sayılmasın. Hatta din için, psikoterapi sistemlerinin en gelişmişidir dersek, pratikte büyük bir gerçeği dile getirmiş oluruz." (Ruh Sağlığı ve Dini İnanç)
- Ali Fuad Başgil'in belirttiği gibi, "hayattan gidiş,hayata gelişten daha büyük bir harika, daha düşündürücü ve ürkütücüdür." (Psikolojik Açıdan Namaz Ve Namaz Psikolojisi)
- İnsan sahip olduklarını, elinde olanları, var olanları değil, eksik olanları daha çok hissetmektedir. Sahip olduklarının değerini yeterince görememekte, fark edememekte, onların ancak elinden çıkınca ne kadar önemli olduğunu anlamaktadır. Bu nedenle de az şükretmekte, olumsuz tutum ve davranışlar sergilemektedir. (Ruh Sağlığı ve Dini İnanç)
- " Vasl- ı Hakk' ı isteyen, cânü cihanı terk eder." Niyazi Mısrî Vasl- ı Hakk' ı: Allah' a varmayı (Din Psikolojisi)
- Namaz, Kur'anı Kerim'de en çok üzerinde durulan bir ibadettir. (Namaz Psikolojisi)
- Sevgi, herhangi bir şeye, bir kişiye,bir objeye karşı ilgi ve bağlılık yönelten hoşlanma duygusudur (Zor Çocuk Yoktur)
- Namazda düşünce, duygu ve davranış bütünleşmesi yaşanır. Zihinde var olan Allah'la ilgili inanç ve düşünceler namazda duygulara ve hareketlere, tüm benliğe yansır. Bu nedenle namaz, duygu ve düşüncelerini sözlere ve hareketlere aktararak Allah'ın huzurunda ruh ile bedenin bütünleşmesi halidir. (Namaz Psikolojisi)
- Oysa eğitimin gayesi, çocuğu kendi kendine kararlar alabilen, hareket ve düşüncelerinden sorumlu bir kişi haline getirmektir (Zor Çocuk Yoktur)
- Kibir insanın kendisinde hissettiği bir tür gerçek ya da hayali bir kuvvet veya aşağılık duygusu nedeniyle kendini üstüm göstermek isteyişinden doğar. (Allah'ın Boyasıyla Boyanmak)
- Çocuklar, yeni filizlenen ve yetişen körpe fidanlar gibidir (Zor Çocuk Yoktur)
- Yapıcı, zihinsel açıdan liberal, muhafazakâr, dogmatik ve fanatik olmak üzere dört dindarlık tiplemesi belirler. Muhafazakâr ve liberal dindarlığı sağlıklı dindarlık olarak nitelendirir. Bu iki tip arasındaki temel farklılığın, bireyin merkezi tutumunun dine dayalı olup olmaması olduğunu ifade eder. Ona göre fazla hissetmeyen ve merkezi tutumları dini bakış açısıyla şekillenmeyen kişilerdir. Muhafazakârların merkezi tutumlarını ise din oluşturur ve dinin bunlar üzerindeki etkisi oldukça güçlüdür. Dogmatik ve fanatik dindarlık ise sağlıksız/hastalıklı dindarlıklardır. Dogmatik dindarlar, zihinsel açıdan saplantılı, dış dünyayı sadece siyah-beyaz şeklinde birbirini dışlayan ikili bir tarzda algılayarak gri tonları göremeyen, aşırı kaygılı, gelecekten endişe duyan, her şeye karşı güvensiz, kendileriyle ve sosyal çevreleriyle barışık olmayan kişilerdir. Benzer özellikleri gösteren fanatik dindarlar ise şiddet kullanmaya daha fazla eğilimlidirler. (Ruh Sağlığı ve Dini İnanç)
Editör: Nasrettin Güneş