matesis
dedas

İnci Enginün kimdir? İnci Enginün kitapları ve sözleri

Akademisyen, Edebiyat Tarihçisi, Yazar, Editör İnci Enginün hayatı araştırılıyor. Peki İnci Enginün kimdir? İnci Enginün aslen nerelidir? İnci Enginün ne zaman, nerede doğdu? İnci Enginün hayatta mı? İşte İnci Enginün hayatı...
  • 20.06.2022 02:00
İnci Enginün kimdir? İnci Enginün kitapları ve sözleri
Akademisyen, Edebiyat Tarihçisi, Yazar, Editör İnci Enginün edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında İnci Enginün hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. İnci Enginün hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte İnci Enginün hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Prof. Dr. İnci Enginün

Doğum Tarihi: 6 Ağustos 1940

Doğum Yeri: İstanbul, Türkiye

İnci Enginün kimdir?

6 Ağustos 1940 tarihinde İstanbul'da doğdu. 1950 ile 1957 yılları arasında Edirne milletvekilliği yapan Mehmet Enginün ile Bedia Enginün'ün kızı olan yazar, ilkokul yıllarını Uzunköprü, Çorum ve Ankara'da geçirdi; orta ve lise öğrenimini TED Ankara Koleji’nde tamamladı (1959). Mine Enginün adında bir kızkardeşi bulunmaktadır.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdikten sonra 1963’te aynı bölümün Yeni Türk Edebiyatı kürsüsünde asistan oldu ve uzun yıllar Prof. Dr. Mehmet Kaplan’la birlikte çalıştı. Yeni Türk Edebiyatı alanında Tanpınar ekolü olarak nitelenen ve hocası Mehmet Kaplan’ın başını çektiği eleştiri geleneğini devam ettiren isimlerden biri oldu. "Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatında Shakespeare Tercüme ve Tesirleri" başlıklı tez çalışmasıyla 1968 yılında doktor unvanını, Halide Edib Adıvar'ın Romanlarında Doğu ve Batı Meselesi adlı eseri ile 1974 yılında doçent unvanını aldı. 1984′te profesörlüğe yükseldi. Aynı yıl Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne geçti (1984). 1997'de emekliye ayrılana kadar öğretim üyeliğinin yanı sıra senato ve yönetim kurulu üyeliklerini yürüttü. Bölüm başkanlığı, dekan yardımcılığı, dekanlık, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü müdürlüğü gibi idari görevlerde bulundu. Amerika’daki Columbia Üniversitesi’nde (1979-1980), Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda (1982-1984), Erciyes Üniversitesi (1986), Uludağ Üniversitesi (1996-1998) ve Boğaziçi Üniversitesi’nde (1996) ders verdi.

Türk Dil Kurumu Bilim Kurulu asli üyesi olan İnci Enginün aynı zamanda ARIT (Türk Amerikan İlmî Araştırmalar Derneği), İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği), Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği, Türk Kültürünü Araştırma Derneği üyesidir. 1988-1993 arası UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu üyeliğinde de bulunmuştur.

Makaleleri Hisar, Türk Kültürü, Tarih, Millî Kültür, Hareket, Türkiyat Mecmuası gibi dergilerde yayımlanan Enginün’ün İngilizceden çeviri makale ve kitapları da vardır. 1981'de Devrin Yazarlarının Kalemiyle Millî Mücadele ve Gazi Mustafa Kemal adlı kitabıyla Türkiye Milli Kültür Vakfı Ödülü'nü aldı; 1992'de Mukayeseli Edebiyat, 2000 yılında ise Araştırmalar ve Belgeler adlı eserleriyle TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) tarafından eleştiri dalında iki kez "Yılın Yazarı" seçildi. Ayrıca, Türk edebiyatı üzerine birçok kitap hazırlamış ve derlemiştir.

İnci Enginün Kitapları - Eserleri

  • Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
  • Tanzimat'tan Cumhuriyete Yeni Türk Edebiyatı
  • Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa
  • Halide Edip Adıvar
  • Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları
  • Mukayeseli Edebiyat
  • Ahmet Hamdi Tanpınar
  • Abdülhak Hamid Tarhan
  • Yeni Türk Edebiyatı Seti
  • Bir Sığınak Olarak Kitap ve Edebiyat
  • Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları 3
  • Cenap Şahabettin
  • Yeni Türk Edebiyatı Metinleri
  • Türk Tiyatrosu
  • Halide Edib Adıvar'ın Eserlerinde Doğu Ve Batı Meselesi
  • Araştırmalar ve Belgeler
  • Mehmet Kaplan'dan Seçmeler 1
  • Mehmet Kaplan'dan Seçmeler 2
  • Abdülhak Hâmit Tarhan
  • Türkçede Shakespeare
  • Mehmet Kaplan

İnci Enginün Alıntıları - Sözleri

  • Hamid imanı sarsılmış bir insandır, bunun için de ölüm karşısında sükunetini muha­faza edemez fakat çığlıklarına alacağı cevap yoktur... (Abdülhak Hamid Tarhan)
  • Cenap anlatmak istediklerini anlatamamaktan hep şikâyetçidir, şair gücenikliğini anlatacak dil bulamaz: "Hiçbir lisanla anlatamam infialimi, Eyler ihata ye'simi bir samt-ı inkisar" Yine başlıksız yarım bir şiirinde de "Başımda kafiye sorguç, aruz elimde asâ Benim mütercim olan kuşların teranesine" der. (Cenap Şahabettin)
  • Bir çare-i fennî ile tahfif edemezsem Evzân ile tenkis ederim bâr-ı hayâtı; Gerçi dilim leng-i hakayık-zede, ebkem, Bî-kafiye bir sayhadır ömrün nakarâtı. (Hayatın ağırlığını fennî bir çare ile hafifletemezsem vezinlerle azaltırım. Gerçi, ömrün nakaratı gerçeklerle vurulmuş topal, dil­siz, kafiyesiz bir haykırıştır.) (Cenap Şahabettin)
  • Sabahattin Eyuboğlunu çok seviyor, Bedri Rahmiyi övüyor. Ama Sabahattin Eyuboğlu ve Bedri Rahminin mektuplarında Tanpınarı küçümseyen ifadeler var. Tanpınarın mektuplarında böyle ifadeler söz konusu bile değil. Onları çok seviyor. Onların dostu olduğunu sanıyor. (Ahmet Hamdi Tanpınar)
  • Hayat acayip bir yol uğrağı, sizin bıraktığınızı bir başkası yakalıyor. (Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa)
  • İpeği yapan böcek değil de, giyen kadın gururlanır. (Cenap Şahabettin)
  • Böyle kendi kendime düşündükçe, gençliğimi, saadetimi benden gasp eden mukadderatıma karşı isyan etmek; bir şeyler kırmak, parçalamak ihtiyaçlarıyla kıvranıyorum... Ben de bütün diğer insanlar gibi niçin mesut olmadım? Bu, öyle bir sual ki kalbimi, müthiş gayz ve tehevvürle yiyor, kemiriyor... (Yeni Türk Edebiyatı Metinleri)
  • Hâmit'in şiirinin cazibesi yaşantıyla, metafizik düşünceyi birleştirmiş olmasıdır. Mamafih, mukaddimenin sonunda şairin kafiyeden şikâyeti de yer alır ve kafiyeyi bir çeşit ölüme benzetir: “Fikrin serhaddi memật olduğu gibi, şiirin de elfaza intikalde hududu kafiye oluyor. Ne yapalım?" (Tanzimat'tan Cumhuriyete Yeni Türk Edebiyatı)
  • Ya Tahammül Ya Sefer belki de her dernekçinin, onda kendi macerasını hatırladığı bir kitaptır. (Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı)
  • "İçim nasıl bomboş." (Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa)
  • Bütünlüğü olan şehrin yeni ihtiyaçlarla çehresini değiştirmesi tabiidir. Bütünlüğü oluşturan zevkin ve bilginin kaybolması, yeni modaları da şehre eklemek ihtiyacı, o şehrin ölümüdür. (Ahmet Hamdi Tanpınar)
  • Şiir ise bir vasıta değil , bir gayedir. Bu kelimelerin şarkısı , kelimelerin neşesi , kelimelerin raksıdır. (Bir Sığınak Olarak Kitap ve Edebiyat)
  • "Ömrüm belki kendi hatam yüzünden, bir çölde geçti." (Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa)
  • Okumak değişmeyi beraberinde getirir. Kuran-ı Kerim’de ilk ayet “oku” diye başlar. (Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı)
  • Hayatta öyle acılar var ki insan onları bileme neden, nasıl mütemadiyen kendi eliyle kalbinde açar ve günlerce sızısını çeker. (Yeni Türk Edebiyatı Metinleri)
  • “Fakat artık imkânsız. Bir şeye bağlanamıyorum. Yoruluyorum.” Ahmet Hamdi Tanpınar, Aydaki Kadın (s. 42) (Ahmet Hamdi Tanpınar)
  • "Geçtiğim yollara bakıyorum. Bütün ömrümün etrafım ve kendim ile mücadeleyle hiç olmazsa kendi kendimi haps ile geçtiğini anlıyorum." (Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa)
  • Türk kültürünün en önemli özelliklerinden biri komşu, yabancı kültürlere açık olması ve onlardan aldıklarını benimsemesidir. Bu benimseme bazen kendi kimliğini kaybedecek dereceyi bulmuştur. Türk milletinin bu özelliğinin zararına ilk işaret eden Bilge Kağan’dır. Türk kültürünü zenginleştirmekle, ufkunu açmakla birlikte etkilenme ve benimsemeye ihtiyaç varsa da Türklerin girdikleri her kültür dairesinde kendi dillerini çabucak unutup yabancı dilde yazmaları, tarihin eski sayfalarından beri gelen bir alışkanlık. (Tanzimat'tan Cumhuriyete Yeni Türk Edebiyatı)
  • Turan Oflazoğlu: Bütün sanatları zaman zaman içerdiği için tiyatro hayatın bütün sorunlarına açık olmalı, hayatı her açıdan işlemelidir. Tiyatronun şaheserlerinin büyük çoğunluğu siyasal olaylar üzerine kurulmuştur. Hamlet' i ve benzeri oyunları, Kral Lear' i düşününüz, bunlar siyasal olayların ta kendileridirler. Ancak siyasal olayları tiyatro açısından işlemek başkadır, siyasal olayları bir siyasetçi gibi işlemek başkadır. Bizde tiyatro bir ara âdeta siyaset meydanı hâline gelmişti. Verilen örneklere benzemeyen tiyatrolar mahkûm edilmiş bunlara çağ dışı tiyatrolar denilmişti. Ve mahkûm edilenler arasında tiyatronun bütün parlak geçmişi vardı. Tiyatro ile ilgili olanlar bu örnekleri acı ile hatırlayacaklardır. Bu durum ise tiyatroya hiçbir şey getirmemiş, tam tersine tiyatro bir militanlar topluluğu hâline gelmiş, özel bir seyirci topluluğu yetiştirmişti. Bu, güdümlenmiş seyirci idi. İşitmeye alıştığı sloganları oyunda görmediği vakit oyuna bir kör, bir sağır gibi bakıyordu ve ancak işitmeye alıştığı sloganları duyduğu zaman tepkide bulunuyordu. Bu tür tiyatro seyirciyi yozlaştırmış onu insan olmaktan çıkarmıştı. İnsanoğluna yapılacak en büyük kötülüklerden birisi ise insanoğlunu bir örnek varlıklar hâline getirmek, yani makinalaştırmaktır. (Türk Tiyatrosu)
  • Batı kaynakları daima dürüst değildir. Mütareke döneminde İngilizler “Ermeni soykırımını” araştırdıkları hâlde belge bulamasalar da Churchill hatıralarında yine de Ermeni soykırımından söz etmiştir. Politikacı, yarı karanlık malzemeyi amacına göre kullanmaktan çekinmez: Fransa’nın Ermenilere borcu vardır. Amerika, misyonerleri dolayısıyla Ermenilerle dosttur. Rusya 1. Dünya Savaşı’nda Ermeni komitecilerini kullanmıştır. Abdülhamit’e suikasta kalkışan Belçikalıdır. Ve en önemlisi Ermenilerin hâlen yaşadıkları ülkelerde kaybolmalarını önlemek için bir düşmana ihtiyaç duyan kilise Türk düşmanlığını telkin ermektedir. (Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı)

Yorum Yaz