İrem Uzunhasanoğlu kimdir? İrem Uzunhasanoğlu kitapları ve sözleri
Yazar, İngiliz Edebiyatı Öğretmeni, Çevirmen İrem Uzunhasanoğlu hayatı araştırılıyor. Peki İrem Uzunhasanoğlu kimdir? İrem Uzunhasanoğlu aslen nerelidir? İrem Uzunhasanoğlu ne zaman, nerede doğdu? İrem Uzunhasanoğlu hayatta mı? İşte İrem Uzunhasanoğlu hayatı...

Yazar, İngiliz Edebiyatı Öğretmeni, Çevirmen İrem Uzunhasanoğlu edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında İrem Uzunhasanoğlu hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. İrem Uzunhasanoğlu hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte İrem Uzunhasanoğlu hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Doğum Tarihi: 1983
Doğum Yeri: İstanbul, Türkiye
İrem Uzunhasanoğlu kimdir?
İrem Uzunhasanoğlu 1983 İstanbul doğumludur. İlk/orta ve Lise eğitimini Ayazağa Işık Okulları’nda tamamlamıştır. İstanbul Üniversitesi’nde Filoloji okuduktan sonra New York Üniversitesi’nde Yüksek Lisans’ını tamamlamıştır. Işık Okulları Ve Robert Kolej gibi okullarda İngiliz Edebiyatı ve İngilizce dersleri vermiştir. İlk öyküsü Varlık Dergisi’nde yayımlanmıştır.
Yazar, ilk roman denemesi olan ‘Gitme, Gül Yanakların Solar’ da Türkiye Yunanistan nüfus mübadelesini anlatmış ve romanını Lozan mübadillerine adamıştır.
Yaratıcı yazmayı destekleyici ‘365’ isimli kitabı ise genç yazarları teşvik etmeyi ve onlara yazmayı sevdirmeyi amaçlamaktadır.
Yazar, İstanbul’da eşi ve oğlu ile yaşamaktadır.
İrem Uzunhasanoğlu Kitapları - Eserleri
- Ufkun Öte Yanı
- Gitme, Gül Yanakların Solar
- Evvel Bahar
- 365 Her Güne Bir Yazı
İrem Uzunhasanoğlu Alıntıları - Sözleri
- "Yaşadığı acılar fazlalaştığında su alan bir gemi gibi batmaya başlıyor insan." #evvelbahar #iremuzunhasanoğlu (Evvel Bahar)
- Başımı kaldırıp göğe bakamıyordum hem gözlerim aydınlığı sağamadığı için hem de akıp giden yaşama yakışmadığım için. (Evvel Bahar)
- “Neden ama neden terk etmiyordu çocukluğumuz bizi? Ne olurdu izini kaybettirseydi? Ne olurdu göğsümüze bir heyula gibi oturmasaydı? Neden yük oluyordu anılar? Annesizliğimiz, babasızlığımız, çaresizliğimiz... Biz başka şeylerden bahsetmeye çalıştıkça su yüzüne çıkan ve yeni suretlerle zuhur eden o meşum gerçeğimiz.” (Evvel Bahar)
- "Doğaya hükmedemeyen hüzünlü ağacın dalındaki yaprak olmuşuz. Biri bizi alsın saklasın kitabının arasında veya ezsin bir kauçuk tabanının altında diye öylece bekliyoruz. İşte bundandır çekip gidemeyişimiz. İşte bundan bu iç çekişler, bu pişmanlıklar, bu ahlar ve bu gidememe halleri." (Gitme, Gül Yanakların Solar)
- İlk göz ağrın, ilk sevdiğin ağaç, ilk sevdiğin yemek, ilk sevdiğin ev. Neredeyse hayatının son dönemecinde bile köklerine dönüp emanet bıraktığın kalbine bir selam çakabiliyorsun. (Gitme, Gül Yanakların Solar)
- Hayal kırıklığı ne hoş kelime.Çünkü önce hayaller kırılır,paramparça olur ve ölür.Geleceğe dair kurduğun ne varsa.Bu öyle bir mahkûmluk halidir ki ab- ı hayat durur, en bereketli toprağı kurak, verimsiz ve kısır bir tarlaya çevirir.Ve sen o kısırlığın içinde sadece ağlarsın (Ufkun Öte Yanı)
- Biliyorum dibe inmeden çıkılmıyor yukarı.Yukarı çıkmadan da inilmiyor.Böylece bir kısır döngünün içinde debelenip duruyorsun.Kurgu mu tüm bunlar? Hayatın bitmeyen kurgusu mu?Her yenilgide, her dibe vuruşta çıkmayı beklemenin verdiği o tedirginlikte tek bir cümle beliriyor gözümün önünde."Bu da geçer ya hû." (Ufkun Öte Yanı)
- İkimizin yaraları da öyle çoktu ki… Onların içinde bir cenin barınamazdı. Kurşun deliklerinde çiçek yeşertemezdim an-lı-yor-musun? (Evvel Bahar)
- Hayat bize hem farklı yollar sunar, hem de sunduğu yollardan birini seçmemiz için bize yol gösterir, rehberlik eder. Böylece biz hangi tercihi yaparsak yapalım, aslında zaten önceden bizim için çizilmiş resimlere donuk birer obje oluruz. (Gitme, Gül Yanakların Solar)
- Acılar hangi coğrafyada yaşanırsa yaşansın, şiddeti ne olursa olsun malzemeye insan olduğu sürece kalp burukluğu aynı. (Gitme, Gül Yanakların Solar)
- Keşke ve zaman kelimeleri sırt sırta vermiş iki düşmandı. Zaman geri sarılmıyor, "keşke"ler ise hep havada asılı kalıyordu. (Ufkun Öte Yanı)
- " O gün o istasyonda hayat durmuştu. Keza akrep ve yelkovan da... Bir an Mediha'nın dikkatini Türk Bayrağı çekti. Direğin yarısında sünmüş öylece duruyordu. "Mediha.. Gazi Paşa ölmüş." dedi Emin Bey gırtlağından zor çıkardığı kelimeleri yan yana dizerek. O an tüm dünya bir gürültüyle yıkıldı. Hıçkırarak ağlamalar, ağıtlar Pozantı'daki hırpani tren istasyonunun raylarından göğe yükseldi. Ardından yer yarıldı, toprağın altını kapladı ahlar. Toprak Ana, Gökyüzü, Türk halkı, dinlisi, dinsizi birlik olmuş ATA'yı uğurluyordu.. Ebediyete... " (Gitme, Gül Yanakların Solar)
- Aren ise kendini yüzlerce siyah gözlüklü ve siyah giyimli insanın içerisinde tek gerçek siyahmış gibi hissediyor ve olabildiğince çabuk oradan çıkmak istiyordu. (Ufkun Öte Yanı)
- Geldin mi puhu kuşu? Sevdin mi? Girdin mi yaralarımdan içeri? Sardın mı? Ey nar-ı can... Yandın mı? (Ufkun Öte Yanı)
- Bazen insanlar rekabet edemeyeceğini bile bile kendini bazı insanların karşısına koyar, bile bile gitmemesi gereken yerlere giderler. (Evvel Bahar)
- Sahi hayatı sorgulamadan idame ettirmek mümkün mü? (Ufkun Öte Yanı)
- Maskesizim, neysem o. Dedim ya şeffafım diye. Yalan dolan yok bende. Varsam varım, yoksam yokum... (365 Her Güne Bir Yazı)
- İnsan kendi denizinden korkar mı hiç? (Gitme, Gül Yanakların Solar)
- Kalbi tam ortadan ikiye bölünmüştü. Kalbinin bir kısmı hâlâ işgal altındaydı. Diğeri ise meçhullerdeydi. (Gitme, Gül Yanakların Solar)
- "Hayat bize hem farklı yollar sunar, hem de sunduğu yollardan birini seçmemiz için bize yol gösterir,rehberlik eder. Böylece biz hangi tercihi yaparsak yapalım,aslında zaten önceden bizim için çizilmiş resimlere donuk birer obje oluruz." (Gitme, Gül Yanakların Solar)