İsmail Hakkı Ünal kimdir? İsmail Hakkı Ünal kitapları ve sözleri
Akademisyen, Yazar İsmail Hakkı Ünal hayatı araştırılıyor. Peki İsmail Hakkı Ünal kimdir? İsmail Hakkı Ünal aslen nerelidir? İsmail Hakkı Ünal ne zaman, nerede doğdu? İsmail Hakkı Ünal hayatta mı? İşte İsmail Hakkı Ünal hayatı...

Doğum Tarihi: 1957
Doğum Yeri: Ankara
İsmail Hakkı Ünal kimdir?
1957 yılında Ankara’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimimi Ankara'da tamamladı. ODTÜ Sosyal Bilimler Bölümü(Sosyoloji)’nden 1981 de, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden 1982 de mezun oldu. 1983 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı'nda araştırma görevlisi olarak göreve başladı. 1990 yılında doktorasını tamamladı. 1993 yılında doçentlik, 2000 yılında profesörlük kadrosuna atandı. 1987-88 yıllarında Suudi Arabistan'ın Melik Suud Üniversitesinde araştırmacı olarak bulundu. 1999-2000 öğretim yılında Kırgizistan'ın Oş Üniversitesine bağlı İlahiyat Fakültesinde öğretim üyesi olarak görev yaptı. "İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu" konulu doktora tezi Diyanet İşleri Başkanlığınca yayınlandı. Alanıyla ilgili yirmiyi aşkın bilimsel, yetmişi aşkın popüler makale, ulusal ve uluslararası sempozyumlara sunulan bildiriler hazırladı. Halen İlahiyat Fakültesi Dekanlığı yanı sıra 2001 yılında başlayan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeliği görevini de sürdürmektedir. Evli ve üç çocuk babasıdır.
İsmail Hakkı Ünal Kitapları - Eserleri
- 40 Hadis 40 Yorum
- İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu
- İslam Kültüründe Hoşgörü
- 40 Hadiste Anne Baba
İsmail Hakkı Ünal Alıntıları - Sözleri
- Abdülaziz b. Hazim şöyle diyor: “Babamın şöyle dediğini işitmiştim: “Geçmişte bir alim, kendinden üstün biriyle karşılaştığı zaman bunu ganimet bilir, kendi gibi birine rastladığı zaman adını anar,kendinden aşağı birine rastladığı zaman ona üstünlük taslamazdı. Fakat bu zamanda kişi, alakasını kesmiş olduğunu ve ona ihtiyacı bulunmadığını insanlara göstermek için, kendi fevkindekileri ayıplar, kendi denginin adını anmaz, kendinden aşağı olanlara da kibirlik taslar oldu.” (İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu)
- İnsanlık tarihi, başlangıcından bu yana çeşitli din ve inançların ayrı ayrı ve bir arada yaşandığı toplumsal tecrübelere tanıklık etmiştir. Zaman zaman kan ve gözyaşıyla sonuçlanan karşılaşmalara ve çatışmalara yol açsa da bazen aynı toplum içinde bazen farklı toplumlar arasında görülen dinsel ayrışmalarla birlikte yaşama vakıası, insanlığın kaçınamayacağı bir zorunluluktur. Son iki yüzyıla egemen olan pozitivist felsefe ve buna paralel olarak hızla gelişen bilim ve teknolojinin doğurduğu modern hayat tarzı sayesinde giderek zayıflayacağı varsayılan dinler, bugün yine en çok konuşulan ve gündem belirleyen bir olgu hâline gelmiştir. Günümüzde, modern iletişim araçlarıyla çok kolay ve yoğun bir temas sürecine giren uzak bölgelerin, farklı din ve kültürlerin insanları, bu farklılıklarıyla huzur ve barış içinde yaşayabilecekleri bir dünya özlemi içindedirler. "s.19 İslam Kültüründe Hoşgörü, DİB Yayınları (İslam Kültüründe Hoşgörü)
- " Hoş görülü ol ki sana da hoşgörülü olunsun." ( Ahmed bin Hanbel,Müsned , 1/248) (40 Hadis 40 Yorum)
- Kendisini ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi kişinin müslümanlığının güzelliğindendir. (40 Hadis 40 Yorum)
- "Din,akıl sahibi insanları,kendi hür iradelerini kullanarak doğrudan hayra ulaştırmak üzere Allah tarafından tesis edilen ilahi bir müessese "olarak tanımlanmıştır.Dinin özünde iman,imanın temelinde de kalp ile tasdik vardır.İnsanın bir şeyi isteyerek tercih etmesi,onu ancak kalben benimsemesi ile mümkündür.Bu nedenle ilahi iradenin benimsenmesi, rızaya bağlıdır. (İslam Kültüründe Hoşgörü)
- Konumuz açısından daha da önemli husus, antlaşma metninde o güne kadar Müslüman hakimiyeti altında yaşayan Yahudi cemaatinin de aynı haklardan yararlanacaklarının ifade edilmiş olmasıdır. Bu bize en zor anlarında dahi Müslüman idarecilerin, kendi dindaşlarının haklarını güvence altina almaya çalışırken, idareleri altındaki bir gayrimüslim topluluğu kendi kaderleriyle baş başa bırakmayıp, kendilerininki gibi onların da hak ve hukukunu koruma dürtüsüyle hareket ettiklerini göstermektedir. Bu davranış, ahde vefa noktasında tarihin bize sunduğu, akılda tutulması gereken güzel örneklerden biridir. Keza bu örneğin ortaya koyduğu bir başka gerçek, Endülüs'te Müslüman idaresinin sonu ile başı arasındaki paralelliktir." s.89 (İslam Kültüründe Hoşgörü)
- Ebû Ümâme'den nakledildiğine göre, bir adam "Ey Allah'ın Rasûlü, ana-babanın çocukları üzerindeki hakkı nedir?" diye sordu. Hz. Peygamber, " Onlar senin cennetin ve cehennemindir" buyurdu. (40 Hadiste Anne Baba)
- Dindeki fıkıh, ahkâmdaki fıkıhtan efdaldir. Çünkü insanın Rabbine nasıl kulluk edeceğini bilmesi onun için,birçok ilme sahip olmasından daha hayırlıdır. El-Fıkhu’l-Ebsat, 36 (İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu)
- “İslâm tarihinde Müslümanlara ait bir ibadet mekânında Hristiyanların da ibadet etmelerine izin verildiğini gösteren ilk uygulamanın Hz. Peygamber zamanında gerçekleştiğini biliyoruz. Nitekim Hz. Peygamber, kendisiyle görüşmek üzere Medine'ye gelen Necran Hristiyanlarını Mescid-i Nebevi’de kabul etmiş ve onların orada ibadet etmelerine izin vermişti. Suriye fethedildiğinde buradaki Yuhanna Kilisesi’nin bir bölümü kilise olarak kullanılmaya devam edilirken, daha küçük olan bir başka bölümü Müslümanların namaz kılmaları için tahsis edilmişti. Bu uygulamanın aynısını Kurtuba’da görmekteyiz.Vicente Kilisesi'nin yarısı, varılan antlaşma çerçevesinde namaz kılınacak bir yere dönüştürülmüştür. Öte taraftan bazı camilerin, kiliselerin veya sinagogların tam karş1Sina veya yanına yapıldığını gösteren örneklere de sahip bulunmaktayiz. Bunlardan birisi, bugünkü Portekiz sınırları içerisinde kalan Algarve 'deki meşhur Ğurab Kilisesi ile tam karşısındaki cami örneğidir. Ġurab Kilisesi çok eski bir ibadethaneydi ve Hristiyanlar için önemli ziyaret mekanlarından biriydi. İlginç olan husus şudur ki, bu kiliseđe surekli yemek pişirilir ve camiye gelen Müslümanlara da buradan günlük olarak karşılıksız yemek verilirdi. Daha da ilginç bir örnek, Muvahhid hükümdar Yâkub el-Mansur un döneminde (1184-1199) Müslümanlar, Yahudiler ve Hristivanların birlikte yağmur duasına çıkmalarıdır. Tarihçi el-Merrakuşî, Ebu'l-Abbas es-Sebtî (ö. 601/1204) adlı âlimin hayatından ve kerametlerinden söz ederken, adı geçen hükümdarın talebiyle Merrakes şehrinin nüfusunu teşkil eden halkın tamamının, bu âlimin imamlığında yapılacak yağmur duasına iştirak etmek için şehir dışına çıktığını, Yahudiler ve Hristiyanlar dahil şehirde kimsenin kalmadığını belirtir. Müşterek dua meselesiyle İslâm coğrafyasının başka bölgelerinde de karşılaşabilmekteyiz. Mesela kaynaklarda, uygulamalarıyla her dinden halkın sevgisini kazanan Tolonoğlu devleti emirlerinden Ahmed b. Tolon'un, hastalığı sırasında şifa bulması için Müslümanlar camilerde, Hristiyanlar kiliselerde, Yahudilerse havralarda dua etmişlerdir. Emir vefat ettiğinde ise her cemaatin lideri ellerine kutsal kitaplarını alarak onun defin merasimine iştirak etmişler ve dualar okumuşlardır. 207 Bu uygulamalar bize Müslümanların en kutsal mekânlar olan mabetlerde ve keza bir ibadet türü olan yağmur duasında veya cenaze merasiminde bile gayrimüslimlerle bir arada olmaktan kaçınmadıklarini göstermesi bakımından onemlidir" s. 96-97-98 (İslam Kültüründe Hoşgörü)
- Dinimizde helal haram kılma yetkisi esas olarak Allah'a aittir. (40 Hadis 40 Yorum)
- İhtiyaçların sınırsız olduğu fikrinin kapitalist ekonominin uydurduğu bir safsata olduğunu, sınırsız olanın önüne geçilmediği zaman büyük tehlikeler doğuracak olan şeyin insanın ihtirası olduğunu idrak edecektir (40 Hadis 40 Yorum)
- Ebu Hanife’nin hadisteki başarısına işaret eden bir çok rivayet vardır. Sika hadisçilerinden İsrail b. Yunus, “Numan ne güzel adam,içinde fıkıh olan her hadisi ondan daha iyi ezberleyen, ondan daha titiz araştıran, içinde fıkhî hükmü ondan daha iyi bilen kimse yoktur”. diyerek Onun diğer muhaddisler gibi sadece rivayet nakilcisi olmayıp, hüküm değeri taşıyan haberlere itibar ettiğine işaret etmiştir. (İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu)
- " Sevdiğini dengeli sev , gün olur düşmanın olur,kızdığına dengeli kız ,gün olur dostun olur ." ( Tirmizi , Birr,60) (40 Hadis 40 Yorum)
- Hazreti Ali’nin,hilafet merkezini Kûfe’ye nakletmesinden sonra çok sayıda sahâbi Kûfe’ye göç etti, bunların sayılarının 1500 civarında olduğu belirtilmektedir. (İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu)
- “Görüldüğü üzere, burada da savaşmak ve öldürmek, kişilerin kafir veya münafik olmalarıyla değil, düşman ve hain olmalarıyla ilişkilen. dirilmiştir. Müslümanların amansız düşmanları olan müşrikler bile Kur’an’a göre sadece müşrik oldukları için değil, ancak savaş hâlinde saldırıya muhataptırlar” s.38 İlgili ayetler, tarihî ve sosyal bağı lamından koparılmadan incelenir ve Hz. Peygamber'in sünneti de bi doğrultuda değerlendirilirse, din ve inanç hürriyetinin, İslâm Dininin ayırıcı bir vasfi olduğu da söylenebilir” s.68” (İslam Kültüründe Hoşgörü)
- Elif okuduk ötürü Pazar eyledik götürü Yaratılanı hoş gördük Yaradan'dan ötürü (40 Hadis 40 Yorum)
- Ebû Hanife bütün ilaçları toplayan bir eczacı gibi değil, bunlardan hastaya faydalı olanı tespit eden bir tabip gibi davranmıştır. (İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu)
- Selamlaşmak insanlar arası iletişimin anahtarıdır. " Size bir selam verildiğinde , ondan daha güzeliyle selamlayın veya aynısıyla karşılık verin ." (Nisa ,4/86) (40 Hadis 40 Yorum)
- Meşveret akılların birbirine aşılanmasıdır (40 Hadis 40 Yorum)
- Sözün özü,hangi makam ve mevkide bulunursak bulunalım ,aklımıza ve bilgimize ne kadar güvenirsek güvenelim , " Her ilim sahibinin üstünde bir bilen vardır ." (Yusuf suresi ,12,55) (40 Hadis 40 Yorum)