Mehmet Mazak kimdir? Mehmet Mazak kitapları ve sözleri
Türk Araştırmacı Yazar Mehmet Mazak hayatı araştırılıyor. Peki Mehmet Mazak kimdir? Mehmet Mazak aslen nerelidir? Mehmet Mazak ne zaman, nerede doğdu? Mehmet Mazak hayatta mı? İşte Mehmet Mazak hayatı...

Doğum Tarihi: 1971
Doğum Yeri: Erdemli, Mersin
Mehmet Mazak kimdir?
1971 yılında Mersin’in Erdemli ilçesinde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladı. 1995 yılında Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu. 1998 yılında “İstanbul’da Kayıkçı Esnafı ve 1802 Tarihli Kayıkçı Esnafı Sayım Defteri” konulu yüksek lisans tezini tamamladı.
İlk kitabı 1998 yılında “Eski İstanbul'da Deniz Ulaşımı” adıyla İDO tarafından yayımlandı. Daha sonra İstanbul’un aydınlatma ve ısıtma tarihi ile ilgili olarak“Osmanlı'dan Günümüze Havagazının Tarihçesi” kitabı üç cilt halinde İGDAŞ tarafından yayımlandı. Bu yayınları 2000 yılında “İstanbul Depremleri”, 2001 yılında“Osmanlı'da Çevre ve Sokak Temizliği”, 2006 yılında “Baki Kente Ab-ı Beka Hamidiye” kitapları takip etti.
İstanbul şehir tarihi ve kültürü üzerine çok sayıda makalesi yayımlanan Mehmet Mazak bazı dergilerin yayın ve bilim kurullarında bulundu.
Çalışmalarına İstanbul’un 1850-1930 yılları arasındaki sosyal değişimi ve gündelik hayatı üzerine araştırmalarıyla devam etmektedir.
1996 yılında Aynur Hanım’la evlendi. Bu evlilikten 18 Nisan 2001 yılında Beyzanur,19 Mart 2003 yılında Betül, 23 Ekim 2008 yılında Mehmet Emre dünyaya geldi.
İş hayatına 1995 Ağustos’unda İstanbul Kültür Sanat A.Ş.’de eski Eserler ve Arşiv Uzmanı olarak başladı. İki yıl burada çalıştıkdan sonra Haziran 1997 yılında İGDAŞ (İstanbul Gaz Dağıtım A.Ş.)’e geçti.2007 Yılında tekrar İstanbul Kültür Sanat A.Ş.’ye geri döndü, burada kültür yöneticiliği yaptıktan sonra Ocak 2011 yılında Sultanbeyli Belediyesi'nr Kültür Müdürü olarak geçti.
Halen Sultanbeyli Belediyesi'nde Kültür ve Sosyal İşler Müdürü olarak iş hayatıdevam etmektedir.
Mehmet Mazak Kitapları - Eserleri
- Gündelik Hayattan Renklerle Eski İstanbul
- Tanzifat-ı İstanbul
- Mersin Limanı Tarihi
- İstanbul Kayıkçıları
- Boğaziçi ve Kayık Kültürü
- Osmanlı Deniz Ticaretinin Yükselen Değeri Mersin
- Şehir Kokusu
- İstanbul Mavnaları
Mehmet Mazak Alıntıları - Sözleri
- Mavna Maûne; Yük taşıyan büyük kayık. Mavna, yelkenli ve kürekle tahrik olunur, güvertesiz, ağır ve büyücek kayık ki, başlıca iskeleden gemilere yük naklinde kullanılır. Arabî de erzak nakline mahsus demektir. Başka bir ifadeyle Mavna, limanlara yanaşamayan, şamandıralara bağlı olarak yükleme Ve boşaltma yapan gemilerle yakın kıyılara yük taşıyan güvertesi olmayan tekne demektir. Mavnaların batık gemilerin çıkartılmasında da kullanıldıkları bilinmektedir. (İstanbul Kayıkçıları)
- ... Amadeo Preziosi, diğer Oryantalist ressamlardan farklı olarak, İstanbul’dan gelip geçmedi. İstanbul’dan hemen hiç kopmadan, Eylül 1842 yılından Eylül 1882’ye kadar Batı’lıların ifadesiyle “Dünya Kentlerinin Kraliçesi” İstanbul ile yaşamını bütünleştirdi. Bu nedenledir ki Haluk Şehsuvaroğlu’nun tanımladığı gibi, “İstanbul’un semasının ve ışığının bütün sırrını suluboya tuvallerinde dile getiren ressam” olarak Osmanlı ve İstanbul’lu yaşamını sürdürdü. Preziosi’nin bu yaklaşımını 19. yüzyıl İngiliz yazarı Julia Pardoe’nun ifadesiyle şöyle belirtebiliriz “Bir Avrupalı, bu ülke halkını ne kadar yakından tanır, onların içgüdülerini inceler, geleneklerinin sağlamlığını sezinlemeye çalışırsa, giderek, Türklerin yüce gönüllülüğüne o oranda daha çok hayran kalır.” diyerek Preziosi’nin de Türkiye’deki minyatürü, nakışı, çiniyi ve çarşıdaki kalabalığın renklerini adamakıllı inceleyerek resimlerini öyle yaptığı anlaşılmaktadır. (Boğaziçi ve Kayık Kültürü)
- "1826-1850 arasında kurulduğu düşünülen Çardak İskelesi Deniz Hamamı, İstanbul'da denize ilk girilen yer ve mekân olarak literatüre girmiştir." (Boğaziçi ve Kayık Kültürü)
- Saltanat kayığının baş tarafında, güç ve egemenliğin sembolü olan kanat açmış kartal figürü bulunurdu. Kayığın kıç tarafında kırmızı çuhadan sırma saçaklı bir sayeban (gölgelik) ya da tak ile örtülü olur, padişah burada otururdu. Bu tak veya köşklerin içi sedef, kaplumbağa kabuğu, fildişi, abonoz kaplı turkuaz taşlarla bezenirdi. (İstanbul Kayıkçıları)
- "Hamlacılarda kürekleri çekerlerken hanım müşterilere bakmamaya özen gösterirler. Hamlacılar için kural hanım müşterilere bakmadan sağ veya sol omuz hizasından başka yöne bakması şeklindedir." (Boğaziçi ve Kayık Kültürü)
- Yetim kalan Mecit, 1917 yılında Kazım Karabekir Paşa’nın talimatlarıyla, İstanbul’a, Okmeydanı’nda şimdiki Darülaceze’nin yakınlarında bulunan, çocukların kaldığı devlet yetimhanesine gönderilmiştir. Kazım Karabekir Paşa, İstiklal Savaşı öncesi ve sonrası, ailesi savaşlarda şehit düşmüş çocukları toplatarak hem onlara bir yuva kurmuş hem de eğitim ve öğretimleriyle yakından ilgilenmiştir. Tarihe “Mavi Gömlekliler” olarak geçen bu yetim çocuklar, ülke ekonomisine katkıda bulunmak üzere özel olarak kurulan iş ocaklarında kıymetli birer usta olarak yetiştirilmiş ve eğitilmişlerdir. İşte bu yuvalara yolu düşen ve buradaki eğitimlerle vatanına ve milletine hizmet etme bahtiyarlığına erişenlerden biri de Mecit Çetinkaya’dır. (Boğaziçi ve Kayık Kültürü)
- Sadece Müslümanların değil Hıristiyanların özel günlerinde de sokakların ekstra temizlenmesi için emirler yayınlayan Osmanlı yönetimi gayrimüslim tebanında memnuniyetini sağlamayı ihmal etmemiştir. Rum milletinin kutsal gününde Fener semti bölgesinde yolların ekstra temizlendiği ise konuyla ilgili edindiğimiz diğer detaylardandır. (Tanzifat-ı İstanbul)
- ...III. Murad 1576 yılında, Atmeydanı'nı yılda bir defa Beyazdı Camii avlusunun ise ayda iki kere Hıristiyanlara süpürtülmesini istemiştir. Bu görevlendirmenin muhtemelen vergi muafiyeti karşılığında verildiği anlaşılmaktadır. (Tanzifat-ı İstanbul)
- "Üç tarafı denizlerle çevrili bu kadim şehre Arap dünyasında 'Ümm-i Dünya' (Dünya'nın anası) denmiştir." (Boğaziçi ve Kayık Kültürü)
- "Kadınlar iskeleden kayığa binerken kayıkçılar yardım için ellerinden tutmaz, kadınlar kayıkçının omzuna hafifçe tutunarak binerdi. Kayıkçı esnafında ana kural hanımlara el verme yok, omuz verme var şeklindeydi." (Boğaziçi ve Kayık Kültürü)
- Hünkarın en gösterişli kayığı herhalde on kürekten yukarı ve genellikle 16 kürekli olurdu. Padişahların çeşitli vesilelerle on üç, on iki, yedi çifte piyadelerle dolaştığı olurdu. Osmanlı devletinde padişahların ve saray mensuplarının, Boğaziçi, Haliç gezilerinde bindikleri teknelere “Saltanat kayıkları” denilirdi. Saltanat kayıkları tezyinat ve süslemeleriyle birer yüzen minyatür saray görünümünde olurdu. Bu kayıklar, İstanbul’da Tersane-i Amire’de İnşa edilirdi. Kayıklar, bindirme veya armuz kaplama tarzında yapılır, özel olarak biçimlenir ve süslenirdi. Uç kısımları helezonik kıvrımlı baş şekilli Kancabaş, ileriye doğru mahmuz şeklinde uzamış baş şekilli kemanebaş, veya bordalarında hilal şekilli kabartmalar tüm bu koleksiyonu, dönem ve üslup olarak birbirinden ayırırdı. (İstanbul Kayıkçıları)
- "Ana vatanı Filistin toprakları olan erguvan, utancın rengi olarak bilinir." (Boğaziçi ve Kayık Kültürü)
- Pereme Bizans döneminde kullanılan deniz üzeri binek vasıtalarını pereme denilen kayık türü oluşturmaktadır. (İstanbul Kayıkçıları)
- Pazar kayığı kendine özgü yapısı olan, öbür kayıt türlerinden kolayca ayrılabilen, bağımsız bir tek nedir. Ayrılığının en belirgin yanı, koca gövdesidir. Bunların en belirgin özelliği toplu taşıma vasıtası olmasıdır. Pazar kayıklarını günümüzün deniz otobüslerine, metrobüs ya da vagonlara benzetebiliriz. Bunların en büyük fonksiyonu toplu taşıma vasıtası olmasıdır. Pazar kayıkları altı hamlacı ve bir reis tarafından idare edilmekteydi. Pazar kayığı hamlacığının en meşakkatli işlerden olduğu söylenebilir. (İstanbul Kayıkçıları)
- "Piyadeler en ince yapılı kayıklardır. Uzun ve dardırlar. Abdülhak Şinasi Hisar'a göre düş kurmak ve düşlere dalmak için bunlardan daha uygun beşik yoktur. Bu beşikleri de hilali, bembeyaz gömlekli, ateş, al vişne çürüğü, kahverengi saltalı hamlacılar (birinci kürek), sigoryacılar (ikinci kürek) ve de mangacılar (üçüncü, dördüncü ve beşinci kürek) sallar." (Boğaziçi ve Kayık Kültürü)
- Mavna ve mavnacılık mesleğinin ilk başlaması Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethiyle başladığı yazılı kaynaklarda belirtilmektedir. (İstanbul Kayıkçıları)
- Peremelerde amaç, bir yerden bir yere mümkün olan en fazla hızla gitmek ve çevreye caka satmak olmayıp, cefakar bir eşek ya da araba atı gibi, kabil olduğu kadar insan ve yük taşımak olduğundan, tipleri ve yapılışları da, bu ticari niteliklerine uyduruluyordu. (İstanbul Kayıkçıları)
- "(...) Ramazan Tenbihnâmesi yayınlanırdı. Tenbihnâme ile halkın güvenliğinin sağlanması, Ramazan ayı dolayısı ile gıda ürünlerine zam yapılmaması, halkın eğlence ve ibadetlerini sağlıklı şekilde yerine getirebilmesi için önlemler alınırdı." (Boğaziçi ve Kayık Kültürü)
- Safra Kayığı Safra, muvazenet (denge) temini için yelkenli gemilerin sintine konan Maden, taş, kum gibi ağırlıklara verilen addır. Safra, gemilerde muvazenet temini için kullanılır. Safra kayığı ise bunları taşıyan kayıktır. (İstanbul Kayıkçıları)
- "Yaradana hamdolsun, yaradılmışa şan." (Boğaziçi ve Kayık Kültürü)