Mihail Zoşçenko kimdir? Mihail Zoşçenko kitapları ve sözleri
Rus yazar Mihail Zoşçenko hayatı araştırılıyor. Peki Mihail Zoşçenko kimdir? Mihail Zoşçenko aslen nerelidir? Mihail Zoşçenko ne zaman, nerede doğdu? Mihail Zoşçenko hayatta mı? İşte Mihail Zoşçenko hayatı... Mihail Zoşçenko yaşıyor mu? Mihail Zoşçenko ne zaman, nerede öldü?

Tam / Gerçek Adı: Mihail Mihayloviç Zoşçenko
Doğum Tarihi: 10 Ağustos 1895
Doğum Yeri: St. Petersburg, Rusya
Ölüm Tarihi: 22 Temmuz 1958
Ölüm Yeri: St. Petersburg, Rusya
Mihail Zoşçenko kimdir?
Mihail Mihayloviç Zoşçenko (Михаил Михайлович Зощенко ; St. Petersburg, 10 Ağustos 1895 - 22 Temmuz 1958) Sovyet döneminde önemli bir Rus hicivcisiydi.
Babası Mihail İvanovich Zoshchenko St. Petersburg'da Suvorov Müzesi'nin dış dekorasyonundan sorumlu bir mozik ustasıydı.1907'de babasını kaybettikten sonra ilk öykülerini yazmaya başladı. Geleceğin yazarı olarak, 1913'de St. Petersburg Üniversitesi'nde Hukuk fakültesine başladı. Fakat bir yıl sonra ücretlerini ödeyemediği için okulu yarım bıraktı. Bu sıralarda bilinen ilk öyküsü Yirmi Kapik'i yazdı. I. Dünya Savaşı sırasında orduya katıldı. Cephede bir gaz saldırısı sonrasında kalp rahatsızlığı geçirdi ve 1917'de birkaç madalya ile terhis oldu. 1919'da Kızıl Ordu'ya katılır fakat rahatsızlığı sürdüğü için ayrıldı. Daha sonra Serapion Kardeşler'in görüşlerini benimsedi. 1919 yılında yayın yönetmenliğini Çukovsky'nin yaptığı Vsemirnaya Literatura yayınevinin bünyesinde çalıştı. 1920'li yıllarda belirli bir popülariteye ulaştı, aynı yıl annesi Yelena Osipovna Zoshchenko'yu kaybetti. 1921 yılı boyunca Bay Nazar İlyiç Sinebhryurov'un Öyküleri isimli öykü serisini yazmaya başladı. Edebiyat çevrelerinde ilgi gördü ve yazarın basılan ilk kitabı oldu.
1923 yılında Duygusal Öyküler adıyla toplanacak ilk uzun öyküsü Keçi'yi hazırladı. Aynı yılın Şubat ayı içerisinde Belçika'da bir dergide bir öykü çevirisi yayımlandı. Avrupa'da Sovyet literaründen ilk çeviri örnek olması bakımından dikkat çekiciydi.
Eşzamanlı bir şekilde onu "İnsanlar"'a erişilebilir yapan yazının, basitleştirilen ruhsuz bir tarzını geliştirdi ve resmi isteklere taklitle ulaşılabilinirdi: "Ben, çok sıkı bir şekilde yazarım. Benim cümlelerim, kısadır. Yoksullara erişilebilir." Bu tarz, kendi etrafında takınılan tavrın bir parçası olarak onu benimseyen besteci Dmitri Shostakovich tarafından çok takdir edilir. Solomon Volkov bu tavrı Yrudivy (meczupluk) olarak tanımlar.
Zoshchenko, 1939'da Lenin hakkında çocuklar için kısa bir hikaye dizisi yazdı: Lenin Hakkında Öyküler (Rasskazı O Lenine). Bu öykü ile Emekçi Kızıl Bayrak Madalyası aldı. Delaware Undergradute Üniversitesi Araştırma programına göre, hikayeler Sovyet rejiminin eleştirisi niteliğindeydi. 1942 yılında Güneş Doğmadan Önce (Pered Voshodom Slontsa) isimli uzun öyküsü Sovyetler Birliği Komünist Partisi tarafından Sovyetlere ağır eleştiri ve hakaret olarak değerlendirildi. Bolşevik dergisinde hakkında eleştiriler yapıldı.
1946'da Bir Maymunun Serüveni adlı öyküsü bir öncekinden daha kötü sonuçlar doğurdu. Zhdanov Doktrini ile suçlandıktan sonra 4 Eylül 1946'da Yazarlar Birliğinden ihraç edildi. Bundan sonra yoksul bir hayat sürmeye başladı. Bu dönem boyunca çeşitli yazarların romanlarını Rusça'ya çevirmek gibi işlerle uğraştı. 1953 yılında Yazarlar Birliğine tekrar alındı. Güneş Doğmadan Önce isimli öyküsü 1972 yılına kadar sansürlü kaldı.
22 Temmuz 1958'de kalp yetmezliğinden öldü.
Mihail Zoşçenko Kitapları - Eserleri
- Çarın Çizmeleri
- Lastik Pabuçlar
- Eve Giderken
- Küçük İnsan Öyküleri
- Sinirli İnsanlar
- Limonata
- Polis Köpeği
- Talih İşareti
Mihail Zoşçenko Alıntıları - Sözleri
- Özür dilerim de," dedim, "ben bu işten bir şey anlamadım. Sosyal bir devrim oldu," dedim, "sosyalizm. Bizde toprak ağasının yeri olamaz ki! " "Ama İşte," dedi, "olabiliyor. Bakın," dedi, "ben toprak ağasıyım. Ben, sizin devriminize rağmen hala varım. Ve" dedi, "tükürmüşüm her şeye, krallar gibi yaşıyorum. Sizin sosyal devriminiz de beni hiç ırgalamaz." (Eve Giderken)
- Alyoşa’nın odasına girdiğim vakit, maymun masanın başındaydı. Sinema gişesindeki kadın kasiyerler gibi, ciddî bir tavırla oturmuş, çay kaşığıyla sütlaç yiyordu. Alyoşa bana: “Onu öyle bir terbiye ettim ki, şimdi bütün çocuklara, hatta bazı büyüklere bile örnek olabilir” dedi. (Çarın Çizmeleri)
- Bu dünyada en değerli yaratık çocuktur; bunun tersini kimse iddia edemez. (Çarın Çizmeleri)
- İnsanlara sevgi duymak, onlara bazen armağanlar vermek gerektiğini düşündüm. Çünkü bir armağan verildiğinde, alanın da, verenin de içi pırıl pırıl aydınlanır. (Lastik Pabuçlar)
- Bir çiçek yatağında gözlerine ilişen nefis bir çiçek ya da çöplüklerde sıçrayan küçük bir serçe onları ağlatırdı. (Sinirli İnsanlar)
- öyle bir ışıldıyor ki, ona daha bir güzellik veriyor. Yüzüne ilginç demek mümkün değil aslında, burnu biraz kıvrık, kaşları da tuhaf, kılları çok uzun, ama o kederli gözleri bütün bunları örtüyor ve yüzünde çirkin hiçbir şey bırakmıyor. Biliyor musun," dedi, "bu gözlere vuruldum ben." (Eve Giderken)
- Yorgun yüzüne bakıyorum, anlıyorum ki haklı: Tıp ona yardım edemez. (Eve Giderken)
- kabiliyetli biriydi, güzel şeyleri, iyi şeyleri kötü örneklerden hemen ayırabiliyordu. (Sinirli İnsanlar)
- Hep yüce kişilerin, büyük adamların hayatları, onların öğretici davranışları, parlak düşünceleri, sözleri yazılmaz ya! İnsan, hayatın kadife kaplı kitabında yer almıyan kişilerin deneylerinden de yararlanmalı. (Sinirli İnsanlar)
- Güzel söz söyleme gücü, tabiatın insanlara verdiği en büyük yetenektir. (Çarın Çizmeleri)
- Hatta yarı şaka yarı ciddi dedi ki: " Dikkat et, kızıl sakal, kızım senin vaftizin yüzünden üşütmesin. Yoksa seni tapınağına mıhlarım." Rahip bunu işitince eli ayağı titredi. (Eve Giderken)
- Ölümden başka her şey geçiciydi şu dünyada. (Sinirli İnsanlar)
- "Keşke," dedi, "sana uğramasaydım. "Şiir gibiydi içim, sen yüreğime ağırlık verdin." (Eve Giderken)
- Bugünün küçükleri yarının büyükleridir. Bütün umudumuz olan bugünün küçüklerini el üstünde tutmalıyız! (Çarın Çizmeleri)
- Ama yakınlarda kızı olmuştu ve onu vaftiz ettirmeye karar vermişti. Doğrusu karısı, ürkek taze anne, vaftiz için onun başının etini yemişti. Sadece karısı değil, basiretsiz kayınpederiyle kaynanası da ellerinden geleni eksik etmemişlerdi. Dırdır edip duruyorlardı, efendime söyleyeyim, vaftiz edilmezse çok çabuk büyürmüş de, veya vaftiz edilmeden ölüverirmiş de, o zaman ne fena olurmuş, falan filan. (Eve Giderken)
- Biraz saf limon suyu 100 gr kadar, bir dilim kabuklu limon..Bir tutam limon şurubu, bir tutam nane şurubu ve nane,buzları o sürahiye benzeyen şeyin içine koyun ve cihaza yerleştirin 40 sanıye karışması yeter, frozen harikulade bir içecek (Limonata)
- Her şeyin beleş olacağı o an gelinceye kadar para lâzım adama. (Sinirli İnsanlar)
- Aynı düz yolda yolunu şaşıran insanlar gibisiniz! (Küçük İnsan Öyküleri)
- Işık bütün pislikleri silip süpürüyor. (Sinirli İnsanlar)
- Bilinmeyen bir kadını tanır, bilirsem Gönülsüzce bakarım yüzüne onun, o bildiğim yüzüne, Ve parmağına nişan yüzüğünü gönülsüzce takarım. Ama nasıl olduysa oldu, şairimiz tanıdığı bir kıza tutuluverdi; bunun sonucunda da, şiir dehâsı eski düşünceleriyle çelişen bir yola sapıverdi. (Sinirli İnsanlar)