diorex
life

Mizancı Mehmed Murad kimdir? Mizancı Mehmed Murad kitapları ve sözleri

Gazeteci, Fikir adamı, Tarihçi, Yazar Mizancı Mehmed Murad hayatı araştırılıyor. Peki Mizancı Mehmed Murad kimdir? Mizancı Mehmed Murad aslen nerelidir? Mizancı Mehmed Murad ne zaman, nerede doğdu? Mizancı Mehmed Murad hayatta mı? İşte Mizancı Mehmed Murad hayatı... Mizancı Mehmed Murad yaşıyor mu? Mizancı Mehmed Murad ne zaman, nerede öldü?

  • 26.12.2022 07:00
Mizancı Mehmed Murad kimdir? Mizancı Mehmed Murad kitapları ve sözleri
Gazeteci, Fikir adamı, Tarihçi, Yazar Mizancı Mehmed Murad edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Mizancı Mehmed Murad hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Mizancı Mehmed Murad hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Mizancı Mehmed Murad hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1854

Doğum Yeri: Dağıstan

Ölüm Tarihi: 15 Nisan 1917

Ölüm Yeri: İstanbul

Mizancı Mehmed Murad kimdir?

Mehmet Murat Bey, Mizancı Murat (1854, Dağıstan - 15 Nisan 1917, İstanbul), Türk politikacı, gazeteci, tarihçi ve yazar.

Tanzimat ve II Meşrutiyet döneminin önemli bir fikir adamıdır. Adı, 1886 yılında yayımlamaya başladığı Mizan gazetesi ile özdeşleşmiştir; hemen hemen tüm kaynaklarda "Mizancı Murat" olarak anılır. Ülkede meşrutiyetin ilan edilmesi için mücadele verdi. Kısa bir süre liderliğini bile yapmış olmasına rağmen Jön Türkler'le farklı düşüncelere sahip olduğundan meşrutiyet ilan edildikten sonra İttihat ve Terakki yönetimine muhalefet etti; devletin resmi ideolojisinin Osmanlılık, kültürel ideolojisi ise İslam birliği olması gerektiğini savundu. Devrinde yetişen yeni nesle tarih bilinci aşılamada etkili oldu.

Yaşamı

1853 yılında Dağıstan’ın Huraki köyünde dünyaya geldi. Babası, Hacı Mustafa Efendi'dir. Dağıstan’ın özgürlük savaşçısı Hacı Murat'a atfen kendisine Murat adı verildi. 1864'te rüştiye öğrenimini tamamladıktan sonra lise öğrenimini için Sivastopol'a gönderildi; 1873'te Sivastapol İdadisi'ni bitirdikten sonra İstanbul’a geldi. Maliye nazırı Dağıstanlı Şirvanizade Rüştü Paşa’nın konağına yerleşerek onun tarafından himaye edildi. Şirvanizade Halep valisi olarak atanınca onunla beraber Halep'e gitti. Şirvanizade'nin ölümü üzerine İstanbul'a dönüp Sait Molla'nın oğullarına ders vermek üzere onun yalısına yerleşti.

Rusça ve Fransızcayı bilen Mehmet Murat, Hariciye Nezareti Matbuat Kalemi'nde (Dışişleri Bakanlığı Basın-Yayın Müşavirliği) çevirmen olarak iş buldu. 1877'de Hilmi Molla'nın kızı Hasibe Hanım ile evlendi. 1877'de Mülkiye Mektebinde tarih ve coğrafya dersleri; 1880'de Darülmuallimin'de tarih dersleri vermeye başladı; bu okulda müdürlük de yaptı. 1882 yılında da Maarif Nezareti Teftiş ve Muayene Heyeti üyeliğine getirildi.

1876-1877'de Vakit ve İttihad gazetelerinde siyasi konularla ilgili olarak düzenli bir şekilde yazılar yayımlamış olan Mehmet Murad Bey,1886 yılından itibaren “Mizan” Gazetesini yayınlamaya başladı. Yazılarında hürriyet ve meşrutiyet üzerinde durdu. Yönetime eleştiriler yöneltmesi, takibe alınmasına ve şiddetli bir şekilde baskı görmesine sebep oldu; gazetesi sansüre uğradı ve sık sık kapatıldı. 1890'da Mizan'ın yayımını durdurdu. 1891'de Düyun-u Umumiye komiserliği görevine getirildi ve dört yıl bu görevi sürdürdü. Memleketin kalkınması amacıyla hazırladığı reform teklifi de padişahtan ilgi görmeyince, İstanbul’dan ayrılmaya karar verdi. Düyun-u Umumiye'deki yabancıların da etkisiyle Avrupa'ya kaçtı.

Kasım 1895 yılı sonunda Sivastopol üzerinden Dağıstan'a ve oradan da Kiev-Viyana yoluyla Paris'e giden Mehmed Murad, sürgün veya çeşitli vesilelerle yurt dışında bulunan Jön Türkler ile temas kurdu. Ardından Ermeni meselesine bir çözüm bulmak umuduyla Londra'da başbakan Lord Salisbury ve Ermeni komitacılarla görüştüyse de bir sonuç elde edemedi. Paris'e döndüğünde İttihat ve Terakki Partisi'nin Paris şubesi başkanlığını yürüten Ahmet Rıza'dan da ilgi görmeyince Kahire'ye gitti ve Mizan'ı orada yayımladı. Bu dönemde yazılarında II. Abdülhamit'e ağır eleştirilerde bulundu. Bir makalesinde Sultan'ı tahttan ayrılmaya davet ettiği için idama mahkûm oldu

1896 yılının Temmuz ayında tekrar Paris'e giden Mehmet Murat Bey, Kasım 1896'da yapılan kongrede Ahmet Rıza karşıtlarının desteğiyle İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin başına geçti. Cemiyetin merkezini Cenevre'ye taşıdı ve Mizan gazetesinin yayımını Cenevre'de sürdürdü. Artık cemiyet, Mizancı Murat'ın başında olduğu Cenevre ve Ahmet Rıza'nın önderlik ettiği Paris kolu olmak üzere ikiye bölünmüştü. Mizancı Murat'ın cemiyet başkanlığı, 1897'de istifa etmesiyle sona erdi. O yıl, İstanbul'da tanınmış bütün Jön Türkler'i toplayıp Trablusgarp'a sürgüne gönderen padişah, Avrupa'daki Jön Türklerin İstanbul'a dönmesini ve Jön Türk gazetelerin kapatılmasını sağlamak için serhafiye Ahmet Celalettin Paşa'yı görevlendirmişti. Mizancı Murat; İstanbul'a dönmeye ikna olan Jön Türkler arasındaydı.

Mizancı Murat, gazetesinin yayımını durdurup İstanbul'a döndüğünde Ahmet Celalettin Paşa'nın padişah adına verdiği reform vaatlerinin gerçekleşmediğini gördü. Talep ettiği fikir özgürlüğü sağlanmamış, gazeteci göz hapsine alınmıştı. 1899'da Şûra-yı Devlet Maliye Dairesi üyeliğine getirildi. 1908'e kadar bu görevde bulundu.

1908'de II. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte görevinden ayrıldı ve Mizan'ı yeniden çıkarmaya başladı. Bu defa iktidardaki İttihat ve Terakki mensuplarına muhalefet etmekteydi, İslami bir çizgiye kaymıştı. Bir süre sonra gazetesi kapatıldı, kendisi göz altına alındı. İtihat ve Terakki yönetimine karşı başlatılan 31 Mart İsyanı'na karıştığı öne sürüldü; sıkıyönetim mahkesmesinde yargılandıktan sonra müebbet kalebentlik cezası ile Rodos'a sürüldü. Rodos ve Midilli'de yaklaşıl dört yıl kadar geçirdi. Bu sırada on iki cilt olarak tasarladığı, “Tarih-i Ebülfaruk” adlı Osmanlı Tarihinin, Köprülüler bölümü dahil olan yedi ciltlik bölümünü yayımladı.

1912'de genel aftan yararlanarak İstanbul'a döndü. Tedavi olmak için bir süre İsviçre ve Fransa'da bulunduktan sonra tekrar İstanbul'a gitti. Bazı gazete ve dergileri yayımlamayı, İttihat ve Terakki'ye muhalefet etmeyi sürdürdü. 15 Nisan 1917'de Anadolu Hisarı'ndaki yalısında hayatını kaybetti

Anılarını 1908'de Mücahede-i Milliye adı altında yayınlamıştır. Ayrıca 1892'de kaleme aldığı tek romanı "Turfanda mı Yoksa Turfa Mı" otobiyografik özellikler taşır.

Mizancı Mehmed Murad Kitapları - Eserleri

  • Turfanda mı Yoksa Turfa mı ?
  • Turfanda mı Yoksa Turfa mı ?
  • Muhteşem Süleyman
  • Selimiye - Sarı Selim
  • Kanuni - Dünyanın Mimarı
  • Turfanda mı Yoksa Turfa mı?
  • Hürriyet Vadisinde Bir Pençe-i İstibdad
  • Enkaz-ı İstibdad İçinde Züğürdün Tesellisi
  • Tatlı Emeller Acı Hakikatler
  • Meskenet Mazeret Teşkil Eder mi?

Mizancı Mehmed Murad Alıntıları - Sözleri

  • "Tam insan olmayı isteyenler, yaşamak denilen mücadelenin acı ve tatlı tecrübelerinden paylarını almalıdırlar." (Turfanda mı Yoksa Turfa mı ?)
  • Hürriyetet devrinde bir adam bedava hapis edilemez. Kanuni sebeplerden başka kanuni usûlde lazımdır. (Hürriyet Vadisinde Bir Pençe-i İstibdad)
  • |.Viyana seferi gerçekte Avrupa’ya göz dağı vermekti. (Kanuni - Dünyanın Mimarı)
  • Basın resmi müesseselerden olmamakla beraber, medenî ve meşrutî memleketlerce aslî medenî müessese itibariyle pek büyük bir mevki işgal etmiştir. Bundan dolayı memleketin ahval-i ruhiyesine vukuf itibariyle hükûmetten bile önde gelir. (Enkaz-ı İstibdad İçinde Züğürdün Tesellisi)
  • “Ah, güzelim! Bir kere görsen! İnsanların neler yapabileceklerini görerek kahrolursun.” (Turfanda mı Yoksa Turfa mı?)
  • "Belki gözlerinden çok, gönlüyle görüyordu." (Turfanda mı Yoksa Turfa mı?)
  • "Tam insan olmayı isteyenler, yaşamak denilen mücadelenin acı ve tatlı tecrübelerinden paylarını almalıdırlar." (Turfanda mı Yoksa Turfa mı?)
  • "Belki gözlerinden çok, gönlüyle görüyordu." (Turfanda mı Yoksa Turfa mı ?)
  • Cehaletin kara perdesini kaldırarak kafaları aydınlatmaktan başka bir şey lazım mı? (Turfanda mı Yoksa Turfa mı ?)
  • Murat Bey'in hatıra kitaplarında merkezinde kendisinin bulunduğu bütün bir imparatorluk tablosu görülür. (Tatlı Emeller Acı Hakikatler)
  • "Kabuğu parlak ise de, sanırım içi koftur." (Turfanda mı Yoksa Turfa mı ?)
  • Kanuni sebebler olmaksızın bir adamı hapsetmek cinayettir. (Hürriyet Vadisinde Bir Pençe-i İstibdad)
  • Ebu'l-Hüda : Sultan Abdülhamid 'in Cinci Hocası denilen Ebu'l-Hüda Efendi, Seyyid Ahmed Rifaî hazretlerinin kızının oğlu Seyyid Ahmed seyyadi neslindendir. (Enkaz-ı İstibdad İçinde Züğürdün Tesellisi)
  • Acaba şu yeni devremizde olsun Kanun-I Esasi (anayasa) ye dayanan bir memlekette bulunduğumuza büyük, küçük bir işaret, bir emare görecek miyiz? Meşrutiyet'in sırf acemisi bulunduğumuz alemin hayretine göstere geldiğimiz, bunun böyle olduğu dahil ve hariçte iddia olunduğunu gördüğümüz halde bir faide hasıl olmadı. Devletin esas üç kuvveti, gayr-i tabiî bir dördüncü kuvvetin keyfi ile birbirine karıştırılıyor, bir idare karışımı husule getiriliyordu ki, ona nispeten Deli Petro yahut ikinci Frederikvari İstibdat bile büyük nimet sayılmak iktizâ eder. (Enkaz-ı İstibdad İçinde Züğürdün Tesellisi)
  • Cehaletin kara perdesini kaldırarak kafaları aydınlatmaktan başka bir şey lazım mı? (Turfanda mı Yoksa Turfa mı?)
  • Ümitsizlik ve matem, heyecan ve telaş, küfür ve feryat gibi elem verici hatıralarla dolu olan bu odada bir defa olsun ciddi bir tebessüm belirtilerine rast gelmek istedim, maattessüf muvaffak olamadım. (Enkaz-ı İstibdad İçinde Züğürdün Tesellisi)
  • Hiç bir kimsenin şüphesi yoktur ki, istibdat idaresi başlıca olarak padişahın meslek ve mizacına herkesten fazla uygundu ve Kanun-i Esasi'nin icrası mevkiîne konulmasına başlıca olarak o muhalefet ediyordu. (Hürriyet Vadisinde Bir Pençe-i İstibdad)
  • Lakin bence daha doğrusu işin içinde Karaso Efendi* ile Selanik'in bulunması ve Selanik'in o günlerde Yıldız itibariyle ummâcı mevkiinde olması zikrolunan neticeyi doğurmuştur. (Enkaz-ı İstibdad İçinde Züğürdün Tesellisi)
  • “Ah, güzelim! Bir kere görsen! İnsanların neler yapabileceklerini görerek kahrolursun.” (Turfanda mı Yoksa Turfa mı ?)
  • Sömürülen genç gayretler.! Şahsi menfaatleri çevresinde dönüp duran isteklere dönüşen ulvi hedefler! İnsanları eğiterekte cahil bırakabilirsiniz yada cahil kalmaları için eğitebilirsiniz! Hemde neredeyse izâlesi mümkün olmayacak derecede bir cehalet içinde bırakabilirsiniz. Bildiğini zannetmek ve bilmediğini bilmemek gibi (Meskenet Mazeret Teşkil Eder mi?)

Yorum Yaz