Mustafa Miyasoğlu kimdir? Mustafa Miyasoğlu kitapları ve sözleri
Romancı / Yazar Mustafa Miyasoğlu hayatı araştırılıyor. Peki Mustafa Miyasoğlu kimdir? Mustafa Miyasoğlu aslen nerelidir? Mustafa Miyasoğlu ne zaman, nerede doğdu? Mustafa Miyasoğlu hayatta mı? İşte Mustafa Miyasoğlu hayatı... Mustafa Miyasoğlu yaşıyor mu? Mustafa Miyasoğlu ne zaman, nerede öldü?

Doğum Tarihi: 1946
Doğum Yeri: Kayseri
Ölüm Tarihi: 1 Ağustos 2013
Ölüm Yeri: İstanbul
Mustafa Miyasoğlu kimdir?
Kayseri'de 1946 yılında doğan Mustafa Miyasoğlu, ilk ve orta öğrenimini bu şehirde tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu.
Liselerde 10 yıl öğretmenlik, üniversitede de 12 yıl okutmanlık yapan Miyasoğlu, 1988-1992 yılları arasında Pakistan'ın İslamabad şehrindeki yabancı diller enstitüsünde yardımcı profesör ünvanıyla görevlendirildi.
Şiirin yanında deneme, hikaye, tiyatro ve roman türlerinde eser veren Miyasoğlu, pek çok dergi ve gazetede kültür sanat yazıları yayınladı, şiir ve romanlarıyla ödüller kazandı.
Milli Kültür Vakfı özel armağanını kazanan "Hicret Destanı" adlı şiiri Dr. Muhammed Harb tarafından Arapça'ya çevrilen Miyasoğlu'nun başka şiir ve hikayelerinin İngilizce, Arapça ve Urduca çevirileri yurtdışında yayınlandı.
Samsun, Ankara ve Kahire üniversitelerinde eserleri üzerine tezler hazırlanan Miyasoğlu'nun şiir ve yazıları Filiz, Hisar, Türk Edebiyatı, Edebiyat, Mavera, Milli Gençlik, Yeni Sanat, Sedir dergilerinde yayınladı.
Suffe Yayınlarını kurarak Suffe Kültür Yıllığı'nı yayınlamaya başlayan Miyasoğlu'nun şiir alanında Rüya Çağrısı, Devran,Hicret Destanı, Şiirler ve Bir Gülü Andıkça, hikaye tarzında Geçmiş Zaman Aynası, roman türünde Kaybolmuş Günler,Dönemeç, Güzel Ölüm, Bir Aşk Serüveni, biyografi alanında Necip Fazıl Kısakürek, Asaf Halet Çelebi, Ziya Osman Saba,Haldun Taner isimli eserleri bulunuyor.
Mustafa Miyasoğlu Kitapları - Eserleri
- Kaybolmuş Günler
- Yollar Ve İzler
- Bir Aşk Serüveni
- Güzel Ölüm
- Necip Fazıl Kısakürek
- Necip Fazıl Armağanı
- Dönemeç
- Ziya Osman Saba
- Devrim Otomobili
- Pancur
- Kültür Hayatımız
- Edebiyat Sohbetleri
- Zügüdar
- Kaybolmuş Günler
- Asaf Halet Çelebi
- Haldun Taner
- Hicret Destanı
- Sanat Ve Edebiyat Konuşmaları
- Kalbimin Coğrafyası
- Geçmiş Zaman Aynası
- Zamansız Bahçeler
Mustafa Miyasoğlu Alıntıları - Sözleri
- Ara sıra çok berbat ve çekilmez gelse de, insan ne yapacağını biliyorsa, dünya yine de yaşanmaya değer dedim. Daha öğrenmem ve yaşamam gereken çok şey vardı. (Kaybolmuş Günler)
- Ben artık korkmuyorum, Her şeyde bir hikmet var. Gecenin sonu seher, Kışın sonunda bahar. (Ziya Osman Saba)
- Bu "son bir şey daha" söylemek isteği, insanın başına ne çoraplar örer ve "son" olacağını sandığı o söz, geç kalmamak, fırsatı kaçırmamak kaygısıyla, yepyeni bir yolsa "ilk söz" olur da neden sonra farkına varılır. (Kaybolmuş Günler)
- Necip Fazıl eşine az rastlanır mükemmellikte, komple bir sanatçıdır. Şairliği kadar hikayeciliği, tiyatro yazarlığı kadar hatipliği, mütefekkirliği kadar gazeteciliği böylesine güçlü olan ikinci bir sanatçı yoktur edebiyatımızda. (Necip Fazıl Kısakürek)
- Necip Fazıl Kısakürek, yıllardan beri yaptığı mücadele ile bugün dini yayınların ciddi bir mesele haline gelmesine ve bu yolla İslam'ın Türkiye ve dünya gündemine getirilmesine yolaçanların başında anılmalıdır. Onun mücadelesi olmasaydı, Diyanet İşleri Başkanı ile Tapu Kadastro Müdürünün protokoldeki benzerliği, hemen her alanda genelleşir ve dinin toplum hayatından çekilmesi bazıları için daha kolay görünürdü. Şimdi bu meseleleri konuşan geniş bir aydın gurubu varsa, bunun yetişmesinde gerek yazıları ve gerekse elden ele dolaşan dini kitapları ile Üstad'ın büyük katkısı olmuştur. Yani Üstad'ın en önemli eseri, imanlı nesillerdir diyebiliriz... (Necip Fazıl Kısakürek)
- Rabbim verecek misin o bitmeyen yarını? (Ziya Osman Saba)
- MÂRA. bilmemek bilmekten iyidir düşünmeden yaşayalım mâra günü ve saatları ne yapacaksın senelerin bile ehemmiyeti yoktur seni ne tanıdığım günleri hatırlarım ne seneleri yalnız seni hatırlarım ki benim gibi bir insansın tanımamak tanımaktan iyidir seni bir kere tanıdıktan sonra yaşamak acısını da tanıdım bu acıyı beraber tadalım mâra başım omuzunda iken sayıkladığıma bakma beni istediğin yere götür ikimiz de ne uykudayız ne uyanık (Asaf Halet Çelebi)
- Üstad yaşarken mesajını kitlelere ulaştırmanın yolunu buluyordu. Binlerce kişi onu salonlarda dinlerken, söyleneni açık seçik olarak anlayamıyorsa bile, taşıdığı iman heyecanı ile, anlatılmak isteneni seziyor ve mesajı kavrıyordu. Saatlerce ayakta duran insanlar, yazılarını ve kitaplarını okuyacak kültür seviyesinden mahrumdu. (Necip Fazıl Kısakürek)
- Söyleyen benim Söyleten sen (Hicret Destanı)
- Kula kulluk etme! Unutma ki sen de kulsun. Ve kimseye gerektiğinden fazla önem verme! Yoksa, unutulursun. (Necip Fazıl Kısakürek)
- Yazmak nerde, biz nerde? Yaşayamıyorum ki yazabileyim. Hayatın dışına düşmüş zavallının biriyim ben. Kaldı ki hikaye, roman büyük iş... Her şeyden önce bir sanat. (Kaybolmuş Günler)
- İnsanlara acıma abi dedi, sev onları. Acımak küçümsemektir, zavallı gözüyle bakmaktır ona, biz oralarda değiliz. Bize ya sevmek ya da uzaklaşmak düşer. (Kaybolmuş Günler)
- ilk yağmur damlası düştü kuru yapraklarına güzün ardında kış kıyamet, dert, hüzün alınyazısı hepsi kısmet ha yazı, ha kışı geceyle gündüzün kim bilir kaç günü kaldı ömrümüzün? (Ziya Osman Saba)
- Çatlıyor dünyanın sabır taşları (Hicret Destanı)
- Bir 26 Mayıs'ta doğdu, bir 25 Mayıs'ta Kültür Bakanlığı'nın da katıldığı bir törenle "Sultanü'ş-Şuara" unvanı aldı, bir 25 Mayıs'ta da Hakk'ın rahmetine kavuştu. 1905,1980 ve 1983. Necip Fazıl Kısakürek'in hayat hikayesindeki bu tevafuk, elbet öteki hayret verici çıkışlarının, hayran bırakan tecellilerin yanında fazla bir öneme sahip değildir, ama zikre değer. (Necip Fazıl Kısakürek)
- Beklemek kahır yüklü bir ömrü sürükler gibi Beklemek küllenen ateşleri her an körükler gibi (Hicret Destanı)
- Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar. (Necip Fazıl Kısakürek)
- Boş ver buhrana. Hoşlanmıyorum bu kelimeden. Bir kısım ukala, bilmediği, tanımadığı acılara etiket yapıştırıyor, herkes de benimsiyor. (Kaybolmuş Günler)
- O artık bizim için Yunus Emre gibi bir ölüm eri, Fuzuli gibi bir ıstırap adamı, Baki gibi "Sultaü'ş-Şuara", Nef'i gibi bir hiciv ve öfke şairi, Şeyh Galib gibi lirizm ustası, Hamid'den ilerde metafizik hummalı, Yahya Kemal'den şuurlu tarih muhasebecisi, Akif'den kararlı bir İslâm savaşçısıdır. Shakespeare İngilizler için neyse, Victor Hugo Fransızlar için neyse, Goethe Almanlar için neyse, Necip Fazıl'da bizim için odur. (Necip Fazıl Kısakürek)
- Üstad, İslâm'ın dünü, bugünü ve geleceği ile ilgili bir soruma cevap verirken şöyle konuşmuştu: -İşe başladığımızda, İslâm'ın karşısında her şey bir buzdağıydı. Biz, nefeslerimizle, hohlaya hohlaya bu buz dağını erittik... (Necip Fazıl Armağanı)