Ned Beauman kimdir? Ned Beauman kitapları ve sözleri
İngiliz Yazar Ned Beauman hayatı araştırılıyor. Peki Ned Beauman kimdir? Ned Beauman aslen nerelidir? Ned Beauman ne zaman, nerede doğdu? Ned Beauman hayatta mı? İşte Ned Beauman hayatı...

İngiliz Yazar Ned Beauman edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ned Beauman hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ned Beauman hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ned Beauman hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Doğum Tarihi: 1985
Doğum Yeri:
Ned Beauman kimdir?
Ned Beauman
Roman Yazarı
Doğum: 1985, Londra, Birleşik Krallık
Ned Beauman Kitapları - Eserleri
- Boksör Böcek
- Işınlanma Kazası
- Glow
Ned Beauman Alıntıları - Sözleri
- "Bütün paranoyaklar kısa sürede düşmanlarını taklit etmeye başlarlar. " (Boksör Böcek)
- ...ama yaşamın tek amacı; seni çeken şeye direnmektir... (Boksör Böcek)
- O akşam Londra'ya -bir şemsiye satıcısının pazarlama numarası gibi kokan- ılık bir nisan yağmuru yağarken, (Boksör Böcek)
- İnsan aldırmam sanabilir ; ama her zaman aldırır. (Boksör Böcek)
- "Çünkü güzellik korkunun ilk anından, hâlâ az çok katlanabildiğimiz, soğukkanlı bir tavırla bizi yok etmeye tenezzül etmediği için hayran kaldığımız bir korkunun ilk anından başka bir şey değildir. Bütün melekler korkunçtur." (Işınlanma Kazası)
- Gude'a göre, sanatla reklam aynı canavarın iki ismiydi. Böylesi eskiyavari bir fikirle New York'ta zengin olacak son kişi o değil bence; ilk kişi olduğunu sanan son kişi de değil... Fakat Gude şunu çok iyi anlamıştı: insanları sanata bakmaya zorlayamazsın; ama sokağın ortasına yüz bin ampul koyduğun zaman, reklama bakmaya zorlayabilirsin. Bu fikir hoşuna gitti. Şehrin bir parçasını sahiplenmek hoşuna gitti. Bir tür fetih bu aslında. Broadway üzerine Wrigley sakızlarının reklam tabelasını koyduğu vakti hatırlıyorum. Devasaydı. Yüzlerce metreydi. Yale'deki ilk senemdi; herkes bunu konuşuyordu. İnsanları, onlara sakız sattığını söyleyerek heyecana boğuyorsun-büyük bir olay. (Boksör Böcek)
- ''Aşk ve mutluluk gibi sözler ağızda kolay erir. Fakat herkes kolay yoldan gidemez. Uygarlığın bir geleceği olacaksa, bazılarının zor olanı yapması gerekir.'' (Boksör Böcek)
- İnsan hep yanılıyor, diye düşünüyordu şimdi, hep, hep yanılıyor, her konuda... (Işınlanma Kazası)
- "Biliyor musunuz Haham, Darwin'den önce Hristiyanların bir de Tasarıma Dayalı Kanıt diye bir şeyleri vardı" dedi Pearl. "Şöyle derlerdi; 'Cayirdaki su güzel kelebekler bir baksaniza! Bunları ancak Tanrı yaratmış olabilir.' İbraniyse şöyle derdi;'Cayir da ne haltmış bakalım?'" (Boksör Böcek)
- Her yumruk yanıt veremedikleri bir soru reddedemedikleri bir suçlamaydı. (Boksör Böcek)
- "Kapitalist piyasa sisteminde kendilerini(Yahudiler) iyi hissediyorlar;çünkü bütün dinleri bir sözleşmeye dayanıyor. Tabii bir de çölün etkisi var. Yakıcı güneş ve berrak ay ışığı ruhsuz entelektüalizmi besliyor. Duyular ve duygular solup gidiyor; geriye kalan her şey altın oluyor. Aynı zamanda çölde, koyun sürüsü iki katına mı çıkacak, yoksa açlık ve hastalıktan ölü gidecek mi, asla bilemez insan. O yüzden de sınırsız biriktirme, üretme ve spekülasyonu saplantı haline getirir. Böyle bir şey saygın, yerleşik bir çiftçi topluluğunda asla mümkün olamaz." (Boksör Böcek)
- Bu arada Stalin de, dünya devriminin bir dünya diline sahip olması gerektiği görüşüne varmıştı; hem Pangeaca, hem de Esperanto öğrenmeye çalıştı.(Öğrenmek istemesinin nedeni Yahudi karşıtı Almanya ile düşman olmasıdır.)Başaramadı ve bu dilleri Sovyetler Birliği'nde yasakladı; fazla hevesli astlarının bastırdığı Pangeaca posta pullarının hemen imha edilmesini emretti. Ne Erasmus, ne de Philip Erskine, 1939 yılında Vilnius'taki bir hapishane hücresine giren bir Pangeanacı, bir Esperantocu ve bir Yahudiyle ilgili şu gerçek hikayeyi duyma fırsatına sahip olamadı. (Bu diller yapay dillerdir, Yahudilerin tek bir dil etrafında toplanması için üretilnişlerdir) (Ayrıca, bu diller ortaya çıktıktan sonra, tek bir dili kabul etmek için toplanmışlardır fakat hiçbir karara varamamışardır) "Şalom" dedi Yahudi. "Saluton" dedi Esperantocu. "İlakş" dedi Pangeanacı. Birbirlerini anlayamadılar ve hepsi açlıktan öldü. (Boksör Böcek)
- Erskine hep merak ederdi: Londra sokaklarında dolanan bir tilki, kentteki değişiklikleri fark eder miydi; aldırır mıydı? Çimentoya, cama, düz çizgilere ve dik açılara baktığında, tıpkı bir kabusta olduğu gibi, çok yanlış bir şeyler olduğunu düşünür müydü? (Boksör Böcek)