matesis
dedas

Ömer Lekesiz kimdir? Ömer Lekesiz kitapları ve sözleri

Yazar Ömer Lekesiz hayatı araştırılıyor. Peki Ömer Lekesiz kimdir? Ömer Lekesiz aslen nerelidir? Ömer Lekesiz ne zaman, nerede doğdu? Ömer Lekesiz hayatta mı? İşte Ömer Lekesiz hayatı...
  • 22.06.2022 16:00
Ömer Lekesiz kimdir? Ömer Lekesiz kitapları ve sözleri
Yazar Ömer Lekesiz edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ömer Lekesiz hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ömer Lekesiz hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ömer Lekesiz hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1958

Doğum Yeri: Yozgat

Ömer Lekesiz kimdir?

Ömer Lekesiz 1958'de Akdağmadeni/Yozgat'ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Yozgat'ta tamamladı (1976). Ankara Meslek Yüksekokulu Kamu Sevk ve İdaresi Bölümü'nü bitirdi (1979).

Ankara'da Yem Sanayi Türk A.Ş.'nde iki dönem, memur, şef ve ticaret müdürü (1976-1982; 1987-1993), Kırıkkale Üniversitesi’nde daire başkanı ve genel sekreter yardımcısı (1993-1998), Kırıkkale, Mersin ve İstanbul’da özel kuruluşlarda yönetici olarak çalıştı (1982-1987; 1998-2009); şimdi Kadıköyü'nde kendisine ait bir sahaf dükkânını (Sahaf Kebikeç) işletiyor (2009).

Kayıtlar (Kasım 1990-Haziran 1995), Hece (Ocak 1997 →) ve Hece Öykü (Şubat 2004 →) dergilerinin kurucuları arasında yer aldı. Net ortamında Edebistan.com (Temmuz 1999 →) adlı elektronik dergiyi kurdu, editörlüğünü üstlendi (1999). Kanal7'de Sözgelimi adlı haftalık kültür-sanat-edebiyat programını hazırlayıp sundu (2003-2004). Yeni Şafak Kitap Eki’nin yayın danışmanlığını yaptı (2006-2013). Halen Yeni Şafak gazetesinde köşe yazıları yazıyor.

Edebiyat hayatına, Mavera dergisinin 67. sayısında (Haziran 1982) yayımlanan bir yazısıyla başladı. Eleştiri, öykü, deneme, inceleme yazıları ve söyleşi'leri, kurucuları arasında yer aldığı dergilerin dışında Yedi İklim, İlim ve Sanat, Yom Sanat, Dergâh, Kafdağı, Düzyazı Defteri, İmge Öyküler, Eşik Cini, Varlık, Dünyanın Öyküsü, Bir Nokta, Dil ve Edebiyat, İtibar dergileriyle, Zaman, Vakit, Yeni Şafak gazetelerinde, Zaman Kitap Zamanı, Yeni Safak Kitap ve Star Kitap’ta yayınlandı.

Yeni Türk Edebiyatında Öykü adlı çalışmasıyla Türkiye Yazarlar Birliği 2001 Yılı Edebi Tenkit Ödülü’nü kazandı.

Ömer Lekesiz Kitapları - Eserleri

  • Ateşten Kelimeler
  • Öykü İzleri
  • Mimlerin Abecesi
  • Sanat Bizim Neyimize?
  • Sevgilinin Evi
  • Sanat Ve...
  • Minarenin Kılıfı
  • Ol-An
  • Şirazeden Şirazeye
  • Kuramdan Yoruma
  • Yeni Türk Edebiyatında Öykü
  • Öykü Menzilleri
  • Öykü Menzilleri
  • Yeni Türk Edebiyatında Öykü
  • Yeni Türk Edebiyatında Öykü
  • Öyküce Konuşmalar
  • Yeni Türk Edebiyatında Öykü
  • Yeni Türk Edebiyatında Öykü
  • Yeni Türk Edebiyatında Öykü
  • Çizgi Sanatında Dil ve Mesaj

Ömer Lekesiz Alıntıları - Sözleri

  • Nesli ıslahın yolu, nefsi ıslahtan geçer. (Mimlerin Abecesi)
  • "Burada asıl problemimizin tam tekmil İslami kültürün içinde durmayısımızdan ,maruz kaldığımız modernleşmeye dünyevileşmeye rağmen imanımızlave ümmet bilincimizle bir kimlik farkını el yordamıyla idrak etmeye çalışmamızdan kaynaklandığı aşikar görünüyor." (Sanat Ve...)
  • Gustav Janouch'un günlüklerini yazdığı kara defreri bulan babası, ona şöyle demiş: Senin günlüğün olduğunu anlayınca bıraktım. Ruhunu yağma etmek istemem. (Mimlerin Abecesi)
  • Musa'nın Firavun'un sarayında büyümesi,"Kendi kudretine tapan hiçbir kişinin unutamayacağı ve narsizmle dolu hiç bir kavramın hesaba katmadan yakasını kurtaramayacağı kader ironisidir." (Sanat Ve...)
  • "Her hazinenin sandığı kendi anahtarı ile açılır" (Sanat Ve...)
  • Peygamberliğin başlangıcında bir mağara (Hira), hicretin yolunun üzerinde bir başka mağara (Sevr) bulunuşu da, Ashab-ı Kehf tecrübesinden bir iz, bir benek taşır. Bu mağaralar aydınlığa çıkmak içindir, bu uykular uyanmak içindir. Bu uykular, kader saatinin gelişi içindir, kader saatinin çalmasını beklemedir. Köpek de, Kıtmir de, bu uykunun zarı, onu dıştan ayıran, onu koruyan, bekleyen sadakattır. Onun haberi, onun varlığını hatırlatan muştu sesidir. (Sevgilinin Evi)
  • Her türlü eksiklikten münezzeh olan Allah, eksikliklerimizle katmerlenen cehlimizden doğan kusurları bağışlasın ve derin düşüncenin kapılarını aralamamızı nasip kılsın. Amin (Sevgilinin Evi)
  • Ulaşmasın benim kırgın bakışlarımdan, yüzüne bir kırgınlık; bir zorluk gibi görme beni, sana kolaylıklar taşıyan olayım; zihnine sıkıntı sayma beni, gönül serinliğine pervâne kılınayım. Dinledin beni hislenerek, iç çekerek, ağlayarak sessiz sessiz. Sana karşı dile gelişime, sorular sormayışıma, cevaplar istemeyişime razı oldun da, razı olmadın aramızdaki uzak yakın köprülerin yıkılmasına. Ardıçla kestanenin tekrarlana duran her yıllık mâcerâsından ilham alıp, sürdürmemi istedin imtihanımı; kuşanmamı istedin harap mezarlıklardaki ölülerin rüyasını ve mezarlarda biten otlar gibi diri tutmamı istedin umutlarımı... O güne konulan ad, senin adındı ve bir Süleyman Mührü oldu o gün, onca sessizlik ve uzaklıktan sonra ölmüş sanılan aşkın bir ışık hüzmesinden görülüşüne... (Ateşten Kelimeler)
  • Beklemeyi severdim Sen ki, zamansız yağan yağmurlar gibisin Nerede nasıl tutulacağımı bilmediğim. Ah çocuk adam! (Ateşten Kelimeler)
  • İçeriden dışarıya, dışarıdan içeriye bir tahayyül kapısıdır pencereler, görüneni yorumlama, dönüştürme imkânıdır. (Sevgilinin Evi)
  • Ben hiçbir zaman okumuş adamdan korkmadım. Fakat birkaç kitap okumakla kendisini allâme sayan ahmaklardan çekindim ve onlardan uzak durdum. (Mimlerin Abecesi)
  • Evlerin gözleridir pencereler; sınırlandırılmış alandan tabiatın sınırsızlığına bakan gözler. Evdeki gözlerin gözleridir pencereler, gözetleyene ve gözetlenene bir göndermedir. (Sevgilinin Evi)
  • "Yüzümü pişirmiyordu İçimdeki cehennem Aşk son tablosuydu asrımın Gönülden indirilen Duvara iğnelenen." (Şirazeden Şirazeye)
  • Ateş , en büyük sınav. Ateş imtihanı. Ateşle imtihan. Yanıp küle çevrileceğin, yok olacağın yerde var olacaksın. Ateşin bir tarafından girip öbür tarafından çıkacaksın sapasağlam olarak. Ateş yakacak bir şey bulamayacak sende. İşte İbrahim olmak bu... (Sevgilinin Evi)
  • Yeni bir Adem, yenilenmiş bir Adem oluşumuza hükmetmemizden başka hangi cevap rahatlatır bizi? Cennetten olmanın, belirli bir süre sürgün olmanın genlerinize işlediğini ve verili öyküler üzerine doğduğumuzu bilmekten başka ne rahatlatabilir bizi? İşte bunun içindir ki doğuda her nesilde yeniden pişirilip sunulan Dede Korkut Hikayeleri, Yusuf ile Züleyha, Kerem ile Aslı, Arzu ile Kamber, Şem ü Pervane, Hüsn ü Aşk, Leyla ile Mecnun hikâyeleri tüm zamanlarda geçerli, tüm zamanlarda beğeniyle dinlenen, okunan hikâyelerdir. Çünkü her hikâye, çocukluğumuzda tadına vardığımız ama bir türlü hatırlayamadığımız yitik hikâyelerimizden bir yansımadır. Çünkü her hikâye bizim ilk hikâyemizden yani Adem'in hikâyesinden bir renk, bir çizgi, bir ruh taşır. (Öykü İzleri)
  • "Düşünce her zaman görmenin özgürleşmesi demektir. Düşünceyi özgür bırakmak ve ona bize görecek bir şeyler verme ayrıcalığını sunmak için özgür görüşe sahip olmak , görüşünü kendi ufkundan kurtarmak gereklidir." Paul Albert Ballanfant (Sanat Ve...)
  • Adını zikretmekten uyuyamadığın; adını zikrederek uyandığın; sitem etsen de, kızsan da gerçekten daha gerçek olan hayalini yanından uzaklaştırmadığın; kitap raflarını deviriyormuşçasına, kitaplarını ortalığa savuruyormuşçasına kızgınlıklarına naz hali yüklediğin, masa lambanı kapatıyormuşçasına karanlığını örtündüğün; gecenin bir yarısında adını çağırdığını sanıp, ''ne?'' ünleyişiyle dört yanında arandığın; birlikte oturuyormuşçasına yanından kalkmak için izin dilendiğin; dar yolunu kapatmışçasına kendisinden geçit istediğin; kederlendiğinde başını ellerinin arasına almışçasına minnetlerini ilettiğin; kolundaki müzmin ağrıya dokunuyormuşçasına İlâhi Şifâdır diye şükrettiğin; dizlerine değiyormuşçasına dizlerinden derman devşirdiğin; susamışsın da su getirmişçesine teşekkür ettiğin; cevabı zor bir sorunu çözmüşçesine aklını nimet bildiğin; üşüdüğünde bir yorgan gibi sarındığın, sevindiğinde ilk heyecanını paylaştığın, bunaldığında varlığından ilk ferahlık duyduğun; som bir yokluk olan yalnızlığında bir veli olarak tutunduğun; uzayan yollarında yoldaşın olarak bulduğun; karşılaştığın nankörlüklerde, hoyratlıklarda, ihanetlerde, hayırhah bir arkadaş, ezelden bir şehirli, ebedi sadık bir dost olarak kendisine koştuğun; mahrem kelimelerin aklından taşmaya başladığında onları onun engin mahremiyetine emanet olarak sunduğun; hayaliyle halvette bulunduğun; saygısında saygının, aşkında aşkın künhüne vakıf olduğun; dilinden kelime, zihninden imgeler kaptığın; tebessümüyle sarhoş, sohbetiyle mest olduğun... o gerçek ve o hayal adamın sana söylediklerini kelime kelime hatırlasan: ''Ailem, çevrem, işim, kariyerim... Üzgünüm. Terketmiyor, terkettiriliyorum. Ki, terkettirildiğim senden önce kendimim. Artık hiçbir şey seninleyken güzel olduğunca güzel olmayacak. Benim diyebileceğim bir hayatım olmayacak. Seni bana terkettirenlere adanmış bir yaşantıyı yaşayacağım. Zor ve ağır sözlerimi çoğalttırma ki bana, aklında merhametini dilenen görüntümle kalmayayım.'' Caferağa'nın taş duvarlarından tırnaklarınla taş söküyormuşçasına dinleyişini, kaybetme düşüncesini de kaybedişini; neden, niçin, nasıl, ne zaman, neyle, nice sorularını özel sözlüğünden silişini; Afife'nin yalvararak kendisinden uzaklaştırdığı Selahattin gibi dilini en olmadık zamanda söylenmeyecek şarkılara emânet verişini... Tartışamayışını, susuşunu, donup kalışını... Andan da kısa bir anda Rabbinden dilediğin yardımla toparlanıverip, masada ne bıraktığına bakmaksızın kalkışını; oradan hızla ayrılışını hatırlasan, hatırlasan... Bir pire için yorgan yakan sen çocuk-kadın, o kalkışla ömrünün on yıllık tarihini yakan! (Ateşten Kelimeler)
  • İnsanın, zamanı, kendisine yetişsin diye durup beklemesinin mucizeleşmiş sembolüdür Ashab-ı Kehf'in uykusu bir bakıma. (Sevgilinin Evi)

Yorum Yaz