Önder Kaya kimdir? Önder Kaya kitapları ve sözleri
Türk Araştırmacı, Yazar ve Öğretim Görevlisi Önder Kaya hayatı araştırılıyor. Peki Önder Kaya kimdir? Önder Kaya aslen nerelidir? Önder Kaya ne zaman, nerede doğdu? Önder Kaya hayatta mı? İşte Önder Kaya hayatı...

Doğum Tarihi: 13 Aralık 1974
Doğum Yeri: İstanbul, Türkiye
Önder Kaya kimdir?
1997 yılında Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nden mezun olan Kaya, aynı yıl Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Ortaçağ Tarihi anabilim dalında yüksek lisansını Eyyubiler üzerine yaptı. İstek okullarında başladığı öğretmenlik hayatına Şişli Terakki Lisesi'nden sonra Robert Kolej'de devam etmektedir.
İstanbul ve tarih üzerine sekiz kitabı yayınlanan Önder Kaya'ya, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 2008 yılında şehir kitapları ödülü verildi. Murat Bardakçı ile Hürriyet Tarih, Şalom, Radikal gibi gazetelerin yanı sıra Toplumsal Tarih, Popüler Tarih, Müteferrika gibi dergilerde yazıları yayınladı. Önder Kaya'nın Radikal İki, Şalom, 1453, Kültür, Gezgin, Toplumsal Tarih, Mostar gibi gazete ve dergilerde yayınlanmış yazıları da bulunmaktadır.
Önder Kaya Kitapları - Eserleri
- Avrupa Tarihi Üzerine Yazılar
- Osmanlı Dünyası
- Yitip Giden İstanbul
- İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar
- Cihan Payitahtı İstanbul
- Tanzimat'tan Lozan'a Azınlıklar
- Selahaddin Sonrası Dönemde
- Fatih'in Müjdelenen Şehri
- Konstantin'in Kutsanmış Şehri 3 Devirde İstanbul
- Yârim İstanbul
- Robert Kolej - İmparatorluktan Cumhuriyete Bir Okulun Tarihi
- Tarihin Gör Dediği
- Cumhuriyetin Vitrin Şehri
Önder Kaya Alıntıları - Sözleri
- Hep ardından gelecek bu şehir, Aynı sokaklarda yürüyeceksin. Aynı mahallede yaşlanacaksın. Aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Bu şehirdir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma... (Cihan Payitahtı İstanbul)
- İstanbul Yahudileri arasında yaygın olan Ladino lisanındaki bir atasözü şöyle der: "Turko no aharva cidio, ma si ahar vo?" (Türk Ya h udi'ye vurmaz ama ya vurursa?) (İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar)
- “Sparta’da özgür insan her yerdekinden daha özgür, köle ise her yerdekinden daha köle…” (Avrupa Tarihi Üzerine Yazılar)
- Söz konusu uygulamanın özellikle gayrimüslimler açısından oldukça pratik faydaları da olmuştur. Bu suretle kendi kültürlerine has giysileri giymek durumunda kalan gayrimüslimler bir yerde kültürel kimliklerinin devamlılığına da ortam hazırlamışlardır (İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar)
- "Türk-İslam dünyasında pek çok kurumda zirveyi yakalayan Osmanlı Devleti zamanında cellatlık kurumu da profesyonelleşti. Cellatların genel olarak soy bakımından Hırvat dönmesi ya da Çingeneler arasında seçildiği bilinmektedir." (Yitip Giden İstanbul)
- İstanbul gün geçmiyor ki kentsel dönüşüm ve değişim bağlamında bir değerini kaybetmesin. Esasen kent, tarih içinde daha önceki evrelerde de büyük değişim ve dönüşümler yaşamış, ciddi yaralar almıştı. Ancak modernitenin dozajı arttıkça İstanbul'un aldığı yaraların büyüklüğü de aynı oranda artıyor. (Yitip Giden İstanbul)
- gayrimüslimlerin Müslümanlada karıştırılmamaları için belli renk ve işaretler taşıyan elbiseler giymek zorunda olmaları vaşak, su samuru, kakum gibi hayvanların kürklerini giyememeleri, kaliteli elvan sof, şali ve al çuka çakşır kullanamamaları, görkemli mezarlar inşa ettirememeleri, köle edinememeleri, hamamlarda ve herherlerde Müslümanlara verilen havlu ve peştamalları kullanamamaları, evlerinin Müslüman evlerinden yüksek olamaması, Müslümanlar tarafından kutsal kabul edilen (Mekke, Medine, Eyüp Sultan Türbesi civarı gibi) mekanlara yerleşmemeleri, ata binmek ve silah taşımalarının yasaklanması, şayet ata binerse eyersiz ata binmeleri, üç çifte kayığa sahip olamamaları, kilise inşası ve tamiri için devletten özel izin alma zorunluluğu, çan çalmama ve yüksek sesle ibadet etmeme, gösterişli cenaze törenleri düzenlememe, var olan kilise ya da havralarını sultandan izinsiz yenileyememe ya da yeni bir mabed inşa etmeme, genel yerlerde şarap içmeme (İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar)
- Bu dönemde zımmilere uygulanan kılık kıyafet sınırlamaları sıkı bir de netime tabi tutuldu Bu durumun temel nedenini, Selahaddin Eyyubi'nin mesaisinin büyük bölümünü Haçlılarla mücadeleye sarf etmesine bağlamak sanırım yanlış olmaz. Oldukça çetin mücadelelerin yaşandığı bir coğrafyada kimin hangi inanca mensup olduğunun bilinmesi önemsenmiş olmalıdır. Söz konusu tutum, belki de olası casusluk faaliyetlerini en alt seviyeye indirme düşüncesinden kaynaklanmıştı. Nitekim bunun bir sonucu olarak Yahudiler omuzlarına kırmızı ya da sarı şeritler koymak, Hıristiyanlar da bellerine zünnar denilen bir ip bağlayıp boyunlarına haç asmak zorunda bırakıldılar (İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar)
- ''Ziyaretten murad ancak duadır/Bugün bana ise yarın sanadır.'' (Avrupa Tarihi Üzerine Yazılar)
- "Kavafyon Konağı, İstanbul'un en eski ahşap konağıdır. Yapım yılı yapının içinde yer alan bir kuyu bileziğinden anlaşıldığı kadarıyla 1751 tarihidir. Bu yanıyla İstanbul'da Boğaz'daki Amcazade Hüseyin Paşa yalısından sonra şehrin en eski sivil konutlarından biridir." (Yitip Giden İstanbul)
- Süveyş Kanali'nin açılması ile ilgili bir rivayete göre Kavalalı Mehmet Ali Paşa " Boğazalar Osmanlı Devleti'nin felaketi oldu ben de Mısır'da bir Boğazlar Meselrsi yaratmak istemem." diyerek projeden neden dolayı çekindiğini ifade etmistir. (Osmanlı Dünyası)
- Batılı güçler, Osmanlı ülkesindeki bu faliyetlerini özellikle 19.yy da büyük ölçüde artırmışlardır. Bu faliyetlerde başı çeken ülkeler ise Amerika, Almanya, Fransa ve İngiltere'dir. Protestan ve katolik mezheplere mensup bu devletler misyonerlik faaliyetleri sırasında Müslümanlar, Rumlar ve Yahudiler üzerinde pek de başarılı olamamışlardır. (Tanzimat'tan Lozan'a Azınlıklar)
- "Türkler hayvanlara karşı akla hayale gelmeyecek hatta Batılılara gülünç gelecek türde hayırlar işlemekteydiler. Mesela sahipsiz kedi ve köpeklerin beslenmesi için büyük hayvan vakıfları kuruyorlardı." (Yitip Giden İstanbul)
- Cizyesini ödeyen gayrimüslimlerin can, mal ve iman hürriyetleri dışarıdan veya içeriden gelebilecek her türlü tecavüze karşı devlet tarafından güvence altına alınırdı. (...) Devlet, herhangi bir sebeple bu emniyeti sağlayamadığı takdirde Müslüman olmayanlardan cizye toplama hakkını kaybederdi. (İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar)
- Toplum olarak genelde zenginliklerini ve değerlerini kaybettikten sonra hayıflanmayı çok seven fakat bu değerlere sahipken korumak, özümsemek için pek de istekli olmayan bir yapımız var. (Yitip Giden İstanbul)
- ''Az konuşanların çok yasaya ihtiyacı yoktur.'' (Avrupa Tarihi Üzerine Yazılar)
- Bu arada Fatih’in İstanbul’a getirilen cenazesi yaşanan ortam içinde tamamen unutulmuştur. Elbisesi üzerinde olduğu halde on günden fazla bekletilen ceset, kokmaya başlamış ve sonunda bin bir zahmetle Baltacılar kethüdası Kasım Ağa ve bir cenaze görevlisi eliyle tahnitlenebilmiş, yani mumyalanmıştır. (Osmanlı Dünyası)
- Türkler de ticaretin gereklerini yerine getirmenin hayli uzağındadır. Edmondo de Am icis bu durumu şu kelimelerle dile getirir: "Rum tüccar, biraz daha azametli bir tavırla seslenir; aynı derecede hilekar ama daha mütevazı görünen Ermeni, mübalağalı bir hürmetle sizi celbetmek ister; Yahudi, satacağı şeyleri kulağınıza fısıldar; dükkanının eşiğinde bir mindere bağdaş kurarak oturan Türk ise ancak gözleri ile davet eder ve işi kadere bırakır (İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar)
- Kapitalist çevrelere eklemlenmeye çalışılan kent, bu süreç içinde pek çok tarihi, turistik varlığını yitirmiş, yeşil alanları parsellenmiş, insan için bir yaşam sahası olmaktan çıkmıştır. Ama trafik vesilesiyle ama insanların görgüsüzlüğü, kabalığı, benmerkezciliği sebebiyle yaşanan tartışmalar sonrasında pek çok İstanbullu bu şehirde yaşamaktan bizar olduğunu dile getirir olmuştur. (Yitip Giden İstanbul)
- ''Spartalı Likurgos'a göre bir toplum içindeki bütün fenalıkların kaynağı zengin ve yoksul arasındaki uçurumdur.'' (Avrupa Tarihi Üzerine Yazılar)